‘Yolcunun’ Beka Tutkusu (*)
Her şey gelip geçici olduğu halde, yeryüzündeki yaşamlarımızı birbirimizden yer kapmak, korunmak, eziyet için harcamaya devam ediyoruz. Onca medeniyet, onca fabrika ve toplam insanlık mirasının ürettiği değerleri emsalsiz emeğin çoğunu silahlara harcıyoruz. Yeni keşiflerin yarısından fazlası askeri teknoloji, geri kalanın çoğu şifası şüpheli ilaç sektörlerinde toplanıyor. Korkarım gen sarmalımızın basamaklarında vicdan okyanusu ile bağımız kopmuş; ki ‘dışarıda’, yeryüzünde zulüm, intikam sarmalı kesilmiyor.
Yaygın arkeolojik buluntulardan, sağlık asasına sarılı yılan ve süsleme halkasına işlenmiş kuyruğunu yutan yılan figürleri, geceleyin parlayan yıldızlar gibi bakanlara kendi lisanlarıyla uyarılar yapıyor. Genlerimiz daha mükemmel insan inşa etmenin fırsatlarını ve boğazlaşma halimizin derinleşmesini biyo genetik bilimin ellerine bırakmış durumda. İnsanlık kendi türü ve geleceği için hangisinde karar kılacak. Tüm olumsuzluklara rağmen iyilikçiler, iyilik ufkundan başını çevirmeyecek.
*
İsrail Filistinlileri istemiyor; onlar da İsrail’e intikam biriktiriyor.
Nato, istilacı kovboyun atı olmuş; üye ülkeleri ateş kementleriyle ‘satışa’ sürüyor. Milyonlarca insanın birbirini yok ettiği iki dünya harbinin mahdumu ‘barışın çocuğu’ Birleşmiş Milletler, galiplerin tekelinde çekişmelerine düğümlenmiş.
Rusya on yıllarca sürmüş Bürokratik Sosyalist istismardan yorgun; Çin, zayıflığın üreme pedalını ‘bozup’, demografik saçılıma yönelmiş. Hindistan, kara delik yolunda ilerliyor; Şiva kaos kartını sürek üzere.
Yakın gelecekte Avrupa, geçmişteki Asyatik istilanın dejavusunu yaşıyor. Yoksul bıraktıkları Afrikalı akınına direniyor. Afrika’nın yer altından çıkarılan madenleri, sahiplerini mıknatıs gibi kendine çekiyor.
Orta Doğu ise ‘askerin erken terhisi beklercesine’ kurtarıcısına kilitlenmiş. Bazıları ‘Yıldız Kapısı’ açmanın peşinde; bölgeyi sunak haline getirdi. Kadim tanrıları, korku bombaları patlatarak cezbetme peşinde.
Bulutlar, yağmur sabrını unutmuş; bereket suyu yıkımlı taşkına dönüşmüş. Yer yüzünün üstünde yüzdüğü magma huzursuz; okyanuslar bütün derinlikleriyle sabırsızlanıyor.
*
Hamas İsrail’in şahinlerine bekledikleri fırsatı sundu. Derin istihbarat oltalarının altında farklı ortak amaç katmanı var. Bu düzeyde yüzeyde görünenlerin alt sebeplerine ulaşmamız olanaksız. Görülen ayrılık ve kapışmaların kanlı mizanseni; bu insanlığın genel düzeyine ‘uygun’ ki ‘yer tutmuş’ görülüyor. Bu yüzden Uzak Doğudan Çin, Atlas okyanusunun batı kıyısından Amerikan savaş gemileri katran püskürten yanardağın kıyısına toplanan sandallar gibi Doğu Akdeniz’de toplanıyor.
Trajik olan, Ortadoğu’nun armada devletlerinin bölgesel savunma gücü oluşturamamasıdır. Trajedinin kökünde, bu ülke yöneticilerinin daha önce vazgeçemeyecekleri angajmanların olmasıdır. (1)
*
Devletler ancak komşularıyla adil işbirliği yaparak gelişir. Bunun aksi bütün yönelişler, mutlaka tökezler ve iç boğuşmalarla karşılaşır. Komşularına rağmen gelişmiş devletlerin giderek artan huzursuzlukları, onların düzenini karadelik gibi yutacaktır. Güvendikleri onlara yük olmuş; gafletten farkına varmadıkları tekinsiz kapitalleri mutlaka yer çekimine yenik düşecek.
Bunları ezilenler için teselli olarak düşünmüyorum.
Ezilenler, kınama beddua, lanetleme fasitinden ya da acziyetinden ancak kendilerini düzelttikleri zaman çıkabiliriler.(2) Abartısız, objektif salim akıl hamasiyatı ret eder. Moral değerler, yüzleşilen hatalardan beslenir. Abartılmış övgüler, moral üretemez; üretecekleri ancak holiganlıktır.
Açıklamalar:
(*) Varlık, kodlanmış gelişim ve nitelikli bütünleşik olarak insanı oluşturdu. İnsanın doğumu, yaşamı ve ölümü Yol’da olduğuna dair kanıttır. Yol, aşmak, ilerlemek içindir; durup korunmaya ihtiyacı yoktur. ‘Yol’ terimi, bütün dinlerin ortak zeminidir. Gelişim ,ilerleme ve bozum Yol’un konusudur. ‘Hedefe giden en kısa yol doğru’dur, anlayışı yolcuya yönelik uyarıdır. Dolayım, yoldan çıkma, yolcunun yol tutuş zaafıdır. Tüm varlık, atom altıevrenden bütünleşik yapılara kadar, evrensel tekamül yolcusudur; kod, kader, yönseme, özen ne varsa, yolcunun yolu tutuşunu ifade eder.
(1)Eşitsiz gelişimler örtük angajmanlar oluşturur. Eşitsizliğin panzehiri şeffaflık, adalet, vicdani aklın oluşturduğu ayrımcılık yapmayan hukuk sistemidir. Bütün devlet angajmanları şeffaflık karşıtı ve zaaf ile hasarlıdır; çünkü milletinden gizlenmiştir.
(2) ‘Tevbe’, objektif hatta, diğerkâm öz eleştiridir. Tevbe, öznenin hatalarını bulma, ders çıkarma ve işlemekten vazgeçme, onlardan geri durmak demektir. Devletlerin en büyük hatası, milletlerini aldatmaları ve aldatmayı sürdürmeleridir. Serbest girişim, düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, sosyal devlet, vicdani hukukun üstünlüğü… bunlar andanmanın,aldatmanın geri kalmışlığın panzehiridir.