Özer Ataç
Dünyanın Bütün Kadınları
11.03.2023
1678 Okunma, 0 Yorum

Başlığı aşan durumla karşı karşıyayız; biliyorsunuz,   şefkatte sabırlı dünyamız,  yumuşak ışıklı Ay’ımız da   “kadın” kısmından.  Dahası var,  ‘karanlık madde’ bile dişil özellikli.  Yani evrenimizdeki  bütün cevherler , kaynaklar  dişil işlevli. Onlardan “sadır” olan erillikler, koşul ve ihtiyaçlara göre  kendi dizgesinde başkalaşımla  sağlanıyor.

Bilindiği gibi  insan hücresinde 23 çift  kromozom var.  Bütün kromozomlar organizmanın temel kalıtım yazılımı (genomlarla) yüklü.  Kromozomların  22  çifti X,X  eşeysiz  kod listesini;  sonuncu 23 cüsü  X,Y  eşeyli  kodu oluşturuyor.  X dişil, Y ise eril  işlevi temsil ediyor.  Kararlı hale gelen bu oluşum,  türleri oluşturup  milyonlarca yıl devam ettiriyor. (1)  

Canlılardaki bu  “serüven”, mikro biyolog,  nöro biyologlara göre  166 milyon yıl önce başlamış. Şimdilerde oluşumun istisnası olan Y  giderek  küçülürken ve    X ‘e göre içinde taşıdığı gen miktarı kısıtlı olması sebebiyle  bilim insanlarını merak salmış:  

-‘Acaba uzun gelecekte erillik tükenecek mi; insan soyu bitecek mi?’ diye.

Eril işlevin ortadan kalkma kaygısı  araştırmacıları  olasılıklar açısından ikiye ayırmış;   biri,   Y (eril) işlevin biteceğini,  X ‘e “rücu” edeceğini;   diğeri,  J.F.Hughes başkanlığındaki bilim grubu “tükenme”  bulgularının aksi kanıtlarını bulmuş.  Yani ‘Y kromozomu yoluna devam edecek,’  demişler.

Bunları aktarmamın sebebi,  çağımızda etkisi  giderek artan dişil işlevin  görülmeyen zeminini  işaret etmek içindi.

*

Merak edenler bilir; İlki 28.Şubat. 1909 yılında  New Yorkt’ta  ‘Kadın Günü’ düzenlenmiş; bir yıl sonra, ‘Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı’ ile her yıl  ‘Kadınlar Günü” düzenlenmesi   kararlaştırılmış.

Devamında,  1917 yılında,  Sovyet Rusya’da sosyalist devrimi inşaya katılan  kadınlar, siyasi oy hakkı kazanmış;  her yılın 8 martı   ‘ulusal bayram’ ilan edilmişti.  Derken,  1967 yılında, ‘Dünya Feminist Hareketi’,  kutlamaları sahiplenerek batı ülkelerinde  “günün” etkisini  artmasını sağlamış. Sonunda, 1975 yılında Birleşmiş Milletler tarafından kutlanmaya başlanıp; giderek üye ülkeler kutlamaları  “yerli”  değerlere uyumlu olarak  kayda alınmış.

İşin özünde insanlığın tarihsel iktidar  savaşlarında, kadının eksik olmayan etkisine karşın, adaletsizliğin kesif olduğu ortamlarda oluşan karartmanın çözülmemesi var. Çünkü   insanın diğer insanlarla savaşırken, ortaya çıkan ‘asalet’in yanında, yaşanılan acı ve zulmün kalıtları silinmiyor. Bu da adaletsizliğin insanlığa  “sağdan yanaşma” olanaklarını ele geçirmesi demektir. (2)  Sosyalist mücadelede kadının katkısı  önlenemez şekilde öne çıkma temayülü gösterse de ilerlemiyor; yönetimlerin görünen yüzlerinde eril suretler hakimiyeti devam ediyor. Eşzamanlı olarak, “kendine demokratik”  ülkelerdeki karartmalar ise seyrelme eğiliminde.

