‘Balkanlar Hâlâ Osmanlı’.. ‘Bizi unutmayın!’ - 3
Bu başlık altında yazdığım bu yazılar önceki yazıda bitebilirdi ama bitmedi!
Neden bitmedi?
Bunun iki ana sebebi var.
Birinci yazımda iki sebep yazmıştım, bugün de iki sebep yazacağım.
Birinci sebep neydi; kısaca hatırlayalım:
“Balkanlıyım; Kosova’da doğdum ve Annem Bosnalı/Sancaklı… / Balkanlarla ilgili her bir yazı tabiî ilgi alanıma girmekte… / “Balkanlar Hâlâ Osmanlı” başlıklı bir yazı söz konusu… / Balkanlarla ilgili 12 Temmuz 2022 tarihli bir yazı…”
Sonra bu vesileyle “‘Balkanlar Hâlâ Osmanlı’.. ‘Bizi unutmayın!’” başlığı altında söz konusu iki yazı yazıldı…
Bugün (yani dün, 21.07.2022 tarihinde) bir yazının en başında okuduklarım ikinci ana sebebi oluşturdu; Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’in “Karmaşadan dine ulaşma güçlüğü” başlıklı yazısı. Yazının en başında yazılanları okuyarak başlayalım…
“"Cuma namazında hem Arnavutça hem de Türkçe hutbe okundu. Caminin imamı sonrasında kahvede bize eşlik etti. Kendisine “farklı dinlerden insanlarla ilişkilerin nasıl” diye sordum, “onlarla sıkıntı yok, anlaşıyoruz bir şekilde, derdimiz hep Müslümanlarla oluyor” dedi, epey gülümsedik. Sahiden de dünyanın birçok yerinde, kâh selefi ekoller, kâh özgün takılmak isteyen gruplar uhuvvet konusunda eksik bir algıya, tutuma sahip. Ohri’deki (Makedonya) imamın sözü aslında ağlanacak söz lakin güldük ister istemez.”
Bu ifadeleri, Hüdayi Vakfı’nın kurban faaliyetlerini izlemek için Balkanlar’a giden Genç Dergisi Yayın Yönetmeni Süleyman Ragıp Yazıcılar’ın paylaştığı whatsapp mesajından aldım. Geçmişte farklı Balkan ülkelerini gezdiğimde bana da Vahhabilik, Selefilik’le ilgili benzeri yakınmalar yapılmıştı. Osmanlı bakiyesi Balkan Müslümanlığına, gençler, Mısır’dan ya da Suud’dan farklı dini yaklaşımlar getiriyorlar, bu da halkı tedirgin ediyor, gençlerin din konusunda kafaları karışıyordu.”
***
Bir Balkanlı olarak bizzat kendimin -artık yarım yüzyılı da şana zamandan beri- buna benzer olumlu ve olumsuz nice yaşanmış hatıralarım var…
Bunları süreç içinde değişik Balkan ülkelerinde yaşadım ama özellikle olumsuzlukları söylememeye ve yazmamaya özen gösterdim; hâlen de öyle yapmaya devam ediyorum…
Ama hem anavatanımızda hem de Balkanlar’da benzer sorunlar var olmaya devam ediyor!
Meselenin bir de bu boyutu var ve çözümlerinin düşünülmesi açısından bilinmesi gerekiyor.
Evet…
Balkanlar’daki din kardeşlerimizi unutmayacağız...
Ama bizde var olan sorunların oralarda da var olduğunu bileceğiz ve bilmenin de ötesinde bu sorunların çare ve çözümlerini de hep birlikte üreteceğiz…
***
Ahmet Taşgetiren söz konusu yazısının devamında özellikle son günlerde ve öncesinde yaşanan olumsuzlukları, ayrıca bundan sonra yaşanabilecekleri yazmış…
En sonunda da yazıyı şu alıntıyla sona erdirmiş…
“Şu ifadeleri bir din âliminin whatsapp mesajından aldım:
“Daha açık söylemek gerekirse din adına konuşan hiç kimsenin, politik trollük yoluyla dine zarar vermeye hakkı olmamalıdır. Mutlaka yapacaksa din adına konuşmayı bırakıp dürüstçe ve din kılıfına büründürmeden politika yapmalıdır. Zira bütün handikaplarına rağmen politikacı bir kimse dindar, dindar da politikacı olabilir. Ancak politika tezgâhında din pazarcılığı yapmaya hakkı olamaz.””
Ve yazısını benim de katıldığım şu iki temenni cümlesiyle noktalamış:
“Keşke diyorum, bu uyarılar daha çok ilim adamınca, daha etkili zeminlerde dile getirilse. Dinin izzeti üzerinde çok çok daha fazla hassasiyet sergilense…”