İnnalillahi ve innaileyhi raciun; Rabia Hocahanım-17
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an ehli ve hizmetkarı anne babamızın ardından Kur’an ehli ve hizmetkarı (Diyanet İşleri Başkanlığı Kız Kur’an Kursu Hocası) Rabia Hocahanım da rahmeti rahmana kavuştu…
Rabia Erol Hocahanım kardeşimin vefatı vesilesiyle bu yazıları yazıyor, böylece hem dünya hem de ahiret hayatımız ile ilgili gerçekleri anlamaya çalışıyoruz…
Bu yazılara Bakara Suresi 156’ıncı ayet ile başlamış, Fecr Suresi son dört ayet ile devam etmiş, tekrar Bakara’daki konu ile ilgili 28’inci ayet üzerinde durmaya başlamış ve bitirmiştik; bugün konumuza En’am Suresi 32’inci ayet ile devam edelim ve önce anlamı ile başlayalım…
“Vemâ’l-hayâtu’d-dunyâ illâ la’ibun ve lehvun ve le’d-dâru’l-âḣirati ḣayrun lilleżîne yettekûne efelâ ta’kilûne / Dünya hayatı laib ve lehvden başkası değildir. Ahiret dârı ittika edenler için hayrdır. Akıletmeyecek misiniz? / Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Muttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En’am Suresi 32)
“Dünya-ahiret, laib-lehv, ittika-akletme, hayat-hayr”
Bu ayette “dünya ve ahiret” var, “laib ve lehv” var, “ittika ve akletme” var, “hayat ve hayr” var ve bunlar birbirleriyle karşılaştırılmıştır.
“Dünya hayatı” ile “ahiret hayatı” karşılaştırılmıştır.
Dünyada gelecek için çalışan tek varlık insandır. Tüm canlılar kendileri için çalışırlar. Dünyada çalışıp da miras bırakma çabası yalnız insanlarda vardır. Öldükten sonra yaşama arzusu ve ümidi de yalnız insanlarda vardır.
“Hayat ve hayr” ile başlayalım... “Hayat” canlılardır, “hayır” da servetlerdir, imkânlardır. Dünyanın hayatından, ahiretin hayrından bahsedilmektedir. Dünyayı hayata sıfat yapmıştır, hayrı ise haber yapmıştır. Hayatı marife yani belirli yaptığı halde hayrı nekre yani belirsiz yapmıştır çünkü ahiretin hayrını şimdi biz tam olarak bilememekteyiz.
“Akletme” ve “ittika” ile devam edelim… “Akletme” fikri faaliyettir, düşünmedir, zihnen doğruyu bulmadır. “İttika” ise fiili harekettir, ameldir, doğru iş yapmadır. Bir işi yapmadan evvel önce düşünürsünüz, sonra yaparsınız. Bu “fıkıh”tır. Bir de yaptıktan sonra yaptığınıza bakarsınız, onun iyi veya yanlış tarafını görürsünüz, ona da “akletme” denmektedir.
Demek ki “fikir” var “zikir” var, “fıkıh” var “akıl” var. Akıl ittikadan sonra elde edilecek husustur. Bu dünya hayatında neden ittika ediyoruz? Ahiretteki hayrı bulmamız için ittika ediyoruz. Bütün çabamız bunun için değil midir? Bugün çalışıyoruz, gelecekteki hayır için çalışıyoruz. Bugün kazandıklarımızı bugün yemiyoruz. Biz geçmişte yapılanlarla yaşıyoruz, onun karşılığında gelecektekilere varlıklarımızı bırakıyoruz.
Bu ayette geçen “laib” ve “lehv” kelimelerini ele alalım.
“Laib” oyun demektir. Çocuklar oyun oynarlar, oyun oynayarak hayatı öğrenirler. Komutanlar harp oyunu oynar ve oynatırlar. Oyun bir eğitimdir. Çocuklar birlikte oynayarak topluluk içinde yaşamayı öğrenirler, birlikte yapılacak hareketleri öğrenirler, yarışları öğrenirler. Bunlar üretmek amacı ile değil de eğitmek amacıyla yapılan işlerdir.
İslam düzeninde insanlar ilk üçte bir ömürlerinde ‘öğrenmek’, ikinci üçte bir ömürlerinde ‘uygulamak’ ve üçüncü üçte bir ömürlerinde de ‘öğretmek’ için çalışırlar. Ne var ki öğrenme ve öğretme uygulayarak yapılacaktır. Gençler yaşlıların bilgisi ile birlikte üretim yaparlar, olgunlar ise kendi bilgi ve güçleri ile üretim yaparlar.
Bu dünya hayatı laibden ibarettir.
Burada gerçek üretim yapılmamaktadır. Asıl üretim ahirette olacaktır. ‘Hayır’ diyor, ‘ahirette hayır’ diyor; demek ki orada da üretim vardır. Kur’an’da ‘orada acı yok, açlık yok, hastalık yok, ihtiyarlık yok, ölüm yok’ deniyor da ‘orada çalışma yok’ denmiyor. Cennetin işlerini yapabilmek için ‘cennet ehli’ olmak gerekir, o eğitimi almış olmak gerekir. Hiç olmazsa kötü bir eğitim almamış olmalısınız. Kötü eğitim alanlar cennete gidemeyeceklerdir. Eğitim alamayanlar ise orada eğitim alanlardan eğitim alacaklardır. (Devamı var)