*

Sanayileşmenin tüm aşamalarında evinde, işyerinde  dünyayı inşaya erkeklerle birlikte katılan kadınların  ‘emekçi’ sıfatıyla anılması ya da anılmaması yanıltıcı olmasın!  Zengin,  seçkinci kesimde  yaşayan,  toplumsal inşaya “katılmayan” kadınları tamamen işlevsiz görmemeliyiz. Onların genetik mirası,  zenginliğin sarhoşluğuna kapılmış erk sahiplerinin kapris ve aşağılamalarına yönelik  ileri düzeyde “karşı entrika kalkanı”, “karşı oyunlar” geliştirerek;  gelecek zamanlarda  ülke ve dünya siyasetinde yönetsel etkiye hakim olacak  kadınlara şuur aktarıyor.

Diğer taraftan kadınların  sanayileşme dönemlerinin tamamında, çocuklarla beraber kötü koşullarda, uzun saatlerde ve zor işlerde çalışmak zorunda kalıp;  çoğunun erken yaşlarda yaşamını  yitirmesi,  insanlığın utanç  ve  azaplı  günleri olarak tarihe geçmiştir. Bu ve benzeri sayılamayacak bir çok çileli yitik “yaşanmışlık”;  yılda bir gün değil, her zaman  “Barış Toplumlarının” inşasında   temel etkenlerden kılınmalı.

Bunun dışında belirli günlerinde  insanlığın değerli unsurlarını anma  geleneği;  geçmiş olanın hatırlanması, olması gerekenin temennisidir. Şurası önemlidir: Rutinlik, parasının turasıdır; ritüel ise daima kabuğu kalınlaştırır. Bu yüzden aşk şarkılarının sahip ve dinleyicileri, aşkın peşinde “koşmaktan” kurtulamaz; besteledikçe yitirirler, dinledikçe inlerler. Yunus Emre’nin işaret ettiği ‘pişme’;  ritüeli, anmayı değil,  “dilsizliği” öğütler; ki,  ol’mak yüksüzlüktür. (3)  

*

Astrologlar anlatıp duruyor: -‘Kova çağına giriyoruz; etkileri her yerde görülmekte.’  

Kova Çağı, dişi enerjinin en etkili olduğu çağ olacak. Beklentiler şunlar: İnsan hakları, özgürlükler, teknolojik sıçramalar, yapay zeka organizasyonları ve genom değişimleri. Yanı sıra,  iktidar streslerinde artış, sert tepkiler  oluşması; bilginin parayı ekarte etmesi, eşitlikçi organizasyonların artması, toprağın  beslenme esaslı ele alınması; android “bireyler”. Hollywood’un bilimkurgu  filmlerini andırıyor değil mi?  

Eski Mısırlıların “Çağlar Saati” dedikleri döngüler, kimi hesaplamalara göre 2160; kimisine göre 2068 yılda bir çağ çarkı dönüyor. Büyük döngü ise  dönemlerin yaklaşık 12 katı, 26 bin yıl   “Hasat Dönemleri” olarak,  antik metinlerde  yer etmiş.  Bu yüzden yeryüzü hareketleri, iklim değişiklikleri, toplumsal hareketler “rutin dışı” eğilim  gösteriyor, diyorlar.  Kısacası;  iyisi,  kötüsü ile son evreye dişil irade öncülük edecek.

*

Değinmediğim  açıdan  Kazım Erten arkadaşın, “8 Mart.2023” paylaşımını eklemeyi yararlı gördüm:

Arapça'da ‘Nisa’,mer'e, ünsa, ümm  kelimeleri ile karşılanıyor. Öncü, önder, merkez kelimeleri ile aynı kökten “ümm”! Kadın anne olunca,  mekânın da toplumun da “ana” merkezi oluyor! Gelenek, inançlar, ideolojiler kadını farklı açılardan ele alıyor! Umm'ü, anne'yi öncü ve toplumun merkezi yapan önemli vasıf; Allah'ın Rahman, Rahim sıfatını taşıyor olması muhtemeldir! Toplum'da merkeze alınması gereken ‘emsal’;  belk,i  ‘annenin rahmi şartlarını sağlayan bir kozmoloji- sosyoloji’ olabilir.

Kur'an;

“Ümmül-Kura”, “Ümmül-Kitab”, “İmamun-Mübin”, “İmam” “Ümmet” kavramlarını kullanıyor. El-Ümm/ kadının;  yaşamın merkezi, kitabın, yazılımın, sözleşmenin merkezi;  varlığın “Ana Levhası”nda  esas, öncü,  ümmet;  başkanlıkta merkez. Toplumda merkezde olup olmaması konusunu tartışmaya açmak istemem.  (Kazım Erten)

***

Kazım beyin metnine kenar notum ise şöyleydi:   

İletin insandan insana yargı taşımadığı için  her kesim ile diyaloğa yatkın;  çünkü diyaloglarımızdaki  sevgi  bağı,  ulaşılacak göreceli gerçeklikten çok üstün.  

