ANAYASA GENEL KURALLARI
Kural 1
- İnsan, kendi cüz-i iradesiyle Allah’ın halifesi olarak hareket eden bir varlıktır. Bundan dolayı sorumludur.(6-165 Ayetinde Allah’ın insanları yerin halifesi kıldığı söylenmektedir.)
- Sor kuralı
Dolayısıyla bütün hareketlerini kendi içtihatlarıyla yapması gerekir.(2-286’da kişinin kendi kazandığının lehine, kazandırıldığının aleyhinde olduğu söylenmektedir. Bu nedenle kişi kendi içtihadıyla hareket etmek zorunda ve yetkisindedir. 52-21, 74-38 Ayetlerinde ise her kişinin ve nefsin kazandığına rehin olduğu söylenmektedir. Bu da sorumluluğu ifade eder.) Kendisi içtihat yapamıyorsa müçtehidini seçerek içtihat yapar.(İçtihat Kuralı 38) (21-7 Ayetinde “Bilmiyorsan ehli zikre sor” denerek müçtehidini seçerek içtihat edileceği söylenmektedir.) Bu nedenle insanın hareketleri ancak zaruretle sınırlandırılır.(Kuran’da emir ve nehiyler insan hareketlerindeki kısıtlamaları belirler.) Genel hizmet verenler kendilerine sorulan sorulara cevap vermekle mükelleftirler.(18-27 Ayetinde “Sana Rabbinin kitabından vahyolunanı tilavet et” denmektedir. Bu emir ehliyetli kimseyedir. Çünkü sana vahyolunanı denilmekte veمَا ile getirmektedir. Onu yorumlayabilecek ehliyette olmalıdır. Bu da genel hizmet görevlisidir. Bir de tebliğ emredilmiştir. Tebliğ sormadan anlatmadır. Delaletin delaletiyle sorunca anlatma da farz olur.) Genel hizmetliye soran kimse sonuçtan sorumlu değildir.(33-5 Ayetinde “Kalplerinizin yanılması hariç hatalarınızdan sorumlu değilsiniz” denmektedir.)
- Egemenlik Kuralı
Egemenlik Allah’ın halifesi olan insana aittir.(6-57 ve başka beş ayette hükmün yalnızca Allah’a ait olduğu söylenmektedir. 5-42’de “İnsanlar arasında hükmettiğinde” demekte, 4-58 ayetinde ise “İnsanlar arasında hükmettiğinizde” demektedir. Hükümde insanların görevi yoksa bunlar söylenmemeliydi. Kural 1a’ ya göre insan Allah’ın halifesidir ve bu vasfıyla hükümde görev alarak egemenlik sahibi olur.) Bu hakkı kişi içtihadıyla kullanır,(5-42’de “hükmettiğinde” ifadesi tekil olarak gelmektedir. İçtihadı gösterir.) topluluk icma ile kullanır.(4-58 ayetinde “hükmettiğinizde” ifadesi çoğul olarak gelmektedir. İcmayı gösterir.)Buna göre kul olarak amel ederler.(Fatiha suresinde “Yalnızca sana ibadet ederiz” denmektedir. Bu nedenle halifenin hükmü Allah’ın hükmü olmaktadır. Bu hükme uyan da kul olarak amel etmiş olur.)
Kural 2: Yetki ve sorumluluk kuralı
- İnsanın görevi kadar yetkisi vardır, yetkisi kadar da sorumluluğu vardır.(2-228’de kadınların aleyhte hakları kadar lehte hakları olduğu söylenir. Aleyhte hak sorumlulukken, lehte hak yetkidir. Bunun devamında erkeklerin daha fazla aleyhte dereceleri olduğu söylenir. Bu, erkeklerin daha fazla sorumluluğu olduğunu gösterir. Öncesine kıyasen yetkilerinin de daha fazla olduğu anlaşılır. 12-72 Ayetinde görevliler Yusuf Peygamber’in göreve gönderdiği kimseler olduğundan burada yapılanlar bizim de şeriatımızdır.)
