Cumhuriyetin Dindar Kadınları veya
1486 Okunma, 0 Yorum
Fatma K. Barbarosoğlu - Yeni Şafak
Fatma Zafer

Osmanlı babaların Cumhuriyet kızları

26.10.2009

Sosyolog yazar, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu yeni kitabı “Cumhuriyetin Dindar Kadınları”nda cumhuriyet devriminin ardından ne Osmanlı ne Batılı çağdaş kadın tipine uymayan, yalnızca Müslüman kimlikleriyle var olmayan çalışan kadınların hikâyesini anlatıyor

“Neden “cumhuriyet”, erkekleri tanımlayan ve tamamlayan bir sıfat değildir? Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde kendisini “cumhuriyet erkeği” olarak tanımlayan, tamamlayan bir grup yoktur mesela. Çünkü Kemalist devrim, imajını kadınlara emanet etmiştir. Her devrim ideal bir erkek tanımı getirir, ama Kemalist devrim için reformların simgesi ideal kadın imajıdır.”diyen sosyolog yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu bu imajın dışında kalan ve asla “cumhuriyet kadını” tipleri arasında yer almayan dindar kadınların izini sürmüş. Yedi yıl devam eden titiz bir çalışmanın sonucunda da ortaya “Cumhuriyetin Dindar Kadınları” kitabı çıkmış. “Her hikaye onu dinleyecek biri olduğunda anlatılabilir” gerçeğinden yola çıkan Barabarosoğlu “hayatınızın hikayesine talibim” diyerek kahramanlarının kapısını çalmış. Görüşmeye gittiği kadınların tevazusu karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen yazar, bu durumu şöyle izah ediyor: “Ben hayatım roman diyen, kendi hayatındaki her türlü teferruatı eşsiz ve biricik sayan bir kuşağın ferdiydim. Oysa hayatına tanık olmak istediğim kuşak, birey olmayı değil cemaate dahil olmayı, bir cemaat kurmayı önemsemiş, bunu hayatının gayesi kılmıştı.

YEDİ YIL SÜREN ZORLU ÇALIŞMA

Cumhuriyet'in Dindar Kadınları'nda yer alan on altı hayat hikâyesinin her bir kahramanı, kendisi ve muhiti üzerinden anlatılıyor. Barbarasoğlu, kitabını dindar kadınların sivil toplum çalışmaları etrafında ortaya koydukları dayanışmanın dilini, mücadele şartlarını hissettirme gayesini merkezde tutarak kaleme almış. 1960'ların “ilk üniversiteli” kuşağını, 1970'lerin alt kamusallıklarda hizmet veren doktor ve öğretmen hanımlarının kurmuş olduğu muhiti ortaya koyması amaçlandığı için, çalışma birbiriyle yakın temas halinde olan on altı isim ile sınırlandırılmış. Doktor Gülsen Ataseven, ilaç promosyonu için muayenehanesine gittiği Dr. Hümeyra Ökten'in şahsında ilk başörtülü doktoru görmüş, iyi bir Müslüman olmak için sorularının peşinden gittiği yıllarda bu karşılaşma hayatında önemli bir dönüm noktasına denk gelmiş. Dr. Gülsen Ataseven, biçki dikiş hocası Fatma Çalıkavak, Av. Meliha Yalçıntaş ve Münire Yarar, Hanımlar İlim ve Kültür Derneği'nin faaliyetlerini omuz omuza yürütmüş. Çalışmanın Ankara ayağını ise üç isim temsil ediyor: İsmet İnönü'nün kızı Özden'in Ankara Kız Lisesi'nden sınıf arkadaşı Fakihe Güleç, A.Ü. İlahiyat Fakültesi'nin ilk öğrencilerinden Türkan Özkul, A.Ü. İlahiyat Fakültesi'nde “Hatice Babacan”ın şahsında simgeleşmiş olan “başörtüsü direnişi” nin en yakın tanığı Leyla Çonkar.

HAYATINIZIN HİKAYESİNE TALİBİM

Barbarosoğlu, kitabı hazırlarken, hayatımın hikayesinin bazı kahramanlar üzerinden, bir zaman testi geçirmesine de tanıklık etmiş oldum diyor ve ekliyor:'En yaşlısının 1914, en gencinin 1945 doğumlu olduğu hanımların hiçbiri, hayatını ülke kederinden bağımsız olarak bireysel acılar biriktirerek yaşamamıştı. Post modern zamanların büyük hikayeyi parantez içine, küçük hikayeyi merkeze alan anlayışına karşılık, modernleşmenin bütün acılarını yaşamış ilk kuşak olarak Cumhuriyet'in Dindar Kadınları, bireysel acılarını parantez içine almış, kendi acılarını ancak ülkenin ortak acıları içinde muhafaza etmişlerdi.”

