Hep haklı çıkıyoruz!
Evet, bu köşede yazdıklarımızda hep haklı çıkıyoruz!.. Nedenini açıklayalım…
Biz bu köşede zaman zaman ileride olacaklar hususunda yorumlar yapıyoruz... Bu yorumlarımızı Kur’an’a ve müspet ilme dayandırıyoruz... Elbette bizim de anlatmaya çalıştıklarımızda ifade eksikliğimiz ve kısmi yanılmalarımız vardır ve olmaktadır ama genel olarak hep haklı çıkıyoruz!.. Evet, Kur’an’a ve müspet ilme dayanarak yıllardır yorumlar yapıyor, çağımızdaki gelişmeleri değerlendiriyor, “tespit ve teşhislerden” sonra “çare ve çözümleri” de bu köşenin formatı gereği “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN” olarak ortaya koyup insanlığa öneriyoruz... Genel olarak dediğimiz şudur: Sömürü sermayesinin ömrü sona ermiştir, son demlerini yaşamaktadır. Bugünkü savaş sömürü sermayesi ile ulusal devletler arasındadır. Devletler bu mücadelede galip geleceklerdir.
Bu konularda bizim gibi düşünceler üreten ve her hafta yorumlar yazan neredeyse bir tek yazar vardır; Mahir Kaynak. Mahir Bey ile durumun “”tespit ve teşhisinde” genel olarak anlaşıyoruz ama “tedavi” yani “çare ve çözüm” konusunda kendisi bizim kadar yazmıyor yani “Adil (Ekonomik) Düzen” gibi müşahhas bir önerisi yok. Mahir Bey de nihayet bu haftaki değerlendirmesinde baklayı ağzından çıkardı ve “Devletler global sermayeyi yenecekler...” dedi. Mahir Bey, savaş AB-Çin ve ABD-Rusya arasındadır diyor, tüm yorumlarını bu değerlendirmeye dayandırıyordu... Biz ise savaş sömürü sermayesi ile ulusal devletler arasındadır diyorduk...
Sömürü sermayesi dünyayı ikiye ayırmak istiyor. Bir tarafta AB ve ABD olacak, diğer tarafta Rusya ve Çin olacak... Ana savaş İran ile Türkiye arasında çıkacak... Bu savaş sonunda “üçüncü dünya savaşı” olacak... Dünyadaki yeni bölünme güney-kuzey şeklinde değil, doğu -batı şeklinde olacak... Sömürü sermayesinin planı böyledir.
Mahir Bey, bu haftaki değerlendirmesinde savaşın sömürü sermayesi ile ulusal devletler arasında olduğunu kabul etmiştir. ABD ve Rusya ile Türkiye’nin üçlü ittifakını söylemektedir. Biz de aynı görüşteyiz. Devletler galip gelecektir sözü de doğrudur. AB ve Çin’in ayrı cephe kurdukları görüşüne katılmıyoruz, onlar da üçlü ittifakın içindedirler.
Devletlerin yanında olan patron yani reel ekonomi sahibi üretici Yahudiler Türkiye’de yatırım yapıyorlar. Üretici patron Yahudilerin bu yönelişi, Almanya başta olmak üzere AB’deki devletleri son derece rahatsız ediyor ama AB’dekiler de sonuç itibariyle mecburen bu patronların yanındadır. Çin zaten hiçbir zaman faizci banker Yahudi sermayesinin yanında olmadı. Çünkü Çin faizci banker Yahudilerden kredi almadı, üretici patron Yahudilere Çin’de üretim yapacak fabrikalar kurdurdu. Çin şimdi milyarlarla ifade edilen rakamlarla elinde biriken faizci Yahudi bankerlerin karşılıksız dolarlarını ne yapacağını bilemez durumdadır...
Mahir Bey ile ayrıldığımız bir husus daha vardır. İnsanlık III. binyıl uygarlığını “Adil (Ekonomik) Düzen” ile göğüsleyecektir. Türkiye ve dünya “Adil Düzen”i yani İslâm düzeninin, şeriat düzeninin çağımızdaki yorumunu benimserse, sömürü sermayesi galip gelemeyecektir. Ama Türkiye ve dünya “Adil Düzen”e kulak vermez ve cahiliye düzeni yani çağımızdaki “zalim düzen” ile yürümeye devam ederse, o zaman sömürü sermayesi son bir defa daha galip gelecek ve III. dünya savaşını başlatacak, “Adil Düzen”i benimseyen nesiller ortaya çıkıncaya kadar savaş, fitne, fesat ve sömürü devam edecektir.
Kur’an sûrelerinde hep şu iddia ediliyor: Siz hele “Adil (Ekonomik) Düzen”i bir oluşturun ve uygulayın, onları yani sömürü sermayesini indirmek size değil bize aittir.
İşte, bütün sorun aslında burada. Erbakan Hoca’mızın hatırlattığı üzere; Allah elbette nurunu tamamlayacak, “Adil Düzen” elbette gelecek ama kanlı mı gelecek kansız mı gelecek, buna da insanlığın kendisi karar verecektir. Dünya -sömürü sermayesinin planladığı gibi- kana bulanabilir, kötülerin yanında iyiler de yanabilir ama “Adil (Ekonomik) Düzen” olmaksızın kurtuluş mümkün değildir. Mahir Bey bunu idrak etmeli, Başbakan’dan randevu isteyip onunla görüşmeli, artık alenen bizim yanımızda yer almalı, bizimle bu konuları tartışmalıdır. İyi insan olmak ve bazı şeyleri bilmek yetmez, “mücahit” olmak gerekir. Bunun için de silaha değil, kaleme ihtiyaç vardır. Biz de işte bunun cihadını yapıyoruz. Ve’s-selâm…