KUR’AN VE İLİM 718. Hafta Seminerinden
“İnsanların en çok merak ettiği hususlar geçmişi ve geleceği bilmektir. Bunu bize anlatacak olan kaynak Kur’an’dır. İlâhi söz olduğu ilmen sabit olan bir kitapta geçmişimiz, nasıl yaratıldığımız, geleceğimiz ve nereye gideceğimiz anlatılmaktadır.
Herkesin sırf bunun için Kur’an’ı sürekli okuyup üzerinde düşünmesi gerekir.
Oysa insanlar günlerini futbol seyretmekle geçiriyorlar. Bu durum insanlığın çökmekte olduğunu göstermektedir. Nuh Tufanı’na benzer bir tufan ile karşı karşıyayız. Biz buna “SOSYAL TUFAN” diyoruz. Bu tufandan kurtuluş gemisi “ADİL DÜZEN”dir, ilâhi düzendir. Gemiye binenler kurtulacak, binmeyenler gark olacak, helâk olacaklardır.”
“İnsanda iki meleke vardır. Biri devamlı ilerlemek ister, yenilik ister ve bir an önce hedefe ulaşma arzusundadır. Diğeri ise bulunduğu durumdan ayrılmak istemez, beraber olduğu kimselerden ve mevcut yerlerden ayrılmak istemez.
Aile içi gerginlikler buradan doğar. Kadınlar, yaşlılar ve çocuklar bulundukları yerlerde kalmayı severler, yer değiştirmeyi istemezler. Oysa nafaka sorumluluğu yüklenen erkek devamlı hamle yapmak, ileri gitmek ve yer değiştirmek ister.
İnsandaki bu meleke âhirette de devam edecektir demektir. Bir taraftan sorgudan kurtulmak isteyecektir ama diğer taraftan ayrılma ve kopma onu üzmektedir.” (s.8)
“ ‘Adil Düzen Anayasası’nda bu gruplaşmayı sağlamak amacıyla insanlık ülkelere, ülkeler illere, iller bucaklara, bucaklar ocaklara ayrılmıştır. Hicret demokrasisi getirilmiştir. Kişiye topluluğunu değiştirme hakkı sağlanmış ve imkânlar oluşturulmuştur. Göç edenin taşınmaz mallarını devlet cari fiyatlarla satın almaktadır. Ayrıca ilmî, dinî, meslekî ve siyasî dayanışma ortaklıkları oluşturulmuştur. Kişi her zaman sosyal grubunu değiştirebilmektedir. Bu durum yalnız insanlara hastır. İnsandan başka hiçbir canlıda topluluğunu değiştirme ve gruplar oluşturma yoktur. Bu durum firak ile ifade edilmiştir. İnsanlık dünya hayatında uygarlaştıkça âhiret hayatına yaklaşmaktadır. “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” buna doğru atılan büyük adımı anlatmakta ve ortaya koymaktadır.
Topluluğun dağılmasını Kur’an nehy etmekte ama hicret demokrasisini tesis etmektedir. İnsanlar bir olmalıdırlar, ayrılmamalıdırlar ama bu birlik rıza ile olmalıdır. Hicret demokrasisi bunu gerçekleştirmektedir, isteyerek ayrılmayı sağlamaktadır.” (s.9)
***
“İnsanlık köyde yaşayacak şekilde yaratıldı. Altmış bin yıl uygarlaşarak kent hayatına geçti. Ne var ki eksik taraf vardır. Tarım henüz kentleşemedi.
Köyler boşaldı. Köylerde tarım yapılmaz oldu. Allah’ın insanlığa bahşettiği Güneş enerjisi nimeti boşa akıp gitmektedir, kendiliğinden ısıya dönüşüp uzaya yayılmaktadır.
İnsanlık uygarlıktan vazgeçmeden köylerdeki tarım sorununu çözmelidir.”
(Bu haftaki birinci yorumdan; s.14)
***
“Tarihte büyük uygarlıklar hep inşaatla başlamıştır.
Hazreti Nuh gemi yapmakla uygarlığını kurmuştur.
Hazreti İbrahim oğlu İsmail ile Kâbe’nin temellerini atmıştır.
Hazreti Davut peygamber ise mukaddes mescidi inşa etmiştir.
Hazreti Muhammed önce Kuba, sonra Medine Mescidi’ni inşa etmiştir.
Biz de Akevler’i kurmakla işe başladık; 1967 yılından itibaren İzmir Akevler Sitesi inşa edilmiştir, İzmir Kemalpaşa Sütçüler Köyü oluşturulmuştur.
Gelecek III. binyıl uygarlığı da inşaata dayanacaktır.
Bunlardan biri ‘yüz dairelik lojmanlı işyeri apartmanlarından’ oluşmaktadır.
Diğeri ise birer dönümlük araziler üzerinde kurulmuş ‘ahşap evlerden oluşmuş dinlenme sitelerinden’ oluşacaktır.” (Bu haftaki ikinci yorumdan; s.15,16)
GAYEMİZ: Bu “SEMİNER NOTLARI”nın İstanbul’da, Türkiye’de ve bütün dünyada “OKUNMASI, ANLAŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE UYGULANMASI”DIR.