İki Batı
1384 Okunma, 0 Yorum
Hayrettin Karaman - Yeni Şafak
Hilmi Altın

 

Hayrettin Karaman, hkaraman@yenisafak.com.tr, 23 Ekim 2009 Cuma

 

Konuyla ilgili yazıdan bir bölümünü alıntı yaptım. Tamamı için bakınız.

 

“İki Batı”

Batı'dan söz ederken yaygın olarak genellemeler yapılır; ama doğrusu karşımızda tek bir Batı yoktur; “Avrupa kültürü bir vakıadır” başlıklı yazılar, raporlar bulunmakla beraber bu kültür içinde önemli farklılıkların da barındığı bir başka gerçektir.

Genellikle Batı'da tek medeniyet anlayışı vardır, ama başka medeniyetlerin de var ve saygıya değer olduğuna inanan pek çok batılı mevcuttur.

İslam'a karşı tavır bakımından da ABD ve Avrupa'da farklı şahıslar, guruplar ve ülkeler vardır.

İşte bu vakıadan hareketle iyilerle diyalog kurmak, İslam tarihindeki “müellefe-i kulûb (İslam'a ve Müslümanlara karşı gönülleri kazanılanlar, kazanmak” anlayışını canlı tutmak günümüzde daha da önem kazanmıştır; çünkü milyonlarca dindaşımız bu ülkelerde yaşamak durumundadırlar. Ayrıca İslam ülkelerinin öteki ülkelerle pek çok ilişkisi mevcuttur.

Bu satırları yazmamıza sebep olan olay yakında medyaya yansıyan “İsviçre'de ezana karşı kampanya”, ile “Hollanda'da, Kilisenin yanında iki minareli cami açılışı”dır.

1. Hollanda'nın Türkler'in Bergen Op Zoom kentinde Hollanda Diyanet Vakfı'na bağlı olarak yaptırdığı Ulu Cami, düzenlenen törenle ibadete açıldı (18 Ekim 2009)…

 2. 29 Kasım'da yapılacak 'minare referandumu' için hazırlıklarını yoğunlaştıran Minare Karşıtı İnisiyatifi, İsviçre'yi ikiye bölen ırkçı afişlerden sonra bir adım daha atarak internet sayfası üzerinden saldırılarını sürdürüyor. Ülkede minare yasağı konulması için bu çalışmaya imza atan hareket, minare-attack.ch (minare saldırısı) adresli bir internet sitesine yerleştirdiği oyunla minareyi hedef gösteriyor… Oyuna 'başlat' komutunu verir vermez yerden şehri işgal edecek biçimde minareler yükseliyor. Bundan sonrası oyunu oynayana kalıyor. Ne kadar minare ya da müezzin vurursa o kadar puan alıyor. Vurulamayan müezzinler, oyunu kaybetmiş olmanın bir getirisi olarak durmadan ezan okuyorlar.

İşte size iki Avrupa”

YORUM:

 

Hayrettin Karaman Avrupa’dan iki yerden iki örnek vererek batı’yı “iki batı” olarak anlatıyor. Bir yerdeki Cami açılışı ile diğer yerdeki minare yapılmasına karşı olan inisiyatifi değerlendirmekte ve iki batı olduğunu belirtmektedir. Her zaman her yerde iyi insanlar gibi kötü insanlar da vardır.  Önemli olan ve sorgulanması gereken konu;  iyiler mi kötüler mi rahat etmektedir? Baskı yapanlar mı yoksa baskı altında kalanlar mı mutlu olmaktadır?  Faizle haksız para yiyenler mi yoksa hakkı ve emeği ile çalışanlar mı kazanmakta ve refah içinde yaşamaktadır? Kararlar kuvvetli olan ve çoğunluğu elde edenlere göre mi verilmektedir. Yoksa kararlar hakka göre mi verilmektedir? …

 

Hayrettin Karaman “iki batı” konusundaki anlattıkları, batı medeniyetinin tekelci, baskıcı, çıkar çatışmasına, kuvvete, çoğunluğa dayanan temel özelliklerinin hala halk üzerinde etkili olduğunu ve henüz etkisini yitirmediğini göstermektedir. İlgili bölgede yaşayan insanların, grupların, toplumların çıkarları paralel yapılırsa, çoğunluğa değil herkese hak anlayışı yerleşirse, merkeziyetçi tekelci anlayış yerine farklı anlayışlara yer veren çoğulcu anlayış yerleşirse, kuvvetli olan değil haklı olan kazanırsa herkes haklı olmaya ve haktan yana olmaya çalışır. Bu da sistem değişiklikleri ile olur. Sistem değişiklikleri de sistem çalışmaları ile olur. Bunun en temel yollarından biri de yasal altyapı çalışmalarıdır.

