Özer Ataç
Köken
20.11.2022
2506 Okunma, 0 Yorum

K ö k e n 

 

 

 

1-Tümden gelim :

 

(a)

 

“ Göğün altında olan her şeyin bir kökeni var;

bu köken onun annesi.

 

Kim ki anneyi kavrar;

çocukları tanıyacaktır onu.

Kim ki çocukları tanır ,

ve anneye katılmayı  sürdürür.

Bütün yaşamı boyunca ilişilmemiş kalacaktır o.

 

(b)

 

Bütün açıklıkları engelle;

bütün kapıları kapa;

aşınmasız olacaksın sonunda.

 

Bütün açıklıkları aç;

işleri çoğalt;

yardımsız kalacaksın yaşamın sonunda.

 

 

(c)

 

En küçüğü algılamak; 

işte budur keskin görüşlülük.

Yumuşaklığı korumak işte budur nefs gücü.

 

Işık ışınlarını kullan ;

ama onların kaynağına geri dön.

 

Üstüne kötülükleri çekme;

böylece süreki olana 

uymuş olacaksın.”  (*)

 

***

 

2- Tüme varım :

 

  1. Irklar tuzağı,

 

Biçimlere bakıp ayrılıyoruz , elimizin  yettiği her şeyi ayırıyoruz.  Tüm ayrılıklar benzer sıfatlarla kendilerini tarif ediyor; diğerini dengi görmüyor, onu  yanlışta biliyor, eleştiriyor; ötesi,  karalıyor. Lakin,  öteki de kendini,  benzer “ideal” sıfatlarla tarif ediyor; kederin kapalı çemberi açılmıyor. 

 

Amipin çoğalma hızında ayrılıyor insanlık;  ayrıldıkça  stres, umutsuzluk, kaygı  sökün ediyor. Bunlar sahte kaynaklar olarak  olumsuzlukları  dallandırıyor. İnsan bedenini düşünelim; kolları, ayakları, kafayı ayıralım; bu unsurların her biri “bağımsızlığını” ilan ederek bayrak açsın;  bütünlüğün “tahakkümünden” kurtulsun;  diye bir maval uyduralım.  Sonra,   bedenden “kopan” , ayrılanların hangisi  beyin, hangisi  kalp,  ayak , kol olacak diye onlara soralım.  Bu yanlış bağımsızlık  kabusu,  zaten milyonlarca yıldan bu  yana  insan  hücrelerinde tekrar etmiyor mu? Yani içerde olan dışarıyı hem oluşturup hem   sürdürürken; dışarısı içerisinin bütünde var olan  gelişimi, inşayı  neden bozuma uğratsın; bu soru bağımsızlıkçılara sormaya değer değil mi? Her millet için Yaradan, her millet için kutsiyet, her millet için adanmışlık sembolleri,  kendi türlerine karşı  sürmesi ağlatı, facia  değil mi?!  

 

*

 

Aileler, akrabalar,  kardeşler ,..modernleştikçe  birbirlerine yabancılaşıyor; ilişkileri zayıflıyor. Öyle ki tüm resmi gayri resmi  “birlik, beraberlik”  çağrılarına rağmen “bütünlüğün” en küçük yapı birimi olan  cinsiyetler dahi   çözülüyor.

 

Tarihin bütün yatıştırıcı zorlayıcıları(**);   derebeyleri, krallar, imparatorlar, ulus devletler.  Akraba ırklar, uluslar.  Coğrafi , ekonomik, ideolojik birlikler. Bütün bunlar,  iskambil kartları gibi  kumarbaz karakterin oyununda   karılıp, dağıtılıp yine dağıldığı ellerden toprakta  birleşiyor; hem türünden,  doğadan  “kazanma”adı altında,   arkasında  yıkım bırakıyor.

 

Bunlara  karşın devletler, gezegenimizde bir arada, aynı göğün altında,  toprağın üstünde varlıklarını,  benzer ayrılık gerekçeleriyle  sürdürüyor.  Devletler, devletlerin içindeki insanlar;  daima beraberlik görüntüsünü koruma  derdinde. Fakat, insanlığın tek kökenliğinin  inkarı,  deva bulmayacak.  Bağımsızlık ilacı ise  sadece yatıştırıcı olarak kalacak.