- Bir işteki sorumluluk yalnızca bir kişiye verilir.(35-18’de “Kimse başkasının vizrini yüklenmez” demektedir. Bu nedenle kimse başka birinin yaptığı işin sonucundan sorumlu değildir. Biri başkasına ne yapacağına dair emir veremez. Emri yerine getiren sorumluluktan kurtulamaz. 33-66,68 Ayetlerinde ateştekiler; Allah’a ve resule itaat etmediklerini, yöneticilerine ve büyüklerine itaat ettiklerini ve onların da kendilerini yoldan saptırdıklarını söylemekteler. Böyle yapmakla başkalarına itaat etmekle sorumluluktan kurtulamamışlardır. )
- Bedeni mükellefiyetler başkası tarafından eda edilemez.(6-164 Ayetinde genel olarak birinin vizrini başka birinin yüklenmeyeceği söylenmektedir. Bu genel kuraldır.) Mali mükellefiyetler başkaları tarafından eda edilebilir.(2-178 Ayetinde diyetin ödenmesinde “Diyeti eda etsin” değil, “Onu eda etme ihsanladır” demektedir. Bu nedenle diyeti sadece suç işleyene yüklememekte, ayetin başında “Ey iman edenler” dediği için topluluğa söylenmektedir. İhsan ile demekle bu desteklenmektedir. Bu nedenle mali mükellefiyetler başkaları tarafından eda edilebilir. Bu genel kuraldan istisnadır.) Farzı kifaye demek başkaları tarafından ifa edilebilen farz demektir.(9-29 Ayetinde cizye verenlerden bahsetmektedir. Cizye verenler savaşmamaktadır. Müminler savaşarak onların yerine de bedeni mükellefiyeti eda etmektedirler.)
- Atama yetkisi olan görevli, görevden alma yetkisine de sahiptir.(Temsil Kuralı 41) Seçilerek atanan kimse seçenlerden her birinin yargıya gitmesi yoluyla görevden alınabilir. (Atayanlar atanmışta ortaktırlar. Ortakların birbirine dava açma yetkileri vardır. Dolayısıyla görevlinin tümüne dava açılır. Görevlinin savunması vekillerinin de savunmasıdır.)
- Eşit yönetim hakkına sahip olup, mekânda bölüşülmesi mümkün olmayan haklar zaman içinde bölüşülür.(94-6 Ayetinde zorlukla beraber kolaylık vardır denmektedir. Mekânda bölüşülmeyince zamanda bölüşülme yapılacaktır.)
Kural 3: Yetki kuralı
a) Kamunun iki çeşit işi vardır. Biri hilafet, diğeri kıyamdır.(4-5 Ayetinde “Allah’ın sizi kıyam kıldığı malları” denmektedir. 4-34 Ayetinde ise “Erkekler kadınların kayyumudur” demektedir. 4-135 Ayetinde kıstla kayyumlar olarak genel hizmetin Kuran’daki karşılığı kıyam kelimesi olarak gösterilmektedir. 3-104 Ayetinde marufu emreden, münkeri nehyeden bir grubun olması emredilmektedir. Emir Allah’a ait olduğundan dolayı kamu görevini ifade eder. 6-165 Ayeti gereği kamu görevinin Kuran’daki karşılığı hilafettir. Ayette “Allah sizi yeryüzüne halifeler kıldı” dedikten sonra “Bazınızın derecesini bazınızdan üstün kıldı” demektedir. Bu da hilafette kararın üste ait olduğunu gösterir ki kamu görevinin tarifi de budur. Kıyam yani genel hizmet bu ayetlerden anlaşıldığı gibi yerinde yapılır). Kıyamda yani genel hizmette hizmeti alanla hizmeti veren eşittir. Hilafette yani kamu görevinde ise hizmeti veren üstündür, sözü geçer.(43-32 Ayetinde insanların geçimlerinde işlerin yürümesi için bazı insanların bazılarına hizmet eden kılındığını söylemektedir. Buna kıyasen her durumda her işte bir de emre uyan kimse vardır. Bu da kamu hizmetinde hizmet alanın hizmet verene tabi olduğunu gösterir.)
b) Herhangi bir gider sadakadan karşılanıyorsa o kamu görevidir.(2-195 Ayetinde سَبِيلِ اللَّهِ‘da harcayın demektedir. 9-60 Ayetinde sadaka için de سَبِيلِ اللَّهِ demektedir. Bu nedenle sadakadan yapılan harcamalar kamu görevidir.)
c) Kıyamda son söz hizmet alanındır. Hilafette ise son söz görev yapanındır. Kıyamda rıza şartı vardır. Hilafette ise rıza şartı yoktur.(4-65 Ayetine göre hükümden sonra seçenek olmadığı için rıza şartı yoktur.) Bir kişi kamu görevi yaparken rıza şartı olan işleri yapamaz.
Kural 4:
Kamu görevi alanı olması gereken durumlar:
Sınırlı ve paylaşılması gereken kaynakların paylaştırılması kamu görevidir.(54-28 Ayetinde suyun hazır olanlar arasında paylaştırılması gerektiği söylenmektedir. Bu ayetteki hükmün illeti sınırlı olup paylaşılması gereken kaynakların paylaşılmasıdır. Buna kıyasen paylaşılması gereken sınırlı kaynaklar kamu tarafından paylaştırılmalıdır. Bu nedenle bu durumlar kamu görevi kapsamına girer.)