‘Lojistik himayesi’ ifadesi    biyo  mekanik ilişkiyi çağırıştırıyor.  

Günümüz  annelerinde   “Rahim” den ziyade  “Rahman” gayretini görüyorum. Annelerin çocuklarına bağlılığı çocukların annelerine bağlılığını daima aşıyor.  

Belkıs’a gelince;  “işve silahını”  Süleyman ‘ın sarayında istem dışı açık etmesi, “anlatımda” kayda alınmış. Akli yeteneklerin önüne geçen  güzellik, her daim “ilk hız” özelliği taşısa da ileri etaplarda geride kalıyor.

Cennet konforundan evrenin gettosu dünyaya “indirilişimizin” metaforundaki  “şecerenin meyvesine” gelince; yüzeye yakın potansiyelde  ufacık bir “dalgalanma” ile ortaya çıkar  ki,    bu hususta yine  kadın cinsi erkek cinsinden  öndedir.  Kaldı ki  Adem’in  “sağlam”, itibarlı tövbeyi (öz eleştiri)  akledip,  başlatan olması,  “yatışmayı”  (kabul edilen tövbeyi) sağlıyor.

Ayrıca,    ‘neden  mart ve 8 seçilmiş?’  diye düşünmeden edemiyorum.

Mart üçüncü aydır; ezetorizmde üç, sarı rengi temsil eder. Anlamı: ‘Evren ayrıntılardan oluşur’.   Üç dişildir: Derin sevgi; akıl ve sezgi  bu rakamın etrafına yaydığı radyo dalgalarına benzer. Etiketi, “başarı”dır.

Anlatım alegorisinde cennetten dünyaya  “çekişmeli” olarak indirilenlerden   ‘üçüncüye’ gönderme var.  

Üçüncü  kim olabilir?  

Ben’liğin,  iğvanın kaynağı ya da “insanın dünyadaki yaşam kurgunun bilim sorumlusu” desek,  metni indirgemiş oluruz..  

Çeşitli anlatımlarda “üçüncüye^”,  “Şeytan” denmesi;  bir çok şeyi akla getiriyor. Başta ‘öfke’, ‘düşmanlık ‘ (şty, şeyt kökünden); devamında ‘mahrumiyet’ , ‘ayrılık’;  giderek,   ‘sürgün’;  belki, yeryüzünde aciz bedenlerimizde yaşarken cennet özleminin içimizden silinmemesi.

Marta ki  8 sayısına gelince;  ezetorizmde sekiz sayısının rengi siyahtır; siyah ise  aydınlığın kaynağı,  her alanda sınır tanımazlık, aşırılık;  dışa vurum ve  şans sayısıdır.  İki dairenin kesişim noktası,  belki,   havf-reca  ( korku,ümit;  ruh, beden; ölüm, dirim);   belki,   ay- güneş veya umutsuz sürgün; ikiz ruhlar,.. kim bilir. Yalnız Venüs, Merkür ve Mars etkileri,  dünyaya indirilişin melekutu oluşturduğu fikrindeyim.(4)   Bu bağlamda üç ve sekiz rakamlarının   başarıya dönüşmesinin anahtarını  ‘uyum’  olduğu belirtiliyor.  Sanırım “yumuşak güç”  dedikleri budur.  

AÇIKLAMALAR:

(1)Eşeysiz: Eril-dişil cinsel ikiliği görülmeyen, koşullara göre ortaya çıkan  özellik. Bu özellik, genellikle   sürüngen ve kemirgenlerde görülüyor.  

(2)  Kur’an’da dünyaya sürgün sürecinde Şeytan’ın insanı kandırmak için sağdan, soldan, önünden ve arkasından yanaşacağı alegorisi anlatılıyor. “Sağ”;  iyiyi, iyiliği değil,  iyilik kayıtlarını işaret eden bir terim. İnsanlık tarihi ‘iyilik adına’ işlenen sayısız zulümlerle doludur. Kısaca, varlığa sevgiyi daima titiz ve uyanık kılmalıyız.

