İnna lillahi ve inna ileyhi raciun; Rabia Hocahanım-9
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an ehli ve hizmetkarı anne babamızın ardından Kur’an ehli ve hizmetkarı (Diyanet İşleri Başkanlığı Kız Kur’an Kursu Hocası) Rabia Hocahanım da rahmeti rahmana kavuştu…
Rabia Erol Hocahanım kardeşimin vefatı vesilesiyle bu yazılar yazılıyor…
Fecr Suresi sonundaki dört ayet üzerinde durmaya başlamıştık; devam ediyoruz…
***
Allah da insana çok çok yaklaşarak bizim muhatabımız olmuştur. İnsan için en büyük şeref Allah’ın insanı muhatap almasıdır, onunla görüşmesidir. Kimi insanlar bakan olurlar da sonra sizinle konuşmaya tenezzül etmezler. Oysa Allah nerelerde, biz nerelerdeyiz...
Nefisten Allah’ın istediği şey, onun Allah’ı razı edecek ameller yapmasıdır, bu da kötülüklerden rücu ederek kendi fıtri yaratılışına dönmesidir.
“Radiye” ismi faildir. Haktır. Nefsin hâlidir. Lazım fiillerin ismi failleri harfi cer varmış gibi manalandırılır. ‘Hariç’ demek, ‘haricun anh’ demektir. Burada da “radiye” demek, “radıyeten anhu” demektir, kendisinden razı etmiş demektir.
“MaRWıyYaTan / Razı olmuş olarak”
Bir anne çocuğa süt verirken hem çocuğu razı eder hem de kendisi razı olur. Anne de çocuğa süt verirken zevk duyar. Rıza karşılıklı hoşlanmadır.
Bazı fiiller sadece insanlar arasında geçerlidir. Mesela konuşma insanlar arasında olur. Sözleşme insanlar arasında olur. İnsan ile diğer canlılar arasında olmaz.
Razı olmak demek, bir insandan razı olmak demektir. Mesela, ben bu eve taşındım, ben bu evden razıyım denmez. Ama bu evi yapandan veya bana aldırandan razıyım denebilir.
İnsan Allah’ı razı etmiştir.
Kendisi de razı edilmiştir.
***
İnsan Rabbine rücu ederken rızası ile rücu edecektir. Allah isteseydi bizi zorlar ve kendisine itaat ettirirdi. Hatta zorlamaya gerek kalmadan bize öyle duygular verirdi ki O’nun istediği gibi davranırdık. Allah böyle değil de bizim irademizle bizi muhayyer bıraktığı halde, bizden razı olarak O’na rücu etmemizi istemektedir.
Bunu şöyle açıklayalım.
Allah insanı yarattı ve ona namazı emretti. Namaz başlangıçta ona zor gelmektedir. Ama eğer namaz kılmaya başlarsa sonra namaz kılmaktan zevk alır. Sıkıldığı zaman O’na rücu eder. Allah’la görüşme yapar. Bir de artık namaz kılma ona süt emme gibi olur.
Önceden zor gelen bir şey sonra ona zevk vermeye başlar. Bir de bakar ki namaz sayesinde sıkıntılardan kurtulmuştur. Razı olmuştur. Allah’ı razı etmiştir. İstemese de O’na dönmüş ve namaz kılmaya başlamıştır. Sonra da namaz kılmaktan zevk almaya başlamıştır. Razı etmiş ve razı olmuştur.
Başlangıçta Allah’ın emirlerini yerine getirmek insana zor gelmektedir, yaparken sıkılmaktadır. Mesela doğru söylemek insana zor gelir. Söylerken sıkılır, korkar. Ama doğru söylediğinde çevrenin ona saygısı doğar. Herkes ona inanmaya ve güvenmeye başlar. Bu inanma ve güvenme sayesinde işleri düzelir. Böylece artık doğru söylediğinden kendisi de razı olur. İşte bu şekilde iman sahibi bir insan ortaya çıkar.
İşte bu merdiyyedir.
Biz bu dünyaya geldik, imtihan olunuyoruz, bir gün önce veya bir gün sonra öleceğiz. Ne fark eder. Bu dünya hayatı saniyeler kadar küçüktür. Burada fazla kalmakla uğraşmak ne işe yarayacaktır, bu dünyaya yapışmanın anlamı nedir?
Asıl yapılacak olan radiyeten merdiyye olarak bu dünyadan ayrılmaktır.
Razı etmemiz O’nun yani Allah’ın istediklerini yapmakla olur, şeriata uymakla olur, Kur’an’ın dediğini yapmakla olur.
(Devamı var)