Kural 5: Kıyam kuralı
Genel hizmet olması gereken durumlar:
a) Rekabet sağlanamayan işler genel hizmet olarak yapılır.(2-282’de topluluğa yazma emredilmiştir. Sonra Allah’ın öğrettiği gibi kâtibin yazması öğretilmiştir. Burada illet, yazmada serbest rekabetin sağlanamamasıdır. Buna kıyasen rekabetin sağlanamadığı bütün işler genel hizmet olarak verilir.) Kısmen de olsa rekabet sağlanıyorsa, rekabet sağlanabilen kısım özel girişim tarafından yapılır.(2-29’da yeryüzünün topluca insan için yaratıldığı söyleniyor. Bu kaynakların birlikte kullanılacağını anlatıyor. 54-28’de suyun paylaşılması ile kaynakların ihtiyaca göre paylaşılması anlatılıyor. 3-96’da işgalin yararlanmada önceliği sağladığı anlatılıyor. 53-39,40 Ayetlerinde insanlar için emeğinin dışında bir şey olmadığı ve emeğinin karşılığının daha sonra verileceği anlatılmaktadır. 2-188 Ayetinde “Mallarınızı aranızda batıl ile yemeyin” diyerek rıza ile mülkiyetin devredilebileceği anlatılmaktadır. Bunlar asıldır. Bunların olamadığı durumlarda işler vakıf olarak yapılır. Genel hizmette de rekabet sağlanabilen kısımlar bu nedenle özel girişim tarafından yapılır.) Genel hizmet verenlerin ücretleri genel hizmet gelirlerinden ödenir.
b)Rekabet barış içinde ve yararlı olduğu zaman meşrudur.(3-114 Ayetine göre rekabet iyilik içerisinde olmalıdır. 5-2 Ayetinde ise “Kötülükte yardımlaşmayın” demektedir.) Savaş, düzenin korunması ve fitnenin kalkması için meşrudur.(2-193 Ayetinde de “Fitne olmayıncaya ve düzen Allah için oluncaya kadar” denmektedir. Eğer topluluk yok edilirse düzenin olması anlamsız olur, yani düzen de olmaz. Düzene zarar veren silahlar meşru değildir.)
Kural 6: Hilafet Kuralı
- Kamu görevi yani hilafeti müminler yapar. Kamu görevinin ve genel hizmetin yapıldığı alan sebilullahtır. Fıkıhta vakıf denilir.(2-154,195,218, 4-89,94, 9-38 ayetlerinde ve bir çok ayette cihat, savaş, harcama, hicret, malları koruma, yola çıkma emirlerinin سَبِيلِ اللَّهِ içinde yapılması müminlerden istenmiştir. Bu nedenle kamu görevi سَبِيلِ اللَّهِ içinde müminler tarafından yapılır.)
- Vakıftan ilgili herkes yararlanır. Onlara engel olunamaz.(3-96,97’de insanlar için ilk evin Bekke’de olduğu söylenmektedir. Kim oraya girerse emin olacağı söylenmektedir. Bekke, Mekke’de mikatla sınırlı olan yerdir. Burası kamu alanıdır. Buna kıyasen hiçbir kamu alanından yani vakıflardan yararlanma izne tabi değildir.)
- Vakıfların yönetimi kurallarla yapılır. Yöneticilerin istediği gibi tasarruf etmesi söz konusu değildir. Bu yüzden vakıf denir.(7-73 ve 11-64’te Salih’in devesine Allah’ın nakesi yani topluluğun devesi demektedir. Ona sû ile dokunulmaması emredilmektedir. Burada deve kamu mallarını yani vakıf mallarını temsil eder. Ondan yararlanma yasaklanmamış sû ile dokunma yasaklanmış. Kamu mallarına sû ile dokunma demek, onu kesip etini yemek anlamına gelmektedir. Kamu mallarının anasına dokunulamaz demektir. Onda riziko ile tasarruf yapılamaz demektir.)
- Ortak işlerde topluluğu başkanlar temsil eder. Kamu görevlerinde başkana itaat edilir.(4-59 Ayetinde Allah'a itaat ve resule itaat ayrı ayrı zikredildiği halde ayetin devamında nizalarda إِلَى harfi ceri Allah ve resulü için ortak kullanılmıştır. Allah ve resule itaatten bahsetmektedir. Allah'ın yeryüzündeki halifesi topluluktur, görevlisi de peygamberdir. Topluluğun görevlisi ise başkandır.)
