Bu böyle kalmaz
1239 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Altan - Taraf
Özer Ataç

 

25.10.09

Bizim yayımladığımız “AKP’yi ve Gülen’i bitirme planı”, Genelkurmay Karargâhı’nda birilerinin hükümeti devirmeyi planladığını gösteriyordu.

Genelkurmay Başkanı, televizyon kameralarının önüne geçip, bu belgenin gerçek olmadığını, “kâğıt parçası” olduğunu, böyle bir planın hazırlandığına dair hiçbir kanıt bulamadıklarını söyledi.

Ya yalan söylüyordu.

Ya da karargâhında olup bitenler hakkında hiçbir bilgiye sahip değildi.

O planın “gerçek” olduğunu bilen astları onu düpedüz kandırmıştı.

Genelkurmay Başkanı, “bu tür hazırlıklar olduğunu saptadıklarında gereğini yapacaklarını” da açıkladı.

Türk medyasının önemli bir kısmı Genelkurmay Başkanı’nın sözlerine inanmayı tercih etti.

O dönemde bizim gazete hakkında çıkan yazıların, iftiraların, karalamaların haddi hesabı yoktu.

Genelkurmay Başkanı da dahil hepsi, bu saldırılarına dayanak olarak belgenin “fotokopi” oluşunu gösteriyorlardı.

Bu planı hazırlayan Albay Dursun Çiçek’in “ıslak imzasını” taşıyan orijinal belge ortaya çıkmadıkça bu plan hakkında bir işlem yapılamayacağını söylüyorlardı.

Şimdi orijinal belge ortaya çıktı.

Altında Çiçek’in ıslak imzası var.

Ve, o belge savcıların elinde.

Artık herkes Albay Çiçek’in o planı yazdığını biliyor.

O planın suç olduğunu da biliyor.

Bilmediğimiz, o planın hazırlanması için kimin emir verdiği.

Emri kim verdi?

Bizzat Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un emriyle mi hazırlandı o belge?

Yoksa, Genelkurmay Başkanı’nı haberdar etmeden “hükümeti devirecek” bir planın hazırlanmasını başka bir general mi emretti?

Bu planın hazırlanmasını kim emrettiyse, o suç işledi.

Üstü örtülüp geçiştirilebilecek bir olay değil bu.

Mutlaka araştırılması gereken tehlikeli bir planla karşı karşıyayız.

Bu ülkede darbeleri, darbe hazırlıklarını önlemek için bu işin sonuna kadar üstüne gitmek zorundayız.

Sadece darbeleri önlemek için de değil...

Yalanı, bu ordunun içinden çıkartmak, orduyu kendi halkına karşı dürüst kılmak için de yapmalıyız bunu.

Genelkurmay Başkanlığı’ndan dün akşam yapılan açıklama bizim generallerin buna niyeti olmadığını gösteriyor.

Onlar hâlâ medyayı suçlamayı sürdürüyorlar.

Genelkurmay Başkanlığı’nda bir darbe planı hazırlanıyor, bu plan ortaya çıkıyor, bu planın orijinali bir ihbar mektubuyla savcılığa gönderiliyor ve generaller “bu ihbar mektubunun niye medyada yayınladığını”, haberi veren gazetelerin “ölçü ve duyarlılık derecelerini” dert ediyorlar kendilerine.

Darbe planıyla, hazırlanan belgeyle ilgili tek satır yok.

Bu planın gerçek olduğunun kanıtlanması üzerine ne yapacaklarına dair hiçbir şey söylemiyorlar.

Asıl söylemeleri gereken bu halbuki.

Bu planın hazırlanmasını kim emretti, ordunun açıklaması gereken bu.

Onlar hiç oralı değiller.

Gazetelerin “duyarlılığıyla” uğraşıyorlar.

Hiç üzülmesiler bunun için, darbe planının orijinalinin gazetelere yansımasına baktıklarında, gerçeğe “duyarlılığın” epey düşük, Genelkurmay’a duyarlılığın epey fazla olduğunu görecekler.

Bırakın medyayı generaller.

Siz bize gerçeği söyleyin.

Yalana, saptırmaya, tehdide yer vermeden açıkça, dürüstçe gerçeği söyleyin.

Bu planın hazırlanması için kim emir verdi?

Emri veren ya da verenler hakkında nasıl işlemler yapılacak, bize bunu söyleyin.

Niye Genelkurmay’da hâlâ darbe planları yapılıyor, bize bunu anlatın.

Neden bu belgenin gerçek olduğunu, bir ihbar mektubu bunu ortaya çıkarana kadar anlayamadınız, ondan söz edin.

Planı hazırlayan Albay “hazırlamadım” diye yalan söylediğinde siz ve savcılarınız ona nasıl hemen inandınız, bunu açıklayın.

Bu olayı, böyle tuhaf açıklamalarla geçiştiremezsiniz.

Genelkurmay suçüstü yakalandı.

Şimdi bu “suçun” hesabını verin.