Hikayelerin önemli bir kısmında, kahramanların babaları ile rejimin gerilimli ilişkisine, dikkat çekiliyor. Atiye Akyıl'ın babası Nakşi şeyhi Ömer Lütfi Efendi, İskilipli Atıf Hoca'nın talebesi olduğu için; Fatma Çalıkavak'ın babası Hayri Çalıkavak, “şapka devrimi”ne muhalefetten; Gülsen Ataseven'in eczacı yüzbaşı babası Niyazi Alpay karısının başka erkeklerle dans etmesine rıza göstermediğinden; Leyla Çonkar'ın babası polis memuru Ahmet Toksöz, Kazım Karabekir Paşa'nın himayesinde yetiştiği ve Karabekir Paşa'ya duyduğu muhabbeti saklamadığı için rejimin soğuk takibini hayatları boyunca enselerinde hissetmişler.

REJİMİN GERİLİMLİ HAVASI

Mecburi olan ilkokul eğitiminin dışında kızlarının okula gitmesini asla istemeyen babalar vardır. Kitapta bu olayın örneklerinden çokça verilmiş. Oğlunun sanat mektebinde okumasını isteyen Ömer Lütfi Efendi, söz konusu kızları olduğunda onların ilkokul sonrası eğitime devam etmelerini istememiş. Ne var ki kızı Atiye, okumak, büyük adam olmak istemiş. Seksen yaşında bile yüksek okul okumamış olmanın burukluğunu hissetmeye devam eden Atiye Akyıl, kızlarının üniversite diploması alması için de eşiyle mücadele etmek durumunda kalmış. Fatma Çalıkavak'ın hayat hikayesinde ise kızının ilkokul sonrası okula gitmesini istemeyen babaya karşı en şiddetli muhalefet, eşinden gelmiş. Ne var ki “bilim kadını” olmak isteyen Fatma Çalıkavak, hayallerini ancak kız meslek lisesinin sınırları içinde gerçekleştirebilmiş. Fatma Çalıkavak'ın babası Hayri Çalıkavak'ın İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay ile yaşadığı bir olay ise çok dikkat çekici: “ Hayrettin Efendi geçimini sahaflıkla idame ettirmektedir. Tezgahı Beyazıt camiinin hemen yanındadır. Bir gün Beyazıt Camii'nin birinci imamı sarığını Hayrettin Efendi'nin tezgahına koyarak “Burada dursun. İkinci imam gelip alacak.” diyerek gider. Hemen o esnada bir gazeteci tezgahın ve dükkanında Kur'an okumakta olan Hayrettin Efendi'nin resmini çekerek acele tarafından gazetesine yetiştirir.Hayrettin Efendi'nin dükkanında Kur'an okuyan fotoğrafının altında şöyle yazmaktadır: “Bu olay Suudi Arabistan'da değil, İstanbul Üniversitesi'nin yanı başında oluyor. ”

FES SATMADIĞINA YEMİN ET DİYEN VALİ

Gazetedeki bu yazı suç duyurusu kabul edilir ve Hayrettin Efendi Emniyet Amirliğine götürülür. Hikayenin devamı ise bir hayli düşündürücü: “Kararı Valinin vereceği söylenerek emniyetten Valiliğe götürülür. Zamanın İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın huzuruna çıkarılır. Ord. Prof. Fahrettin Kerim Bey'in ailesinde pek çok hafız vardır. Vali bey odasındaki herkesi çıkardıktan sonra Hayrettin Efendi'ye “Fes satmadığına dair Kur'an'a el basar mısın?” diye sorar. “Basarım” cevabını aldıktan sonra koltuğunun arkasındaki büyük Atatürk resmini kaldırarak arkasındaki dolaptan bir Kur'an-ı Kerim çıkartarak uzatır. Hayrettin Efendi Kur'an'ı öpüp başına koyar. Vali bey dışarıdaki memurları çağırarak Hayrettin Çalıkavak'ın suçlu olmadığı anlaşılmıştır. der.”

