ADİL DÜZEN'E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI-K
Süleyman Karagülle
2461 Okunma
KAMU GÖREVLERİ

ADİL DÜZEN’E GÖRE

İNSANLIK ANAYASASI

 

6) YERYÜZÜ

10) Meclis

12) İşletme

13) Birlik

11) Şura

7) Bölüşme

22) ÇALIŞMA

23) Kredi

25) Vergi

24) PAYLAŞMA

1) İNSANLIK

2) Hukuk Düzeni

3) Askeri Düzen

4) Genel Hizmet

5) Kamu Hizmeti

8) Dayanışma

19) YAŞAMA

18) Bütçe

21) Mevzuat

20) YASAMA

9) İNSANLAR

14) Görev

15) Yetki

16) Sorumluluk

17) Haklar

BİRİNCİ KİTAP: KAMU GÖREVLERİ

 

 

1. KURULUŞ

I. İNSANLIK   

Madde-1a) Yeryüzü İnsanlığındır

Yeryüzü İnsanlığındır.(2-21,29 ayetleri. 21. Ayetten önce, Bakara suresinde önce müminlerden sonra kafirlerden daha sonra da münafıklardan bahsediyor. Arkasından “Ey insanlar” diyerek 21. ayete başlıyor. 29. Ayette muhatap zamiri insanlara aitken “Yeryüzünü topluca sizin için yarattı” diyor.) İnsanlar, atalarından devraldıkları(Ademoğulları tabiri Adem’den bugüne kadar gelen ölmüş, yaşayan ve gelecekte yaşayacak bütün insanları içerir. Nas ise şu anda yaşayan insanları kapsar. 2-29’da nasa yani bütün insanlara hitap edilmiştir. 2-30’da Yeryüzüne Adem ve oğulları halife kılınmıştır. Miras ayetlerini de buna dahil edersek yeryüzünün atalardan varis kalarak geçmişten geleceğe intikal ettiği anlaşılır.) yeryüzünü işgal ile aralarında bölüşerek topraklarından yararlanır ve yaşarlar; (3-96, 9-108. Bu iki ayetten biri Mekke’de ilk yapılan eve, diğeri Medine’de yapılan ilk mescide öncelik tanımaktadır. O halde öncelik hak için bir illettir. Bir şeyi ilk alan ya da ilk işgal eden işgal ettiği müddetçe kullanır. Mülkiyet hakkı kazanmaz. Çünkü insan için sa’yinden başka bir şey yoktur.) karşılığında onu imar ederek çocuklarına devrederler.(51-56’nın deliliyle insanlar yeryüzüne bir görev yapmak için gelmişlerdir. Bunun ne olduğunu içtihatla bulmamız gerekmektedir.  Bu, Kuran’da imar kelimesinin geçtiği yerlerden anlaşılmaktadır. 30-9, 9-17,18,19) Onu tahrip etmeye hakları yoktur.(2-11 , 2-114 )

 

Madde-1b) İnsanlar insanlığa borçlanırlar

İnsanlar, insanlığa borçlanarak,(11-6) kendilerinin doğmasına sebep olan yakınları tarafından büyütülürler.(2-233) Büyüyünce çocukları doğurup büyütmekle insanlığa karşı borçlarını öderler. Erginken yaşlılara bakarak insanlıktan alacaklı olurlar,(3-195) yaşlanınca da erginler tarafından bakılırlar.(17-23 Ayetinde anne babaya ihsan etmek emredilmektedir. İhsan karşılıksız yapılan iyiliktir. Bu durumda borç ödenen kimse anne baba değildir, anne babaya ihsan edilerek topluluğa borç ödenmiş olmaktadır. Ayetin devamında anne babaya “Öf” bile deme diyerek delaletin delaletiyle anne babaya bakmak farz olmaktadır.)  Bu borç ve alacak ihtiyaca ve imkâna göre olup borcun alacağa eşitliği şeklinde değildir.(14-34 Ayetinde Allah’ın nimetlerinin sayılamayacağı söylenmektedir. 102-8 Ayetinde ise nimetlerden sorulacağı belirtilmektedir. Sayılamayacak kadar çok olan nimetlerin hepsinin hesabını veremeyeceğimize göre karşı tarafın ihtiyacı ve bizim gücümüzün yettiği kadar nimetten sorumluyuz.)

