Kurban Bayramı, bayramlar ve hikmetleri… - 5
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
Bu yazılar bayram günlerinde bayramların hikmetlerini anlatmak amacıyla yazıldı…
Beş vakit namazın cemaatle kılınmasının bir hikmeti de budur, sadece hatim olarak da olsa Kur’an’ın bir arada zikredilmesinin bir yararı ve hikmeti de budur.
Bayramlarda insanlar bir araya gelirler. Bu şekilde aynı şeyleri düşünmeye başlarlar. Beyinler ortak elektromanyetik dalgalar yayar, belki ışık üstü dalgalar da yayar. Birbirleri ile tanışır ve anlaşırlar. Bugün ışık üstü dalgaları ölçemediğimiz için bu hususta bilgimiz yoktur.
İnsan kalabalık içine girince o kalabalığın yayınları nedeniyle kişiliğini yitirir ve o topluluğun bir ferdi hâline gelir. Hatta bu husus toplantılarda da böyledir.
Bunun başka denemesi başkanlarda görülür, göreve gelenlerde görülür. Göreve gelmeden önce normal senli-benli kişi iken, kararlarında ve düşüncelerinde basit bir insan iken; şeyh olunca, başkan olunca onda bir güç ortaya çıkar. O artık tarafımızdan tanınan biri değildir, değişmiştir, büyümüştür. O artık farklı düşünmekte, doğru düşünmektedir. Hatta halk zanneder ki o değişik insandır, insanüstüdür. Taç giymek, postnişin olmak, mihraba geçmek buna benzer bir özellik taşır. Bir görev aldığınızda siz kendinizde bunu hissedersiniz. İmam olursanız, başkan olursanız, arabayı süren şoför gibi artık ortak hareket etme özelliğini kaybeder, sadece o işle meşgul olur, çevrenizle ilgilenemezsiniz.
Bayramların sağladığı bir özellik de budur. Bayramlar yılda iki defa bir araya gelerek ortak şuurun oluşmasını sağlamaktadır. Askerlikte de böyle ortak savaş şuuru oluşur ve kişiler birbirlerine kenetlenerek ölümüne savaşırlar.
Fizikte de benzer kuvvetler vardır. Ölçemezsiniz ama enerji tablosunda fazla veya eksik enerji açığa çıkar. Siz onu yakalayamazsınız ama sonra bir yerde kendisini gösterir. Yani onlar elektromanyetik dalga olarak gözükmez, parçacık olarak gözükmez ama vardır. Demek ki onlar ışık üstü dalgalardır. İnsan beyninde bizim duyu organlarımızla algılayamadığımız bir iletişim vardır. O iletişimle biz isteklerimizi aktarırız. Böylece hesaplara uymayan olaylara kalkışırız.
İki görüş vardır. Sosyal olaylar kanunlara tâbi değildir, kurallar konup düzenlenemez.
İkinci görüş ise Marksistlerin görüşüdür. Onlara göre sosyal olayların da kanunları vardır. Cansız âlem gibi veya canlılar gibi kuralları vardır.
Bize göre gerçek olan şudur. Sosyal olayların bir kısmı zahirîdir. Fizik ve kimya gibidir. Kanunları vardır. Onlar hesaplanarak bilinir. Ama sosyal olayların bir kısmı ise zahir ölçü âletleri ile ölçülmezler. Henüz onları ölçen termometreler icat edilmemiştir. Kurallara ve kanunlara tâbi değildir veya biz bilmiyoruz. Rüya da bunlardan biridir. Nasıl bir rüya göreceğini kimse hesaplayıp bilemez.
Bayramlar sadece bir araya gelme şeklinde değildir. O gün herkes aynı şeyleri düşünmeye başlayınca siz de etkilenirsiniz ve aynı şeyleri düşünmeye başlarsınız. Düğünlerde ve cenazelerde insanlar bunun için bir araya gelme arzusunu duyarlar. Sevinçlerini ve üzüntülerini birlikte yaşarlar. Hasta ziyareti hastayı iyileştiriverir.
Kur’an bize böyle yapın diyorsa onda bizim bilmediğimiz birçok hikmetler olabilir. Biz onu yapmalıyız. Allah bize namaz kılın diyorsa kılacağız, oruç tutun diyorsa tutacağız, zekât verin diyorsa vereceğiz. Onların hikmetlerini bilmeye çalışmak işi ayrı bir şeydir. Hikmetini bilemiyoruz diye emirlerini terk etmek, nehiylerini yapmak onun için kötüdür. Allah başınızı örtün diyorsa; örtersek bizim için iyi olur, insanlık için iyi olur. Biz hikmetlerini bilemiyoruz diye hikmetleri yoktur anlamına gelmez. Bugün sosyal psikoloji diye bir ilim gelişmiştir. Nedir bu ilim? İşte bu ışık üstü dalgaların oluşturduğu ruhlar arası birliktir, dayanışmadır. İnsanlar şuurlu varlıklardır. İnsan geçmişi hatırladığı için geleceğini düşünür. Bilinçte birlik böyle sağlanır. Geçmişi ve geleceği birlikte düşünmek. Yalnız kendi geçmişimi değil; soyumu ve ailemi düşünürüm, ulusumu düşünürüm, böylece soyumu devam ettirme görevimin olduğunu bilir, çocuklarımı da düşünürüm. Ulusumu düşünürüm ve ulusumu yaşatma görevimin olduğunu bilirim. (Devamı var)