Maalesef iki ayrı kamuoyu var. Türk kamuoyu... Kürt kamuoyu... Her iki tarafın da olaylara yaklaşımını, kullandığı mantığı, kavramları ve sıfatları çok iyi bilen birisi olarak... Aradaki farkın ne yazık ki pek öyle küçümencik olmadığını da söyleyebilirim.
Üstelik... Barışı...
Bu aradaki “farktan” bir toplumsal “sağduyu” çıkardığımız kadar çözebileceğiz.
Herkesin inanılmaz bir bencillik ve siyasal çıkarcılık yaparak kendi kamuoyuna oynaması, diğerini yadsıyarak aşırı bir oburluk içinde vurdumduymazlıktan yana tercih kullanması, sadece Azrail’e yarıyor ve bile bile çocuklarımızı öldürüp duruyoruz.
***
Dün, yazı teslim saatlerinin iyice azaldığı bir anda makinenin başına oturduğumda...
Kandil ve Mahmur bölgelerinden gelen, DTP’lilerin “Barış Grubu” olarak nitelendirdiği PKK üyeleri, Şırnak’ın Silopi İlçesi yakınlarındaki Habur Gümrük Kapısı’na varıp güvenlik güçlerine teslim olmuştu.
İfade alımı sürüyordu...
Sınırın Türkiye tarafında ise 1 kilometre mesafede binlerce insan toplanmıştı... DTP’nin organize ettiği karşılama töreni için toplananlar, PKK bayrakları, Apo posterleri; PKK’yı ve Apo’yu öven pankartlar açmışlardı.
***
Sınırda toplananlar, DTP, gelenlerin neredeyse “büyükelçi” muamelesi görmesini talep eder gibiydi...
Bölgeyi bilince bunun mantığını anlayabilirsiniz...
Ama diğer kamuoyu için de nasıl çıldırtıcı olabileceğini de sezinlemek gerek.
“Devlet” örgütlenmesini yadsımaya yönelik tutum almak ya da iki eşit devlet varmış gibi davranmak, provokatif davranışlarda bulunmak, eskisiyle kıyaslanmayacak düzeyde bir iyi niyetin var olduğu ortamda, “çözümü” de, “süreci” de zehirler.
***
Olayların nasıl gelişeceği, sorgulama sonucu belli olacak.
Pasaporta muhalefet mi, terör örgütüne üyelik mi, etkin pişmanlık mı, nasıl bir yöntem uygulanacak; bu hayati bir nokta...
İstenen, dağdakilerin, özellikle de “silahlı çatışmaya girmemiş” olanların, Türkiye’ye gelmeleri halinde, akşama evde uyuyabileceklerini ispatlamak.
Bunun hedef ve anlamını yok ederek, sürecin kendisini “siyasal çıkara” yönelik bir bilek güreşine döndürmek, sonuç almayı zorlaştırır, hatta imkânsızlaştırabilir.
Akıllı, soğukkanlı ve mantıklı olmayan ve empati yapmayan her adım, bu iyi niyetli girişime zehirli bir boomerang olarak geri döner.
Kamuoylarının tansiyonunu düşürmek ile ileriye yönelik siyasal kol gücü yapmak arasındaki sınırı aşmamakta herkes için büyük fayda var.
***
Umarım...
Gecenin ileri saatlerinde bir “son dakika” alt yazısıyla başlayan bir haberle barışı getirebilecek bu kritik süreç bıçaklanmaz.
Sağduyu galip gelirse, PKK konusunun çözümü biraz daha rahatlayacak.
Geçenlerde Ahmet Davutoğlu’na “PKK’nın sonuç mu, neden mi olduğunu” sordum.
Dışişleri Bakanı, “hem neden, hem sonuç” olduğunu söyledi.
Peki, PKK biter ise “Kürt Sorunu” da bitecek mi?
Sanmam, öyle olsa, 29 Kürt ayaklanması yaşanmazdı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Gül de konuyla ilgili olarak “yeni bir anayasa” vurgusunu boş yere yapmıyor.