 

Onlar yani devletler,   bağımlı, bağımsız;  hangi biçimde olursa olsun, gezegenimize gereği gibi    bakmıyor. Baksalar,  tüm insanlığın birliğinin gereğini anlayacaklar. Doğanın tekliğini en iyi kavrayacak insan olduğuna göre,  kendi parçalanmışlığına uyanmaması “yatıştırıcılardan” olsa gerek.. Aynı havayı soluyor,  yer yüzü  toprağından beslenip, aynı göğün, güneşin altında  yaşam buluyoruz. Bu rağmen. Bu köken  yeterli olmuyor; kaygı bozukluğunun suretlerine  biçimlere tutsak oluyoruz.  

 

    b)  Aşındıkça parıldayan

 

 

Aşınmaz, “sapa sağlam” olmak   katılıktan beslenir; kapandıkça, soyutlandıkça, ayrılık kaçınılmazdır.   Ayrılığın, kapanmışlığın   sağlamlığı,  aşınmazlığı her şeyden Teberaber kalmanın bereketidir. O bereket ile varlık, yetkinleşip ve ilerler.

 

Bir ağacın dalları,  o ağacın  kökünden ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın; gövde ve devamı o köklerden beslenmeyi sürdürür.  Diğer ağaçlar, verimli toprak,  nemli havanın altında çoğalıp orman  dönüştüğünde;  aralarında  niza değil birliğin bereketi olur. Tek tek ağaçların kökleri ormana dahil olup; aynı toprakta bir olur.  Bu yapı,   iklimi  bölgeyi sevince boğar, verimlileştir;  bağ, bütünlüğe evrilir.  Artık açıklığın kaygıları kalmaz;  farklılığın.  “sapasağlam”  yalıtılmışlığın tersine, her şeye dahil olarak  yardım beklemek değil yardım olur.

 

*

 

Organizasyon belirlenmiş birliktir; ki bu gerçek birlik değildir; birlik adı altında yalıtılmışlık  daima doğal  birliğe engel olur.  “Ayaklar baş , başlar ayak olması” sözünü ettiğim birliktir. Fakat bu ifade, korumacı, kapalı, koşullanmış  birliğin karşı olduğu bir gelişimdir. Gelişim süreç içinde aşağısını yukarısı, yukarısını aşağısı  kılar.  

 

-“ Böyle  şey olur mu; ayaklar baş olduğunda; gelişimden, düzenden , “adaletten”  söz edilir mi?”  itirazları sürecek olsa da bu  kaygılar, aynı zamanda   ölüm denilen değişimden sonraki süreçle ilgili.  Fakat ne yazık insanlık, güvensizliğin şiddetinden,  yaşamın değerleriyle,  ölümün değerlerini ters yüz ediyor. Yaşamını edilgen kılıyor. 

“Yetkin “ olan, yetkin olmayanları  bölüyor, sömürüyor.

 

 

      c) “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kandadır.”

 

 

Temelde dört  çeşit kan grubu  var: ABO; A,B,AB,O. (***) İnsan kanı   binlerce yılın yaşam-dirim birikimini,  tarihin  tüm zorluklarını, hastalıkları  ne varsa her şeyin bilgisini içinde taşıyan bedenin kökü olan damarlarla bedeni yaşatan sıvı.  

 

Kan, insanlığın biyolojik külliyatı demektir.  Yaşamın devamını (antijenik bağışıklık) güvence altına almaya koyulmuş,  yüksek bilinçten oluşmuş plazma. Dört element gibi  insanlığın yer yüzünde geçirdiği, yaşadığı her coğrafyanın derslerini ; solumanın med ceziriyle,  yaşayan, yaşatan biyolojik  yazılım.

 

Bu sıvı,  tıpkı evrenin boşluğu olarak isimlendirilen  esirin, sırlı  cevheri gibi biçimler inşa eder; bozar, dağıtır; tüm biçimlere bedenlerde analık eder. 

 

Doğa insanlığa rahmet ediyor; çünkü o da ateşten evrilmiştir. “Ateşi bilen, rahmete erişir” sözü patlayan güneş sistemlerinin dünyamız benzeri doğal güzelliklere evrildiğini belirtir. Fakat bildiğimiz anlamda  ateş- kül zinciri aldatıcı olmasın.Kozmik ölçüde ateş ile kül arasındaki  mesafe evrenin  külliyatıdır.