 

 

Y   O   R   U  M :

 

 

l)  SÜREĞEN (kronik) LİK:

 

Olumsuzluğun giderilmeye/iyileşmeye  yönelik çabalara sağır davranması; giderek iyileşme emareleri gösterip, aldatarak/kandırarak  yaşam sistemine tutunup, yaşamın hasta kılması.

‘Sistemin ilkeleri sistemin teminatıdır.’ Bu ilkelerden sorumlu olan birimler, ilkeleri kendince eğirerek, ödevlerini sürdürmeleri; sistem aleyhine oluşacak sonuçları önlese de(!), sisteme vereceği hasarı, onun taşıyıcısı olan ilkelerine verir. Böylesi olumsuzluklar, bilinen hasarlardan daha tehlikelidir. Çünkü, yerine getirilen ( getirildiği  iddia edilen) “ödevler”, yapılan hasarı maskeleyerek; zafiyeti virüs deriliğine indirir ve  saklar. 

 

Olumluda ya da olumdan bakışla  ustalaşmak, güven telkin ederek organizmayı geliştirirken; olumsuzda “ustalaşmak” aynı organizmayı çürütür. 

 

2) SUÇLAMADAN  SUÇ - A  BAKMAK:

 

Suç, toplumlarda genellikle  kişiselleştirilerek  değerlendirilmiş. Suça müstakil / bağımsız değerlendirmelerle bakıldığı zamanlar istisnadır.

Böyle olunca da “kullanıcıları” sorunsalı çıkmış ortaya.

Suç kullanıcıları(suç işleyen) ayrımcılığı,  homojen olmayan adalet toplumlarının olmazsa olmazlarındandır ne yazık ki !?

Bu noktada “hukukta” ayrımcılık, silah niteliğine dönüşüyor; sahibini vuran silah!.. Oysa silahın modern toplumlardaki yeri homojen adalet karşıtlarının elkoyucu eylemlerine karşı  caydırıcı güçtür.

 

Suç işleyerek varlıklarını sürdüre-bilen kurumlar veya birimler, ait oldukları toplumun neresindedirler; toplumların  bu tür  kurumların kullanımına girmeleri bugün de  mümkün olabilir mi?

 

Demokratik ve adaleti homojen toplumlar;

İçlerinde işlenen /oluşan suçlara  ve işleyenlere/kaynağa  nasıl yaklaşırlar?

Suç önleyicilik sorunsalında, devlet kurumlarında  suçtan azade kurumlar, nasıl oluşup varlıklarını devlete karşı durumlar da dahi sürdüre -biliyorlar?

Özgürlükçü güven toplumlarında, iç güvenlik ve askeri unsurlar nasıl yapılandırırlar?İçten homojen adalete uygun nasıl kontrol edile-bilirler?

Kurumlar suç işlemekten nasıl korunurlar?

 

(…)

 

Bu ve benzeri sorunlar hep oldu. Vevap ve çözümleri için  hep çalışılmakta.

Genel tanımlama yapacak olursak: 

 

3) “HASTALIĞIN”  KAYNAĞI

 

a)İÇ TANI :  Organizmadaki hastalık, devletler-deki homojen olmayan adalet ile aynıdır!

Yıllarca suç işleyipte o suçlarını sistemin ilkeleri haline getiren,  giderek ilkelerine karşı yine/yeniden/tekrar/devamlı  suç işleyen bir yapılanmaya sosyolojide iflah olmazlık denir. Böyle bir toplumda nasıl barış tesis edilir; bireylerine zenginlik,  mutluluk nasıl yaşatılabilir?!!

 

 

TÜMEL ÖNERMEMİZ : Yaşam bütündür; Bütün her şeydir!!.

 

b)DIŞ TANI : Bütündeki  ilkeler güdücüdür!!!

Evrende,  özel “besleme/ geliştirme/ rab ” sistem birimi olarak  oluşturulup korunan dünya ve yüzeyinde hakim olan insanlık;  etkinliklerini salt içsel güdülerle oluşturmaz. Bütün’ün içindeki  dünyayı ve  havzası (Samanyolu) kozmos içinde akarken,  içinden geçtiği alanın  ürettiği  kozmik etkiler(yeni talimatlar/kader impalsları/kod yapan titreşimler) dolayısıyla; dünyayı ve çevresini saran   küresel kodlama taşlarının (gezegenler) emir/güdü/program yapı ve niteliğini değiştirir.

 

Yani;

 

kozmozda helozonik olarak akan galaksiler,  daha önce bulundukları yere ve iç yapılarına göre ürettikleri talimatları(vibrasyon yayınları), yeni  varış alanlarının  daha güçlü alan talimatlarının etkisiyle değiştirirler. Ardından

kendi iç “talimatlarını” buna göre değiştirerek; bu değişikliği  “zamanın ruhu” adı altında minimal gezegenlerin içindeki birimlere kadar

sürdürürler. İşte konumuz bağlamında biz ve dünyamız böyle bir etki altında değişme sendromları yaşıyoruz.

