Özer Ataç
Ters Manivela
26.09.2022
2013 Okunma, 0 Yorum

Günümüz Çin’i,  bugünden yarına insanlık değerlerini iyileştirme savıyla dünyada bir çok alanda ön alan; elde ettikleriyle mevcut batı medeniyetinin taksimine alternatif, “ kazan-kazan” ya da  “ paylaşarak kalkınma”  ilkelerini esas alarak geri kalmış, gelişmekte olan ülkelere yatırım yapan; tüm toplam değerleri küresel geleceğe katkı sağlamak için gelişmiş ülkelere de aynı ilkelerle ortaklıklar öneren; insanlığın ekonomik,  siyasi birikimini sentezlemeyi sürekli kılan girişim, tavır, tutum ve yaklaşımlar üretmektedir.  

Yanı sıra devlet yapılanmasında ağırlıklı olarak 1966-1976 yılında başlayan  “kültür devriminden bu yana birçok yönetim etkili kitlesel olumsuzluklara sebep olan; bunlardan ortak insani yaşam idealleri için dersler aldığını açıklayan tutumunu,  bütün gelişmiş dünya tedirgin ve ilgiyle takip ediyor.

Yeni dönemde Çin yönetimi,   kadim felsefesini tıpkı bu günkü İsrail devletinin Tevrat, Kabala metinlerindeki katmansal bilgileri güncel stratejilerine etkin veri üreterek, “metafizik yükümlülüklerini” yerine getirmesini andırır şekilde, sosyalist kalkınmaya veri oluşturmaktadır.

Kısaca kadim olanda,  hem gelecek hem de geleceğin olası risklerine karşı önlemler aranması dünya devletlerinin gündemine girmiştir.

 

***

 

Taoizim  (Dao öğretisi ), Antik Çin’in kurucuları Laozi, Chungzu olan, Laozi’nin Dao Te Jing  isimli sözlerini yazılı toplamını; evren, insan, dünya, varlık ilişkilerini esas  alan; yaşamımızda  “akış” ta kalmanın yöntemi olarak,  güven, ustalık, basitliği öneren  çözümleme.

Bu metin aşağıdaki kısa alıntıya yönelik  “güncellemedir.” İlginç ve öğreticidir; metin içeriğini oluşturan “yüksek idareci ve bürokratlar” kısmına giren Ankara’da yerleşik  Mahmut Değirmenci arkadaşın, konu üzerindeki  yaptığı okumaları benimle paylaşması  makalenin oluşmasını sağladı.

Konfüçyüs (M.Ö. 551-479) kadim Çin’in meşhur bilgesidir. Fakat tarz, tutum ve evren anlayışı,  her ne kadar Taoizimden Chung Tzu’dan etkilenmişse de onların öğretilerinin neredeyse tersine bir yol oluşturmuştur. Döneminde,  Çin’deki hanedanların,  halkın ve yöneticilerin uyumu, huzur ve bereketi için yüksek bürokratlığı üstlenmiş ve öğütleri uzun yıllar bürokratik talimata dönüşmüştür.

Eski Çin’de derebeyleri yönetim işleri için yanlarında daima bilgeleri bulundurdu.  Buna rağmen savaşlar, ihanetler, entrikalar; diğer olumsuz davranışlar kesilmezdi. Birbirileriyle sürekli çekişme halindeki hanedanlar, çekişmelerin yarattığı güvenlik ihtiyacı asker bulundurma onları  “zinde” tutsa da halk,  bu zindeliğin bedelini ağır ödüyordu.

Alıntıda geçen Haydut Zhi,  yaşadığı dönemde hanedanların hedefinde olan, tehlikeli, aranan çete başı. Ayrıca hanedanlar arası savaşlar halkı yoksulluğa ve açlığa mahkum etmiş:   yönetici zümre ise israf, rüşvet, yozlukların içine  batmış duruma.  Derebeyleri arası ardı arkası kesilmeyen savaşlar,  sabit olmayan sınırlar oluşturduğundan; bunu fırsat bilen kanun kaçakları,    buraları  güvenli sığınma alanları olarak kullanmışlar.