 

 

 

IA. HUKUK DÜZENİ    

Madde-2a) İnsanlar topluluk içinde yaşarlar  

İsteyenler, işgal ettikleri toprakları bir başkanın yönetiminde birleştirerek(17-71, Ayetinde her insanın bir imamı yani yöneticisi olduğu belirtilmektedir. 4-59, Ayetinde Allah’a itaat emredildikten sonra resule ve emir sahiplerine itaat birlikte bildirilmektedir. Bu ayete göre insanlar yöneticilere itaat etmek zorundadırlar. ) ve yaptıkları sözleşmelere göre (5-1,23-8, Bu iki ayet sözleşmelere uyulmasını istemektedir böylece sözleşmeleri meşrulaştırmaktadır. Bir insan sözleşme yapma hakkına sahiptir. Sözleşme yaparsa sözleşmeye uymak zorundadır. Sözleşme ile işgal ettiği toprakları birleştirme hakkına sahip olur.) hukuk düzeni içinde(42-13, Bu ayet dinin yani düzenin şeriat olarak konduğunu belirterek Nuh Peygamber’den beri hukuk düzeninin var olduğunu ve devam edeceğini göstermektedir.) topluluklarını(49-13, Bu ayet bize insanların tek topluluk olmadığını, farklı kabilelerden ve şaablardan (illerden) oluşan topluluklar halinde olduklarını göstermektedir. Bu da insanların farklı topluluklar kurmaları gerektiğinin delilidir.) kurarlar. Aralarında çıkan ihtilafları tarafların seçeceği birer hakem(4-35 Bu ayet aile içi sorunlarda erkek tarafından bir, kadın tarafından da bir hakem seçilmesi gerektiğini bildirmektedir. Kıyas yoluyla her tür anlaşmazlığın çözümünde iki tarafın da birer hakem seçmesi gerektiği sonucuna varılır.) ile hakemlerin seçeceği bir başhakemden(2-188, Ayetinde hakemlere rüşvet verilmesi haram edilmekte ve bununla beraber iktizanın delaleti ile hakemler şeklinde çoğul olarak getirilmektedir. Çoğul da en az üç olduğundan hakem sayısı da üç olmalıdır. İki hakem dışında üçüncüsü başhakemdir. İlk iki hakemin ihtilaf ettikleri noktalarda başhakemin kararı geçerlidir. İhtilaf etmezlerse başhakeme ihtiyaç yoktur.) oluşan hakemler heyetine çözdürürler. Herkesin hak ve hürriyetlerinin sınırı, başkalarının hak ve hürriyetlerinin sınırıdır.(2-29 Ayetinde yeryüzünün topluca insanlar için yaratıldığı belirtilmektedir. 2-188, Ayetinde iktizanın delaletiyle her insana ait malların olduğu anlatılmaktadır. Mülkiyet en temel haktır. Bu nedenle hak ve hürriyetin sınırı başka birinin hak ve hürriyetinin sınırıdır. 2-279, Ayetinde faizden vazgeçilerek ana malın kendisine ait olması belirtilmekte ve arkasından “Böyle yaparsanız ne zulmedersiniz ne de zulme uğrarsınız” denerek birinin hakkının bittiği yerde diğerinin hakkının başladığı anlaşılmaktadır.) Bu sınırı tarafların seçeceği tarafsız ve bağımsız hakemlerden oluşmuş mahkemeler belirler.

 

