Sonsözle başlayalım: Risk, güvenliğin kaynağıdır. (1)
Güvenliği besleyen ve onu denetleyen risktir. Risk, olasılıklar evreninde her oluşumun bağrında, gerçekleşen ile ortaya çıkıyor. Riski insan için tanımlayacak olursak, nefis (benlik haz ortaklığı) ile karşılayabiliriz. Kan revan insanlık tarihini, hangi duygularımız oluşturuyor.
Tabii ki benlik ve haz; biri varsa diğeri yardır. Notaların boşluğu(derin yarık/yar)misali.

*
-Neden hazzı benlik kapsamında anmıyoruz, diyebilirsiniz.
Doğru, fakat benliği ortaya çıkaran, etkisini sürdüren etmen hazdır; salt benlik potansiyel olgusal değil; ortaya çıkmayan etki, benliği en tanınmış hali olan hazzı onunla anılmayı zorunlu kılıyor.

*
Güven, “her eve lazım” kabilinden, yaşam konforumuzun olmazsa olmazı.
Dindeki karşılığı, imandır.
Güven, güvenlik arayışı, kişisel- kamusal olduğunda ayrıştırıp yozlaştırıyor.
Güven, güvenlik ayrımsız olmalı; sınıf, makam, kabile... hassasiyetiyle savunulup inşa edilmemeli.
Yani güvenin ve güvenliğin odağı, kurumlar- makamlar, özellikliler olması; yaygın nitelikli insan oluşumunu engelliyor. Toplumun “selameti” için tutulan bu elek, sınıfları oluşturuyor.
*
Ülkelerine nitelikli vatandaş yetiştirmek iktidarların en önemli görevidir.
Nesiller, ayrımcı yozlaşmış eleklere sürüldükçe, toplumda var olan değerler de kısırlaşır. Çünkü doğal akış, sınıfsal çözümleri dışlar; sınıfsal çözümler, doğal gelişime uygun olamaz. Sürdürülebilir nitelikli insan oluşumu, nitelikli koşullar ile sağlanır. Bu zorunluluk çoğu zaman ihmal ediliyor. Gelişim ve konforun yaygınlaşmaması, o toplumlarda karşıtlık , nitelikli insan kısırlığı, güvenlik riskleri, büyük değer kayıplarını ve yoksulluğu kaçınılmaz kılıyor.
Ülkeler kuruluş ve hedeflerinde yol tutarken, “patroncu”, “önderci” olmadan edemiyor.
Bu kabuller, kanıksansa da toplumlara bütünsel olarak yaramıyor; bu tutum genel gelişimi sağlamıyor. Her patronaj, sonrasını doğuruyor; her patronaj, niteliğin yaygınlaşmasına engel oluyor. Ülkelerin sosyal gelişim seviyesi, üretilen değerlerin bütün vatandaşlara eş dağılım oranıyla ölçülüyor.
Patronaj, liderlik, önderlik,… piramiter biçimler doğurduğu için bu yap-boz piramitlerinden kurtulamıyoruz.
Bütün düğmeler ilk iliğin peşinden gidiyor. (2)
Şimdilerde dünyanın her yerinde yıkım hazırlığını bu yüzden yine izliyoruz.
*
-Peki ‘güven’ ya da ‘güvenlik’ gerçekleşiyor mu?
Cevaba ilkin inanç tarafını dayanak kılayım:
- Hayır; gerçekleştiği görülen yanılgıdır. Güvenli, güvenlikli bilinen, gösterilen ne varsa kalıcı olmaz; sürekli “sil baştan” maliyeti ne sebep olur.
Fatiha suresinde hep tekrarlanır: “ihdina (ilet) sıratel (yola) mustakim (dosdoğru).”
Görüleceği üzere, vurgulanan sabitlik değil, ‘süreçtir’.
‘Süreç’, her zaman ‘dosdoğru’da kalma uyanıklığını gerektiriyor. Akış, değişim, bozum, yenilenme içerikli yol’da kalıcı güven-güvenlik yok!
“Dosdoğru yolda” kalma isteği, samimiyetin dereceğiyle orantılı söyleyenle gerçekleşecek.
Bu süreçte kritik nokta, yüksüzlük; yani kazanım ve kayıpları “etaplarda” terk etmektir. Çünkü her an her kapsamda yaratılıyor. “inkarın”, hatta sorgulamanın teslimiyet ile buluşturmanın anahtarı “La ilahe, illallah” tır.
Aynı minvalde diğer dayanak, “la ilahe” uyanıklığıdır.
Hangi düzeyde olursa olsun, hiçbir kazanım, etki, faktör, tanım… zihnimizde yer etmemeli.
Buna ‘putsuzluk’ veya ‘kayrılmamış/tayin edilmemiş kutsallık’ diyebiliriz.