Kural 7: Kamu Giderleri Kuralı
a)Beşte bir olan sanayi gelirleriyle ülke giderleri karşılanır.(8-41 Ayetinde beşte bir gelirin aslı ganimet olarak zikredilmiştir. Ganimetin aslı savaşta elde edilen gelirdir. Savaşı devlet yaptığından bu gelir devlete aittir.) Tarımdan alınan onda birlerle il giderleri karşılanır.(6-141 Ayetinde tarımdan da zekât alınacağı belirtiliyor. Nerenin geliri olduğu belirtilmiyor. İlin geliri Kuran’da belirtilmiyor. Öyleyse bu gelir ile aittir. Kamil Sayılar Kuralı 24’e göre en büyük normal gelir beşte birdir. İlleti; madenler gibi tükenen sabit kamu kaynaklarından yararlanarak yapılan istihsalden beşte bir alınır. Eğer toprak gibi kaynaklar tükenmiyorsa yarılama usulüne göre onda bir alınır. Kaynaklar herkese açıksa (özel mülkiyet yoksa) yarılanarak yirmide bir alınır. Mahsulden değil de merada yayılan hayvanlar gibi üretim araçlarından alınıyorsa bir daha yarılanır ve kırkta bir alınır.) Kırkta birler ile de bucak giderleri karşılanır.(9-103 Ayetinde مِنْ أَمْوَالِهِمْ marifedir. Belli olan alınacaktır. Sonrasında gelen “Onların üzerine namaz kıl” ifadesinden sadakayı alanın bucak başkanı olduğu anlaşılır. Kamu görevi bucak başkanı tarafından yapıldığına göre kırkta bir sermayeden alınan zekât bucak gelirlerindendir.) Bunlar kamu görevi karşılığıdır.
Devlet giderlerinin üçte biri meclislerce, üçte biri de hükümetlerce harcanır. Üçte biri de yoksullara, yetimlere, yaşlılara ve yolculara pay edilir. Bucak giderlerinin üçte biri alt yapıya, üçte biri kredileşmeye, üçte biri de fakirlere, yoksullara, görevlilere, müelleflere pay edilir.(Zekat, 9-60 Ayetinde kamu gelirlerinin dağıtılmasında üç grup tanımlanmaktadır. لِ harf-i ceriyle tanımlanan ilk grup sadakanın doğrudan verileceği kimselerdir. Diğer iki grup فِي harf-i ceriyle tanımlanmaktadır. Burada tanımlananlara doğrudan verilmez. Üçüncü grup olarak anlatılan سَبِيلِ اللَّهِ ve ابْنِ السَّبِيلِ genel hizmetin vakfı ve genel hizmette çalışan amiller dışındaki diğer kimselerdir. 59-7 Ayetinde feyin dağılımı anlatılmakta ve bunun sebebinin de dulet’in yani ekonomik döngünün yalnızca zenginler arasında olmaması gerektiği anlatılmaktadır. 8-41 ayeti) Pay sahipleri arasında وَ harfiyle atfedilenler başka bir karine yoksa eşit pay alırlar. Karine varsa aktarma yapılabilir.(9-60 ve 8-41 ayetlerinde harfi cerlerle gruplama yapılmıştır. Harfi cerler iade edilmediği zaman aralarında aktarmanın yapılması karinedir.)
Yazarlara ve sanatçılara da bunlara kıyas edilerek müellef faslından ödenir.
b) Kamu hizmet karşılığı da(buna kıyasen) bu kadardır.
Kural 8:
Asıl olan kişilerin mükellef olmasıdır. Görevliler ve yetkililer zaruretten doğan müesseselerdir.
Yeryüzü tüm insanlarındır. Emredilen de insandır. Memur kimse, sorumlu da odur. Kısıtlamalar zaruretten dolayıdır. Zaruretlerin sınırı ise bağın ve adin olmamak üzere (غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ) belirlenmiştir.(Yeryüzü insanlığındır. “Allah size emreder, sizden nehiy eder” demek “Siz mükellefsiniz” demektir. Yoksa 16-90 ayetinde resul ve nebiye emreder sonra “Ey nas! Göreviniz bunlara itaat etmektir” denirdi.)
Kural 9: Yardımlaşma Kuralı
İyilikte yardımlaşmamız emredilmiştir. Emir vucubu ifade eder. Eğer bir görevi tek başına yapamıyorsak yardımlaşarak yapmak zorundayız. Allah’a yardım ederseniz, size yardım eder.( 3-52 Ayetinde Hazreti İsa “Bana yardımcı kimdir?” demiştir)
Kural 10: Kolaylık Kuralı
Her zorluğun bir kolaylığı vardır.(94-5 Ayetine göre yalnız bir kolaylık vardır. Bu zarureti yok ediyorsa, azimeti en az kısıtlayan tercih edilecektir demektir.)
Kural 11: Üründen Vergi Kuralı
Vergi maldan alınır.(9-103 Ayetine göre sadaka üründen alınır. 6-141’de “Allah’ın hakkını hasad günü verin” demektedir. Demek ki ürünün satılmasından değil ürünün kendisinden vergi verilir.) Kişiden yalnız cizye alınır.(9-29) Üründen mal alınamıyorsa, ondan yararlanma alınır.(58-3,4 de ziharı bozmanın kefareti olarak köle azat etme emredilmiştir, köle bulunamazsa 2 ay oruç tutma onun yerine konmuştur. Bu ikame etmenin delilidir. Bu nedenle üründen mal alınamıyorsa yerine yararlanılır.) Kazançtan vergi hiçbir zaman istenemez ve alınamaz.
