“ADİL DÜZEN”den başka çözümü olan var mı?
Dünya karışık, bölgemiz karışık, ülkemiz karışık... Her yerde çatışmalar devam ediyor... Devletler ile sermaye çarpışıyor... PKK ve Suriye de bu savaşın bir parçası...
Çatışmaların iyice arttığı içinde bulunduğumuz bu dönemde sermayeye karşı devletler ittifakı oluştu gibi görünüyor. AB, sermayeye en çok hasmın olduğu bir birliktir. Büyük savaşlar zaten Haçlı Seferleri ile yüzyıllar öncesinde buradan başlamıştı. Daha sonra Protestanlığı icat eden sermaye, 500 sene Müslümanlarla savaştırdıktan sonra Avrupalıları 500 sene de bire bir savaştırdı. Necmettin Erbakan’ın uyarıları ile suni savaş cepheleri çöktü. Bu çöküş CHP-MSP KOALİSYONU sayesinde gerçekleşti, Humeyni inkılâbı ile çöktü, Gorbaçov ile daha da çöktü; çöküş Obama, Putin ve Erdoğan ile devam ediyor...
AK Parti daha yolun başında -yani yola çıkarken- yaptığı üzere “Millî Görüş ile Adil Düzen”den uzak durarak ve bu alanlarda yarım yüzyıldan beri çalışanları yok sayarak intihara gidebilir ama artık Türkiye anahtar güç olarak var olmaya devam edecektir...
Türkiye devletlerin yanında iken sömürü sermayesi mağlup olma durumdadır; çünkü Türkiye Müslümandır ve İslâm sömürü ile teröre imkân vermez. Dolayısıyla bugün sömürü sermayesinin tek silahı kalmıştır; karşılıksız faizli dolar ve bu dolarlarla finanse ettiği terörizm sayesinde dünyayı savaş alanına çevirmek... Türkiye buna engel olan bir devlettir.
Türkiye’nin sayı bakımından büyük ordusu yoktur ama Türkiye’de paralı asker/ordu da yoktur. Türk Ordusu’nu zafere ulaştıran son yıllardaki saldırılara karşı gösterdiği inanılmaz direnç ve sabırdır. Bu zafer de Türk Ordusu’nun tarihindeki en büyük zaferden bir zaferdir. Ortaya bir soru: Sen sıradan bir sivil savcıya Genelkurmay Başkanı’nı tutuklatacaksın ve aylarca/yıllarca hapishanelerde tutacaksın; o ordu, o devlet yaşayabilir mi?!. Ama Türk Ordusu bu vartayı da serinkanlılıkla ve sabırla zafere dönüştürdü...
Bu olaydan beklenen ordu içinde korkan subayların savaşma kabiliyetlerini kaybetmeleri ve ordunun görev yapamaz hale gelmesidir. Böylece bir orduyu PKK bile yenerdi. Ordu öyle yapmadı. Belli bir sınır çizdi ve her türlü Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarına izin verdi. İlker Başbuğ komutanlara hapishanede nöbet tutun dedi; aynı nöbete kendisi de girdi. Türk Ordusu gücünü koruyordu. Başka bir örnek vermek gerekirse; Ordu Kenan Evren’i de mahkûm ettirmedi ve teslim de etmedi. Gününü bekledi ve Ergenekon ve Balyoz davalarını yine Anayasa içinde çözdü. Şimdi de PKK’nın işini bitiriyor. Böylece siyasi savaşı büyük maharetlerle sona erdirdi. Hüseyin Kıvrıkoğlu zamanında alınan bir karar ile Türk Ordusu demokrasinin emrine girdi; halk kime oy verirse onun emrinde olacaktı. Ordu milletin istediği siyasilerle ipin ucunu kaçırmadan çalışacaktı.
Bu sayede şimdi Türkiye’de sadece iki güç vardır: HALK ve halkın kullandığı oylar ile oyların bekçiliğini yapan yine halkın oluşturduğu ORDU.
İşte, savaş silah gücünü elinde bulunduran DEVLETLER ile karşılıksız faizli dolar gücünü elinde bulunduran SÖMÜRÜ SERMAYESİ arasında sürmektedir.
Soru/sorun şudur: Siyasetin emrinde sermaye mi, sermayenin emrinde siyaset mi?
DEVLET demek para demek değildir, devlet demek silah demektir. Para ile temin edilen silah mağlup olur. Çünkü paranın gerçek varlığı yoktur. Paranın gücü, arkasında devlet gücünün olmasından ileri gelir. ABD yeni ve kendi millî Merkez Bankasını kurup altın karşılığı olan doları çıkarsa, sömürü sermayesi ertesi gün yok olur.
İNANCA/İMANA dayanan silahı yenecek güç yoktur. İnanç da dinden gelir. Dolayısıyla sermayenin galip gelmesi diye bir olay yoktur. Taraflar arasındaki durum devir eder, dolayısıyla sermaye galip gelecekmiş gibi görünür ama sonunda mağlup olacaktır. İnsanlığı barış uygarlığına “ADİL DÜZEN” ulaştıracaktır. Necmettin ERBAKAN’ın dünyaya anlattığı “ADİL DÜZEN”den başka çözümü veya herhangi bir çözüm projesi olan var mı?!.