Hanedanlar, en kuvvetli zamanlarında içeriden;  en zayıf zamanlarında ise dışarıdan  saldırılarla yıkılıp,  yaşamları sonlanıyordu.  İktidarları sürecinde yanlarında tuttukları bilgelerin nasihat ve öğütleri onları kurtaramamış; fakat yerine gelen haydutlar yine o sözde bilgelerle çalışmayı sürdürmüşlerdi. Böylelikle iktidarlar iyi ve kötüyü zamanla bir kılmanın sebebini oluşturdular.

Laozi öğretisinde,  her şeyin kendisiyle beraber zıddını da güçlendirdiğini bu yüzden doğal  hetorojen ( eş dağılımsız ) gelişimin daha tekin olduğunu söylüyordu. Buna karşın Konfüçyüs ve takipçileri sözde bilgeliklerinde, “kurtarıcılıklarında”  ısrar ederek,  yönetimleri önerdikleri hedefler doğrultusunda uygulamalara teşvik ediyordu.  Bu hedefler ne kadar insani görülse de beraberinde gücü, baskıyı, yozlaşmayı beraberinde getirdiler.  Bu yüzden Laozi, aşağıdaki hırsızlar diyaloğuyla  Konfüçyüs’e   gönderim  yapmıştır.   

 

***

 

Bütün bunlara rağmen, söz konusu kişinin Chung Tzu’nun metnine girmesini,  değinide kullanılan ifadelerin katmanlı olduğunu,  muhatabın ön kabullerine takılmadan   ters manivela (kaldıraç) yaklaşımı ile aşkın fikirlerini kabul ettirmeyi amaçladığını düşünüyorum. .  

Bu yöntem,  alışılmış öğretim, önerme yöntemlerinin aksine görülebilir; oysa “ insan gönlüne girmenin sınırı yoktur; her kişinin gönlünde yetmiş  kapı arayıcısını bekler; onun için ‘ıslah olmaz’ demeyin; gel, ister kafir, ister tövbe çiğnemiş ol  yine  gel.”  diyen Mevlana;  Anadolu’muzu istila eden  ıslah olmaz Moğollar üzerinde söz konusu yöntemi denemiş; büyük zulüm ve kayıpların fırtınasından sonra Anadolu’da kalan  Moğolların bölgenin  tabiatına intibak ettiğini görememiştir.  Bu yüzden günümüzün birkaç aydını onu “Moğol ajanı” olarak sıfatlanması yadırganmamalıdır. Çünkü yüzeyde kalmak güvenli, katmana inmek risklidir.

 

 

Kitaptaki  değini şöyle:

“…İyi yöneticiler Bilgelerin  söylediği gibi yaptılar; fakat haydutların hışmından kurtulamadılar, katledildiler. Bu nedenle Haydut Zhi’nin takipçilerinden biri, ‘ Biz soyguncular kendi Tao’muza sahip miyiz? ‘ diye sorduğunda Haydut Zhi şöyle cevap verdi:

  • Evdeki hazinenin ne olduğunu tahmin etmek, BİLGE olmaktır.
  • Bir eve giren ilk kişi olmak, CESUR olmaktır.
  • Bir evi terk eden son kişi olmak, DOĞRU olmaktır.
  • Soygunun yapılabileceğini bilmek,  AKILLI olmaktır.
  • Ganimeti eşit paylaşmak,  İNSANCIL olmaktır.

Dünyada bu beş niteliğe sahip olmayan büyük hırsız yoktur.’

Her şeye böyle bakarsak, nasıl ki iyi insanlar bilgelerin ortaya koyduğu kurallar olmadan kendilerini gerçekleştiremezse, haydut Zhi’de aynı kurallara başvurmadan işlerini yürütemez.”

