Arap Baharı nedir?
Önce tarihi gelişmeye göre sermaye siyasi gücünü kaybetmiştir. Obama, Putin ve AB sermayenin sömürüsüne karşıdır. Çin de bunların yanında yer almıştır; İran ve Türkiye de onların yanındadır.
Karşılıksız dolar hâlâ Yeryüzü ekonomisindeki hâkimiyetini sürdürmektedir. Yani sermaye ekonomi bakımından çok güçlüdür. Dünyada krizler çıkarmak istemekte ve böylece III. cihan savaşı ile sonunda bugünkü etkin güçleri yok etmek istemektedir. Bunları birbirleri ile savaştırmak ve sonunda yeni etkin güçler oluşturmak hedefindedir.
Hâlâ devam eden, dünyayı sarsan ve Türkiye’ye en az etki yapan, hattâ faydalı bile olan krizler bu amaçla çıkarılmıştır. Arap Baharı bu sebeple icat edilmiştir. Buna karşı Amerikan halkı direnmektedir. Amerika’da işletmeleri olan Yahudiler ile Amerika’da banker olan Yahudiler arasında içten içe savaş vardır. Bankerler Bush, patronlar Obama’yı tutmaktadırlar. Taksim’deki Gezi Parkı olayları bu iki gücün çarpışmasıdır. Suriye’de Esed’i destekleyenler de bu banker Yahudilerdir. O yolla Türkiye ile Suriye’yi savaştıracak, İran’ı devreye sokacak, sonra Türkiye’yi ABD ve AB destekleyecek, Çin ve Rusya İran’ı destekleyecek, böylece III. cihan savaşı başlamış olacaktır.
Türkiye’deki PKK tasfiye edildikten sonra Taksim işgal edilerek, Arap ülkeleri ile Doğu Avrupa ülkelerinde başarılı olan metot Türkiye’de de semere verecekti. İşte, Mısır olayları bu yöndeki denemelerden bir adımdır. Bu durum son gelişmelerle daha da belirgin hâle gelmiştir. Obama bu müdahaleye karşı çıkmış, Cumhuriyetçiler desteklemişlerdir.
Mısır ilk imparatorluğun kurulduğu yerdir. Kur’an’da bu imparatorluktan doğrudan bahsedilmektedir. Mısır sonra Romalıların eline geçmiş, İskenderiye ekolü ile dünyada ilim merkezi olmuştur. Sonunda Mısır Arap Müslümanlar tarafından fethedilmiş, Şam’ı desteklediği için de Emeviler galip gelmişler. Sonra Abbasilerin eline geçmiştir. Sonra Osmanlılar tarafından fethedilmiş ama Kavalalı Mehmed Ali Paşa Batılılaşmayı Türkiye’den önce orada başlatmıştır.
Mısır tarihte çevresine uzun zaman hükmedememiş ama Mısır’a da kolay kolay hükmedilememiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması ile Mısır’da dinsiz diktatörler dönemi başlamıştır. İhvan-ı Müslimin mensupları âlim şehitler vererek direnmeyi günümüze kadar sürdürmüşlerdir. Arap Baharı’nda kanlı olaylar olmuş, Mısır’da ise en az kan dökülmüştür. Sermayenin istediği değil de Müslümanların istediği kişi Başkan olmuş, halk seçimle onu getirmiştir.
Arap Baharı’nda halk gözünü Türkiye’ye dikmiş, Türkiye’deki gibi bir yönetim ister olmuşlardır. Hem Arap halkı hem de yöneticiler Türkiye’yi örnek almakta, bu da sermayeyi son derece rahatsız etmektedir. Sermaye etkin güçleri yenmek için Türkiye’yi yanına almaya çalışmaktadır. Bunun için AK Parti’yi önce bölmek, sonra da Kemal Derviş benzerini AK Parti’nin başına getirmek istemektedir. Bu bölmeyi iki yoldan yapmak istemektedir.
Abdullah Gül’ü devreye sokup bilhassa devlet başkanı seçimlerinde bir çatlağı denemek istemektedir. Abdullah Gül bu hususta şimdiye kadar bir hata yapmadı, sermayenin isteğine alet olmadı. İkinci bölme aracı ise F. Gülencilerdir. ABD’de rehin olan F. Gülen’in kontrolünden çıkan Nur cemaati sermayenin oyuncağı hâline gelmiştir. AK Parti’yi bölme girişiminde aktif rol oynamaktadır. Beşir Atalay’ın Nurculuk damarı bu bölme hamlesinde ilk örneğini vermiştir.
Şimdi Mısır’daki olayları tahlil edebiliriz.
a) Eski ateist liderlerin işe yaramadığını gören sermaye, Arap Baharı ile onları tasfiye edip yerlerine kendisinin emrinde liderler getirmeyi denemektedir. Türkiye’nin etrafında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile Osmanlılığı diriltip etkin güçlere meydan okumak, sonra da Müslümanları ezdirerek kendi saltanatını sürdürmek istemektedir. Arap Baharı’nda eski ateist diktatörler devrilmiş, geçici yöneticiler gelmiştir. Onlar da inecek ve Kemal Dervişvari kişiler getirilecektir. Mısır’daki hareket budur. Taksim’deki hareketin aynısıdır.
