18.10.2009
Yeni teknolojiler nedeniyle işlevsiz kalan eşyaların örnekleri müzelerde sergilenir. Siyasette metotlar değişmese bile hedefler ve araçlar önemsiz hale gelebilir ve yenileri gündeme gelirken eskileri siyaset müzesine taşınır. Türkiye açılımlar yaparken yeniliklerin peşinde mi yoksa müzelik eşyaları mı topluyor sorusuna cevap arıyorum.
Yıllar önce 2018 yılını tasvir eden bir yazı yazmış ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kaybettiğimiz toprakların düzenlenen bir törenle iade edildiğini, arka planda develere binmiş, hurma yiyen insanların bulunduğu bir resmin yer aldığını söylemiştim. Gerçekte şu soruya cevap arıyordum: Doğal kaynakları kullanarak yaşayan hatta zengin olan ülkeler bu doğal kaynaklar değersiz hale gelince ne yapacaklardı? Petrol nedeniyle kaybettiğimiz topraklar bu durumda kimler tarafından yönlendirilecekti? Bu bölgelerde yaşanacak huzursuzlukları nasıl teskin edebileceklerdi. Bunları düşünürken doğruluğu şüpheli bir varsayımım vardı: Petrolün yerine başka enerji kaynaklarının ikame edileceğini ve bunun petrol rezervlerinin tükenmesinden önce olacağını düşünüyordum. Son yıllarda gözlenen alternatif enerji kaynaklarına yöneliş, hatta otomotiv sektöründe bu kaynakların kullanılması amacıyla yapılan araştırmalar bu varsayımımı doğruluyor muydu? Yaşanan krizde ABD’deki otomotiv sektöründe işletmelere verilen desteğin teknolojik gelişme şartına bağlanması bu hedefe mi yönelikti?
Son yıllarda önümüze açılan fırsatlar ve petrol bölgesinde etkinliğimizin artmasını sağlayacak gelişmelerin önünün açılması ve eskiden aklımızdan bile geçirmediğimiz meydan okumalarla bölgedeki prestijimizin artması bu yoldaki adımlarımız mıydı?
Dünyaya yön veren büyük güçlerin uzun vadeli planlar yaptığı, diğerlerinin kısa vadeli çıkarlarıyla ilgilendikleri düşünülürse bize tarihin çöpçüsü rolü vermiş olabilirler miydi? İlişkilerimiz geliştirdiğimizi ülkelerin sadece bugününü değil geleceğini de hesaba katmamız gerekiyordu.
Bu konuda kötümser değilim. Bölgede yeni düzenin kurulmasında etkin olacaksak bunu sağlayacak araçlara sahip olmamız da gerekir ve bu imkanımız olacak. Ancak sadece kazançlarımızı değil sorumluluklarımızı düşünmek ve buna göre hazırlık yapmak gerekir.
Önümüzdeki dönemde bölgede bazı çatışmalar çıkararak petrol arzının kısılması ve alternatif enerji kaynaklarına yönelişin hızlandırılması, bu konuda ön alan ülkelerin kazançlı diğerlerinin sorunlu hale gelmesi ihtimal dışı değildir. Bu nedenle bölgede geniş çaplı bir çatışmanın olup olmayacağını enerjideki gelişmelere bakarak tahmin edeceğim. Böyle bir durumda askerlerimize önemli görevler düşebilir.
Geleceğe yönelik senaryolar her zaman biraz hayal içerir. Bu nedenle söylediklerimin bu çerçevede değerlendirilmesi ve hayalperestlikle suçlanmamı çok doğal karşılarım.
Yazının özeti
Yalnız geleceği bugünün değil geleceğin verileriyle değerlendirmek gerektiğinden şüphem yok. Eğer birisi bugüne bakıp geleceği değil de geleceğe bakıp bugünü değerlendirirse şaşırmam. Petrol var diye topraklarınızı elimizden aldılar. Bitince iade edecekler mi? Bugün prestijimiz bundan dolayı mı artıyor. Bize çöpçülük rolünü mü veriyorlar. Yarını bugün ile değerlendirmelidir.
Yorum
Günümüz geçmişin devamıdır. Gelecek de geçmişin günümüzden geçen devamıdır. Tarihi gelişmenin kuralları bulunursa gelecek de keşfedilir. Haçlı seferleri ile Avrupa ya ticaret girmeye başlayınca Avrupa Yahudileri zengin olamaya başladılar. Beş yüz senelik mücadele Yahudileri dünyaya hakim hale getirdi. Tekel sermaye olarak planlama yapar değişik devletlere değişik rol verirler. ABD yoktur. AB yoktur, Rusya veya Sovyetler yoktur. Çin yoktur. Hint yoktur. Tek güç vardır sömürü sermayesi. Bizans ve Pers imparatorlukları birbirleriyle çatışırken, Mekke’de bir kaç on kişi yeni dünyayı müjdeliyordu. Devletlerin bunlardan haberi, yoktu. Ama şimdi onların toprakları o birkaç on kişinin varislerine aittir.
Tarihi gelişme nedeniyle sömürü tekel sermayenin ömrü sona ermiştir. Fonksiyonu bitmiştir. Bundan sonra yerinden yönetimli adil düzen ortaya çıkacaktır. Tekel sermayenin hesaba katmadığı bu güç kısa zaman sonra dünyada süper güç olacaktır.
Miladi tarihe göre her bin yılda bir yeni uygarlık doğar. Bugün üçüncü bin yılın doğum sancılarını yaşıyoruz. Bu uygarlık İslam uygarlığı ile batı uygarlığının sentezi ile doğacaktır. Kuvvet uygarlığı değil Hak uygarlığı olacaktır. Müslümanların ve Hıristiyanların birlikte çalışması ile üretilecektir. Bunları Türkiye sağlayacaktır. Bunlar tarihin ve Kuran’ın bildirdikleridir. Bugün olan açılımlar geleceğin Adil Düzenine hazırlıktır. Hızla Adil Düzene koşuyoruz.