(**)


(Zhuangzı Metinleri  / Chuang Tzu)

Anlatı okunduğunda doğrudan  oluşan anlam dizgesi haydutluğun  “liyakat” aşamalarını andırıyor. Karanlık, negatif alan,  karanlık madde, hatta kötülük.  Bu kavramlar yüzeysel olsa da çoğunluğun fikir sahibi olduğu konular.   Fakat evrenin işleyişinde onlar da “iş görüyor”. Ölen canlıların çürüyüp döngündeki yeni biçimlere kaynak olması gibi.

Varlığın, insanın, medeniyetlerin bozulmasına;   hızlı olunca yıkım, yavaş olunca çürüme  diyoruz.    Bu süreçler,  her zaman düz çizgi ile  “ilerlemiyor”;  süreçte sert virajlar, yığılmalar, geri dönüşler, düşüşler daima yaşanır.   İşte bu yüzden Haydut Zhi’ nin devletli Konfüçyüs’e yaptığı göndermeyi   “karanlıktan aydınlığı soyma” (*) olarak anlamalıyız.  

Konfüçyüs’ te zaten,  “yönetim ıslah” çabasını,  yüksek idarecilik görevini, hanedanların sınırsız güç ve israfın yol açtığı bozulmalara  engel olamadığı için  terk edip,  halkın arasına   karışarak  göstermiştir.

BEŞ İLKEYİ ÇÖZÜMLEME



1-  “ Evdeki hazinenin ne olduğunu tahmin etmek , BİLGE olmaktır.”

Her kişinin içinde evreni etkileyecek potansiyel var. İnsan iki ev’de yerleşiktir; birincisi ben’liğini sağlayan bedeni;  diğeri,  bedenini var eden, besleyen çevresi, doğa evi.  İlki, aynı evin farklı odaları, aynı ebeveynin kardeşleri gibidir. Yani insanlık kardeştir. Kardeşlerin farklılığı ebeveynlerinin köklerindeki seçilimden gelmektedir. Her seçilim, köklerde biyolojik sentez ile ortaya çıkar.

Yine “büyük” evimiz olan doğa,  bizi kuşatarak yaşatır; bu kuşatmanın koşulları ile onu tanımlar sever, korkar, nefret ederiz. Onu “eğitmek”  için tüm insanlığın birikimlerini seferber ederiz. Fakat onu,  bedenimiz gibi evimiz olarak görmediğimizden önü alınmaz zararlara sebep oluruz.

Doğayı örseleyip,  onu hasta ederek,  ondan yararlanmamız karanlık yollu menfaat edimidir. Doğa ve beden evimiz,  farklı görülen aynı şeylerdir. Bu evler,  bir evin içindeki odalar gibidir. Doğa büyük evimiz;  bedenler,   ondaki odalar mahiyetinde küçük evlerimiz.  Yani her ikisi aynı amacın farklı işleyişidir.  Medeniyetin betonarme evleri bizi temsil edemez; onlar doğa ve toplum ile kurduğumuz niceliksel ilişkilerin  dolayımıdır.

Bu bakış ile ev’dekinin ne olduğunu bilmek BİLGELİK olmaz mı?

Kim bu seviyede bilebilir; buyurgan arsızlığa meydan okuyan “haydutun”,   yetersiz koşulların içinde bunu bilecek,  ne vakti, ne de eğitimi olmadığından;  “evi” ve içindeki “hazineyi” ancak sezinleyip tahmin eder. Bu,   gözlemsel BİLGELİK değil midir?

 

 

2-  “ Bir eve giren ilk kişi olmak CESUR olmaktır.”

İnsanların özlerindeki potansiyel değerlerler,  işlenmemiş kıymetli maden gibidir.  İyi şeylerin ilki olmak ile kötü şeylerin ilki olmak,  evrensel işleyişe duyarlı olmaktır.