Kural 12: Rehin Kuralı
Teminat alma rehin ayetiyle (2-283) meşru kılınmıştır.
Kural 13: Dayanışma Kuralı
a) Bir kimsenin genel hizmet veya kamu görevi yapabilmesi için ehliyetinin olması gerekir.(4-58’de Allah emanetleri ehline vermeyi emretmektedir.) Bu ehliyet imtihanla verilir.(4-6’da nikah için ibtila etme emredilmiştir. Buna kıyasen ehliyet verme de sınamayladır.) Ehliyeti veren sorumludur(Yetki ve Sorumluluk Kuralı 2) Ehliyeti veren kimse dayanışma içinde olmaktadır(2-282’de borçlanma tefaül babıyla geldiği için ortaklık vardır. Bu nedenle toplumun güvencesi altında olmalıdır. Devamında “Onun velisi imlal etsin” denmesi ve bu velinin yalnızca sefih veya zayıf olanlar için değil imlal edemeyenler için de olması herkesin bir velisinin yani dayanışmasının olduğunu göstermektedir.)
b) Dayanışma ortaklığı, ortakların haklarını kullanma ve görevlerini yapmada yardımlaşmadır. Birisine yapılan hepsine yapılmış, birisinin yaptığını hepsi yapmış sayılır.(9-71 ve başka ayetlerde “Müminler müminlerin velileridir” demektedir. Veli kelimesinin manasının Kuran ve Peygamber uygulamasından dayanışma ortaklığı olduğu anlaşılmaktadır.)
c) Kişiler çalışıp çalışmamakta ve ahlaklı olup olmamakta serbesttir. Ancak kendisine uygulanacak hukukun belli olması için bir ilmi dayanışma ortaklığına, suç işlemekte serbest olmadığı için sorumluluğunun olması nedeniyle bir siyasi dayanışma ortaklığına mensup olmalıdır. İlmi ve siyasi dayanışma ortaklığı zorunludur.(9-71 Ayetinde “Müminler müminlerin velisidir” cümlesi haber cümlesidir. 3-28 Ayetinde de “Müminler müminleri bırakıp kafirleri veli edinmesin” diyerek nehiy cümlesiyle ilk ayetteki haber cümlesinin hüküm ifade ettiğini gösterir. 2-247 Ayeti Talut’un melik olarak seçilmesinin sebebini ilim ve cisim sahibi olması olarak gösterir. Buradaki ilim ilmi dayanışma, cisim ise siyasi dayanışma ortaklığını gösterir.)
d) Dayanışma ortaklığı, mensubu olduğu her ortağı görevlendirsin veya görevlendirmesin tazmin eder.(4-92 Ayetinde “Hata yapan her kim olursa olsun” demektedir. Buradaمَنْ şart edatı ile ifade umumileştirilmiştir.) Bu ayette önce aynı kavim içinde bir mümini hatayla öldüren kimse için köle (rakabe) hürleştirme ve ehline bir diyet verme cezası getirilmektedir. Daha sonra düşman olan kavimden bir mümini hata ile öldürmede sadece rakabe hürleştirmeden bahsetmektedir. Diyet söylenmemektedir. Son olarak aranızda misak olan bir kavimden bir mümini öldürmede tekrar rakabe hürleştirme ve diyet cezası verilmektedir. Rakabe bulunmaması durumunda iki ay oruç tutma emredilmektedir. Ayetin hiç bir yerinde diyeti ödesin veya köleyi hürleştirsin emir sıgası gelmemekte, sadece yapılacak olan söylenmektedir. Yalnızca oruç tutma bireysel bir iş olduğu için ve rakabe bulunamaması durumunda emredildiğinden rakabe hürleştirme öldürene düşmektedir. Diyet çok yüksek bir meblağdır. Öldürenin bunu ödeyememe şartı getirilmemektedir. Yani bu mutlaka ödenecektir. Bireysel olarak ödenmesi çok zor olan diyet akile tarafından ödenir. )
Kural 14:
Hasıla malsa maldan vergi alınır. Mal değilse, ne ise ondan vergi alınır.(9-103’te mallardan sadaka alınması söylenmektedir. Mal olmayan durumlarda buna kıyasen yapılan iş ne ise onun 1/5’i kamu tarafından değerlendirilir.)
Kural 15: Tüketimde dayanışma kuralı
Zekât zenginlerden alınır(9-103), fakirlere verilir(9-60). Bir toplulukta bir insan ya zengindir ya da fakirdir. Arada olmaz.(47-38’de “Allah zengin siz fakirsiniz” diyor.) Bir topluluğun yarısı zengin, yarısı fakirdir.(Zenginlerden alınıp fakirlere verileceğini emrettiği için topluluk ikiye ayrılır.)