***
25 yıldır bizlere “PKK olmasa, ortalık güllük gülistan olur” propagandası yapıldı.
Ama “Kürt Sorunu” PKK’dan ibaret değil.
PKK, Kürt Sorunu’nun bir sonucu...
***
Peki, Kürt Sorunu ne zaman çözülecek?
Dün sabahtan itibaren adım adım izlediğimiz gelişmeler, her yanı tatmin eden bir sağduyu rehberliğinde sona erdiğinde.
Nasıl mı?
Cumhuriyet’i demokratikleştirerek...
Birinci Cumhuriyet’in temel mutabakatını oluşturan “asker-sivil bürokrasi” koalisyonundan halk egemenliğine, demokratik bir cumhuriyet’e geçtiğimizde...
Bunun için de, herkesin “kendi kamuoyuna” yönelik siyasal amigo kışkırtıcılığına değil, tüm Türkiyelilerin huzur içinde yaşayacağı evrensel demokrasi yandaşlığına ihtiyaç var.
Çünkü...
“Tek adam” tapınmacılığı istenilen sonuçları getirmiyor.
Getirse, Kemalizm “Kürt Sorunu’nu” doğurmazdı
YORUM
"Kürt sorunu" diye bir sorun yoktur.
Ortada bir cambaza bak oyunu vardır. Hem ırkçılığı reddeceksiniz, hem de ırkçılığı meslek edinmiş taraflar olacaksınız..Başkalarının yazdığı senaryoyu oynayarak 40 bin şehit vereceksiniz. Böyle bir varsayım bile akıllara ziyan.
Ama gerçek ve bizler o gerçeğin etrafında döneleyip duruyoruz.
Yazık ölen insanlarımıza,yazık onları doğuran büyüten yetiştiren analara,babalara ,eşlere, çocuklara...
Bir çürük ipliğe hüla dizenlere..
Kürdistan olackta ne olacak. Sana ne fayda sağlayacak? Türkiye Cumhuriyetinin sağladığı imkanlardan ne kadar yararlanabiliyoruz ki !
Hepsi Dünya yahudi sömürücü sermayesinin senaryoları. Kendi ülkemizde kardeş olduğumuzun bilincine varamadığımız için ensemizde boza pişirmenin başka şekillerini hergün başka şekillerde deneyecekler.
Yeryüzünde bütün müminler kardeştir düsturu rehberimiz değil mi? Öyle olduğu kesin de toplumları yönetenler öyle mi düşünüyorlar.
Öyle düşünmedikleri kesin ki netice ortada. Otuz senedir süren bir boğuşma ve 40 bin şehit. Niçin bu insanların kardeşliği birbirlerine hatırlatılmaz. Vuruşmak için harcanan bunca değerin milyonda biri bu uğurda sarf edilmez?
Niçin dünyanın cennet benzeri olması istenmez?
***
Yazarımız soruyor : Bu Kürt sorunu ne zaman çözülecek?
Cevabını da kendisi veriyor: Cumhuriyeti demokratlaştırdığımızda.
"Tüm Türkiyenin huzur içinde yaşayacağı evrensel demokrasi yandaşlığına ihtiyaç var" diyor. Evrensel demokrasiyi 200 yıldır lafı ile
oyalandık veya oyaladılar. 29 Kürt ayaklanması son iki asrın ürünüdür.Devletin halk ile bütünleştiği zamanların değil...
Halbuki bu topraklar bin sene öncesinden beri evrensel demokrasiyi yakalamış ve yaşamıştır. Sadece edebiyatını yaparak değil... Öyleyse insanlarımıza İslam öğretisini yeniden ve hakiki kimliği ile öğrenme ve öğretme zamanıdır.
***
İslam öğretisinin zamanımızda ki hakiki hüviyeti Adil Düzendir. Hiç mi merak etmiyorsunuz Adil Düzeni? Allah kelamının ne dediği merak edilmez mi? Yoksa manası anlaşılmadan okumak mı zannediyorsunuz? Yoksa siz hala annenizin mi (deterjanını) kullanıyorsunuz...