İlk,  birincisidir; yani, ardılı olanın başlangıcı. Kötü şeylerin ilki bilinemez; çünkü fark edilmez, ancak sezinlenir. Sezinlendiği yer ilerleyişin belki “tümseği”, belki de “çukurudur”. Bunu farketmek her “yiğidin” harcı değil.  Böyle bir hassasiyet,  “evi” keşfetmekle başlar. Cesaret bu keşfin ardından gelir.

Cesaret nedir?  Cesaret, olanaklarının boyutunu aşan bir işe soyunmak;  engelleri aşmaya soyunmak;  dahası buna inanmaktır.

Cesaret,  meşhur anlamıyla, ‘sağına soluna bakmadan, iyilik için öne çıkmaktır’. Tek başına fakat her kese, her şey için kendini adamak.  Böylelikle, herkese, hepsine dahil olmak,  intikal etmektir. Bu görünüşte, genel kabulde   kalmayan yalnızlıktır; bu derinlikteki berekete ulaşmaktır.  

Diğer taraftan,  birden fazla cesaret girişiminin çakıştığı düzlemler vardır. Burada meydana gelen  olumsuz sonuçların  vicdani kazanımları,   olumsuzluğun  şiddeti kadar olacaktır. Bu kazanım,  aklın ışığı olarak salim akıl yolunu açacaktır. Çünkü vicdani, salim olmayan akıllar daima sahte başarılar tuzağına düşer.   

Diğer taraftan olumlu sonuç,  daha yüksek maliyetler içerir. Çünkü kazanımın nimeti artıkça bedeli de artacaktır. Nimetin temeli külfettir; külfete nimet için katlanılır.

 

3-  “Bir evi terk eden son kişi olmak DOĞRU olmaktır.”


Yukarıda değinildi; “evin bilincinde olmak  bilgelikti”. Bilgeliğin bağlantılı olduğu  her şey değerlidir. “Değer”, çoğunlukla koşullarla ilgilidir.  Koşullar ise esastan  önce gelir. Onların   gelişi akışı, etkisi, süresi bilinmeden yapılacak işler amacına ulaşamaz. Koşullar aynı zamanda esasa yönelik işlerimizde zamanlamayı da içerir.

İşlerin zamanlaması her daim gözetilmelidir. Zamanında yapılmayan her iş ne kadar ustalıkla yapılırsa yapılsın istenen sonuç oluşmaz. Çünkü insanın yaşamı süreli ve  kişinin gençliği ,enerjisi, yetenek ve olanakları, yaşlılığına  göre her biri farklı   kıymetlendirilmiştir.

Gemi kaptanı,  gemisinin yüzerliği tehlikeye girdiğinde tüm yolcuları,hatta çalışanları kendinden önce gemiden filikalara çıkarır; tüm gemi boşaltıldıktan sonra kaptan gemiyi terk eder.  Çünkü geminin ve içindeki bütün insanların sorumluluğu kaptandadır.
Haydut, hastalık, işgalci; bunlar da amaçlarını gerçekleştirinceye kadar girdikleri “ev”de kalıp; kendilerinden olanların orayı  terk edene kadar evde kalır. Böylelikle hem  takipçilerinin hem de ev  sahibinin güvenliği sağlamış olur.

Bu tür zıtlıkların yer değiştirmesi; yani hastalığın sağlam bedene, haydutun kilitli eve, talancının zenginliğe sirayeti,  koşullarla bağlantılıdır. Hastalık, talancı ya da haydut; sirayetlerini sağlayan koşullar bittiğinden oradan çekilmelidir. Çünkü  amaç “değerli” olanın el değiştirmesidir.  

Aynı şekilde  zıtlıklar,  bir birine bağlı fakat bu bağımlılık koşullarla, her birinin etki miktarı ve süresi el verdiğince var olurlar. Bunun değişimi,  koşulların değişmeden devam etmesi halinde zamanla gerçekleşir. O zaman ev sahibi işgalci; işgalci , ev sahibi olur.   

