Diyanet’in gerçekleştirdiği zirveler ve son zirve-2
İlk yazıyı, ‘bu yazının devamı olabilir’ diyerek bitirmiştim. Dört gün boyunca yapılan konuşma ve değerlendirmeler öylesine önemli ki; nerden başlasam, hangilerini sizlere ulaştırsam diye düşündüm durdum. Şimdilik, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in konuşmasından -bence çok önemli olan bölümleri, yorumsuz- aktarmış olayım.
‘Allah’a şükürler olsun ki, Avrasya İslâm Şurası; Avrupa Müslümanları Buluşması; İslâm Âlimleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi Buluşması; Latin Amerika ve Afrikalı Müslüman kardeşlerimizden sonra; Hint Alt Kıtası, Malay ve Pasifik Dünyası’ndan (…) kardeşlerimizle burada toplanmış olmaktan dolayı çok mutluyuz...
‘Asya-Pasifik ülkelerinin dini liderleriyle ilişkiler kurmak, ayrıca bu coğrafyanın temsilcilerinin de toplantımız vesilesiyle birbirleriyle ilişkiler tesis etmesine zemin hazırlamak niyetiyle sizlere bir çağrıda bulunduk... / Bu toplantımızın en önemli gayesi, aramızdaki tearufu, muarefeyi temin etmektir. Buradaki tearüf, sadece tanışmak ve bilişmek değil, marifet alış verişinde bulunmaktır. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle: “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât, 13) ayet-i kerimesinin sırrına ermektir...
‘Sadece sahabenin de dâhil olduğu ilk üç nesil döneminde ve Abbasiler devrinde değil, yakın zamanlara, geçen yüzyıla kadar ilişkilerimiz devam etmiştir. İslam hilafetinin temsilcisi Osmanlı Devleti, Asya-Pasifik ilişkilerine ait dikkat çekici örnekler vermiştir. Osmanlılar o devirde yakın ve sıcak ilişkiler tesis edebilmişken, bu iletişim çağında bölgelerimiz arasında görülen bu kopukluk ve iletişimsizlik hali anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir... / Bugün Tayland’da halen ortak tarih adına hutbeler okunuyorsa, Hindistan’da Türk kurtuluş savaşını desteklemek üzere Muhammed Ali konferans düzenlemişse, Deoband uleması da aynı gaye ile aynı dönemde Cemiyet-i Ulema’yı kurmuşsa, Devlet-i Âliye 16. Yüzyılda Portekizli, 19. Yüzyılda Hollandalı işgalci korsanlara karşı Açe’ye lojistik ve askeri destek sağladıysa, “biz, iletişim ve ulaşım imkânlarının fevkalade geliştiği şu dönemde niçin birbirimizden yeterince haberdar değiliz?” sualini sormak durumundayız… / Ortadoğu ve Kuzey Afrika Müslüman halklarıyla Asya-Pasifik bölgesi Müslümanları bu ortak sorunlar üzerine birlikte eğilmeli ve bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunmalıdır... / Tüm İslam Âlemi ümmet nüfusunun üçte ikisinin bu bölgede yaşadığının farkına varmalı…
‘Değerli Misafirlerimiz… İşte bu toplantıyı bu gayelerle gerçekleştiriyoruz... / Bu toplantı uzunca bir fetret devrinden sonra yeniden işbirliği imkânlarını konuşma; dini, tarihi ve kültürel ilişkilerimizi yeniden kurma ve geliştirme toplantısıdır. Bu toplantı Asya-Pasifik ülkelerinin kendi aralarında ve Türkiye ile bu ülkeler arasında sahih dini bilgi ve söylem üretimi, din hizmetlerini asrın idrak ve ihtiyaçlarına uygun bir standartta yürütülmesi için tecrübe paylaşımı toplantısıdır. Bu toplantı din eğitimi, din hizmetleri, dini yayınlar alanındaki ihtiyaçlarımızı tespit toplantısıdır... / Bu toplantı iyilik ve hayırda yarışma toplantısıdır. Bu toplantı tecrübelerimizi, birikimlerimizi paylaşma toplantısıdır. Bu toplantı kardeşlik ahlakının, kardeşlik hukukunun icaplarını yerine getirme toplantısıdır...
‘Toplantımızın ana konusu “Kesret İçinde Vahdet: Hikmet ve Barışı Yeniden Düşünmek” başlığını taşıyor. Bir medeniyet insanlığa takdim ettiği hikmeti kaybettiği zaman barışı da kaybediyor. Barış olmadığı zaman hikmet de yok oluyor. / İslâm dini ve İslâm dünyası bugün tarihin en zor süreçlerinden birini geçiriyor. İslâm’ın büyük medeniyet havzalarından bazılarını tarihte kaybettik...’ (Devamı var)