(3) Allah’ın elçisi Musa kırda, kutsal iletişime  girmeden önce uyarılmıştı. Taha Suresi/20:12 “Ben senin Rabinim, ayakkabılarını çıkar,arınmış yerdesin.” Bu bir çift ayakkabı için İbn-i Arabi, ‘dünya ve ahirat kaygısı’ anlamı veriyor.  

(4)Venüs: değerlendirme, ilişki. Merkür: iletişim,zeka. Mars: çaba,enerji gezegenlerinin dünyaya yönelik impulsif etkileri

 






Çok Yorumlanan Makaleler
Özer Ataç
Hüseyin Kayahan
14.03.2023 672 Okunma
1 Yorum 22.03.2023 14:56
Özer Ataç
Hata Payı 3
26.03.2023 1647 Okunma
Özer Ataç
Hiç Güvenliği
9.04.2023 1349 Okunma
Özer Ataç
Evlada Düşkünlük
18.04.2023 1107 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 4
22.04.2023 972 Okunma
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 1267 Okunma
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 700 Okunma
Özer Ataç
Emanet/Geleceği Üretmek
25.09.2023 1585 Okunma
Özer Ataç
Ayna Yaşamlar
15.10.2023 1642 Okunma
Özer Ataç
‘Yolcunun’ Beka Tutkusu
30.10.2023 893 Okunma
Özer Ataç
En Uzak Batı
25.11.2023 904 Okunma
Özer Ataç
Setler
11.12.2023 216 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-1
7.01.2024 966 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-2
7.01.2024 872 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-3
21.01.2024 838 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-4
5.02.2024 618 Okunma
Özer Ataç
Bereat
25.02.2024 892 Okunma
Özer Ataç
Seçim-1
16.03.2024 1604 Okunma
Özer Ataç
Seçim-2
31.03.2024 818 Okunma
Özer Ataç
Seçim-3
14.04.2024 1563 Okunma
Özer Ataç
KYBALİON'DAN ESİNLEME; RUH, CAN, ÖZGÜR İRADE
6.09.2021 1815 Okunma
Özer Ataç
Harikalar Diyarı ya da Kozmik Kitabın Mürekkebi
28.10.2021 2325 Okunma
Özer Ataç
Taziye Diyaloğu
6.11.2021 2025 Okunma
Özer Ataç
Mevkilere Yemin Olsun!
27.12.2021 3492 Okunma
Özer Ataç
Mülksüzlüğe Soyunmak
16.01.2022 2580 Okunma
Özer Ataç
KENDİME SÖYLÜYORUM; KİMSE ALINMASIN!
25.01.2022 2702 Okunma
Özer Ataç
KARŞI ATEŞ
5.04.2022 2847 Okunma
Özer Ataç
Açılımlar
23.04.2022 2227 Okunma
Özer Ataç
Güven ve Güvenlik Sorunu
13.05.2022 2638 Okunma
Özer Ataç
Eylemeden Eylemek
24.05.2022 2932 Okunma
Özer Ataç
21 Küresel Efektif (*)
28.05.2022 2295 Okunma
Özer Ataç
Lotus
18.07.2022 2685 Okunma
Özer Ataç
Kaos Yürüyüşü
30.07.2022 1872 Okunma
Özer Ataç
Kuşak ve Sentez
29.08.2022 2619 Okunma
Özer Ataç
Türk Olmak
11.09.2022 2633 Okunma
Özer Ataç
Ters Manivela
26.09.2022 2038 Okunma
Özer Ataç
Mizansen
30.09.2022 3077 Okunma
Özer Ataç
Şirk
9.10.2022 3583 Okunma
Özer Ataç
Tedbir Felsefesi
23.10.2022 2250 Okunma
Özer Ataç
Vaat & Liyakat
6.11.2022 2300 Okunma
Özer Ataç
Köken
20.11.2022 2518 Okunma
Özer Ataç
Resen
5.12.2022 1100 Okunma
Özer Ataç
Sıla
18.12.2022 1105 Okunma
Özer Ataç
Yakınanlar
15.01.2023 1665 Okunma
Özer Ataç
Fark Perdeleri
31.01.2023 1903 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı
12.02.2023 1332 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 2
26.02.2023 1883 Okunma
Özer Ataç
Dünyanın Bütün Kadınları
11.03.2023 1678 Okunma


© 2024 - Akevler