Diğer bir anlatımla, Hastalık koşullara bağlı olarak varlığını sürdürür; koşullar devam ettiğinde hastalık koşullardan beslendiği için sağlığın yerine geçer. Böyle bir  kavrayışın özeti, doğru olan   girişte ilk, çıkışta son olmaktır.

 

4-  “Soygunun yapılabileceğini bilmek AKILLI olmaktır.”

Mümkün olan; akıl, deneyim, yetenek, zamanlama ve eylem ile gerçekleşir.   Mümkün olan iç ve dış “ev” leri tanımak,  izlemek, zamanlama için kollamak ile yol bulur. Akıl, olumlu ve olumsuzluğu aynı güçle işler. Aklın olumluda kalışı,  vicdan ile mümkündür. Vicdan ise  empati yeteneğinin merkezidir. Empati,  benliğin dışındaki varlığı anlama ve aynılaşma çabasıdır. Devamında,  dışımızdaki doğayı, yeryüzünü,  tüm varlığın,  insanlığın ortak evi olarak görmektir.  

Yüzey  dibini,   ışık, berraklık, derinlik ve  gözleyenin bunlarla  uyumu  kadar  gösterir.. Aynı zamanda her yüzey kapıdır; sertliği ise kilidi. İçerde biri varsa , çıkacaktır; içerisi varsa biri girecektir. Akıllı olmak,  olasılığın güçlenmesini izleyip,  zamanında ve uygun süre içinde işlemektir.


5- “ Ganimeti eşit paylaşmak İNSANCIL olmaktır.”

Beraber yaşamanın temeli paylaşmaktır. Acıyı, kederi, zorluğu, sıkıntıları; yanı sıra verimi, bereketi, keşifleri, sevinci, sağlığı.   Aynı şey olumsuz tarafta da geçerli olduğunda olumsuzluğun varlığı kendi kanalında ilerler.  

Daha iyi, daha verili, daha etkili yeni için “ilerler”. Bu hususu açıklayan en basit  örnek,  astrolojidedir:  Dünyamıza yazılım vibrasyonları gönderen gezegenlerin, dünyadan izlendiğinde  dönemsel olarak “geri gidiş” yapmalarına “Retro” deniyor. . Aslında geri gidiş yoktur; fakat onların ve dünyanın izlediği eliptik rota, belirli dönelerde dünya gezegen bakışımının arasını açılır; o bakışım süresi uzar. Bu sebeple dünyadan o gezegen,  geri gidiyormuş  gibi görülmektedir.  Astrologlar bazı gezegenlerin retrosunu,  yani  rotalarındaki  “sapma” larını dünya üzerindeki etkilerini  artırdığını (çift dikiş) söylerler.  Konumuz bağlamında günümüzde tüketim maddelerinin dünyanın varlığına katkı için geri dönüşümlü olarak üretilmesi aynı sebepledir. Hatta devletler arası ilişkide soğuk savaş,  önleyici savaş, eklenti ile savaş, yumuşak güç,…bu bakış açısının uzantılarıdır.

Bozulum ve yıkım,  eşitsizliğin koşullarıyla uyumsuzluğundan kaynaklanır. Eşitsizliğin olumlu ”kabul edilebilir” ölçüsü vardır.   Eşitsizliğin barışçıl ölçüsüne fark denir. Felsefe de  Leibniz’in ilkelerinde “farklılık olmadan özdeşliğin olduğu söylenemez” kaydı yapılmıştır. Yani fark nicelikseldir. Farkın artması niteliksel ayrılığa,  organizmanın bozulmasına sebep olur. Barışçı düzenlerde zenginler, yetenekli, güçlü olanlar;  aynı toplumda yaşayan fakirleri, az yeteneklileri, güçsüz olanları desteklemesi ortak tutumdur. Barışçıl toplumlarda fark gözetim iyileştirme organizasyonları devletin temelini oluşturur. Bu yüzden adalet, farkın gözetildiği gelişimi sürdüren denge sistemidir.  

