20.10.2009
Bizim gibi “ulus devlet” anlayışıyla yetişmiş olan kuşaklar, imparatorlukların değişik din ve ırklara nasıl baktığını anlamakta güçlük çeker.
Oysa imparatorluk olmanın ilk şartı etnisitelerin birbirine üstün olduğu tezinin reddidir.
Bu yüzden Osmanlı sultanları, İslam halifesi olmalarının yanı sıra Ortodoks, Katolik ve Yahudi uyruklarının da sultanı olmakla gurur duymuşlar, bunu başka krallara kaptırmamak için büyük mücadele vermişlerdir.
Abdülhamid’in Ermeni tebaanın Rusya’ya göç etmemesi için verdiği mücadele ibretle hatırlanır.
İttihatçıların büyük bir tecrübesizlikle sürgün ettiği Ermeni tebaayı, ülkede tutmak istemişti.
***
Bir başka örnek de Girit isyanıdır.
Osmanlı’yı çok uğraştırmış olan Girit’te çıkan bir isyan üzerine Abdülhamid, en sert önlemleri alacak, en ağır cezaları uygulayacak bir kumandan arar.
Bulup Girit’e gönderdiği paşa kimdir biliyor musunuz?
Kara Todori Paşa.
Yani Girit’i yola getirmek için bir Rum paşayı yolluyor.
Bugünkü kuşakların bunu anlaması mümkün mü?
Londra Büyükelçiliğimizin duvarlarına bakınca ne görürsünüz?
Daha önce devlete hizmet etmiş olan Ermeni, Yahudi ve Rum sefirlerin resimlerini.
Abdülhamid’in başhekimi kimdi?
Thilda Kemal’in dedesi Jak Paşa.
Son dönemlerde ekonomik sıkıntıya düşen Osmanlı sultanlarına en büyük yardımı kim yapıyordu.
Rum banker Zarifi.
Zarifi Tarabya’yı o kadar sevmişti ki öldüğü zaman kalbi, altın bir kutu içinde, yaptırmış olduğu kiliseye gömüldü.
***
Sarıkamış cephesinde Osmanlı Mebusu Karekin Pastırmacıyan Ruslarla birlikte kendi ülkesine karşı çarpışmıştı.
Peki Osmanlı ordusu içindeki en kahraman subaylardan biri kimdi bilir misiniz?
Kardeşi Vahan Pastırmacıyan.
İki kardeş birbirine silah sıkmıştı.
***
Çanakkale harbinde hayatını kaybeden Rum, Ermeni, Yahudi Osmanlı’nın haddi hesabı yoktur.
Bunlardan birisi Tabip Yüzbaşı Dimitriyadi’dir.
Ölürken yanındakilere şunu vasiyet etmiştir.
“Beni gavur diye bir köşeye atmasınlar, sizinle birlikte gömsünler. Çünkü ben bir Osmanlı subayıyım.”
***
Biraz daha gerilere gidelim:
Bizans’ı kuşatan Fatih kuvvetleri içinde Rumlar da vardı. Onlara Turkopoulo deniyordu.
Sırp Kralı Brankoviç Fatih’e yardım ediyordu. Çünkü Fatih’in anası Mara, onun kızıydı. Yani Fatih’in dedesi oluyordu.
Bu arada Bizans surlarında Osmanlı’ya karşı çarpışanlardan birisi de Şehzade Orhan’dı.
***
Yukarıda yazdıklarımın hepsi gerçektir. Hem de öyle gizli saklı, kimsenin bilmediği gerçekler değil.
Ve biraz ezber bozmak istememin nedeni de, hayatın sadece bizim algılarımıza göre gelişmediği ve gerçeğin bizim bilgilerimizle sınırlı olmadığıdır.
YORUM:
OSMANLI SULTANLARININ GURURU.
Batılılaşmak için ömrünü adayanlar,batılılaşmayı yanlış yerde arıyorlar.Hem de sahte batıda.
Osmanlı sultanlarının gururu,Cumhuriyet başkanlarının kusuru.Hani gayrimüslim unsurlar.Düşünün bakalım ayrı dinden insanlar azınlık oldukları halde neden Müslümanların
idaresinde yaşarlar.Bir de ulus devlet kavramı yanlış anlaşılıyor bence.Ulus devlet sadece aynı ırktan insanların yaşadığı devlet midir acaba?Yoksa aynı dil ve kültürde birleşen bir kavim midir?Önemli ve çokcada yanlış kullanılan bir kelime.Aslında özelde Türkiye Müslümanlarının geneldedediğer coğrafyalardaki Sünni müslümanların en büyük eksikliği geçmişlerinde Kurani anlamda yeterli siyaset modeline ait kaynaklar bulunmayışıdır.Aslında buda belki allahu tealanın bir takdiri ve lütfu da olabilir.Çünkü yeni üçüncü bin yıl İslam medeniyeti yeni İçtihat ve müçtehitlerçe kurulacak peygambersiz ilk hak medeniyetidir.
Bu iş şundan dolayı okadar zordur ki en dindarlarımız bile hala içtihat ve müctehit deyince insana sapık bu nazarıyla bakıyorlar.Halbuki şu anda enbüyük rütbe o.
"Kulları içinde ise, Allah’dan ancak âlim olanlar içleri titreyerek korkar. Şübhesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır."
Fatır, 35/28.
Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir. (Seyûti, el Câmiu’s saiğr, nr 10026; İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni’l- İlm, nr. 139.)
Ebu’d-Derdâ (r.a.)’ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
"Muhakkak âlimler, peygamberlerin varisleridir. Şübhesiz peygamberler, ne altın, ne de gümüşü miras bırakırlar. Peygamberler miras olarak, ancak ilim bırakırlar. Bu itibarla kim peygamberlerin mirası olan ilmi elde ederse, tam bir hisse almış olur."
Sünen-i İbn Mace, Tirmizî Ebu Davud, Dârimî, Buhârî, İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned,
Allahım bizleri ilmin kıymetini bilen ve amel edenlerden eyle amin…