İSLAMABAD (Pakistan)- Katılımcıların çeşitliliği açısından rengârenk bir Meclis'i var Pakistan'ın: Kadın üyelerin sayısı neredeyse erkekler kadar... Erkek milletvekilleri ve senatörlerden Batılı kıyafetler giymiş olanlar var; ancak çoğunluk yerel giysileriyle gelmiş... Kadınlar ise çeşit çeşit; başı tam-yarım örtülüsü ile başı açığı birarada...
Bu kadar farklılıktan ancak 'kakafoni' çıkacağını düşünenler yanılıyorlar: 12 yıl sonra konuk gelen ilk yabancı devlet adamı olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ı Meclis'e takdim eden Meclis Başkanı Fehmida Mirza'nın “Burada bütün kararları oybirliğiyle alıyoruz” cümlesi bu yanılgıyı da vurgulamış oldu.
Türkiye ile Pakistan'ın iyi ilişkileri herhalde asırlar öncesine –Hint Altkıtası'nda Türk hanedanlarının yöneticilik yaptığı dönemlere kadar– uzanıyor. Biz İstiklal Savaşı'nı verirken, Altkıta'da yaşayanlar İslâm Birliği'ni temsil eden Osmanlı'nın yıkılmaması, yıkılışın kaçınılmaz olduğu anlaşıldığında da Türkiye Cumhuriyeti'nin yaşaması için çok yönlü çabalar gösterdiler.
Çoğunluğu Türkiye'yi görmemiş olsa da, Pakistanlılar için İstanbul bir hayal-üstü kenttir.
Başbakan Erdoğan da konuşmasında atıfta bulundu. Pakistan'ın askeri cunta tarafından devrilmiş Cumhurbaşkanı Zülfikar Ali Butto, kendisi de daha sonra bir suikasta kurban gidecek (27 Aralık 2007) kızı Benazir Butto'ya idamından (4 Nisan 1979) önce cezaevinden gönderdiği mektuplarda İstanbul'u yere göğe koyamıyor.
Şu yazdıklarına bugünün Pakistan nesilleri de gönülleriyle katılırlar: “Annenle 1951'in eylül ayında evlendiğimde balayı için onu İstanbul'a götürdüm. İstanbul muhteşem bir kent. Doğu ile Batı arasında fiziki bir köprü. Onu İstanbul'a götürmemin sebebi, İslâm tarihinin en şaşaalı ve yüce koridorlarından onunla elele yürümek istememdi. İslâm tarihi insana ilham verir, ama Türkiye'deki kadar sürekli bir ilham vericiliğe sahip başka bir yer yoktur.”
Meclis'in bayan başkanı Türkiye ve İstanbul'un çekiciliğine son zamanlarda meydana gelmiş bazı olaylardan hareketle ülke demokrasisini de eklemeden edemedi. Başbakan Erdoğan'ın, Filistin halkının yanında duruşu sebebiyle Pakistan'da da derin bir saygı uyandırdığını Meclis başkanının ağzından öğrenmiş olduk.
Türkiye'nin son yıllarda sürdürdüğü çok-yönlü dış politikanın en önemli uygulama alanlarından biri Pakistan'ın merkezinde bulunduğu Güneydoğu Asya'dır. Bölgeyi önemli kılan, potansiyel olarak pek çok ihtilâfın patlama noktası oluşudur. Pakistan'ın İran'la, Afganistan'la, Hindistan'la, Rusya ve Çin'le ilişkilerinin belli bir düzeyde olması da, küçük bir kıvılcım yüzünden her tarafı düşmanlarla çevrili malum ülkelerden birine dönüşmesi de mümkün çünkü.
Pakistan'ın sorunları, Başbakan Erdoğan'ın Meclis'te yaptığı konuşmada altını özellikle çizdiği gibi, bu yüzden Türkiye'nin de sorunları haline dönüşüyor. Türkiye'nin güvenlik alanı Güneydoğu Asya'dan başlıyor da ondan...
Şu sıralarda sıkıntılı bir dönemden geçiyor Pakistan; yaklaşık 1,5 yıl önce (18 Nisan 2008) yapılmış olan seçimlerin oluşturduğu tablo pek çok bakımdan sorunlu; Cumhurbaşkanı Asaf Ali Zerdari'ye yönelik yolsuzluk iddiaları siyaseti zayıflatıcı bir etkiye sahip. Daha da önemlisi, son zamanlarda daha da azan terörün önüne geçilememesi; Afganistan'dan sıçrayan ateş Pakistan'ın bazı bölgelerini olumsuz etkisi altında tutuyor...
Meclis'in kararlarını oybirliğiyle aldığını öğrenince, Başbakan Erdoğan “Darısı başımıza” dedi, ama hiç de kıskanılacak bir durumda değil Pakistan. Keşke daha güçlü bir muhalefet olsa ülkede.
Rengârenk Meclis tablosunu oluşturan kadınlı-erkekli milletvekillerini görünce, insanın “Biraz daha renk” temennisinde bulunacağı geliyor.
Fehmi Koru
f.koru@yenisafak.com.tr
27 Ekim 2009 Salı