 

Batı medeniyeti sadece batıdaki ülkeleri etkilememektedir. Etkisi tüm dünyayı sarmıştır. Örneğin; Çıkar çatışması modeli üzerine oturan batı medeniyeti günümüzde insanların önünü tıkamaktadır. Savaş çıktıkça, terör arttıkça refahı artan kişi, firma ve devletler, insanların sağlığı bozuldukça zenginleşen hastaneler, sigorta şirketleri, ilaç firmaları çıkar çatışması sistemine göre yapılanmış ve tüm insanlığı tehdit etmektedir.

 

Medeniyetin özellikleri o medeniyetleri yaşayanların tümünü farklı oranlarda etkiler.  Ayrıca medeniyetler de her dönemde aynı derecede etkili güce sahip olamazlar. İnsanlar da medeniyetler gibidir. Kuvvete, çatışmaya, çıkar çatışmasına, baskıya dayalı yaşayanlar olduğu gibi hakka, barışa, çıkar paralelliğine, özgürlüğe dayanan ve bunları ilke edinenler vardır.

 

Medeniyetler; kişileri, toplumları etkiler.  Bugün, Batı medeniyetinin yukarıda belirttiğimiz metotları ile çözüm bulması mümkün değildir. Bazı yerlerde halkın veya yerel yöneticilerin, ya da ülke yöneticilerinin iyi niyetli çözümleri, katılımları o kişi veya toplulukların iyi olduklarını gösterse de medeniyetin iyi olduğunu göstermez. Tabi ki kişiler, toplumlar çözümler arayarak baskıcı, çıkar çatışmasına, savaşa, kuvvete dayanan batı medeniyetinin etkisinden kurtulmaya çalışacaklar. Bu çıkışı, çalışmayı sistemle yapmak sadece o kişileri ve toplumları değil bütün insanlığın barış içinde yaşamasını sağlar.

 

Üzerinde durulması gereken konu sıradan ve ilk bakışta Batı olarak görülmeyen Türkiye’de Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm, v.s dinlerden birinin ibadet yeri veya minareye eşdeğer duyuru aracı yapılması için Türkiye’deki halkın ne diyeceği konusudur. Bana göre manzara çok fazla farklı olmaz, olamaz da. Çünkü medeniyetler insanları etkiler, batı medeniyeti bugün bütün dünyayı sarmıştır. Her yer batı/kuvvet medeniyetinin etkisi altındadır. Çünkü her yerde etkili olan laiklik eksik ve yanlış tanımlanmıştır. Laiklik tanımını bilim adamları yapmamıştır, halk da yanlış tanımları benimsememiştir. Daha dürtücü bir ifade ile bilim adamlarının ve halkın doğru laiklik anlayışı oluşturmasına izin verilmemiştir. Örneğin, dindar kesim oluşturulmuş, onlara laiklik dinsizlik olarak anlatılmış ve laikliğe sahip çıkmamaları hatta laikliğe karşı çıkmaları sağlanmıştır. Aynı şekilde bir taraftan da hurafelerle oluşturulmuş dine karşı örgütlenmeler sağlanmış, onlara da laiklik dinden uzaklaşma olarak anlatılmış ve çalışmalarının bu yönde olması sağlanmıştır. Özetle, insanlar birbirine düşman yapılmıştır. Yüzyıllarca birilerinin menfaati uğruna halklar birbirine düşman yapılmıştır.

 

Sistemde, modelde, anlayışta, sosyal ve ekonomik yapılanmada barış modeli getirilmelidir. Sisteme uyuldukça kavga yerine barış olur. Böyle olunca da minareye, camiye, kiliseye evet diyenler mağdur olmaktan kurtulur, engel olanlar suçlu olur.

 

İnsanların, toplumların, devletlerin, inançların temel değer ve ölçüleri vardır. Benzer şekilde dünya ölçeğinde temeli olan, tüm insanlığı etkilemiş toplumsal sistemlerin de genel özellikleri vardır. Medeniyetin, kültürün, ekonominin, bilimin, siyasetin, ahlakın onun üzerinde oluşmasını, gelişmesini sağlayan ve zamanla da bağlı, ilgili tüm kişi, kurum ve kuruluşların karakteri haline gelen temel özellikleri vardır. Bu özellik, ilgili medeniyetin karakteri olması nedeniyle önce medeniyetin içindeki birey ve kurumları, daha sonra da başka birey, toplum, kurum ve kültürleri etkiler. Her medeniyet, bu ayrıcı temel özelliklerini ifade eden ve zamanla onunla anıldığı bir ad alır.

