Bu bölümün alt başlığı;
“Denize” düşen insanlık, “devlete” sarıldı.(*)
Sorunlar yumağında harmanlanan sosyal yaşamımızın çoğunlukla perdelenen temel esasını baştan belirtmeliyim:
Milyonlarca insanın organizasyonu olan devletler, yoksulların, fakirlerin oluşturduğu organizasyonlar değil ve olmadılar. Karşı savlar, gösterilen “kanıtlar, her seferinde olgularla yalanlanıyor.
Alt tabakadan ‘kedine mahsus’ etkilerle yönetimin başına yükselenler de buna dahil.
Çünkü devlet organizasyonu, hükmü altındaki milyonlarca vatandaşının geçmiş, mevcut ve gelecek tüm değerlerini; yaşadıkları toprağın havasını, suyunu, yer altı ve üstü zenginlikleri hükmü altına almıştır.
Yanı sıra silahı, yargıyı, cezalandırmayı; affetmeyi, ödüllendirmeyi, iltimas gibi “rezervleri” de. (1)
*
Bu kudretin ‘kaptan köşküne’ erişmiş diri, fiili eylem ve tercihlere sahip yöneticiler; o makamların “sahibi” görünen yazılı ilkelerle karşılaştıklarında sizce ne yapıyor?
Şunu dememeleri mümkün mü:
- “O ilkelerin kaynağı insanlar ve koşullar geçmişte kaldı; şimdi yeni şeyler söyleme , yapma zamanı.”
*
İşte ‘emanet’ böyle bir şey. Kudret artıran emanet, biriktirilen mal gibidir; biriktirirken nesne olan mal, belli bir seviyeden sonra biriktiren özneyi nesne haline getirir; mal özne olur.(2)
*
Zengin bir aileye evlatlık giden bir yetimi düşünün. Evlatlık hukuki olarak tesis edildikten sonra, o kişinin fakirlikle bağı ne kadar kalırsa, devlet mekanizmasının yönetim erkine dahil olanlar eski hallerinden o kadar uzaklaşıyor.
Sizce olası istisnalar, bu olguyu ne kadar etkiler!?
*
Çin devriminin önderi Mao’ya Sosyalizmden bürokratik diktatörlüğe dönen Rus Sovyet Sisteminin başkanı Brejnev’e şöyle bir serzeniş atfederler:
-“Sen ve ben ikimiz de kendi sınıfımıza ihanet ettik.
Sen, madenci bir babanın oğluydun. Emperyalist ve bürokratik bir yönetimin temsilcisi oldun.
Ben, aristokrat bir ailenin içinde büyüdüm; şimdi köylü iktidarının önderi oldum.”
*
Dikkatinize sunduğum ifadede ‘İhanet’ kelimesine kritik önemdedir. İhanet, sınandığında çoğu insan için temel sapmalardan biridir.
Bu yüzden İslam dininde aklı kullanmak, yani sorgulama, sorgu denetimi en yüce ibadettir.
Akıl, soru sormayı; ruh, empatiyi/vicdanı geniş tutmayı, ahlaklı olmayı sağlıyor. (3) Akıl sorgular ruh ahlaklı olmayı.
Diğer taraftan bugünkü Çin üst yöneticilerinin halkın orta kesimine uygun yaşam sürdürdüklerine hiç kimse inanmaz.
Parti lideri Şi Jinping, görevdeyken “ulu önderler” düzeyine yükseltildi. 2012 yılından bu yana sürekli başkan seçiliyor.
Entrikalar “proleter halının” altına değil, yüzeyinde motif oluşturuyor. İktidar , mutlak kontrole sahip; halk dolayım çöllerinde avuntuda.
*
Hükmedenlerin mutlaklığı, “halkın adına” ve “ lehine” kalkanlarıyla koruma altında ve sorgulanamaz.
Yine de her kes “işin” iç yüzünü biliyor; ama konuşmuyor.
Allah’tan ‘ima’ var; ki insanlar orada “soluklanıyor”.
*
Doğu tipi yönetimlerde “iyi niyetli” devlet mekanizması; tekelindeki güç ile binlerce üyelik halk meclislerini, alt kurullarını yönetime dair “kabul edilebilir” öneri ve eleştirini toplayarak , halka adeta üzengi giydiriyor, yöneticiler için aşılmaz setler oluşturuyor.
