Kur’an yani İslâm düzeninin mucizesi işte budur
“Andolsun, dileseydik Biz sana vahyettiğimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda Bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın.” (17/86; DİB Meali)
İsra Suresi 86. ayetten bugün anlamamız gereken şudur: ‘Allah isterse bir kavme Kur’an’ın ilmini kapatır. Nitekim bugünkü durum böyledir. Son olarak Osmanlılar içtihat kapısını kapatmakla Kur’an’ı dondurdular ve ondan yararlanamaz hâle geldiler. Osmanlıların çöküşleri içtihat kapılarını kapatmış olmalarındandır... Anacak bu da Allah’ın takdiridir. Öyle olmasa bugüne kadar yaptıklarımızı yapmaz veya yapamazdık, üçüncü binyıl da doğmazdı...
Allah’a hamd olsun ki, medrese âlimleri tüm Kur’an ilimlerini eksiksiz olarak bize ulaştırdılar. Önce Arapça dilini oluşturdular. Sonra Kur’an’ın kıraatini tesbit ettiler. Sonra usulü fıkıh ile beyan ilmini ortaya koydular, dersler verdiler, kitaplar yazdılar. Bize mükemmel kitaplar ulaştı. Şimdi onların eserlerine dayanarak Kur’an’ı anlıyoruz...
Önceki bir ayette “sen onlara meyletsen” denmiş, burada “Biz Kur’an’dan seni uzaklaştırsaydık” denmiş. Kur’an’ı okuduğunuz zaman; ne var bunda denir, söylenenler o kadar makuldür ki Kur’an olmasa da biz bunu bulurduk dersiniz. Zannedersiniz ki bu düşünceleri ben aklımla keşfediyorum. Oysa insanlığın bugünkü dalaletine baktığımız zaman, Allah’ın ihsanı ile bunları bilebildiğimizi o zaman anlarsınız.
Adil Düzen çalışanlarının korkacakları bir şey var: Bu kadar büyük şaşkınlar içinde doğru yolu bize ihsan eden Allah’a karşı görevlerimizi yerine getirebiliyor muyuz?
Kur’an’ın azametine bakın; Allah bizim aciz omuzlarımıza onu yüklemiş.
Niçin?
İnsanlığa göstermek için. Sizin üniversiteleriniz, sizin basınınız yayınınız, sizin ordularınız, sizin polisiniz ve hâkimleriniz, sizin dolarınız ve liranız var; var da var ama bu garip ve zavallı üç beş kişi sizinle boy ölçüşüyor ve Ben onları galip getireceğim.
Evet, kaç sene sonra bu yorumları okuyanlar, buradaki yani bugünkü durumumuzu görecekler, o değişiklikleri o gün yaşayınca da Kur’an’ın büyüklüğünü takdir edecekler...
Kur’an Allah’ın insanlığa büyük rahmetidir. Bugünkü çöküşümüzden ancak Kur’an sayesinde çıkacağız. Allah eğer insanlığın sonunu getirmeyi meşiet etse Kur’an’ı yeniden hayata geçirmez, bize bu asrın sorunlarını çözecek anayasalar hazırlatmazdı.
Allah’ın böyle bir meşieti olmadığı için bir asırlık Sermaye’nin kesin yasaklarına rağmen Kur’an bütün gücüyle yine devrededir, Millî Görüş ve Risale-i Nur onu dünyaya yaymışlardır. Bugün Müslümanlar her yerde uyanmış, kendilerine güvenmiş, inanmış hale gelmişlerdir. Artık alenen İslâm ve Allah düşmanlığını kimse yapamamaktadır. Aksine, sahte İslâm teröristleri İslâmiyet adına İslâm düşmanlığı yapmaktadır. Geçti Bor’un pazarı...
Yirminci yüzyıl büyük keşiflerin şerefini taşımaktadır ama aynı zamanda küfrün zirveye çıktığı asır olmuştur, yirminci asır ve tarihte kara leke olarak kalacaktır.
Yirmibirinci yüzyıl “Adil Düzen”in kuruluşunu ve yeni bir peygamber gelmeksizin yeni bir uygarlığın inşa edilmesi şerefini taşıyacaktır.
Ayette “sana vahyettiğimizi” diyor. Yeni bir peygamber gelmeksizin oluşacak olan uygarlık, “Adil Düzen” çalışanlarının ayrı ayrı çalışmaları ile oluşacak, bir merkez oluşturmayacaktır. Millî Görüş belediyelerindeki uygulamaların bereketi ile bugünkü duruma gelinmiştir. Çalışanlar ilk bakışta başarısız olmaktadırlar ama sonuçta hep birlikte Kur’an düzenine katkıda bulunmaktadırlar. Herkes isteyerek veya istemeyerek Kur’an düzenine katkıda bulunmaktadır. Necmettin Erbakan gibi biri çıkacak ve bunları dünyaya duyuracaktır. İnsanlık Kur’an düzenini benimseyecektir...’
(Dahası var ama akledenlere bu kadarı da yeter!)
SONUÇ: ‘KUR’AN sayesinde bir taraftan topluluk uygarlaşıyor, diğer taraftan da kişiler daha çok imkâna sahip oluyor yani özgürleşiyor. Uygarlaşma aynı zamanda bir özgürleşme şeklinde ortaya çıkıyor. Kur’an yani İslâm düzeninin mucizesi işte budur.’
Ve’s-SELÂM mea’d-DUA…