Her zerre datadır. Bilinen somutluğu test edilenler dahil, her şey o datanın değişim anaforundan azade olmadığından; odağı, ufkun ötesine değin, yaygın kılacak bakış açısından söz ediyorum. Böyle bir bakış açısında, “patronaj” ve “çobanlık” mümkün olamaz.
“Çoban” yoksa, gütme olmaz!
*
Din dışı alan, yani olgular yönünden bakarsak; güven ya da güvenlik, yukarıda Fatiha suresinde vurgulandığı gibi riski önleyebilmenin sürekliği ile değerlendirilir.
Güvenlik ve risk, birbirini alt etmeye koşullu zıtlar. “Ne kadar güvenlik, o kadar risk,” açmazından kurtulmak olanaksız olduğundan, bu kapalı döngünün sağlayacağı dar konforlu “barış”, güçlüler, seçkinler için olacağından, ancak yozluk sıfatıyla tanımlanır. Güven-sizlik “daralmış damarlara”, her daim baskı yapar. (3)
Dünya devletleri hızla silahlanıyor. Hem de adil olarak gözetip eğitmediği, gelişmesine imkan vermediği aciz bıraktığı milyonlarca vatandaşına, egemenlik gücüyle ülke zenginliklerinden toplanan vergilerden ödenen sosyal yardımları keserek.
Alın size büyük açmaz: güvenlik için yoksulluğa, acizliğe katlanan insanlık !?!
Kimin için; aciz bırakanların, sosyal yardıma muhtaçların sürgit “güvenliği” için.
Bütün Avrupa ülkeleri, ABD, Rusya, Çin, İran, Hindistan, Japonya, Avustralya … milyarlarca dolar ölüm silahı elde etmek için toplumlarının gelecek birikimlerini harcama düğmesine bastı. Güvenlik riski var: “ ya kırk katır, ya da kırk satır!” Bu küresel tuzaktır; bilerek kapılıyoruz.
“Patron”vb., tekilliği zararlıdır; bağımsız vicdanın özgeciliğine engeldir. Vicdanlar benliğin ilkelliğinden özgürleştikçe, insanlığın aklı erdemleşecektir. Bunun dışında her yaklaşım, tüm iyi niyetlere rağmen, tabu, dogma, istismar, zulüm çukurundan çıkamayacak.
Kur’an büyük döngülerdeki “rutinden” söz ediyor:
“Özgeci olmayanlar hasara uğrar.” (4)
Açıklamalar:
(1)Risk: Frz Risque, 1.olası hasar,2.tehlikesözcüğünden alıntı. Arapçada rizk/rısk gibi kısmet anlamlarıyla irtibatlanır. Medeniyetin kalitesi risk ölçümü ve ölçümün olumsuzluklara önlem ile tanımlanır. Standart değerleri bu yüzden milli paralardan değerlidir; paralar, karşılıksız basılarak çürütülür; standart değerleri çürütülemez, ülkelerle yıkılır.
Güven: Eski Türkçe küven, “Kendisiyle) övünmek, böbürlenmek., fiilinden evrilmiş. Küv,gurur, övünme sözcüğünden eski Türkçe +(g)An-ekiyle türemiş. İlk bağlantısı güç kavramıdır. Her türlü gücün yerleşikliği o türlerde güven oluşturur.
Kadim bağ ise yüce yaratıcının her şeye “kaadir”, “bilen” olduğuna dair teslimiyetin doğurduğu güç ve güvendir; ancak, irade ile sürekli yenilenmek koşuluyla.
(2) Ezoterik okulları sürekli piramit ve üçgen tepesine yerleştirilmiş göz ile tanımlamalar hatalıdır. Sufiler, biçimlerin diğer türlerini helezonik olanlar dahil aşmayı amaçlamaları, biçimlerin süreçte aşılacak duraklar olduğunu gösterir. Liderlik kültü toptan insanlığın gelişim yöntemi olamaz. Çünkü liderlikte döngü, değişim, eşitlik, tartışma… yoktur. Yanısıra, demokratik gelenekte, seçimli-süreli liderliklerin ne kadar riskler taşıdığını ABD’nin Trump başkanlığında görüyoruz.
(3) Daralmış damarlar, tıkanmaya yüz tutmuştur; beden beslenemez, kalp yorulur, enerji azalır. İşte toplumlarda seçkinler ve/ya güçlüler için daraltılmış adaletin o toplumların devletlerine yaşatacağı budur: kalp krizi. ‘Stent’ denilen “sosyal yardımlar, sonraki yaşantıda sadece ani ölüm riskini biriktirir.
(4) Asr( ikindi/döngü) suresi: Asr tanıktır/ İnsan oğlu ziyandadır/ iman edip, özgeci hayat sürenler; birbirlerini sebatla, gerçeğe sarılmalarını teşvik edenler hariç.