 

Yeryüzü, içindeki ve üstündekilerle,  çevresindeki gezegenlerce sürekli kodlanarak, öz karakteri oluşup  yenilenip  varlığını sürdürür.

Bu öz karakter,  bağrında üretip, içinde yaşayanlarını beslediği ürünlerle, karakter aktarımı yapar. Diğer bir değişle, yeryüzü  insanlığa ve diğer canlılara talimatlarını gıda kodeksiyle verir.

 

Yeryüzünde kurulan,  yaşayan, ölen veya değişen devletler; görünürde, insanların ve kitlelerin karmaşık “kararlarıyla” etkinlik gösteriyorlar. İnsanlık, bu karmaşıklıktan ve oluşumlardan acıya varis/mirasçı olduğundan; çeşitli çözüm arayışlarıyla bilimsel  branşlar oluşturuyor; ‘balığa pabuç seçiyorlar!.’

 

ŞİMDİ DEVRAN ZAMANI !!! :

 

Demokrası, özgürlük, adalet kavramları, devletlerin   inandırıcısız, kandırmacı  neonlarından( dikte edilen resmi buyruklar); zamanın ruhu nun etkisiyle, sloganlıktan   bireylerin yaşamlarına  indiriliyor. Bu indirilmeyi gören birey:

“ sanırım bu sefer alabileceğim “ diyerek ve  korkarak, bu inişe/gelişe el uzatıyor. Çünkü, daha önceleri görülen aldatıcı /tavlayıcı  benzer “inişlerle”, vicdani cesaret önderleri   balık gibi tek tek avlana gelmişti.

 

Yazarımız, değinileriyle  eziyet görüp katledilen onbinlerce spartaküs sıfatını anımsatmaktadır.

 

Homojen adalet:  Yeryüzünün en kıymetli ürünü insanın, bütün olumlu yeteneklerini geliştirip ortaya çıkarabileceği , mutluluk hedefli organize çizgisidir. Bu  çizgi,  özgürlük, adalet, zenginlik  kavramlarının neonlardan (iğva/tuzak/boyama kurumları) indirilip, bireylerde yaşama dahil edilmesi için el uzatanların bütün insanlığa dönüp :

 

“Hadi hep beraber tutup “indirelim” şunları!!!”

 diyen  çağrılarını besliyor.

 

SONSÖZ : Zamanın ruhu denilen yeni kozmik talimatlar, şunu söylüyor devlet eldivenindeki lekeli ellere: Değişim “ellerinize” de şifa verecek; çıkarın onları!

 

 

Özer Ataç






Sayı: 20 | Tarih: 25.10.2009
Hakan Albayrak
Başbuğ için istifanın tek alternatifi
2304 Okunma
Veysel İpekçi
Oktay Ekşi
PKK meşrulaştı
1835 Okunma
15 Yorum
Vahap Alma
Fatma K. Barbarosoğlu
Cumhuriyetin Dindar Kadınları veya
1428 Okunma
Fatma Zafer
Mehmet Şevket Eygi
Çarpık ve Azgın Bir Toplum Ne Zaman Batar?
1405 Okunma
Emine Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
İki Batı
1379 Okunma
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Apo paşa
1340 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Ahmet Hakan
Al sana İsrail karşıtı yazı
1306 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Siyaset müzesi
1304 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Taşgetiren
Süreç öncesinde gerçekte ne oldu?
1269 Okunma
Zübeyir Erol
Bekir Berat Özipek
Baran’ın eve dönüşü için yolu açık tutmalı
1247 Okunma
1 Yorum
Bünyamin Demir
Ahmet Altan
Bu böyle kalmaz
1239 Okunma
Özer Ataç
Cengiz Çandar
Çuvala sığmayan 'kâğıt parçası'
1231 Okunma
Ekrem Fildişi
Mehmet Altan
Son dakika...
1228 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Can Ataklı
Sessizliğe inanıp her şey çok güzel sanmayın
1226 Okunma
1 Yorum
Mesut Karaaytu
Nazlı Ilıcak
Bardağı yere bırakın bugün
1218 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Fikret Bila
Erdoğan'dan sitem
1210 Okunma
2 Yorum
Harun Özdemir
Ali Bulaç
Başbakan'a örtük mektup (1)
1194 Okunma
1 Yorum
Ahmet Yasir Erol
Zülfü Livaneli
Ezber bozma yazısı
1174 Okunma
Ali Bülent Dilek
Rasim Ozan Kütahyalı
Hepimizin katili bu düzendir!!
1167 Okunma
Recep Yıldırım
Mehmet Niyazi
Toplumsal sorumluluk
1155 Okunma
Abdurrahman Erol
Ruşen Çakır
Sil baştan olur mu? Olursa ne olur?
1154 Okunma
3 Yorum
Tayibet Erzen
Fehmi Koru
Renk cümbüşü ama tek sesli
1113 Okunma
Ahmet Kirtekin
Reşat Nuri Erol
Bu gripte bir domuzluk var
1108 Okunma
Ilker Ardic