2007 Türkiye Genel Seçimleri’nden 1 sene önce Prof. Dr. Burhan Kuzu’ya (hâlen T.B.M.M. Anayasa Komisyonu Başkanı, İstanbul Milletvekili) gittim; Yeni Anayasa’ya gerek vardır, ilim adamlarından bir “Anayasa Kurulu” kurulsun, “Yeni Anayasa” taslağı hazırlansın ve seçime o anayasa ile gidilsin dedim...
Başbakana değil de, önerimi parti başkan yardımcılarına götüreceğini söyledi!..
Her bürokratın yaptığını yaptılar. Sonra öneri getirenler göze girer, biz yerimizden oluruz diye reddettiler. Burhan Kuzu da bunun için Başbakana direkt olarak götürmedi. Nitekim o seçimde Erdoğan önceki 160 milletvekilini de harcadı, listelere koymadı!..
Prof Dr. Ergun Özbudun’a anayasa yaptırdılar!..
Rafa kalktı...
Cemil Çiçek ortaya çıktı ve “Anayasa Hazırlama Komisyonu” kurdu...
Bizi dinlemediler ama bu konuda “KİTAP” yazdık, hepsine dağıttık ama herhalde okumadılar!.. Yılsonuna kadar yeni anayasa hazırlayacaklardı!..
*
Aslında anayasa hazırdı!..
Sömürü sermayesi Amerika’da hazırlatmıştı!..
Bu komisyona o anayasayı kabul ettiremediler, ortaya bile çıkaramadılar!..
Yılsonu geldi, kâhinler gibi “anayasa meselesini” yine ileriye, daha ilerilere attılar!..
İşte böyle atmaya ve atlatmaya devam ediyorlar ama nereye kadar atabilecekler?!.
*
İnsanlık ilkel yaratılmıştır ve uygarlaşa uygarlaşa buraya kadar gelmiştir.
Şeriat yani hukuk devletinin kuruluşuna bundan 5300 sene evvel Hazreti Nuh peygamber zamanında başlanmıştır.
Sonra Mısır’da Firavunlar kendi anayasalarını yapmışlardır.
Hazreti İbrahim peygamber İsrail oğulları için anayasa hazırlamıştır, çocuklarını bunu dünya çapında gerçekleştirmek için görevlendirmiştir.
Ondan sonra aradan tam 4000 sene geçmiştir.
Sanayi çağında, “tarım dönemi hukuku” ile yaşamaya çabalıyoruz!..
Yani “sanayi dönemi hukuku” oluşturamadığımız için aslında hukuksuz yaşıyoruz!..
*
Elimizde bulunan ilk yazılı anayasa Tevrat’tır. İncil ve diğer ilâhi kitaplar şeriat kitapları olmadıkları için onlara yasa gözü ile bakamıyoruz.
İkinci anayasa Kur’an’dır ve bu kitaptan kaynaklanan Medine Sözleşmesi’dir.
Bunlar da yetmemiştir.
Roma’da bin sene “Roma Hukuku”nu oluşturmak için uğraşmışlardır.
İslâmiyet’te “MÜÇTEHİTLER” yetişmiş, bu müçtehit âlimler “FIKIH KÜLLİYATI”nı oluşturmuşlardır.
Avrupa’da yani Batı dünyasında anayasa çalışmalarına “ABD’nin Anayasası” ile başlanmış, uzun savaşlar ve çatışmalar sonunda bugünkü hâle gelmiştir.
*
Hukukçular anayasa yapamazlar.
Hukukçular mevcut yasaları uygularlar.
Onların görevi metne sadık kalıp onu doğru anlamaktır.
Hukuk fakülteleri hukukçu yetiştirirler. Anayasayı hukukçular değil sosyologlar yapabilirler, fıkıhçılar yapabilirler. İslâmiyet’te fıkıhçılar vardır, usulü fıkıhçılar vardır.
FIKIHÇILAR mezheplerine göre uygulama içtihatlarına göre yaparlar. Bşr mezhebin fıkhını nasıl uygulayacakları üzerinde çalışırlar. Mezheplere göre farklı fıkıhlar vardır.
USULCÜLER ise yeni mezhep oluştururlar, yani “yeni anayasa” yaparlar. Bunda mezhep yoktur. Çünkü içtihat yapabilmek için yalnız dört delile dayanılması gerekir. Bir mezhebe dayanan mukallittir, mukallidin içtihadı olmaz, kavli ile başkaları amel edemez.
*
Bugün Anayasa Komisyonu’nda yer alan kardeşlerimiz hukukçudurlar ve zavallıdırlar. Mesela, Mehmet Ali Şahin ve benzeri kardeşlerimiz gibi hukukçuların anayasa yapamayacaklarını, anayasaları ulu’l-elbab olan rasihlerin (ilimde müçtehit seviyesinde otorite âlim olanların) yapacaklarını bile bilmeyenler, anayasayı nasıl yapacaklardır?!.
Hukuk konuşma diliyle yazılmaz. Yeni yasalar yapılırken eski hukuk terimlerini kullanırız ama onların yeni tariflerini yaparız. Yeni terimler ortaya koyar, ona hukukilik kazandırırsınız. Oysa hukukçu kelimelere yeni mânâ katmadığı gibi hukuka yeni kavramlar sokamaz. Çünkü pozitif hukuk sistemi içindedir, bugünkü anayasa.
Konuşurken ve yazarken biraz incitici söylüyor ve yazıyorum. Ama biz bu günleri elde etmemiz için kırk-elli senemizi harcadık. Şimdi orada oturanlar anayasal düzen gelsin diye taş üstüne taş koyarak geldiler. Şimdi milletvekillerimiz orada keyif yapıyorlar!..
Sözlerimi bir âyetin meali ile bitireceğim:
“Sen sana kitaptan bildirileni uygula, onun sözlerini değiştirecek yoktur ve ondan başka tutunacak bir şey bulamazsın.” (18/27)
SÜLEYMAN KARAGÜLLE
Yay. Haz.: REŞAT NURİ EROL
www.akevler.org (0532) 246 68 92