 

*

 

Yaşamın zorluğu ve çilesi insanı yıpratıyor, yıldırıyor;   hele insanın dayanışma yerine boğazlaşması, hem türlerine zulüm etmesi, sömürmesi,.. varlığına , kendine karşı ihanettir.  Bu ihanetin antikoru, varlığının özü, kanındaki engin, evrimsel gelişim bilgisinde saklıdır. Bu bilgi insanlık tarihinin tüm zorluklarına karşı direnmeyi kayıpları başarıyı içerir. Bu bilgi nice zalimlerin alt edilişini kodudur.  Aksi yöndeki   arsız yönelimler; kanlarındaki  barışçılığı, inşayı, dayanışma gereğini    inkar eder ve hem kendini hem de tüm insanlığı karşısına alıp savaş açar. Bu vaziyetteki arsız saldırganlığın,  güçlü görülen ince kabuğu,  izzet ve asalet ile karşılaştığında hiçbir zaman tutunamaz, yıkılır.

 

      

     d) dayatılmış “seçenek”.

 

Çok yaygın olması umudumuzdur: Bütün dinlerde umut, devrimcilerde iyimserlik esastır. Yönelim aynı zamanda, kaynağı bitip tükenmeyen  doğa ananın koynunda olduğumuz hatırlatır.

Sanılanın tersine, umudun  aşkınlığı yeryüzünden kaynaklanır; “göklerde ne varsa, yerde  o vardır. “ Biçimler yanıltıcı olmasaydı,  yanılma eğitimine kimse gitmezdi.

Tutkular ise akıl dışıdır; bencildir, emperyaldir. Yaşamın bahşettiği kolaylıkları  negatif amaçlarını gerçekleştirmek için bastırır; ta ki bu gözü dönmüşlük,  kendini imha etmeye geriler.

 

*

Kötülüğü,  zıddı olan iyilik ve iyimserliğin  gücü bastırır. Onun çoğalması; iyiliğin yanına, biçime tırmanması ile gerçekleşir.  Oysa,  doğa ananın ayrımsız gözeticiliği; yardım etmeyi,  paylaşarak gelişmeyi ister; o,  olumluya  koşulludur.

Devletler,
güçlünün ayrımcı arsızlığa dönüşüp, insanlığa,  doğaya zarar vermemesi için önlemler almaya çalışıyor. Bunu sağlamak için bölgesel birlikler, ideolojik, ekonomik  bağlar kuruyor. Fakat güçlülerin  zayıflara yönelik tolereyi kendi  lütufları görmeleri;  yukarıda değinilen negatif tutumların yüzeye, biçime erişmesini sağlıyor.  Bu yüzden yasalar,  ilkeler daima sözde kalıyor; kitleler,  vaat ve reklam çukurlarına  çekiliyor.   

Benzerler benzerleri çeker; kötülükte kötülükle çoğalır.  Kötülüğün üstümüze çekilmesi,  onun suretimizde belirmesi ile başlar. O halde, 
sürekli olan ile uyumu sağlamalıyız. Biçimi oluşturan  zihnimizi  iyilikçi kılıp,  kutuplarını artırarak onu kristalleştirebiliriz. Böyle tüm suretlerde kesiksiz belirmesi sağlanacaktır.      

 

*


“Devrimciler denizin içindeki balık gibi kimsesizler ile  hem hâl olmalıdır.” 

 

 

İyimserliğin kaynağını gösteren bu  saptama,  varlığımızın devamı için her soluğun,  her notanın , her tuğlanın arasındaki  cevhere, o   birleştirici “çamura” bulanmışlığı   anlatıyor. Evrensel işleyişe uyum ile  sürekli kalmak için  bu davete katılarak,  kökenimize vefa göstermiş olacağız. İşte,  yüce iyimserlik budur.

Umut ise, iyimserliğin miyopluğu gibidir; Yol tutanlar, yoğun siste çakılıp kalmadan, vekaleti Yüce Yaratıcıya, içindeki eser’e havale ederek ilerlemesidir. Umut,  iyimserliği kuşattığı gibi iyimserlik te umuda tohum olur.

 

 

 

 

 

Açıklamalar:

 

 

(*) Yol ve Yol’un gücüne dair ; Ursula K.Le Guin yorumuyla. Metis Yayınları.

(**) Hem yatıştırıcı hem zorlayıcı ; ikisi bir arada. Buna cebri tedavi de denilebilir ve gücün dayattığı seçeneklere koşulmak ile ilgilidir.