Kural 16: Bölüşme kuralı
a) Bölüşmede payların eşitliği asıldır.(55-9’da “Vezni kıst ile ikame edin” diyor. Kıst, kesmek demektir. Ortadan kesmektir. Eşitliği ifade eder. Adl ise denkliği ifade eder. Bu nedenle bölüşmede eşitlik asıldır.)
b) Mallara sorumlu tarafından değerlendirme yapılır(59-7 Ayetine göre bölüşme yetkisi ve sorumluluğu başkanındır.) ve toplam değer kadar pay sahiplerine pay belgeleri verilir. Mallar pay belgeleriyle iki misli fiyatla satılmaya başlanır.(4-29) Fiyatlar zamanla yavaş yavaş düşürülür.(55-9) Paylarını alanlara verilir. Düşürme öyle yapılmış olur ki sonunda pay belgeleri geldiği zaman mal da paylaşılmış olur. Ortak malların bölüşülmesinde rıza şartının gerçekleşmesi için istihsanla bir usulün tespiti gerekmektedir.(17-26 Ayeti ve Senetler Kuralı 60’a göre herkese hakkı verilecektir. Önce hak sahibine hak belgesi verilir. O belgeyle ambardan malı çeker. Bunlar istihsanla tespit edilir.)
Kural 17: Öncelik Kuralı
a) Kamuya ait imkânlardan ilk işgal eden öncelikli faydalanır.(3-96, 9-108 Ayetleri. Bu iki ayetten biri Mekke’de ilk yapılan eve, diğeri Medine’de yapılan ilk mescide öncelik tanımaktadır. O halde öncelik hak için bir illettir.) İşgal edenin boşalttıktan sonra bir hakkı kalmaz.(53-39’da “İnsana insan için emeğinden başka bir şey yoktur” demektedir. İşgalde emek verilmediği için boşalttıktan sonra bir hakkı kalmaz.) Emek vermişse emek verdiği nispetinde sahip olur.(53-40’da “İnsanın emeği ileride görülecektir” demektedir. Bu nedenle emeğinin karşılığı nispetinde mülkiyet hakkı kazanır.)
b) Bir işe önce başlayanlar öncelik hakkına yani kıdeme sahiptir. Başlamada eşitlik varsa yaşlı olana öncelik tanınır.(9-100’de muhacirlerden ilk olanları anlatmaktadır. Sonra onlara uyanlardan bahsetmektedir. Allah’ın onlardan razı olduğunu söylemektedir. Sonra katılanlar onlara uyacaktır.)
c) İşgal eden oraya emek vermişse ve orayı boşaltsa emek hakkı kalır, mülkiyete dönüşür.(53-39,40,41 ayetlerinde emeğin karşılığının verilmesi gerektiğinden bahsetmektedir.) Mülkiyet devredilebilir.(4-29 Ayetinde rıza ile devredilebileceği anlatılmaktadır.) Miras yoluyla intikal eder.(4-7 ile 12 miras ayetleri. Burada وَصِيَّةً مِنَ اللَّهِ yerine فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ dendiği için mirasta vasiyet geçerli değildir.)
Kural 18:
Kamu görevi ve genel hizmetten halk bedelsiz yararlanır.(9-103’te mallardan sadaka alınması söylenmektedir. 9-60) ayetinde de bu alınan sadakanın kamu ve genel hizmetlerde harcanacağı söylenmektedir. Bedeli bu şekilde alındığından dolayı halktan tekrar bedel alınmaz.)
Kural 19:
Genel hizmet ehliyeti olan, kamu görevine de ehliyetlidir.(4-58’de “Emanetleri ehline tediye edin” demektedir. Burada ödeme emredildiğine göre ehil olan alacaklı olmalıdır. الْأَمَانَاتِ kurallı dişil çoğul olarak gelmektedir. Bu nedenle emanetler bir sistemdir ve kamu görevini ifade eder. Buradan da anlıyoruz ki önceden ehliyetli olana kamu görevi verilir. O ehliyet de genel hizmet ehliyetidir.) Kamu görevini yapabilmesi için mümin olması şarttır.(48-26 Ayetinde müminlerin takva kelimesine hem hak sahibi oldukları hem de ehil oldukları söylenmektedir.)
