İnna lillahi ve inna ileyhi raciun; Rabia Erol Hocahanım-7
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Kur’an ehli ve hizmetkarı anne babamızın ardından Kur’an ehli ve hizmetkarı (Diyanet İşleri Başkanlığı Kız Kur’an Kursu Hocası) Rabia Hocahanım da rahmeti rahmana kavuştu…
Rabia Erol Hocahanım kardeşimin vefatı vesilesiyle bu yazılar yazılıyor…
Fecr Suresi sonundaki dört ayet üzerinde durmaya başlamıştık; devam ediyoruz…
Hücrelerdeki çoğalma böyledir. Bir hücrede iki hücre olacağı zaman hücredeki kromozomlar katlanırlar. Sonra biri bir tarafa, diğeri de diğer tarafa gider. Sonunda hücre bölünerek iki hücre olur. Hücre bölünürken bölünme dışında bir şey yapmaz. Bölündüğünde de tam hücre olur. Buna ‘hilkat’ diyoruz. Allah böyle yapmamış da insanı ve diğer canlıları bunun emrine vermiş, insanları birbirine hizmetçi yapmıştır.
İnsan döllenmiş yumurta olarak hayata başlar. 15 (onbeş) yaşına gelinceye kadar hep ona hizmet verilir, birçok insan ona hizmet ederek ücreti istihkak eder.
İşsiz kalan insanın ne büyük sıkıntıya girdiğini herkes çok iyi bilmektedir.
Allah ne yapıyor? Bizi işsiz bırakmamak için bize bizim gibileri yetiştirme görevini vermektedir. Bunun için bizi kırkar yaşında yaratmamıştır.
İnsan tanrı değildir. Allah başka tanrıları yaratamaz, çünkü tanrı birdir ve çok olamaz. İnsan, melek, cin ve ruhların tanrı olması demek, böyle rab sıfatıyla var etmesidir. İşte, Allah insanları eğitsin diye onların nefislerine haktan sapma meyli vermiştir. Nefsi su-i emmaredir. O hilkatte iyi insan olarak yaratılmıştır. Ama eğitilmesi için kötülüğe de meyillidir. İnsan kendisini korur da onu Rabbinden uzaklaştıranların cazibesine kapılmazsa kurtulmuştur.
Peki, Allah neden insanlara şeytanı musallat etmiş, nefsi de ona arkadaş etmiştir?
İnsan kendi emeği ile daha yüksek derecelere ulaşsın diye böyle yapmıştır.
Allah kâinatı şuurlu varlıklar için yaratmıştır. Şuurlu varlıklar o kâinat içinde çalışsınlar, kazansınlar ve yaşasınlar diye onları yaratmıştır. Böylece Allah kendine muhatap var etmiştir.
Allah melekleri, cinleri, ruhu ve insanı yaratmasaydı, hiçbir şey yaratmayacaktı. Böylece kendisi de var olmayacaktı. Allah var demek, kâinat var demektir. Kâinat var demek, insan vardır, insan da görevlidir ve görevli olarak işler yapacak demektir.
İşte bundan dolayı burada insana “Rabbine rücu et” demekle, seni böyle yaratmasının sebebi seni terbiye etmesi içindir demektir.
Buradaki ‘Ke’ esreli (Ki) şeklinde gelmiştir yani nefis müennestir. Bu “eyyetuhâ”dan da anlaşılmaktadır. “Nefs” kelimesi neden müennestir? “Ruh” kelimesi müzekker olduğu halde “nefs” kelimesi müennestir, dişildir. Kelime söz olarak müennes alâmeti taşımamaktadır.
Arapçada 160 kadar kelime böyledir. Genel kural şudur. İnsan uzuvlarından ise ve çift ise o müennes gelir. Göz, kulak, el gibi organlar böyledir.
Nefis de acaba böyle çift midir?
Belki de öyledir. İyiliğe çeken nefis vardır, kötülüğe çeken nefis vardır. İnsanın fikri ile hissi karşı karşıya gelir. Hem dayanışırlar hem de karşılaşırlar. His sigarayı içmek ister, akıl ise ona ‘içme, sana zararlıdır’ der. Hislerine mağlup olanlar içerler, fikirlerini dinleyenler içmezler. Bunun gibi; haram cinsi ilişki arzusu duyan insan hareketine mâni olur. Evlilik dışı ilişkiler yasaklanmıştır. İşte bu ikilikten dolayı nefis müennestir diyebiliriz. Şöyle ki; his ve fikir bir çift, irada ve ünsiyet başka bir çift oluşturur, ruhun emrinde iki organ varmış gibi olur.
Başka bir dişilik kuralı ise doğurgan olmasıdır. Güneş müennestir, Kamer/Ay ise müzekkerdir. Nâr/ateş müennestir, Nûr müzekkerdir. Yer müennestir, Cebel müzekkerdir. Buna göre demek ki nefis de doğurgandır. Fikirlerin üretilmesi, iyilik ve kötülük yapılması nefisten ortaya çıkmaktadır. Müennes olması buradan gelmiş olur.
Demek ki iyilik ve kötülük yapma gücü, iyiliğin ve kötülüğün kaynağı beden değildir, hayat değildir, ruh değildir; nefistir. “Nefs” kelimesinin müennes olması bundandır.
“Ey nefis, Rabbine rücu et.” Kendine hâkim ol da ne amaçla yaratılmış isen ona dön, böylece kendi iradenle görevlerini yap ve yücelik makamına eriş. (Devamı var)