İki gündür dağdan inen teröristlerin Türkiye’de kahramanlar gibi karşılanmasının görüntülerini ve haberlerini izliyoruz.
Gözlediğim kadarıyla bağırıp çağırmayan ama sessizce öfke seline dönüşmeye başlayan bir tepki var kamuoyunda.
Gelen yazılı ve sözlü mesajlardan bunu anlamamak mümkün değil. Bu, şimdilik biraz da şaşkınlık havası taşıyor ama günler geçtikçe daha mantıklı bir temele oturabilir.
İktidar “içini doldurmadan” açıkladığı bir açılımda bu noktaya geldi. Bundan sonrasının kontrolü elinden çıkabilir, dikkatli olmalı.
Bu arada AKP’ye destek veren kitlelerin de şaşkınlıklarını gizleyemediklerini gözlemliyorum.
İktidarın her yaptığına koşulsuz destek veren bazı televizyon kanalları bile “dağdan inme şanlı törenleri” karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
Örneğin önceki sabah AKP’ye çok yakın bir kanalın sunucusu, “Dağdan inmeleri nasıl karşılıyorsunuz?” sorusunu soruyordu izleyicilere ve e-posta atmalarını istiyordu.
İlginçtir ki, sunucu gelen mesajları bir türlü okuyamadı ama sadece benim izlediğim süre içinde 4 kere “Sayın izleyiciler, eğer küfürlü ve hakaret içeren mesajlar gönderirseniz bunları yayınlayamayız” uyarısı yaptı.
AKP açılım yaparken, işi ayırıma ve düşmanlığa doğru sürükleyebileceği ihtimalini mutlaka göz önünde tutarak stratejisini elden geçirmeli.
Yorum:
Günlerdir televizyonlar gazeteler bütün medya yerli yabancı güney doğudaki açılımların bir ürünü olan kandilden mahmurdan güya PKK nın barış elçilerinin Türkiye, ye giriş görüntülerinin DTP lilerin karşılama töreni düzenleyip, otobüs üstünden sanki şehri yâ da ülkeyi fethetmiş insanlar gibi çaka satarak dolaştırılmaları, oğlunu hayatının baharında toprağa vermiş tüm anaları babaları yakınlarını o kadar üzdü ki anlatılmaz sadece yaşayan bilir. Bırakın oğlunu kocasını şehit vermiş insanların rahatsız etmeyi, benim gibi sıradan insanları bile o kadar rahatsız etti ki. Askerlik muayenesine gittiğimde; şubede şube başkanına şu sözü söylemiştim” beni komando yazın gönüllü doğuya gitmek istiyorum” dediğimde bana” manyak mısın kafayı mı yedin, ne yapacaksın o dağlarda” demişti. kaderin cilvesi ki gene askerliğim güneydoğuya çıktı ve o uçsuz bucaksız dağlarda vatan borcumu seve seve yaptım. Hiçte gocunmadım oralara gittiğime. Hiçte üzülmedim. Yeri geldi kar yığınlarının üstünde sabahladık. Yeri geldi kar üstümüze yağarak sabahladık ve o bu gibi havalarda dizlerimiz donardı da gene sesimiz çıkmaz. Hiç isyan etmezdik, etmedim de o kıymetli değerli vatan evladı arkadaşlarımızla ve bir gün oralara o dağlara gittiğime pişman olacağım hiç aklıma gelmezdi. ta ki o güya PKK nın barış elçisi diye bu güzel vatan topraklarına kahraman gibi giriş yaptırılan vatan hainlerinin o görüntülerini görünceye kadar ve içimdeki burukluğu kırıklığı anlatmaya kelimeler yetmiyor. Neymiş barış elçileri neymiş barışı neyin elçisi hangi devletle ne savaşı yaptık ne barışı yapacağız biz kimseye ne savaş açtık ne savaş başlattık. Kendi dilinden kendi soyundan gördüğü o insanlara kurşunu sıkanda, onları çoluk çocuk demeden katledende gene onlar. Güya Kürt halklarının özgürlüğü için yapıyorlar bu yaptıklarını ama ortada çok güzel bir oyun var ve bu oyunu gerçekten yabancı güçler aktörlerine çok iyi oynatıyorlar. Şöyle uzak değil on yıl öncesine kadar bu ülkede irtica tehlikesinin eksik olmadığı bir gün yoktu. Şimdi ne irtica tehlikesi kaldı ne sözü geçiyor sistematik bir şekilde aktörleri tarafından ülke bu günler hazırlandı ve bu günlere getirildi. Şöyle düşünüyorum da inanan insanlar dini hassasiyetleri konusunda ya da başörtüsü konusunda hiç böyle milyonlarca ya da yüz binlerce kişiyle gösteri ya da protesto yaptı mı? hiç sanmıyorum adamlarda ki cesarete bakın ki devlete millete kurşun sıkan insanları kahraman gibi karşılamak için tören yapıyorlar ve bunda da hiç bir bahis görmüyorlar. Uyanın ey Müslümanlar uyanın ve kendinize gelin hem değerlerinize hem ülkenize sahip çıkın Allah birlik dirlik içinde bu güzel ülkemizi ilelebet daim eylesin selam ve dua ile.