Seçi(li)m
Gravitasyon /karizma
Arabaşlık uzay boşluğundaki gezegenler ve insan topluluklarında bireylerin oluşturduğu çekim, cazibe benzerliği içindi.
Konumuz, ‘seçim ve seçilim’ ilişkisi.
Varlık alemi, yaşama dönüşüyor; yaşam, kendini varlık alemiyle geliştiriyor.
Yaşam, yetkinleşmek için varlık aleminin oluşturduğu koşullara uymaya çalışıyor.
Varlık alemi, yaşam modellerini artırmak için yeni yaşam koşulları oluşturuyor.
Mikro alem, makroya; makro alem, mikroya gelişim- dönüşüm, etkileşim sarmalında birbirine eşlik ediyor.
Bizler, bütün bu etki sağanağı içinde kısa ömrümüzü, ortalama huzur ve bereketle tamamlama fırsatını, maalesef bencil, güç perest, zalim tutumumuzla heder ediyoruz.
Her alanda yaptığımız bireysel veya toplumsal tercihlerimiz kesiksiz sürüyor. Hiçbir tercihimiz, koşullarından ve tercih öncesi etkileşimden bağımsız değildir.
Aynı şekilde hiçbir seçim, temellerinden, yani seçilimden bağımsız değildir.
Bu noktada eskilerin ”bir seçilim, binbir seçime gebedir.” deyişine ulaşıyoruz.
Bu bağıntı, “nedenselliğin konusu” olarak bilinir. Fakat nedensellik her alanda çözümleme için yeterli değildir. Bu yüzden seçim ve seçilimlerin oluşturacağı olasılıklar yakın büyütülmüş ortamlarda anlaşılırken; uzak mesafelerde ve mikro ortamda belirsizleşir.Kaos teorisini açıklayan, anlık koşullardaki hassas bağımlılığı ifade eden “kelebek etkisi” benzetmesi hep yerindedir.
Gravitasyon[w1] ve karizma kavramlarının temeli, kütle = enerji bağıntısına dayanıyor. (11)
Kütlenin enerjinin farklı biçimi olduğu bulgusu Albert Einstein’e aittir. Kütlesi olan her şeyin o kütle kadar enerjisi vardır. Bu enerjinin güncel yaşamda görülmemesi ya kısmen görülmesi; bizlere potansiyel olanın açığa çıkmasının uygun koşullara ne kadar bağlı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Kısaca, etkisi yaygın olan ne varsa, o etkiyi açığa çıkaran koşullara, seçilim ve tercihlerle ulaşması sebebiyledir.
***
Gravitasyon, gezegen kütle çekimini; karizma ise kişiliğin cazibesini ifade ediyor.
Biri, gezegenin kütle ve enerjisiyle uzayı bükerek, diğer gezegenleri ‘uydu’ haline getirirken; diğeri, kişinin biçimsel, zihinsel özelliğinin diğer kişiler üzerinde oluşturduğu taraftarlığı sağlaması, toplumsal ilişkilerdeki tükenmeyen olumsuzlukları gidermenin yollarını gösterebilir:
- Kütle çekiminin özü; gezegende çekirdek, insanda dna dır.
- Kütle çekimi ve karizma sabit değildir; enerjinin niteliğine ve koşullara bağlıdır.
- Kütle çekimi kara deliklere evrimleşir.
Eğer evrende kütle çekimi şimdikinden daha az olsaydı, bu defa madde, yıldızlar ve galaksiler halinde yoğunlaş-mayacak, evren soğuk ve boş kalacaktı.
Demek ki doğada ve toplumlarda tüm oluş ve olduruşlar;
Gezegenlerde, kütle ve enerjinin;
İnsanda, yazılım ve bilginin
koşullar elverdiğinde ortaya çıkmasıyladır.
***
Yerçekimini oluşturan dünya çekirdeğinin gücü, çevresinde oluşturduğu kütle çekiminden 10 üzeri 45 kez daha güçlü olması; etten, kemikten oluşmuş insanın koşullar nezdinde ortaya çıkacak olağanüstü bilimsel, siyasal yetenekleri; bizleri yardımlaşmaya, paylaşmaya, iş bölümü yapmaya çağırıyor.
Bunlar doğada insanı merkeze alan; toplumlarda, benciliği esas kılan anlayış için var edilmedi. Bunlar, yeryüzünü insanlığa, insanlığı yer yüzüne uyumlu olmaya teşvik ediyor.(12)
***
Atomların kalıcı, işlevsel birleşikler oluşturma; insanını dna sındaki potansiyeli açığa çıkarma tutkusu paralel ilerliyor.
Bu ilerleyiş, bir çok bilim dalları oluşturuyor: Kimya, fizik, nano-teknoloji; psikoloji, sosyoloji, siyaset, ekonomi.
Daha sonra bunların hepsi, yapay zeka- humonoid kavşağında birleşecek. O kavşak, yirmi birinci yüzyıl kavşağıdır.Yine yoldan çıkmazsak, az kaldı.
Açıklamalar:
(11) Gravitasyon:İki parçacığın birbirlerini , kütleleri çarpımı ile doğru,aralarındaki uzaklığın üstikliyle terz ters orantılı kuccetle çektiklerini belirten evrensel yasa.
Karizma: Grekçe charisma kelimesinden, “karşılıksız yapılan iyilik” “ armağan, ödül” anlamına gelir. Kökü charis zerafet, cavibe/çekicilik anlamlarına gelir.
(12) Evren ve Dönüşümleri /Roland Omnes; Belki özümüzdeki olağan üstü cevheri, bu fiziksel yapımızla bir tek dünya yaşamında ortaya çıkarıp deneyimleyemiyoruz. Böylelikle evrim, ortaya çıkan özün bebek adımları oluyor.