Kural 20: Hukuk Düzeninin Tanımı
a) Din düzen demektir.(12-76’da Yusuf Peygamberin kardeşinin yükünde su kabını bulması sebebiyle onu alıkoymasının Melik’in dininde olmadığı söylenmektedir. 9-36’da Allah’ın indinde ayların sayısının on iki olduğu ve bunlardan dördünün haram olduğu söylenmektedir. Başka ayetlerde bu aylarda savaşın yasak olduğu söylenmektedir. Bu ayette de bunun kayyum din olduğu söylenmektedir. Bunlara göre din kelimesi düzen anlamındadır. Fatiha suresindeki din günü de hesap günüdür ve ibadetle ilgili değildir.) Düzen bucakta kurulur. Başka bir karine yoksa Kuran'daki hükümler bucak içinde düşünülür.(62-9,10,11 ayetlerinde iman edenlere hitap edilmekte ve Cuma günü toplantıya çağrılmaktadırlar. Bu topluluk aşiret olamaz, aşiret için beyi bırakma çağrısına gerek yoktur. İl de olamaz çünkü ayette “Ticaret veya eğlenceyi gördüklerinde seni ayakta terk ederek ona doğru yönelirler” demektedir. Çok büyük topluluk için bu olmaz. Bu nedenle burada hitap edilen topluluk bucaktır. Bucağın Kuran’daki karşılığı kabiledir. Kıble ön taraf demektir. Yüz yüze gelen, birbirini tanıyabilecek büyüklükteki topluluk kabiledir. Buna dayanarak iman edenlere hitap edilirse bucağa hitap edilmiştir. Cuma namazı toplantı namazıdır. Düzenle ilgilidir. Bu nedenle düzen bucakta kurulur.) Düzende hiçbir zorlama yoktur. Cezalar hukuk düzeninde kendi iradeleriyle uygulanır.(2-256’da “Dinde zorlama yoktur” demektedir. Burada cinsini nefyedenلَا kullanılmıştır. Umumi olumsuzluk bildirir. Bu nedenle düzenin içinde hiçbir zorlama yoktur.)
b)Sözleşmelerle kurallar tespit edilir. Herkes kuralları uygulayarak yaşar. Kurallar dışına çıkanları yargı tespit eder ve hükmünü belirtir. Hukuk düzeninde bütün işlemler yargı denetimindedir.(4-65 Ayetinde İman etmenin şartı olarak hakem kararına uyulması gerekmektedir. 5-42 Ayetinde “Eğer sana gelirlerse aralarında hüküm ver veya onlardan iraz et” demektedir. Buna göre başkan hakem değildir, hakem tayin edilirse hakemdir. 2-285 Ayetinde önce “Resul iman etti” demekte sonra müminlerin imanını ona atfetmektedir. Buna göre resul de iman edenlerin içindedir. Onlar gibi hakem kararlarına uymak zorundadır. Hakemler de mümindir ve onlar da hakem kararına uymak zorundadır.)
Kural 21: Savaş Düzeninin Tanımı
Savunma cephe savaşları ile askeri düzen içinde gerçekleşir.(2-191’de “Yakaladığınız yerde öldürün, sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın” demektedir. Bu, askeri düzen içinde geçerlidir. 2-194’te “Size kim saldırırsa siz de onun misliyle ona saldırın” demektedir. Bu, hukuk düzeni içindedir. 9-36’da “Onların sizinle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın” denmektedir. Bu da savaşın cephe savaşı olduğunu bildirmektedir.) Savaş kavimler arası olur.(4-90’da kıtalin kavimler arasında olduğu anlatılmaktadır.)
Savaş hükümleriyle barış hükümleri farklıdır. Savaşta haklı olan kuvvetli değil, kuvvetli olan haklıdır. Kurallarla değil, emir ve komuta sistemiyle yönetilir. Davranıştan değil, sonuçtan sorumluluk vardır. Sorumluluk şahsi değil, kolektiftir.(47-4 Ayetinde kafirlerle karşılaştığınızda boyunlarını darbedin diyor. Yani haklı ve haksıza bakılmaksızın öldürülür. “Harp evzarını bırakıncaya kadar” dediğine göre kıtal dışında bir harp vardır. 2-191 Ayetinde “Bulduğunuz yerde öldürün” diyor. 2-194 Ayetinde ise “Size saldırırlarsa siz de misliyle saldırın” demektedir. Bu ayetler arasındaki çelişki, bu ayetlerle hukuk düzeni ve askeri düzen arasındaki farkı gösterir.) Giriş ve çıkışın serbest olduğu yer hukuk düzeninin uygulandığı yerdir. Çıkışın izne tabi olduğu yerler, savaş alanıdır. Savaşın yapıldığı veya savaş eğitiminin yapıldığı yerler de savaş alanıdır.(2-191 Ayetinde “Mescidi Haram'ın yanında onlar savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın” demektedir. 17-1 Ayetine göre emin beldenin çevresi de emin olduğuna göre savaş alanının çevresi de savaş kurallarına tabidir. 3-96,97 Ayetleri de buna delildir. )
Kural 22: Harp Düzeni
a) İç güvenlik ilde sağlanır. İç güvenlikte cephe saldırısı değil, kişiye saldırı vardır.(5-33’te Allah ve Resulüyle harp edip adam öldürenlerin cezası öldürülmek veya asılmak veya elleri ve ayakları çaprazlama kesilmek veya sürgüne gönderilmek şeklinde tarif edilmektedir. Burada asılan zaten öleceği için asılma ve öldürülme ve diğer cezalar farklı durumlar içindir. Bu ayet bize hukuk düzeninde ve askeri düzende farklı cezalar olduğunu göstermektedir. Ayrıca hakem kararına uymayanların etkisiz hale getirilme şekilleri anlatılmaktadır.)
b) Güvenliğin savaştan farkı güvenlikte kişiye karşı savaş kuralları uygulanır. Galip gelince de kişi suç işleyemez hale getirilir.(5-34 Ayetinde teslim olmadan önce ele geçirildikleri takdirde uygulanacak kurallar belirtilmektedir. Harp esirlerine uygulanacak kölelik müessesesi yerine burada sürgün ya da tenkil vardır.
