İstanbul Kanalı ve yapılması gerekenler
Mısır’daki çok olumsuz ve son derece müessif olaylara ve gelişmelere yani katliamlara rağmen, “İkinci Süveyş Kanalı” da inşa edilip açıldı ve hizmet vermeye başladı…
Bu vesileyle -daha önce de yazıp hatırlattığımız üzere- bir kere daha “İkinci İstanbul Kanalı” da çok yararlıdır diyelim... Ama bu yararlı olmanın bize göre bazı şartları vardır. Şu şartla ki; orada yani kanal inşaatında -ve ülkemizdeki diğer büyük inşaat projelerinde- çalışacakların dışarıdan gelen işçiler olması şarttır. Yoksa halkımız tarlasını bırakır yani köyleri boşaltır, kasaba ve şehirlerdeki imalathanesini ve işyerlerini kapatır ve kanal inşaatında -ve diğer inşaatlarda- da bol dolar karşılığı çalışır... Ama bu arada köylerimiz boşalır, fabrikalarımız işsizlik ve işçisizlik sebebiyle iflas eder... Bu arada kanal -ve benzeri büyük inşaat projeleri- bittiği zaman Türkiye de biter… Ondan sonra halkımız dışarıda iş edinmeye yollanır... Yani; bu ihale sistemi ve bu ülke emeğinin istihdamı şekliyle “İstanbul Kanalı Projesi” ülke için zararlı olmanın ötesinde ülkeyi helâke götürür...
AK Parti yap-işlet modeli ile ülkeyi imar etmektedir. İstanbul gibi dünyanın başkenti mesabesinde bir şehirde ve Türkiye gibi üç kıtayı birleştiren merkezi bir ülkede yaşıyorsanız, bu yapılanlar aynı zamanda insanlığın hakkıdır. Sen köprü, yol, kanal vs yapamıyorsan, bırak başkaları yapsın; sen de yararlan onlar da yararlansın. Bir yeri boş veya imarsız tutmak İslâmî ve insanî değildir. Ne var ki bu yatırımlar ülkeye zararlı olmayacak şekilde yapılmalıdır.
Bu yatırımların zararlı değil de yararlı olması için neler yapılmalıdır?
a) Önce yabancı işçiler Türkiye’ye gelmeli ve hiç bir engele takılmadan serbestçe çalışmalıdır. Bunlar için Kooperatif kurulmalı, o kooperatifin üyesi olarak çalışmalıdırlar. Onlara vize verilmeli, onlar sigortalanmalı ve onlara çalışma izni verilmelidir. Bu kooperatiflerin yöneticileri Türk olabilirler. İhtilaflarda tarafların hakemlere gitme hakkı olmalıdır. Böylece Türkiye’ye emek ithal edilmiş ve ülkemiz imar edilmiş olur. Aksi halde Türk emeğini kanal inşaatına ve benzeri inşaatlara yöneltip ülkenin tarım ve sanayi sektörlerini çökertmek çok tehlikelidir. Bir örnek verelim. Artvin’de yatırım yapıldı ama nüfus 220 binden 180 bine düştü! Ekonomi ilminin çok açık belirlediği bir husustur, işi olmayan ama zengin olan halk o şehri ve ülkeyi terk eder. Ülkemizi terk eden 2 milyon Türk işçisi Alman devletine vergi ödüyor, bunun miktarı en az 30 ile 40 milyar dolardır.
b) “İstanbul Kanalı Kooperatifi” kurulmalı, bu kooperatif “Kanal Anonim Şirketi”ni kurmalı, yerli yabancı herkes buradan “Kanal Senedi” alıp yatırım yapmalıdır. ABD’de tüm sanayi böyle oluşmuştur. Bu senetlerin satışı bir yılda biter, parayı harcayacak yer bulamazsınız. Senet TL ile satılacak ve kârsız alınıp satılacaktır. Kanaldan pay sahibi olarak “İstanbul Kanalı Kooperatifi” yaşayacaktır. Bu kooperatif tüm insanlığın olacaktır. Kanal’ın yararlanma mülkiyeti insanlığa ait olacak, işletme mülkiyeti Türkiye’nin olacaktır.
c) Kanal’ın yapılmasındaki bütün ödemeler “Kanal Senedi” ile olacaktır. Kanal arazileri istimlâk edilecek, bedel olarak kanal senetleri ödenecektir. Kanal Kooperatifi yalnız kanalı yapmayacak, onun çevresini de yüz lojmanlı apartmanlarla planlayıp imar edecektir. Buradan pay almak ve gelirlerinden yararlanmak için Kanal Senetleri kullanılacaktır.
d) Kanal ve havzanın işletilmesi kooperatifin kuracağı “Kanal İşletmesi Anonim Şirketi” tarafından deruhte edilecektir. Kanalı inşa eden anonim şirket kanalı yaptıktan sonra işletmeyi bu şirkete devredecektir. Her yüz lojmanlı işyeri apartmanları mensupları, apartmanda gösterilen işleri yapacaklardır.
Akevler, Vakıflar Bankası’nın yönetimini istemişti... Önerimiz uygun görülseydi, yap-işlet ihalesine biz girecek, tüm dünyaya aynı zamanda İstanbul Kanalı’na katkıda bulunma imkânını sağlayacaktık. Belki de dilekçemiz Sayın Erdoğan’a varmadı bile! Siz bilirsiniz! Biz sizi kurtuluşa çağırıyoruz ama siz uçuruma doğru koşuyorsunuz; gittiğiniz yere kadar gidin!..