İsmet İnönü'nün yengesi Behiye Temelli

İsmet Paşa'nın kardeşi Doktor Yarbay Ahmet Mithat Temelli'nin eşi Behiye Temelli kendisinden 33 yaş büyük eşiyle yaşadığı zorlukları inancıyla aşar. Bu terbiyesinde babasının rolü büyüktür. Temelli'nin babası İsmail Hamdi, babasının ölümünden sonra Sultan Reşat tarafından Edirne Gazi Mihal Camii'ne imam ve vaiz olarak tayin edilir. O dönemde memuriyet babadan oğula geçtiği için İsmail Hamdi imam atandığında henüz dokuz yaşındadır ve hafızdır.Fenni yeniliklere çok meraklı olan İsmail Hamdi Bey, bisiklete binerek sık sık Edirne'den Sofya'ya geçer. İsmail Hamdi Bey'in bisiklet üzerinde Sofya'ya gidiş gelişleri halk tarafından hoş karşılanmaz. “Gavur arabasına binip binip gezmek hoca efendiye yakışır mı?” şeklindeki dedikodular artınca Müftü Efendi İsmail Hamdi'yi yanına çağırır ve bu yaptığının doğru olmadığı konusunda kendisini ikaz eder. Bu durum karşısında imamlıktan istifa ettiğini söyler İsmail Hamdi Bey. Behiye Hanım'a göre imamlıktan istifa edilmez. Bu istifayı, saltanat içinde geçen hayatın arkasından aksiliklerin birbirini kovaladığı çilekeş yılların müsebbibi saymaktadır çünkü.

Yorum:

 

Geçen hafta da bu köşede aynı konu, aynı mesele ve aynı geçmişten söz edildi.

 

Geçmiş elbette sadece günümüzün değil, aynı zamanda geleceğimizin de aynasıdır.

 

Çok iyi bilinen bir gerçektir; geçmişi olmayanların geleceği de olmaz, olamaz…

 

Geçmişte yaşananlar aynı zamanda günümüzde yaşananlara ışık tutuyor…

 

Kadın eli değmeyen her şey nakıstır, nâtamamdır, eksiktir…

 

Yazarın, yani Fatma K. B.’nun bu kitap çalışması bunları anlatıyor.

 

Bugün o geçmişten ibret, ders, örnek alıp günümüzü daha iyi yönetebiliyor ve geleceğimizi iyi hazırlayabiliyor muyuz?..

 

Düşünelim…

 

 

 

Fatma Zafer






Sayı: 20 | Tarih: 25.10.2009
Hakan Albayrak
Başbuğ için istifanın tek alternatifi
2400 Okunma
Veysel İpekçi
Oktay Ekşi
PKK meşrulaştı
1933 Okunma
15 Yorum
Vahap Alma
Fatma K. Barbarosoğlu
Cumhuriyetin Dindar Kadınları veya
1486 Okunma
Fatma Zafer
Mehmet Şevket Eygi
Çarpık ve Azgın Bir Toplum Ne Zaman Batar?
1471 Okunma
Emine Hocaoğlu
Hayrettin Karaman
İki Batı
1454 Okunma
Hilmi Altın
Yılmaz Özdil
Apo paşa
1407 Okunma
1 Yorum
Leyla Okta
Ahmet Hakan
Al sana İsrail karşıtı yazı
1379 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
Siyaset müzesi
1368 Okunma
1 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Taşgetiren
Süreç öncesinde gerçekte ne oldu?
1333 Okunma
Zübeyir Erol
Bekir Berat Özipek
Baran’ın eve dönüşü için yolu açık tutmalı
1309 Okunma
1 Yorum
Bünyamin Demir
Ahmet Altan
Bu böyle kalmaz
1299 Okunma
Özer Ataç
Cengiz Çandar
Çuvala sığmayan 'kâğıt parçası'
1294 Okunma
Ekrem Fildişi
Mehmet Altan
Son dakika...
1290 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Can Ataklı
Sessizliğe inanıp her şey çok güzel sanmayın
1286 Okunma
1 Yorum
Mesut Karaaytu
Nazlı Ilıcak
Bardağı yere bırakın bugün
1274 Okunma
1 Yorum
Fatma Karuç
Fikret Bila
Erdoğan'dan sitem
1272 Okunma
2 Yorum
Harun Özdemir
Ali Bulaç
Başbakan'a örtük mektup (1)
1256 Okunma
1 Yorum
Ahmet Yasir Erol
Zülfü Livaneli
Ezber bozma yazısı
1239 Okunma
Ali Bülent Dilek
Rasim Ozan Kütahyalı
Hepimizin katili bu düzendir!!
1227 Okunma
Recep Yıldırım
Ruşen Çakır
Sil baştan olur mu? Olursa ne olur?
1222 Okunma
3 Yorum
Tayibet Erzen
Mehmet Niyazi
Toplumsal sorumluluk
1215 Okunma
Abdurrahman Erol
Fehmi Koru
Renk cümbüşü ama tek sesli
1172 Okunma
Ahmet Kirtekin
Reşat Nuri Erol
Bu gripte bir domuzluk var
1170 Okunma
Ilker Ardic


© 2024 - Akevler