‘Çöken dünya düzeni’ ve ‘Adil Dünya Düzeni’-15
Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…
-Bu yazı aynı zamanda 24.5.2021’de vefat eden Süleyman Karagülle’yi anma yazısıdır-
‘Çöken dünya düzeni’ varlığını sürdürmek için dünyanın her tarafında çırpınıyor ama nafile; çünkü ‘zulüm’ üzerine inşa edilen bir düzenin sonunun berbat olması mukadderdir…
İnsanlık tarihi başlangıcından itibaren de bunun en önemli şahidi ve delilidir…
‘Hakka ve adalete’ istinat ederek Mezopotamya’da kurulan ilk insanlık medeniyetinin bu temel kriterlerden birkaç asır sonra uzaklaşmasından sonra kadim Mısır’da kuvvet ve zulme istinat eden Firavunlar sistemi kuruldu ama Hz. Musa ile başlayan süreçle ömrünü tamamladı…
İnsanlık tarihi açısından bakıldığında bu süreç çağımızda da devam etmektedir…
‘İslam Medeniyeti’ Hz. Peygamber aleyhisselam döneminden sonra dört halife, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar dönemlerini yaşadı ve ömrünü tamamladı…
Bundan önceki yazımızın en başında yazdığımız üzere; ‘adalet ile hükmeden Osmanlı Cihan Devleti’ yüz yıl önce sona erdikten sonra ‘sömürgecilik dönemi’ başladı…
Sömürgecilik ‘zulüm’ yapmayı gerektirir ama insanlığın zulme sabrının da bir sınırı vardır ve bu sınır aşıldığında ‘denge’ darmadağın olur, sonunda geçen yüzyılda olduğu gibi ‘iki dünya savaşı’ gerçekleşir, devamında da zulüm ve katliam ‘soykırım’ seviyesine ulaşır…
Avrupa’nın merkezindeki Bosna ve Kosova’da -özellikle sözde soykırımı önlemekle görevli NATO’nun himayesinde- gerçekleşen ‘Srebrenitsa soykırımı’ ve benzerleri…
‘Gazze soykırımı’ da sekiz aydan beri, İslam ülkelerinin orta yerine bir hançer gibi ‘zalim dünya düzeni’ kurucuları tarafından yerleştirilen ‘Siyonist İsrail’ tarafından vahşice her gün artarak sürdürülüyor ama sözde insani kurum ve kuruluşlar Kur’an’ın veciz ifadesiyle ‘summun-bukmun-umyun’ (sağır-dilsiz-kör) davranışlarını devam ettiriyorlar…
- ‘Çöken dünya düzeni’ dememizin en önemli sebeplerinden biri de budur…
- ‘Adil Dünya Düzeni’ çare ve çözümünü önermemizin ana sebebi de işte budur…
‘Soykırım’ yapmak ve sömürmek sadece Siyonist İsrail’de değil ‘Batı Batış Uygarlığı’ veya bu uygarlığın son ve sonuç olarak ulaştığı ‘çöken dünya düzeni’ sisteminin ana yapısında ve genlerinde var; Batı dünyasının ve o yapının hükümranlığı altında olan ülkelerin ‘Gazze soykırımı’ karşısındaki davranışlarının ana sebebi işte budur…
‘Bosna ve Kosova Savaşları’ yıllarında -Kosovalı ve Bosnalı biri olarak- yazılar yazar, fırsat buldukça Anadolu’yu dolaşır, konferanslarda ve özel sohbetlerde “Anadolu’nun savunmasının Bosna ve Kosova’da yani Balkan ülkelerinde başladığını” anlatırdım; hala aynı görüşteyim ve 7 Ekim’den beri aynı şeyleri hem anlatıyor hem de yazı-yorum…
Önceki yazımın en sonunda iktidar partisinin Kızılcahamam’daki 31. istişare toplantısından söz etmiş, devamında bu ülkede ‘Yeni Anayasa’ başta olmak üzere ana konularda asıl yapılması gerekenleri yazacaktım ama bunu yapmaktan şimdilik vazgeçtim; bunun iki sebebi var, her ikisinden de kısaca söz edecek ve sadede geleceğim…
Birinci sebep şudur: Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kızılcahamam’daki kapanış konuşmasında Gazze’de yaşananlara yönelik Türkiye’nin hassasiyetini vurgularken “Hamas aynı zamanda Anadolu’yu savunuyor” cümlesini bir kere daha seslendirdi...
İkinci sebep de şudur: Aynı şekilde Sayın Devlet Bahçeli de değişik vesilelerle “Türkiye’nin savunması Gazze’den başlar” diyerek Cumhur İttifakı bünyesinde iki partinin aynı bakışta olduğunu daha önceki söylemlerinde ortaya koymuştu...
Evet…
Türkiye’nin savunması Gazze’den başlar ama bir kere daha soru-yorum:
- ‘Millî Görüş’ gömleğinin irade ve şuuru olmadan bu savunma nasıl olacak…
- ‘Adil Düzen’ ve ‘Adil Ekonomik Düzen’ olmadan nasıl başarılabilecek…
- ‘Adil Dünya Düzeni’ felsefesi dünyaya anlatılmadan nasıl olacak…
- ‘İslam İşbirliği Teşkilatı’ ile değil de NATO ile nasıl olacak…
- ‘D-8’ ile değil de bu G-7 ve bu BM ile nasıl başarılacak…