Madde-2b) Hukuk düzeni haklıyı kuvvetli kılan düzendir

Hukuk düzeni haklıyı kuvvetli kılan düzendir.(4-75, Ayetinde zayıfları korumak için savaşmamız gerektiğini emretmekte, böylece haklı olanı kuvvetli kılmak için bizim örgütlenmemizi istemektedir.) Kişiler kişilere değil sözleşmelerle oluşan mevzuata uyarlar (2-286, Ayetinde kazanmanın lehe olduğu ama başkasına uyarak kazanmanın aleyhe olduğu söylenmektedir. Bu nedenle başkalarına uyarak yapılan davranışlar aleyhedir. 5-1 ayetinde sözleşmelere uyulması gerektiği anlatılmaktadır.) ve üstlere değil hakemlere karşı sorumlu olurlar,(33-67,68 Ayetlerinde bir grup uydukları ve kendilerine yolu şaşırtan seyitlerine ve büyüklerine Allah’tan iki misli azap vermesini istemekte ve dışlanmalarını istemektedir. Ancak başkasına uydukları için sorumluluk onlardan kalkmamaktadır.) sorumluluk sonuçlardan değil, davranışlardan dolayıdır. (16-93, Bu ayet herkesin yapmış olduğu şeylerden sorumlu olduğunu göstermektedir.) Davranışların karşılığı da mevzuatla belirlenmiştir. (55-60, Ayetinde iyiliğin الْإِحْسَانِ olarak marife gelmesinden dolayı bu iyiliğin belirli bir iyilik olması gerekir. Karşılığının da el-ihsan şeklinde gelmesinden dolayı yine belirli bir iyilik olduğu ama zamir yerine, kelimenin tekrarlanması nedeniyle aynı iyilik olmadığı anlaşılmaktadır. Bu ikisinin de marife gelmesi ikisinin de önceden bilinmesini gerektirir. Bu da ancak mevzuatla sağlanır. 6-160 Ayetinde bir iyiliğe on misli iyilikle karşılık verileceği, kötülüğe karşılık ise misliyle cevap verileceği söylenmekte ve böylece karşılıkların ölçülebilir olduğunu ve ona göre hareket etmemiz gerektiğini göstermektedir. Bu da mevzuata göre hareket etmemiz gerektiğini göstermektedir.) Sorumluluk kişisel olup ortak sorumluluk yoktur. (6-164, Ayetinde hiç kimsenin başkasının yükünü yüklenmeyeceği söylenerek sorumluluğun şahsi olduğunu göstermektedir. ) Topluluk hukuk düzeni içinde yaşar ve gelişir. (42-13 Ayetinde Allah’ın şeriatına uyanları Allah’ın seçeceği ve kendisine götüreceği yani yükselteceği anlatılmaktadır. Bu da hukuk düzenine yani şeriata uyanın ilerleyeceğinin ve gelişeceğinin ifadesidir. )

 

 

IB. ASKERİ DÜZEN

 

Madde-3a) Askeri düzende kuvvetli olan haklıdır

Askeri düzende kuvvetli kim ise haklı odur.(2-191, Ayetinde “Onları bulduğunuz yerde öldürün” diyerek askeri düzenden bahsetmektedir. Harp halindeyken verilen bir emirdir. 2-194, Ayetinde topluluğa ne kadar saldırılmışsa misliyle cevap vermesi söylenerek hukuk düzenindeki uygulama gösterilmiştir. 2-256, Burada ise dinde yani düzende zorlama olmadığı belirtilerek hukuk düzeni tanımlanmaktadır. İçinde hiçbir zorlamanın olmadığı düzen hukuk düzenidir.  5-33 Ayetinde Allah ve Resulüyle harp edip adam öldürenlerin cezası öldürülmek veya asılmak veya elleri ve ayakları çaprazlama kesilmek veya sürgüne gönderilmek şeklinde tarif edilmektedir. Burada asılan zaten öleceği için asılma ve öldürülme ve diğer cezalar farklı durumlar içindir. Bu ayet bize hukuk düzeninde ve askeri düzende farklı cezalar olduğunu göstermektedir.) Kişiler mevzuata değil üstlerinin emirlerine uyarlar, (4-80, Ayetinde resule itaatin Allah’a itaat olduğu söylenmektedir. Bu ayet askeri düzen içindir. Hukuk düzeninde ise marufu emrettiği, münkeri nehyettiği zaman itaat edilir. 33-6 Ayetinde nebinin, müminlerin kendilerinden daha evla olduğu belirtilmektedir.) mevzuat üstlerin tamamlayıcı talimatlarıdır. (Evleviyetin delaletiyle mevzuat üstlerin tamamlayıcısıdır.) Üstlere karşı sorumludurlar.(2-286, Bu ayet bir kişiye yetkisinden fazla sorumluluk yüklenemeyeceğinin delilidir. Görev hakkı, yetki sorumluluğu getirir.) Hakemlik yok, hâkimlik var.(4-65, Ayetinde hakimlik vardır. Başkan karar vermek zorundadır. Askeri düzen için geçerlidir. 5-42 Ayetinde ise hakemlik yapma başkana serbest bırakılmakta, isterse yapmayacağı belirtilmektedir. Bu ise hukuk düzeni içindir.) Hâkimler merkezden atanırlar ve onlar adına yargılarlar.(4-80, Bu ayet resule itaat edenin Allah’a itaat etmiş olduğunu gösterdiğinden başkanın temsilcisi olan hâkimler de başkan gibi hâkimlik yaparlar.)

