‘Allah her şeyi bilmektedir’ ve Anayasa meselesi
“Kur’an iki türlü hüküm getirmiştir. Biri kıyamete kadar değişmeyecek anayasal hukuktur. Miras böyledir. Aile ile ilgili olduğu için tesbit edilmiştir. Diğeri ise toplulukların kendi isteklerine ve durumlarına bıraktığı hükümlerdir. Kur’an aileyi devlete karşı korumuştur. Bugünkü anayasalar iki bölüme ayrılır, insan hakları ve sonra da anayasa teşkilatı. İnsan hakları demek erham hakları demektir. Fıkıh insan hakkıdır. Kadın hakkı, çocuk hakkı, sakat hakkı diye bir hak yoktur. İnsan hakkı vardır. Herkes insandır.
İnsanın da iki çeşit hakkı vardır. Biri topluluk içindeki hak ve görevlerdir. Diğeri ise topluluğun dışında kişi olarak hak ve görevleri vardır. Kişiliği ile ilgili haklar toplulukla ilgili haklardan öncedir.
Bu hakların da Kur’an içinde belirtildiği ifade edilmektedir.
Bu kayıttan anlıyoruz ki şeriatlar iki türlü hükümler ihtiva ederler. Biri sözleşmelerden oluşan ve topluluktan topluluğa değişen hükümlerdir. Bu daha çok sözleşmelere dayanır. Aile müessesesi ise doğal hukuka dayanır.
Sûre (Enfal Sûresi) “ALLAH HER ŞEYİ BİLMEKTEDİR” cümlesiyle bitmektedir.
Bu ifade günümüzde bilhassa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Anayasa Komisyonu’nda yer alan 12 üyeye hitap etmektedir.
Kur’an nâzil olduğu zaman çok ilkel bir hayat vardı. Gerek ilmen gerek fiilen göçebe dönemi yaşıyorlardı. Bugün ise dünya bambaşka bir yaşayışa ulaşmıştır.
Dört büyük değişme olmuştur; tarihte bunlar akla bile gelmemiştir.
1) Daha önce insan gücü, rüzgâr, su ve hayvan güçlerinden yararlanılırken, bugün içten patlamalı motorlar icat edilmiş, elektrik jeneratörleri ve motorları bulunmuş ve işlerin tamamı doğa enerjisine yaptırılmaktadır, insan makinelere kumanda etmektedir.
2) Eskiden insanlar hız olarak en çok 30 kilometreye ulaşabilmiş iken, bugün saatte binlerce kilometrenin üzerinde hız yapmakta, uzaya gidebilmektedir.
3) Eskiden ancak birkaç yüz metreye kadar ses duyabilirken, şimdi cep telefonlarıyla Ay’a bile ulaşabiliyor ve gecikmeden haberleşiyoruz.
4) Eskiden mum ışığında aydınlanırken şimdi elektrik ışığı ile gecemizi gündüz yapmışızdır.
İşte bu büyük gelişmeler sonunda bundan bin kusur sene önce söylenenler ve yazılanlar yetmiyor. Dolayısıyla eskimiş bir şeriatın hükümlerini uygulayamıyoruz. Tarihî hatıra olarak saygınlığını koruyalım ama aynı zamanda biz çağımızın ihtiyacı olan uygarlığımızı kuralım ve onun içinde sorunlarımızı çözelim.
ANAYASA KOMİSYONU güya herkesi dinlemeye hazırdır. Malum birilerinin talimatları yastıklarının başındadır ama onlara göre modası geçmiş Kur’an’ın savunucuları olan Akevler bir kooperatiftir, onu dinlemek zül olur! Evet, böyle diyor bizim 12 kişilik Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Anayasa Komisyonu Heyeti ve Meclis Başkanı Cemil Çiçek! Ama unutuyorlar ki; eğer bugün motor, ulaşım, haberleşme ve aydınlanma varsa, bütün bunların üreticisi Kur’an’dır. Onun insanlığa sunduğu bilgiler sayesinde bugün dünya bu durumdadır. Yine unutulmaması gereken ikinci konu ise; Kur’an ölümlü insanlar kitabı değil, hayyum ve kayyum olan Allah’ın kelamıdır. Bizi ilgilendiren manâlarını bugün bize bildirmektedir. Biz O’nun kelamından başka tutunacak dal bulamayız.
Kur’an böyle diyor. Kur’an’a böyle inanan ona gerçekten inanmış olur. Kur’an’a böyle inanmayıp antik bir harabe gibi bakanlar gaflette veya küfürdedirler. İşte sûrenin sonunda Allah’ın her şeyi alim olduğunu söylemesi bu düşünceye verilen cevaptır.
Bu arada “her şeyi alimdir” sözünün nekre olarak kullanılması da şunu göstermektedir ki, biz “Adil Düzen Çalışanları” da bizi ilgilendiren kadar kısmın âlimiyiz. Bu hususta Allah bize lazım olan her şeyi talim ediyor.
Evet, yazdığımız yani hazırladığımız “ADİL DÜZEN ANAYASASI”nda çözümler üretilmiştir ama hiç anlayan ve ilgilenen var mı?!.” (711. seminer notlarından; s.11-12)