 

Her birinin ömürleri olduğu gibi medeniyetlerin de ömürleri vardır. İnsanların ömürleri 100 yıl üzerinden hesaplanırken medeniyetlerin ömürleri 1000 yıl üzerinden hesaplanır. Medeniyetler de insanlar, devletler gibi belli bir yerde doğarlar. Sosyal ve ekonomik modeller oluşturur ve zamanla ortak karakter oluşturarak kişi ve toplumları kendilerine göre şekillendirirler.   Medeniyetler insana benzerler. İnsanlar gibi doğum, gelişme, çökme ve ölme dönemlerinden geçerler. Çevreyle etkileşim içindedirler. Çevreyi etkilemeleri yanında çevreden de etkilenirler. Etki alanları çoğaldıkça etki güçleri düşer.

 

Medeniyetler ile medeniyeti yaşayanlar arasında etkileşim vardır. İlgili medeniyet ile onu yaşayan bireyler, toplumlar, ekonomik ve sosyal kurumlar arasındaki etkileşim zamanla ilgili medeniyet ile onu etkili yaşayanların ortak karakter sahibi olmalarını, ortak ad almalarını sağlar. Hatta o adla hangisinin kastedildiğini bile anlamak zorlaşır. Çünkü artık toplumun ruhu ile toplum ortak bir kişiliğe sahip olur.

 

Her yeni medeniyet, önceki medeniyetlerin yaşlanması ve ilgili kişi, toplum hatta toplumların ve insanlığın sorunlarını, eksiklerini, açıklarını çözememesi ve kaçınılmaz bir geçek olan evrimin/gelişmenin gereği olan çabaların ürünü olarak doğar.  Yeni medeniyetin oluşumunda önceki medeniyetlerin özellikle bir önceki medeniyetin etkisi büyüktür. Ancak yeni medeniyet oluşurken eski medeniyetin verilerinden kendi metotları içerisinde yararlanır ve ona kendi şeklini verir.

 

Her medeniyetin sorunları farklı olduğu gibi çözüm şekli ve metotları da farklıdır. Günümüzde konuların, sorunların tahlili, tespiti, çözümü alanlarında yaygın kullanılan metotlardan en önemlisi analojidir. Farklı şekil ve yöntemlerle analoji yapmak mümkündür. Önceki dönemlerden farklı olarak günümüzde gelişen ilimler sayesinde bilimsel bakış açısı ile sorunların tespiti, çözümü, geleceğe yönelik tahminler de daha tutarlı yapılabilmektedir.

 

Önceki dönemleri iyi doğru tahlil, tespit ettikten sonra günümüzdeki sorunları belirlemek buna bağlı oluşacak sorunları tahmin etmek ve ona göre çözüm tedbirleri almak da daha kolay hale gelmektedir.

 

Günümüze gelinceye kadar insanlık;

Ekonomide; Toplayıcılık, Avcılık, Çobanlık, Tarımcılık, Pazar mübadelesi, Tüccar Mübadelesi ve İşçilik dönemlerini geçerek ortaklık dönemine geçmiştir.

İlimde; Görenek, Tedris, Tümdengelim ve Tümevarım metotlarını geçerek analoji/karşılaştırma dönemine geçmiştir.

Dinde; İbrahim peygamberin ilimde laiklik, Musa peygamberin yönetimde laiklik, Davut peygamberin ekonomide laiklik dönemlerinden geçerek bugün değişik dinlerin devlette birlikte yer aldığı ve bilimsel din anlayışının geldiği bir döneme geçmiştir.

Siyasette; Mezopotamya, Mısır, İbrani, Yunan, Hıristiyanlık, Bizans, İslam, Batı medeniyetlerinden geçerek yeni bir medeniyete geçmektedir. Bu yeni dönem aşağıdan yukarıya (yerelden merkeze) yapılanmış, yerel yönetimlere saygılı, demokratik, laik, bağımsız, etkin, saygın yargıya dayanan, sosyal, liberal siyasi-sosyal yapılanmaların etkili olacağı bir dönemdir.

 

Medeniyetler incelendiğinde; yerel- merkezi, hakka dayalı- kuvvete dayalı, özgürlükçü- baskıcı, tekelci-çoğulcu, faizci- yardımlaşmacı/dayanışmacı, barışçı-savaşçı-terörcü olma, çıkar çatışması veya çıkar paralelliğine dayanması bakımından ayrıca gruplandıkları görülür. Mısır, Yunan, Bizans medeniyetleri grubunda yer alan Batı medeniyetinin tekelci/sermeye tekeline dayanan, faizci, kuvvete dayanan, baskıcı, savaşçı medeniyet olduğu görülür. 1500’lü yıllarda temelleri oluşmaya başlayan batı medeniyeti günümüzde etkisini tüm dünyada göstermektedir. Ancak bu etki ile oluşan sorunlar da tüm dünyayı rahatsız etmektedir.

