24.10.2009
Cumhurbaşkanı "Kendinize gelin" diyor.
Başbakan "Son şans, sil baştan olur" diyor. Sürecin koordinatörü İçişleri Bakanı rahatsız. Asker rahatsız.
Bunlar, devlet zirvesinin bu zılgıtları öngörmediğinin işareti.
Muhtemel ki süreç şöyle işlemişti:
Devlet içinde bazı birimler, hem DTP liderliği ile hem PKK liderliği ile temas kurmuşlar, bazı mutabakatlar gerçekleşmişti.
Muhtemelen şöyle denmişti:
- Bakın, PKK için yolun sonuna gelindi. Uluslararası konjonktür, bu bölgede, böyle bir terör örgütünün varlığına tahammül edemez hale geldi. Bunu Türkiye sağladı. Şu an Türkiye, bölgenin en etkin gücü durumunda.
- PKK, en güçlü zamanında, tamam, cinayetler işledi ama Türkiye'yi pes ettiremedi. Bunun mümkünü dün de yoktu, bugün ve yarın da asla olmaz. O zaman bu örgüt, başıbozuk eylemlerle varlığını hâlâ sürdürse bile, genel anlamda PKK'nın bitiş süreci yaşayacağı kesin.
- Devletin silah bırakması diye bir şey asla söz konusu olmaz. Devletle terör örgütünü aynı denklemde gören böyle bir düşünce akla ziyan.
- Devlet olarak daha fazla kan akmasını istemiyoruz. Dağdan inme ve rehabilitasyon prosedürü hazırlayalım, ona uyun.
Muhtemel ki, PKK adına konuşanlar, bunu kabul ettiler.
Devlete, "hiç suça karışmamış" olduğu farz edilenlerden oluşan bir liste sundular.
Devlet bu listenin sabıkasızlığından emin oldu.
Ve süreç başladı.
Böyle olmadı mı?
Gelenlerin sabıkasızlığı nasıl belirlendi?
PKK, devleti sınamak için yola çıktıysa, neden sabıkalı vatandaşlardan oluşan bir liste göndermedi?
O zaman PKK devlete yönelip:
- Sıkıysa serbest bırakmayın, diyebilirdi.
Dedi mi?
Ne dedi:
- Size sabıkasız adamlar gönderiyoruz, siz de bunları serbest bırakın. Biz de diğer militanları iknaya muvaffak olalım.
Süreç böyle başladı. Yarın Avrupa'dan gelecek olanlar nasıl belirlendi?
Onlar belirlenirken de "sabıkasızlık" şartı aranmadı mı?
Ortada net bir "devlet şefkati" var.
Evet, devlet adına önceleri yanlışlar yapıldı. Çok kötü işler de yapıldı.
Ama devlet dediğimiz hadise, insanlarla somutlaşıyor. Şimdi devlet adına bir başka irade devrede ve bu irade, bu sancıları bitirmek istiyor. Ülkenin kan kaybını ortadan kaldırmak istiyor. Kan kaybına dağdakinin kanı da dahil. Anaların gözyaşı dinsin istiyor. Bu analara, çocuğu dağda ölen ananın gözyaşı da dahil. Hepsi bu ülkenin kanı ve gözyaşı... Şu anda devlet iradesi, şefkati kuşanıyor.
Süreç, Türkiye'yi rahatlatma iradesinin ürünü.
Dağ bitsin.
Dağdaki de insanca bir hayata kavuşsun. Onların ailelerinin yüreğindeki acılar da sona ersin.
Dağ ile savaşan çocuklar da ölmesin.
Dağ zafer mi kazandı?
Yok.
Dağın ileride zafer kazanma diye bir ümidi mi var?
Yok.
Evet dağa çıkışlar hâlâ olabilir ama dağın geleceği bitti.
Her dönemde, birtakım insanlar böyle misyon duygusu ile harekete geçirilir ve kullanılır.
Kamu otoritesinin yanlışları da bunu besler.
Ama şu anda devlet iradesi, kendini şefkatle donatmayı tercih ediyor.
Tekrar ediyorum, süreç böyle başlıyor.
Eğer süreç böyle başladıysa, Habur'dan sonraki zafer çığlıkları, boş. Evet, boş.
Uzunca bir süreden beri, "Genel af" talepleri dile getiriliyor.
Sormak isterim:
- Devlet bir af çıkarsa, bu da devletin lütfu mu olacak, PKK'nın zaferi mi?
Devlet Öcalan'ın nefes alma imkânını genişletse, bu devletin şefkati mi olacak, Öcalan'ın zaferi mi?
Kuyruğu dik tutma psikolojilerini anlamak mümkün.
Ama bunun üzerine yeni bir siyasi proje kurmak, bu evet şefkat sürecini torpillemek olur.
Bence şu an süreci işleten irade, sürecin bu şekilde oluştuğunu DTP ve PKK'ya sık sık hatırlatmalı ve herkesin ayağının suya ermesini sağlamalı.
Değilse, bu irade zaaf içinde görünüyor ve bu, halkı rahatsız ediyor.
Evet, terör örgütünün "Boyun eğdirdik" gösterileri, halkı rahatsız ediyor.
Ve bu, hükümete bedel ödetecek gibi görünüyor.
Belki şefkatin altını çizmek, çok faziletli görünmeyebilir ama bu iş başka. Devlet adına "Boyun eğdirilmiş" gözükmek, her türlü fazilet kaygısını gölgeliyor çünkü.
Yorum:
PKK’nın ortadan kalkmasını herkes istiyor. Ancak yazarın görmezden geldiği nokta sorunun ortadan kalkmasına aracılık eden hatta önayak olan çıkar çevrelerinin ne gibi hesaplar yaptığıdır. Keşke söylediği gibi Türkiye kendi iradesiyle hareket ediyor olsa ve Türkiye bölgenin en etkin gücü olmayı başkalarının menfaati üzerine kurmuş olmasa.
PKK hangi amaçla kurulduysa aynı maksatla ortadan kaldırılıyor. Üstelik PKK’yı bitirmek göze alındıysa ülkemiz aleyhine daha büyük hesaplar yapıldığı kesindir. Evet, onlarla lehimize olan anlaşmalar yapabiliriz ancak ülkenin başına daha büyük bir bela sarıp arkasından halka bakın işte PKK sorununu çözdük gibi bir pişkinlikle değil.