Birikim ister ortak katkı ile isterse tekil yetenek veya “ataklık”  ile meydana gelsin; her iki durumda birikim paylaşıldığında bozum gerçekleşmez, tehir edilir;  olumsuzluk ve yıkım etkilerinin mevcut duruma hakim olması engellenir.

İnsan doğa karşısında yalnız olduğunda zayıflığını, yetersizliğini kalıcı olarak bilir. Bu yüzden insan sosyal yaşama ve sistemli işbirliğine ihtiyaç duyar.  Bu yapı eşitsiz koşullar, eşitsiz yetenekler bağlamında rekabeti beraberinde getirir.  Rekabet, sürekli ve kesiksiz olduğunda eşitsizlik artar;  kısa erimli, etaplar halinde olduğunda kazanım her kes içindir;   kazananlar, eşitler arası birinciler olur. Toplumlarda bu yaklaşım yine vicdani akıl yani gelişmiş empati ile gerçekleşecektir.

 

Sonuç olarak;

Yaşadıkça her işte, herkesin Tao ‘su olmalıdır;  bilge, cesur, doğru, akıllı, insancıl özellikler farklı olsa da bir arada iken doğa ve kendimiz ile barışık yaşayabiliriz.  


( * )  Kur’an’da bu ibareler versiyonları ile pek çoktur; ilgilenenler için  En’am suresi,6/1 ;  Hadid,57/ 9 ; Maide,5/ 6 ; Nazirat,79/ 29; … Tersi olarak entropi,  evrenimizin gelişimini  “şimdilik” pasif takip etmektedir.

(**) Lao Tzu’ dan alıntının devamını aktarmakta yarar var: : “Dünyada kötü insanlardan daha az iyi insan olduğundan, bilgeler dünyaya iyilikten çok kötülük yapıyor. Sebep sonuç ilişkisini gösteren şöyle sözler vardır: “Dudaklar olmasa dişler üşür.” Lu beyliğinden gelen şarap hafif olduğu için Handan şehri kuşatıldı.; bilgeler ortaya çıktığından beri haydutlar var.

Dünya, sadece bilgeler kınandığında ve haydutlar , hırsızlar serbest bırakıldığında  kontrol altında olacaktır; nehirler kuruyunca vadiler boşalır; “tepeler” düzleştirilince “uçurumlar” ortadan kalkar; bilgeler “öldüğünde” haydutlar görülmeyecek ve dünya düzene girecektir; bilgeler olduğu sürece haydutlar ortadan kalkmayacaktır.

 Bilgelere, ne kadar önemli mevkiler verilir ise verilsin, Haydut Zhi’nin elde edeceği kazanç ta o kadar fazla olacaktır:  Kile , yığın hacmi ölçmek için tasarlanmıştır; o onları da çalacaktır. Ağırlık ve tartılar ağırlığı ölçmek için tasarlanmıştır; ama o, onları da çalacaktır. Damgalar kimliği doğrulamak içindir; ama o  damgaları da çalacaktır. İnsancılık ve doğruluk dünyadaki yanlışları düzeltmek için teşvik edilmektedir; ama o, insancılığı ve doğruluğu da çalacaktır.

İşlerin böyle olduğunu nasıl bileceğiz?  Bıçak çalanlar idam edilirken, beylikleri gasp edenler hükümdar olur.  Hükümdarların evlerinde insanlık ve doğruluk gözlemlendiğine göre, bu insanlığın, doğruluğun ve bilgeliğin çalındığı anlamına gelmiyor mu?

Bu nedenlerle şöyle denir: ‘ Nasıl ki balıklar derin sulardan ayrılmamaktadır; devletin stratejik silahları da açığa çıkmamalıdır.’

Stratejik silah olan bilgeler, açığa çıkmamalıdır. Bu nedenle bilgelerden kurtulun;  böylece büyük haydutlar engellenmiş olacaktır; yeşim taşlarını ve incileri yok edin; böylece küçük haydutlar hiç ortaya çıkmayacaktır.”