b) Mısır’da seçimi İhvan-ı Müslimin kazanmış ve bu durum sermayeyi son derece rahatsız etmiştir. İstenen Mısır’da dindar olmayan bir yönetimi iktidara getirmekti. Bunun yolu askeri müdahaledir. Ne var ki askerlerin iktidar olması da istenmiyor. Çünkü askerler milliyetçi oluyorlar. Onları kullanmak daha zordur. Bu sebeple askersiz iktidarı denemektedirler. İşte buna uygun olarak Kenan Evren benzeri askeri müdahale yapıldı ama askerler yönetime el koymadılar, Anayasa Mahkemesi Başkanı’na geçici devlet başkanlığı verdiler.
c) Şimdi Mısır’daki olaylar sermayenin de İslâmiyet’in de istediği istikamette ilerlemektedir. Sermayenin istediği, askeri müdahale olsun ama 28 Şubat gibi olsun, askerler iktidar olmasın. B. Ecevit benzeri geçici iktidarların sonunda K. Dervişvari bir yönetim ortaya çıksın. Bu arada askerler müdahale etmiş ve buna imkân vermemişlerdir. Sonuç olarak Erdoğanvari bir hükümet ortaya çıkmıştır. Şimdi Mısır’da da bu uygulama yapılmaktadır. Halkın sevmediği başarısız bir iktidar baskılı seçimlerle elde edilecek, sonunda halk bizar hâle geldiğinde K. Dervişvari bir iktidar Mısır’da yerleştirilecektir. Diğer taraftan askerlerin de hesabı vardır; Mısır’ı Türkiye gibi yapmak; K. Evren’in yaptıklarını yapmak. Ne var ki Evren’in yaptığı hatayı yapmamak. Kenan Evren kendisi devlet başkanı oldu. Türkiye’yi düzlüğe çıkardı. Ama ordu yıprandı. Şimdi Türkiye bunun sancılarını çekmektedir. Askerler yeni anayasa hazırlatacaklar, halk oylamasına götürecekler ve cumhurbaşkanını sivillerden seçtireceklerdir. İşte, Mısır’daki gelecek günler Dervişçiler ile Evrenciler arasında büyük boğuşmalar hâlinde geçecektir.
d) Türkiye’de askerler önce Mustafa Kemal, sonra İsmet İnönü etrafında birleştiler. Sonra fiilen CHP’nin emrine girdiler. 28 Şubat denemesinden sonra halkın seçtiklerinin emrine girdiler. Şimdi Türkiye çok güçlü demokrasiye sahiptir. Çünkü Türk ordusu artık demokrasiye inanmaktadır. Ne var ki Türkiye’de bu son askerlerin muhakemesi ile zedelenmiş, ordu gücünü kaybetmiş bulunmaktadır. Oysa ordu güçlü olmalı, kendi isteği ile demokrasiyi benimsemeli, kim iktidarda olursa onu korumalıdır. Bugün ise ordumuz gücünü kaybetmiştir. Türkiye çok tehlikeli durumdadır. Bugün henüz savaşma gücünü kaybetmemiştir. Ama böyle giderse bir iki on yıl sonra Türk ordusu Yeniçeri ordusuna döner ve düşmanlara mağlup olarak iç isyanlarla meşgul olur. Yeniçerilerin yaptığı müdahale değildir, çapulculuktur. Ordu müdahale eder ama çapulculuk yapamaz.
Mısır’da ordu eğer demokrasiyi getirirse Türkiye’den daha ileri bir düzene ulaşır.
a) İktidardan ettiklerine saygısını koruyacak, onlara dokunmayacak, yeni seçimlere onların da serbestçe girmelerini sağlayacaktır.
b) Yeni anayasa ekseriyet sistemini değil nisbi sistemi benimsemelidir. Barajlar kalkmalıdır. Meclis’te tüm Mısır halkı temsil edilmelidir. Hükümette bakanlıklar ve genel müdürlükler nisbi temsil sistemine göre oluşmalıdır. Devlet hizmetinde ve işyerlerinde alınacak çalışanlar siyasiler tarafından nisbi temsil sistemi ile atanmalıdır.
c) Devlet başkanı siyasi parti liderleri tarafından sıralama usulü ile seçilmelidir. Ordu devlet başkanına doğrudan bağlanmalıdır. Sivil yönetime asla karışılmamalıdır. Ordu anayasal kurul olarak siyasilerin etkisinde de olmalıdır. Ordunun bütçesi anayasada belirtilen kaynaklardan olmalıdır.
d) Hakemlik sistemi ile yerinden yönetim sistemi getirilmelidir. Ekseriyet kararları ile kanunlar yapılmamalıdır. Özel hukuk içtihatlarla oluşacak fıkıh mezhepleri tarafından düzenlenmeli, kamu hukuku ise yerinden yönetimle bucak seviyesinde icmalarla düzenlenmelidir. İttifak edilmeyen hususlarda hakemlere gidilip hakem kararlarına göre uygulama yapılmalıdır.
Ordu meclisin ekseriyet kararlarına oyuncak yapılmamalıdır.
İşte…
Mısır ordusu bunu başarabilir.
Mısır ordusu bunları yapmaz da;
Müdahale ile eski iktidarda olanları tutmaya çalışırsa;
Ordu kendisi iç yönetime müdahale ederse;
Halkın seçtiği cumhurbaşkanını askeri güçle korumazsa;
O takdirde Mısır’ın başında K. Dervişvari sermaye temsilcilerini rahatlıkla görebiliriz.
Mısır ordusu askeri bakımdan Kenan Evren’i örnek almalıdır, anayasa düzeni bakımından Necmettin Erbakan’ı örnek almalıdır, “Adil Düzen” hedefi olmalıdır.
NOT: Bu makale Şamil beye ulaştırılacaktır; uygun görürse Arapçaya tercüme edebilir, ortak imzamızla yayınlayabilir.
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92