Balkanlar’dan Ortadoğu’ya ve Suriye’ye…
Genel olarak Balkanlar’ı ve özel olarak Kosova ve Sancak izlenimlerimi anlatım, önceki iki yazımda. Bugün de “Suriye’nin ve dünyanın geleceği”ni yazmak üzere bilgisayarın başına oturdum. Oturmasına oturdum ama genel olarak 20-25 yıldan beri Balkanlar’da ve özel olarak Bosna ve Kosova’da ne oldu ki; yine genel olarak Ortadoğu’da ve özel olarak Suriye, Irak, Mısır ve bölgedeki diğer ülkelerde iyi ve güzel şeyler olsun… Demek istediğim şu; bugüne kadar yaşadığımız ve hâlen yaşamakta olduğumuz musibetlerle ilgili olarak daha anlamamız, idrak etmemiz, planlamamız ve yapmamız gereken o kadar çok şeyler var ki…
Cuma günü (6.9.2013) Kosova’dan ayrılmadan önce Sultan Murat Türbesi’ne uğrayıp restorasyon sonrası son hâlini gördüm ve en çok Sultan Reşat bölümünden etkilendim. Yüz yıl önce Sultan Reşat Kosova ziyaretinde yüz bin Müslüman ile tam da işte bu bölgede Cuma namazı kılmış ama bir yıl sonrasında çıkan Balkan Savaşı ile bu toprakları terk etmek zorunda kalmışız. Kırk yıl sonra Kosova Ovası’nın diğer ucunda dünyaya gelen bendenize, işte sultanımızın bu ziyaretine atfen “Reşad” ismi verilmiş; yüz yıl sonrasında da yine bendeniz bu değerlendirmeleri yazıyorum... Mukadderat; takdir edileni yaşıyor ve yazıyoruz…
Yazmak yetmez; anlamak, idrak etmek ve asıl yapılması gerekeni bilmek gerek…
O da yetmez; bildikten ve iyice kavradıktan sonra da yapmak, uygulamak gerek…
Bu köşede asıl demek istediğim -daima ve her zaman- tam da işte budur! Yoksa yani asıl yapılması gereken yapılmazsa, -Kosova/İpek’li hemşerim Mehmet Akif Ersoy’un deyimiyle- işte perişan yurtlarım, perişan memleketlerim KOSOVA ve (Sırbistan ile Karadağ arasında paylaşılan) SANCAK ve BOSNA başta olmak üzere Balkanlar’daki diğerleri…
Balkanlar’daki bu ‘Balkanlaştırma’ yani bölüp parçalama ve sömürme politika ve sömürme uygulamalarının yüz yıl sonraki versiyonu şimdi de Ortadoğu’ya sıçradı; Suriye, Mısır, Irak ve bölgedeki diğer ülkelere… Biz gafletten uyanmadıkça tarih tekerrür ediyor…
“Bosna’da soykırım planları hâlâ canlı” başlıklı haberi okudum, az öncesinde bu satırları yazmadan önce. Kurduğu ‘Sanela Vakfı’ ile hayatını Bosnalılara yardıma adayan Bosnalı Sanela Hanım diyor ki: “Kimse ölen Boşnakları geri getiremez. Radovan Karadzic ve Ratko Mladic’in yargılanması güzel ama onların projeleri hâlâ canlı, bu mahkeme uluslararası yargının sadece bir parçası. Gerçek adalet siyasi yaşamda da görünür kılınmalı. Sadece bir kişi öldüren 20 yıl hapis cezası alırken, binlerce insanı öldüren savaş suçluları da aynı cezayı alıyor. Soykırım projesi bizim ülkemizde hâlâ çok taze. Bizim asıl sorunumuz bu...”
Evet, diğer pek çok ekonomik ve sosyal sorunun yanında asıl sorunlardan biri de bu.
Osmanlı Devleti sonrasında Balkanlar ve Ortadoğu ile bölgelerdeki ülkeleri bu hâle getiren, I. Dünya Savaşı sonrasında “sömürü sermayesi” ve onun emrindeki ilk dönemde İngiltere ile Fransa, II. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde de onlarla birlikte ABD oldu… Tabiat ve dünya düzeni boşluk kabul etmediğine göre; biz meydanı boş bıraktığımız andan itibaren boşluk birileri tarafından dolduruldu ama boşluğu dolduranlar “zalimler ve sömürgeciler” oldu… Biz uyanıp gerekenleri yapıncaya kadar zulüm ve sömürü sürecek… Sömürü sermayesi şimdi de III. dünya savaşını çıkarıp sömürüsünü sürdürmek istiyor…
İki dünya savaşı ile olanlar oldu; uyanmadık, gerekenleri yapmadık…
Derin gaflet uykumuz devam edecek ve üçüncü dünya savaşı olacak mı?..
Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve diğerleri zulmedilmeye devam edecek mi?..
Yoksa, işte tam da bu merhalede bizler uyanıp yapılması gerekenleri yapacak mıyız?..
Yani…
Erbakan Hoca’mızın, gelmesine gelecek ama ‘kanlı mı gelecek-kansız mı gelecek’ demek istediği ve kendisi ile bizlerin kırk yıldan beri üzerinde çalışıp insanlığı davet ettiğimiz “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” yani “zalim dünya düzeni”ne alternatif “ADİL DÜNYA DÜZENİ” için yapılması gerekenleri yapacak mıyız?..
Yapmazsak; işte Balkanlar, işte Ortadoğu, işte Suriye, İşte Mısır, işte … … …
“Suriye’nin ve dünyanın geleceği” gelecek yazıda, inşaallah…