 






Son Yorumlanan Makaleler
Özer Ataç
Hüseyin Kayahan
14.03.2023 649 Okunma
1 Yorum 22.03.2023 14:56
Özer Ataç
Hata Payı 3
26.03.2023 1624 Okunma
Özer Ataç
Hiç Güvenliği
9.04.2023 1326 Okunma
Özer Ataç
Evlada Düşkünlük
18.04.2023 1084 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 4
22.04.2023 949 Okunma
Özer Ataç
Antrakt
21.05.2023 1245 Okunma
Özer Ataç
YZ Çözümlemesi
22.05.2023 677 Okunma
Özer Ataç
Emanet/Geleceği Üretmek
25.09.2023 1562 Okunma
Özer Ataç
Ayna Yaşamlar
15.10.2023 1617 Okunma
Özer Ataç
‘Yolcunun’ Beka Tutkusu
30.10.2023 870 Okunma
Özer Ataç
En Uzak Batı
25.11.2023 882 Okunma
Özer Ataç
Setler
11.12.2023 192 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-1
7.01.2024 932 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-2
7.01.2024 847 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-3
21.01.2024 812 Okunma
Özer Ataç
Somut ve Niyet-4
5.02.2024 583 Okunma
Özer Ataç
Bereat
25.02.2024 863 Okunma
Özer Ataç
Seçim-1
16.03.2024 1540 Okunma
Özer Ataç
KYBALİON'DAN ESİNLEME; RUH, CAN, ÖZGÜR İRADE
6.09.2021 1789 Okunma
Özer Ataç
Harikalar Diyarı ya da Kozmik Kitabın Mürekkebi
28.10.2021 2302 Okunma
Özer Ataç
Taziye Diyaloğu
6.11.2021 2000 Okunma
Özer Ataç
Mevkilere Yemin Olsun!
27.12.2021 3466 Okunma
Özer Ataç
Mülksüzlüğe Soyunmak
16.01.2022 2553 Okunma
Özer Ataç
KENDİME SÖYLÜYORUM; KİMSE ALINMASIN!
25.01.2022 2675 Okunma
Özer Ataç
KARŞI ATEŞ
5.04.2022 2816 Okunma
Özer Ataç
Açılımlar
23.04.2022 2200 Okunma
Özer Ataç
Güven ve Güvenlik Sorunu
13.05.2022 2610 Okunma
Özer Ataç
Eylemeden Eylemek
24.05.2022 2906 Okunma
Özer Ataç
21 Küresel Efektif (*)
28.05.2022 2267 Okunma
Özer Ataç
Lotus
18.07.2022 2660 Okunma
Özer Ataç
Kaos Yürüyüşü
30.07.2022 1846 Okunma
Özer Ataç
Kuşak ve Sentez
29.08.2022 2594 Okunma
Özer Ataç
Türk Olmak
11.09.2022 2608 Okunma
Özer Ataç
Ters Manivela
26.09.2022 2013 Okunma
Özer Ataç
Mizansen
30.09.2022 3051 Okunma
Özer Ataç
Şirk
9.10.2022 3550 Okunma
Özer Ataç
Tedbir Felsefesi
23.10.2022 2223 Okunma
Özer Ataç
Vaat & Liyakat
6.11.2022 2274 Okunma
Özer Ataç
Köken
20.11.2022 2493 Okunma
Özer Ataç
Resen
5.12.2022 1077 Okunma
Özer Ataç
Sıla
18.12.2022 1082 Okunma
Özer Ataç
Yakınanlar
15.01.2023 1642 Okunma
Özer Ataç
Fark Perdeleri
31.01.2023 1882 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı
12.02.2023 1308 Okunma
Özer Ataç
Hata Payı 2
26.02.2023 1859 Okunma
Özer Ataç
Dünyanın Bütün Kadınları
11.03.2023 1655 Okunma