(***) Ulusalararası Kan Trans Füzyon Derneği (ISBT), Kırmızı hücre bağışıklık genetiği ve kan grubu terminolojisi çalışma grubunun verilerine göre: Dünyada tanınan tüm kan guruplarının kaydında; 345 kırmızı hücre antijeni (Antikor oluşturan protein)  içeren 43 tanınmış kan grubu sistemi bulunmaktadır. 43 sistem genetik olarak 48 gen tarafından belirlenmektedir.

 

 






Çok Yorumlanan Makaleler
Özer Ataç
Hüseyin Kayahan
14.03.2023 662 Okunma
1 Yorum 22.03.2023 14:56
Özer Ataç
Hata Payı 3
26.03.2023 1637 Okunma
Özer Ataç
Hiç Güvenliği
9.04.2023 1338 Okunma
Özer Ataç
Evlada Düşkünlük
18.04.2023 1096 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 4
22.04.2023 961 Okunma
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 1257 Okunma
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 689 Okunma
Özer Ataç
Emanet/Geleceği Üretmek
25.09.2023 1574 Okunma
Özer Ataç
Ayna Yaşamlar
15.10.2023 1631 Okunma
Özer Ataç
‘Yolcunun’ Beka Tutkusu
30.10.2023 881 Okunma
Özer Ataç
En Uzak Batı
25.11.2023 894 Okunma
Özer Ataç
Setler
11.12.2023 204 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-1
7.01.2024 950 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-2
7.01.2024 860 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-3
21.01.2024 825 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-4
5.02.2024 605 Okunma
Özer Ataç
Bereat
25.02.2024 879 Okunma
Özer Ataç
Seçim-1
16.03.2024 1584 Okunma
Özer Ataç
Seçim-2
31.03.2024 793 Okunma
Özer Ataç
Seçim-3
14.04.2024 1550 Okunma
Özer Ataç
KYBALİON'DAN ESİNLEME; RUH, CAN, ÖZGÜR İRADE
6.09.2021 1802 Okunma
Özer Ataç
Harikalar Diyarı ya da Kozmik Kitabın Mürekkebi
28.10.2021 2313 Okunma
Özer Ataç
Taziye Diyaloğu
6.11.2021 2012 Okunma
Özer Ataç
Mevkilere Yemin Olsun!
27.12.2021 3481 Okunma
Özer Ataç
Mülksüzlüğe Soyunmak
16.01.2022 2567 Okunma
Özer Ataç
KENDİME SÖYLÜYORUM; KİMSE ALINMASIN!
25.01.2022 2688 Okunma
Özer Ataç
KARŞI ATEŞ
5.04.2022 2833 Okunma
Özer Ataç
Açılımlar
23.04.2022 2213 Okunma
Özer Ataç
Güven ve Güvenlik Sorunu
13.05.2022 2622 Okunma
Özer Ataç
Eylemeden Eylemek
24.05.2022 2918 Okunma
Özer Ataç
21 Küresel Efektif (*)
28.05.2022 2281 Okunma
Özer Ataç
Lotus
18.07.2022 2672 Okunma
Özer Ataç
Kaos Yürüyüşü
30.07.2022 1859 Okunma
Özer Ataç
Kuşak ve Sentez
29.08.2022 2609 Okunma
Özer Ataç
Türk Olmak
11.09.2022 2619 Okunma
Özer Ataç
Ters Manivela
26.09.2022 2025 Okunma
Özer Ataç
Mizansen
30.09.2022 3064 Okunma
Özer Ataç
Şirk
9.10.2022 3567 Okunma
Özer Ataç
Tedbir Felsefesi
23.10.2022 2236 Okunma
Özer Ataç
Vaat & Liyakat
6.11.2022 2287 Okunma
Özer Ataç
Köken
20.11.2022 2506 Okunma
Özer Ataç
Resen
5.12.2022 1089 Okunma
Özer Ataç
Sıla
18.12.2022 1094 Okunma
Özer Ataç
Yakınanlar
15.01.2023 1654 Okunma
Özer Ataç
Fark Perdeleri
31.01.2023 1894 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı
12.02.2023 1321 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 2
26.02.2023 1871 Okunma
Özer Ataç
Dünyanın Bütün Kadınları
11.03.2023 1667 Okunma


© 2024 - Akevler