 

Konuyla ilgili sorunları belirlemek ve çözüm bulmak için birçok çalışma yapılmaktadır. Ancak bu çalışmaların çoğu sistem yaklaşımından uzak parçalı çalışmalardır. Akevler/ Adil düzen çalışmaları sorunlara sistem yaklaşımı içinde çözüm aramaktadır.

Medeniyetler adlandırmasında “Batı medeniyeti” olarak adlandırılan medeniyeti diğer medeniyetlerden ayıran bazı temel özellikleri vardır. Bu özelliklerin belli bir dönemde belir bir coğrafyada merkezileşmesi ve etkili olması adlandırılmasında etkili olmuştur. Ancak bu adlandırma sadece dönem ve yerin özelliğinden kaynaklanmamaktadır. Bu özellikler zamanla bir dönemin genel karakteri olmuştur. Sorunları oluşturma, problemleri çözme teknikleri bakımından diğer medeniyetlerden ayrılır.

 

Batı medeniyeti, ayrıcalık üzerine kurulu /ayrıcalığı, çıkarı, kuvveti, çoğunluğu hak sebebi sayan temel anlayış üzerine şekillenmiştir. Günümüzde Irakta, Afganistan’da veya dünyanın birçok yerindeki savaşları, baskıları Batı medeniyetinin bir eseri olarak değil de ne ile açıklayacağız?

 

Ancak unutulmamalıdır ki, her medeniyet bir takım esiklikleri, sorunları ve açıklıkları çözer. Batı medeniyeti de insanlığın sorunlarını çözmek için sermaye birikimine ihtiyaç olduğu dönemde bu ihtiyacı gidermiştir. Büyük işletmeler kurularak insanlık için gerekli sanayi malları üretilmiştir. Gelinen noktada büyük sermaye birikimine ihtiyaç kalmamıştır. Onlar da rahat yaşasınlar ama diğer insanlar da rahat yaşasınlar.

 

Özetle “batı” deyince batının merkezi Avrupa ve Amerika’yı değil bu merkezlerde oluşan ve dünyaya yayılan faizci sistemi, mantığı anlamak gerekir. Her yerde iyi ve kötü insanlar, firmalar, belediyeler, devletler, kuruluşlar v.s vardır. Ayrıca bu sistemlerin her zaman aynı seviyede etkileri yoktur. Her şeyin bir ömrü vardır.

 

 

 

 

Hilmi Altın






Sayı: 20 | Tarih: 25.10.2009
Hakan Albayrak
Başbuğ için istifanın tek alternatifi
2311 Okunma
Veysel İpekçi
Oktay Ekşi
PKK meşrulaştı
1841 Okunma
15 Yorum
Vahap Alma
Fatma K. Barbarosoğlu
Cumhuriyetin Dindar Kadınları veya
1434 Okunma
Fatma Zafer
Mehmet Şevket Eygi
Çarpık ve Azgın Bir Toplum Ne Zaman Batar?
1410 Okunma
Emine Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
İki Batı
1384 Okunma
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Apo paşa
1348 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Ahmet Hakan
Al sana İsrail karşıtı yazı
1311 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Siyaset müzesi
1310 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Taşgetiren
Süreç öncesinde gerçekte ne oldu?
1275 Okunma
Zübeyir Erol
Bekir Berat Özipek
Baran’ın eve dönüşü için yolu açık tutmalı
1252 Okunma
1 Yorum
Bünyamin Demir
Ahmet Altan
Bu böyle kalmaz
1243 Okunma
Özer Ataç
Cengiz Çandar
Çuvala sığmayan 'kâğıt parçası'
1237 Okunma
Ekrem Fildişi
Mehmet Altan
Son dakika...
1234 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Can Ataklı
Sessizliğe inanıp her şey çok güzel sanmayın
1232 Okunma
1 Yorum
Mesut Karaaytu
Nazlı Ilıcak
Bardağı yere bırakın bugün
1223 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Fikret Bila
Erdoğan'dan sitem
1217 Okunma
2 Yorum
Harun Özdemir
Ali Bulaç
Başbakan'a örtük mektup (1)
1201 Okunma
1 Yorum
Ahmet Yasir Erol
Zülfü Livaneli
Ezber bozma yazısı
1180 Okunma
Ali Bülent Dilek
Rasim Ozan Kütahyalı
Hepimizin katili bu düzendir!!
1172 Okunma
Recep Yıldırım
Mehmet Niyazi
Toplumsal sorumluluk
1161 Okunma
Abdurrahman Erol
Ruşen Çakır
Sil baştan olur mu? Olursa ne olur?
1159 Okunma
3 Yorum
Tayibet Erzen
Fehmi Koru
Renk cümbüşü ama tek sesli
1118 Okunma
Ahmet Kirtekin
Reşat Nuri Erol
Bu gripte bir domuzluk var
1114 Okunma
Ilker Ardic


© 2024 - Akevler