S e ç i (li) m (*)
Ayna’lı düğüm
Önümüze gelen, gelecek olan, bizi doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren ‘düğüm’ haline gelmiş konu veya etkiyi çözme eylemi olarak seçim öncesi ve sonrasıyla yaşamımızın kendisidir.
Doğallığımız (Ben’liğimizi Bütün’e atfetmemiz), kendiliğindenci çözümü; güdümlüğümüz (Ben’likler çölüne düşmemiz),veballer zincirini yaşamamıza sebep olacaktır.
*
“Seçilmeyen, seçemez.” (Kybalion yazıtı)
Bilişsel nörobilim ve bilişsel psikolojinin ilgi alanı olan Ayna Neron araştırmalarına göre Seçen, seçilmişliğinin içeriğini, seçtiğine iade ediyor. (1)
İşte tüm anlatıların, gösterinin, propagandanın hatta sanatın yaygın yankısının ardındaki düşüncenin sebebi bu. ‘Diyalog’, ‘tartışma’,.. derken, ‘evdeki’ tüm aynalar dışarıdan gelecek ne varsa içeriye toplayıp oransal olarak dışarıya yansıtıyor.
Bu yansımanın neredeyse tamamı, dışarıdan gelenler olduğuna göre propaganda aygıtları neden seslerini yükseltip görüntüleri artırdıklarını anlayabiliyoruz. Ama onlarsız da edemiyoruz. Çünkü ‘toplumsal uzlaşı’ etiketli medeniyetin zenginliğini elinde tutan elitler varlıklarını böyle sürdürülüyor.(2)
Devletlerin yönetim nitelikleri ne olursa olsun varlıklarının sebebi olan halkların yönetimsel seçimleri ya da ‘kabulleri’, canlının hamurunda bunan yansıtmanın (ayna nöron) döngüselliğine tabidir.Bu daire, kapalı görülse de öyle değildir. Umutsuzluk, bir ömür için söz konusudur. İnsan ölümlü varlıktır. Ölüm, ister istemez sürgite dair ne varsa değiştirir. Mazlumlara dildar olan sufiler, “ bu yüzden iyi ki ölüm var,” derler. Anadolu’da çok yaygındır.Belki bu yüzden Rahmeli Mehmet Akif İstiklal marşımıza “Korkma!” tembihi ile başlamış. Çünkü korku, tüm olumsuz şartlanmaların en hapsedici halkasıdır.
Rahmetli Mehmet Alagaş’ın verdiği “Musa Firavun kıssasına” yönelik yaptığı benzetmeyi hatırlıyorum:
“Saldırgan fakat sahibinin elinde tasması olan bir köpeğin size yaklaşıp ısırmak amacıyla isize yöneldiğinde, ondan medet ister misiniz? Tabii ki hayır. Böyle bir şeye yönelmeniz saldırganı daha tahrik edecektir.
Köpeğin vereceği zararı engellemek için sahibine onu sizden uzaklaştırmasını istersiniz.
İşte eğer bir coğrafyada eziyet, mazlum varsa. Eğer iyiler- iyilikçiler bu zulme engel ol(a)mamışsa, ( böylece, ‘ayna neron’ bahsi; zalimi kendi nesillerine de sipariş etmişlerdir.) mazlumlar Rabblerine bu zalimlerin tasmasını çekip, kendilerinden uzaklaştırmasını isterler.”
Alagaş, bu ifadeleri nefesini tutarak zorlukla dillendirirken, samimi inancın dili olan parlayan gözleri, küçük tebessümü ve sözlerinin anlamını aşan teslimiyet hali zihnimde derin iz bıraktı.
Diğer ‘uçtan’ bir örnek vereyim:
“Kağıttan kaplan” ( Çince :zhi’laohu) ifadesi Çin kültüründe kullanılan eski bir ifadedir. İngilizce’ye ilk kez Jon Francis Davis tarafından 1836 yılında çevrilmiştir.
Politik olarak , Çin lideri Mao Zedong, ABD ve onun temsil ettiği küresel talancılığa karşı savunma savaşında bu ifade ile tanımlamış.
Talancılar tüm güçlerini ellerindeki silahve ordularından değil size yönelttiği korkunuzdan alıyor. Varlık aleminde korku, zulüm ve teslimiyeti getirir; zulme direnek ölmek acıyı ve ‘sahneyi’ değiştirmektir. Bu amaçla öldüğünüzde varlık alemi sürdüğüne göre ve varlık aleminde olduğunuza göre
Bu önermeyi ciddiye almalısınız.
*
Yeryüzünün bilinen kesiminde insan olarak var olmamız; farkında olmadığımız milyarlarca yıllık seçilimin sonucu olduğu kanısı; dini argümanlar dahil çoğu astrofizikçi tarafından genel kabul görüyor.