Sahiden ilginç ötesi durum:
Halkı yönetime katan yollar, onu pasifleştiriyor; iktidarlar aynı turnikeyi sürdürüyor.
Daha pratik ifade ile, gündelik yaşamın sorun ve arazları, tüm yakınmalara rağmen, aynı iflah olmazlığı ile varlığını sürdürüyor. Yöneticiler halkın şikâyet ve taleplerini ‘semptomik’ görüyor.
*
Örnekler pek çok.
Avrupa ülkeleri istisna görülse de en yukarıdaki kraliyet soyunun küresel finans ile kurduğu derin bağlar, onları doğu tipi güdücü yöneticiler gibi görünür kılmıyor; küresel markalar olarak öne çıkarıyor.
Finans kapitalin tekelleri, servet ve üretim hakimiyetleri bakımından pek çok devletin zenginliğini aştı.
Tekellerin küresel projeleri, girişimleri dinamizm olarak devletlerin önüne geçti. Devletler, insanlığın ortak sorunlarına çözüm üretmeyip; onların güdümüne giriyor.
Yakın gelecekte dünyanın en verimli bölgeleri tekellerin yaşam ve çalışma alanları olarak ayrılacak.
*
Şunu da belirtmeliyim; devletin aynası sosyal yaşamdır.
Sivil Toplum Kuruluşları, siyasi partiler, organize suç örgütleri, suç işleme yaygınlığı…ne varsa; devlet organizasyonunun yaşam aynasındaki yansıması değil mi? ‘Apofani’ dedikleri, ilgisiz şeylerin benzerlik bağından söz ediyoruz.
Aydınlar, bütün bunları yakınmak için değil, sorunlara temel tanı; toplumda esaslı, sevgi dolu barış oluşturmak için irdelemeli.
*
İnsanlığın binlerce yıllık birlikteliğinden, birbirine düşmanlığından, acı çektirmesinden onca tecrübesinden süzülerek oluşan ve neredeyse “tek sığınağı” olan devlet mekanizması, ne yazık ki hala yeterince güvenli değil. Lakin alternatifi de yok.
Bu yüzden kamuda yönetimsel yetkilendirme, yönetimsel şeffaflık, hukuksal öngörü, performans denetimi, görevden el çektirme, ödüllendirme, zararı tazmin ettirme gibi siyasetin omurgası seçim sistemini sürekli kılmak, topluma umut vadeden ilk ilik olacaktır.
Döne döne siyasal vekalet sistemi üzerinde durmalıyız.
Açıklamalar:
(*) Dünya(mız) her ne kadar insan yaşamına uygun görülse de bir şeyler insanlığa buraya ait olmadığını sezdiriyor. Hep daha iyisini, hastalıksızlığı, savaşsızlığı, bereketi, daha sağlam simetri bedenleri …arzu ediyoruz. Dünyaya üç boyutlu yaşama indirildiğimizi neredeyse bütün kutsal metinler kayda almış. Dünyanın evrenin kömürlüğü denilecek derecede kan revan tarihi bu görüşe tam destek veriyor.
(1)Yazılı ilkeleri uygulamak çoğunlukla yasal boşlukların istismarını önlemezken; yasaları arka kapı ile aşarak bu istismarları gidermek paradoksal olarak istismarı içeri almayı sağlıyor. Derin devlet dedikleri oluşumlar yaygın temel ilkeler “üstünde”, paralel ilkeler oluşturur. Oysa çözüm basit: Yasal düzenlemelerde yasakların tarifi , özgürlüklerin inisiyatifin ufuk ve vizyonuna bırakılması. “Aşrı kudretin antikoru özgürlüktür.”
(2)Tekassür/ 102:1 “ Çoklukla övünmek sizi tutkuyla oyaladı, kendinizden geçirdi. (89: 20, 9:85). Servet zenginliğin dağılımı vicdan esaslı ve akli olmadığında, kısa vadede dışında, uzun vadede içinde iflah olmaz hastalıklar meydana getirir.
(3)İslam’ın temel referans kitabı Kur’an’da, aklı kullanmaya yönelik kırkın üstünde ayette yer verilmiş. Yinelemekte yarar görüyorum: En büyük ibadet sorgulamaktır. Yani her türlü, özellikle siyasal yönetimsel emanetlerin, sorgulanmasını hiçbir zaman, zamana bırakmamalı; sürekli denetim sağlamanın olanaklarını oluşturmalıyız.