http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Kuran_Ayi_Ramazan_bizi_nereye_gotursun/25241#.VYizbvntmko
KUR’AN AYI RAMAZAN bizi nereye götürsün?
KUR’AN AYI RAMAZAN’da, hele “7 Haziran Seçimi” ardından, “Günübirlik siyasetten sıkıldıysanız oruç ayı imdadınıza yetişmiş demektir...” cümlesiyle başlayan bir yazı elbette dikkatinizi çeker. Oysa yazıyı sadece milletvekili arkadaşım Mehmet Tekelioğlu bugün ne yazmış diye okumaya başlamıştım. Ama yazı beni alıp önce tam kırk yıl önceki birlikte yaşadığımız yıllara götürdü, sonra “siyaset” de dâhil olmak üzere günümüzde yaşananlara…
Yazının başlığı bile dikkat çekici: “Oruç bizi nereye götürsün?” Orucun bizi nereye götüreceği belli de, bu başlıkla yazılan bir bizi nereye götürür, birlikte bakalım. “Siyasetten sıkıldıysanız…” kelimeleriyle başlayan bir yazı, siyasilerin son aylardaki “sorunlara çare ve çözüm üretmeyen atışmaları” akla geldiğinde, gerçekten dikkat çekici. Yazar da benim/bizim gibi bir şeylerden sıkılmış olacak ki; daha baştan sıkıldığımız siyaset anlayışına alternatif nasihat olabilecek uyarıyı da yapmış: “Siyasi mücadeleyi belli bir ahlak çerçevesi içinde yapabilmek için bir prensipler manzumesine ihtiyaç var. Bu manzumeyi kimi ilahi referanslarla oluşturur, kimi başka tür referanslarla… / İlahi referanslara itibar edenler için oruç ve orucun oluşturduğu iklim bu referansları tazeleme fırsatı veriyor...”
Evet, tazeleme fırsatı, hem de “pek çok şeyi tazeleme ve yeniden yapılanma” fırsatı…
Yazının sonrasındaki uzun giriş bir yana, -sizi bilmem ama- beni en çok şu cümlelerden oluşan paragraf etkiledi: “İbadetleri sosyal hayattan kopuk düşünmek mümkün değil. İslam’ın beş şartının sosyal muhtevasını daha çok çalışmak ve belki biraz günümüz terminolojisi ile açıklamak gerekiyor.” Evet, İslâm’ın beş şartı olup “İSLÂM DÜZENİ”nin de ana mihveri olan ibadetler; NAMAZ, ORUÇ, HAC, ZEKÂT, ŞEHADET ve diğerleri… İzmir yıllarımdaki bir dönemde, Akevler’de aynı ilmî ve sosyal ortamı paylaştığımız arkadaşımın bundan sonra yazacaklarını tahmin edebiliyordum ama okurken hem istifade ettim hem de ulaşabildiği okuyucu kitlesi açısında sevindim. Bereketi Allah’tan… İlgili bölümler şöyle:
“NAMAZ, kişinin Allah’la akdettiği, kendini her gün beş kere yenileme ve tazeleme sözleşmesi gibidir... Tefsir hocalarının anlattığına göre Kur’an’daki ‘namaz kılın’ emri fertlerden çok topluluklar muhatap alınarak dile getirilirmiş... Bu da açıkça gösteriyor ki topluluk olmak ve birlikte hareket etmek, birlikte karar vermek gerekiyor... Örgütlü toplum olmanın ilk adımıdır topluluk halinde icra edilen NAMAZ... İslam’ı bir “SİSTEM” olarak ele alanlar için temel direktir NAMAZ…
“ORUÇ AYI aynı zamanda ZEKÂT AYI sayılsa yeridir. Bir mecburiyet olmamakla birlikte zekât da bu ay içinde verilir. İslamiyet’in zekâttan beklediği fonksiyon günümüzde ne kadar yerini buluyor sizce? Bunun da bir organizasyon dâhilinde ve denetim mekanizması içinde yapılması gerekirken o noktadan ve o şuurdan çok uzaktayız. Zekâtın gelir dağılımındaki adaleti sağlamaya yönelik tarafı üzerinde de çok kafa yormak gerekiyor...
“HAC ibadeti, dünya Müslümanlarının sorunlarını ve gelecek tasavvurlarını konuştukları uluslararası bir kongre mahiyetini kazansa iyi olmaz mı? Bu haliyle düşünülünce hac organizasyonunun Suudilere bırakılamayacak kadar önemli olduğunu da görmüş oluruz. Filistin meselesi de, Afganistan meselesi de, Irak ve Suriye meselesi de bu şuura ermeden hallolacak gibi durmuyor. Kaldı ki meseleler sadece yukarda saydığımız ya da saymadığımız bölgesel çatışmalardan ibaret değil. Eğitim ve refahın yaygınlaştırılmasından tutun da demokrasi ve hürriyetler babına kadar pek çok konu var...
“Aslında ORUÇ için açtık bu kadar bahsi...
“ORUÇ VE ZEKÂTIN dayanışmayı hatırlatıcı ve yükseltici tarafını da not edelim...
“Oruç, hadiselerin sırrını kavrayan bir anlayışa götürsün bizi diye dua ediyorum…”
Yazının tamamı için; http://haber.star.com.tr/yazar/oruc-bizi-nereye-gotursun/yazi-1038147