Son olarak, Kur’an’da korku (havf) ve sakınma(ttegu) ifadelerinin kullanımı ilginçtir:
Kur’an Yaradan ve varlığa yönelik iletişim ve tutumun ilkeselliğini ‘sakınma’ kapsamında anarken;
İlkesizliği ise çıkarcılık; doğal sonuçlarını da ‘korku’ kapsamında değerlendiriyor.
Kısaca halk dilinde, “sonuçlarına katlanmak” terimi kendimiz dışında, varlığa dair aldığımız kararlar, söz ve eylemlerimiz niyetlerimiz ne olursa olsun ‘doğal’ sonuçları olur.Yani yaptığımızın türü, kendini üretir. Bu yüzden özümüz ve diğer kararlarımızda Bütünselliğe uyumu sağlamak kritik önemdedir. Bunun en basit açıklaması liyakattir. (3)
Yani korku ve türevlerinin empozelerini ‘ev’lerimize sokmayalım.
Açıklamalar:
(*) Vocdoni( esperantoca), votar(isp),Taswit(Ar),Vote, selection, choice,poll (ing), psifos (yun),suffragium(lat).
Eski Türkçe seç- “ayırmak” fiilinden evrilmiştir. Bu fiil Eski Türkçe seş- “(düğüm) çözmek” fiili ile eş kökenli olabilir; ancak bu kesin değildir.
Türkiye Türkçesi seş- "çözmek" ve seç- "ayırmak" biçimleri en az 17. yy'a dek ayrıştırılır.
“Açık,seçik, seçici, seçik, seçilmek, seçilim, seçim, seçimlik, seçkin, seçme, seçmece, seçmecilik, seçtirmek;” kullanımları var.
[Kutadgu Bilig, 1069]” yarar ya yaramazları seçip aḏra tutġan [yarar ile yaramazı seçip ayrı tutan]”
Kaşgarî, Divan-i Lugati't-Türk, 1073; “er attın kişen seşdi [atın kösteğini çözdü]”
Ananonim, Ferec ba'd eş-şidde, 1451 yılından önce; “Atından ayırtlanmamış [ayrılmamış], atı ölmiş, kendi bīχoş olmış [bayılmış]. Atdan seşdiler, ögi geldi [attan ayırdılar, ayıldı].”
Türkiye Türkçesi: [Ahmed Vefik Paşa, Lehce-i Osmani, 1876]seçmek: İntihab, nasb, iyisini ayırtlamak, teşhis etmek. İnce şeyi görmek, uzaktan fark etmek. (...) seçici: mümeyyiz (...) seçim: teşhis.
[Cumhuriyet (gazete), 1930] Bu işte bilhassa seçkin iş ortağının şimdiki Hariciye Nazırı M. Mihalakopulos
[TDK, Türkçe Sözlük, 1. Baskı, 1945] ‘seçik’ (...) seçmece’ (...) ‘seçmecilik’
(1)Ayna neron : Iacoboni M.Mazziotta(JC)(2007).”Mirror neuron system:basic findicsand clinical applications” (Ayna nöron sistemi; Temel bulgular,klinik uygulamalar) Annals of Neurology (Nöroloji yıllıkları) 62(3)ss.213-8.doi:10.1002/ana,21198.PMID 17721988
(2) Jean Baudrillard (1929-2006)Fransız düşünür.MarshallMcLuhan;ın çalışmalarından esinlenerek toplumsal ilişkilerin doğası, toplumun kullandığı iletişim biçimleri ile belirlendiğine dair fikirler geliştirdi: “Gerçeklik kopyalanamaz; dil (aygıtları) aracılığı ile kitlesel istismara açık göstergeler oyununa dönüşür. Böylelikle gerçek ile kurgusal, kopya ile orijinal arasındaki tüm ayrımlar ortadan kalkar.
Bu tarihsel aşamadır. Rönsans’ta baskın simulark olarak, insanların nesnelerin var olmayan gerçek göstergeyi (kraliyet, soyluluk, kutsallık,..) temsil ediyor gibi göründüğü sehte biçimlerdi.”
(3) Liyakat: lyk (Ar)kökünden liyaka, ‘yakınlaşma, ‘layık olma’ sözcüğünden alıntıdır. Yine ‘yakıştı’ fiilinin fi’ala(t) gramer ölçüsündendir),(Nişanyan)
Kelime belirtme hali olarak kullanılıyor. Güncel olarak
“bir kimseni kendisine verilen işi verimli kılacağına dair uygunluk, işin cinsine önemine yönelik değer ve toplumsal yarar açısından yakışırlık” anlamında kullanılır.(TDK)
Gerek özümüz, gerek diğer insan ve canlılar için alacağımız kararlar ‘veballi’ yani karşılığı olan eylemlerimizdir. Bu yüzden bilmeyi, öğrenmeyi, bilenlere danışmayı sürekli kılmalıyız.