Üstat dedi ki; R. T. Erdoğan’ın yerinde olsam…
Bir ülkeyi, nüfusu yüz milyona yaklaşan bir ülkeyi…
Bir tek kişi tek başına yönetebilir mi?
İşte, “ana soru ve ana sorun” budur ve bu sorunun cevabını aklıselime dayanarak sağlıklı bir şekilde vermemiz gerekmektedir; Kur’an’a ve müsbet İlme dayanarak...
Ülkeleri hiçbir zaman kişiler idare etmez, daima bir kadro yönetir...
Bir lider ne kadar güçlü ve ne kadar iyi insan olursa olsun, tek başına ülkeyi yönetemez; yolun başından beri oluşan kadrosu ve çevresi ile ülkeyi yönetecektir.
“Kur’an ve İlİm” dedik…
Elbette, bunları bilen bir kadrosu varsa, sorun yok.
Ama en başından beri böyle bir kadrosu yok ise…
Geçmişte-bugün-yarın yapacak bir şey yok!
Meseleyi bu boyutu ile düşünün derim…
Bu BİR.
*
Bir lider düşünün ama lütfen biraz derin düşünün…
Yolun başından itibaren birlikte yürüdüğü ve yollarda beraber ıslandığı kadroyu bırakmış, başta “çıkar” olmak üzere birçok farklı emelleri için çevresinde toplanan kimselerle yoluna devam etmekte ve çevresinden uzaklaştırdığı yakın arkadaşları ona karşı çıkmıyor...
Bilgisine, derin düşünme gücüne ve hepsinde daha önemlisi, tahlil yapma yeteneğine istinaden, daha doğrusu KUR’AN VE İLİM müktesebatına dayanarak, sorunlara çözüm üretme kabiliyeti olan ve herkesin bir bilen olarak bildiği Üstadımdan, son durumu kısaca değerlendirmesini istedim… Dedi ki:
-Muhterem Cumhurbaşkanımız Erdoğan, partisinin genel başkanı olduktan sonra hiçbir yetkisinin kendi elinde kalmadığını görecektir. Halkın %50’si şahsını destekliyor. Birlikte hareket etmekte olduğunu zannettiği Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), ilk seçimde girdiği Meclis’teki durumunu kaybedecektir. Meclis’teki ekseriyet artık tehlikede…
-Erdoğan’ın partisi bu sefer devlet gücünü kullanacak, CHP örneğinde olduğu gibi, partisini devlet gücü ile yaşatmaya başlayacak ama bu zannedildiği kadar kolay değildir. Cumhuriyet Halk Partisi’ni İstiklal Savaşı’nı kazanan askeri kadro kurmuştu, ancak 27 sene dayanabildi. Şimdiki AK Parti kadrosunda bir tek kişi halk tarafından destelenmektedir. Ekseriyetini kaybedince -yukarıda sözü edilen- “çıkarcılar” hemen diğer tarafa geçerler...
-Ben AK Parti’nin dağılmasını istemiyorum ama maalesef intihar ediyor, dağılacak...
Devamında söyledikleri daha da ilgi çekici:
-Erdoğan’ın yerinde olsam, cumhurbaşkanlığından istifa eder, bir başkasını oraya getirir, kendim partinin başına geçerim yahut parti ile fiilen ilişkimi keser, tüm partilerin üstünde, milletin seçtiği bir cumhurbaşkanı olurum...
Bu minval üzere dediği daha pek çok şey var ama bugünlük bu kadarı yeter!
Bu da İKİ olsun!
*
Önceki yazımın en başında ne demiştim: “Üç gündür yoğun bir iş ve seyahat karışımı çalışmadaydım, bilgisayarımı hiç açamadığım gibi güncel okuma ve medya takiplerini de gereği gibi yapamadım! Bugün, bu yazıyı yazdığım anlarda, AK Parti olağanüstü bir kongre yapıyor, ülkemize ve kendilerine hayırlı olsun; zamanı ve yeri geldikçe bizce gerekli olan değerlendirmelerimizi yaparız…” Kongre sonrası size aktarabileceğim ilk değerlendirmemiz şimdilik bu kadar! Ama merak edilmesin; yeri ve zamanı geldikçe, gerekli uyarılar olacak…
Üç-dört gün farklı yoğunlukta bir programım vardı ve o program boyunca “farklı birikimler yanında bir yazar olarak yazmam istenen talepler” de oluştu… Fırsat buldukça, daha doğrusu yeri ve zamanı geldikçe, onlara da değiniriz, inşallah…
Ve’s-SELAM mea’d-DUA…