Kural 23: Hizmet ve Görev Yerleri
a) İnsanın ehliyeti iktisabı 10 ve 2’li sayı sistemine göredir. Sütten kesilme yaşı 2 (Hamilelikle beraber 3 yıl), öğrenme yaşı 7, çalışmaya başlama yaşı 10, buluğ yaşı 15, rüşt yaşı 20(4-6), eşed yaşı 25(6-152), kâmil yaşı 30, 40 yaş(46-15), şeyh yaşı 63(11-72), şeyhen kebir yaşı 70(12-78), kiber yaşı 80’dir.(17-23)
Çalışma yaşı 33 yıldır.(Kamil yaşı ile şeyh yaşı arasında 33 yaş vardır. İnsanın nominal ömrü 100 yıldır. Bunun ilk 33 yılı öğrenme, diğer 33 yılı çalışma ve son 33 yılı da emeklilik süresidir.)
Kuran’da geçen grup kelimeler tasnifi ifade eder. Tasnifin illetlerini bulmak müçtehitlere düşer.
Tıfıl: doğumla 15 yaş arası(24-59,31)
Sabi: 7’den büyük(19-12,29)
Sağir: 3’den büyük(17-24)
Ğulam: 10’dan büyük(12-19)
b) Genel hizmet ve kamu görevlileri ilçelerde bulunur.(55-33 Ayetinde insan ve cin topluluklarına seslenirken kullanılan مَعْشَرَ kelimesi on anlamındaki aşere kökünden gelmektedir. Bu da toplulukların teşkilatlanmasının onlu sisteme göre olacağının delilidir. Bununla uyumlu olarak 28-12 ayetinde ehli beyt, 2-58 ayetinde karye, 25-49 ayetinde belde, 28-15 ayetinde Medine, 2-61 ayetinde mısr yer olarak geçmektedir. 26-214 ayetinde aşiret, 49-13 ayetinde kabile ve şaab, 10-74 ayetinde kavm ve 2-44 ayetinde nass ümmet olarak geçmektedir. Hizmetler karye gibi yerlerde yapılmaktadır. Diğer taraftan 4-58 ayetinde geçen “Emanetleri ehline verin” emrine göre rasihler mısırda, fakihler medinede, 16-43 ayetinde “Ehli-zikre sor” denmektedir, onlar da beldelerde görev yapacaklardır. Rasih üstün ehliyetlidir. Fakih yüksek ehliyetlidir. Zakir orta ehliyetlidir. Amil ilk ehliyetlidir. 6-92 Ayetinde أُمَّ الْقُرَى ve مَنْ حَوْلَهَا’dan bahsetmektedir. أُمَّ الْقُرَى ifadesi مَنْ’siz geldiği için tüzel kişiliği olmayandır. مَنْ حَوْلَهَا ise tüzel kişiliği olandır. Bu nedenle ilçe merkez bucağı, bölge merkez bucağı, kıta merkez bucağı ümmel kuradırlar ve tüzel kişilikleri yoktur. Taşra bucakları ve il merkez bucağı ve ülke merkez bucağı ile Mekke bucağının tüzel kişiliği vardır. )
c) Ümmî (başlangıç ehliyetliler)(2-78); ancak başkalarının yanında iş yapabilirler. Saîl (temel ehliyetliler)(16-43); başlatılan bir işi devam ettirebilirler. Amil (ilk ehliyetliler)(3-195); kendilerine izin verilen işleri kendi başına başlayıp bitirebilirler. Zakir (orta ehliyetliler)(16-43); plan ve projeleri kendi başlarına uygulatabilirler. Fakih (yüksek ehliyetliler)(9-122); plan ve projeyi yapabilirler. Rasih (üstün ehliyetliler)(3-7); plan ve proje kurallarını koyarlar.(Esas olan ameldir. Ehliyete göre yetki ve sorumluluk doğar. Kuran’da diğer amillerin ehliyetleri belirtilmiştir. Amil ise mutlak olarak geçmektedir. O halde kendi kendine iş yapabilir.)
d) Görev ve yetkiler ehliyete uygun olarak bölüştürülür.(11-3 Ayetinde “Her fazl sahibine fazlını verir” demektedir. Yetki ve Sorumluluk Kuralı 2a)