 

Sorumluluk sonuçlardandır.(4-74, Ayetinde savaşta ölenler veya galip gelenlere ecir verileceği söylenmekte mağlup olup da ölmeyenlere bir ecirden bahsedilmemektedir. Yani sonuçtan sorumlu olacağı anlatılmaktadır.) Sonuca ulaşmak için her yol meşrudur.(2-191, Ayetinde “Bulduğunuz yerde öldürün, sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın” denerek sonuca ulaşmaktaki en uç nokta olan bulduğu yerde öldürme, meşru hale getirilmiştir. Delaletin delaletiyle daha hafif olan her tür yöntem meşrudur.) Kişisel sorumluluk yoktur.(8-60,8-65 Ayetlerinde emirler cemi müzekker geldiğinden burada bir topluluk vardır. Böylece görev topluluğa verilir ve sorumluluk da topluluğa aittir. Cemaat olmadan sorumluluk yoktur.) Ortak sorumluluk vardır. İçte sorumluluk üste aittir.(3-159, Ayetinde “Karar verdiğinde Allah’a tevekkül et” diyerek karar verme yetkisinin işaretin delaletiyle başkanda olduğu anlatılmaktadır.) Dışa karşı sorumluluk ise emire aittir. Devlet askeri düzenle kurulur ve korunur.(59-9 Ayetinde devlet kuruluşunun toprağın ve emniyetin sağlanması ile olduğu söylenmektedir.) Herkesin canını, malını, ırzını ve işini koruma hakkı vardır.  Herkes başkasına yaptığının, kendisine yapılmasını da kabul etmiş sayılır.(2-194 Ayetinde haramların karşılıklı olduğunu söyleyerek birine karşı yapılanın karşılığının diğerine aynısının yapılması olduğunu göstermektedir. )

 

Madde-3b) Askeri düzene hukuk düzeni kuralları içinde geçilir.

 (2-194, 5-2, Bu iki ayette savaştaki sınır çizilmiş,  düşmanın yaptığı kötülüğün misli kadar kötülük yapılması belirlenmiştir. Misli ise ancak hukuk düzeni kuralları içinde belirleneceğinden askeri düzene ancak hukuk düzeniyle geçileceğine delil olmuş olur.)

 

Askeri düzenin konu ve sınırlarını haram ve helal olarak içtihatlar belirler.(3-102, Ayetinde müminlere Allah’a hak ile ittika edilmesi emredilmekte, arkasından “Müslüman olma hali dışında ölmeyin” denmektedir. Müminlikten Müslimliğe düşüş olmayacağına göre burada Müslüman olarak ölme, savaş halinde  değil barış halinde ölmektir. Bu nedenle savaş, barış halinin sağlanması içindir. Buradaki Allah’a ittika etme, içtihadını hakkaniyetle yapmadır. Savaş düzeni içinde de barış düzeni içinde de içtihatlar hakkaniyetle yapılıp karara varılmalıdır. Savaş düzenindeki içtihatlardan komutan dünyada sorumlu olmaz, ahrette sorumlu olur.) Askeri kuruluşlar ile hukuk kuruluşları arasındaki dengeyi asker kökenli ancak hukuk düzeni içinde seçilmiş başkanlar tesis ederler.(2-247, Ayetinde İsrail oğullarına melik olarak seçilen Talut’un seçilme sebebi, ilim ve cisim sahibi olması olarak belirtilmektedir. Günümüzde kuvvet ve ilim sahibi olan en yüksek kişiler kurmay askerlerdir.) Askeri kuruluşlar ile sivil kuruluşlar arasında ortaya çıkacak sorunları başkanlar çözümlerler. Askeri düzenin uygulanacağı sahalar ve haller başkanlarca belirlenir. Eğitim ve gözetim yerleri de askeri sahalardır.(5-1, Ayetinde “Siz hurum iken” denmektedir. Haram bölgede olmadığı halde kişi haram halde olabilmektedir. 5-2 Ayetine göre, haram ayı veya haram mekân içindeyken haram gerçekleşmekte kişinin durumuna göre değil, yer veya zamana göre haram olmaktadır. Bunlara kıyasen barış düzeni içinde de askeri düzenin uygulandığı sahalar olur ve tıpkı savaş düzenindeki gibi uygulamalar buralarda yapılır.) Savaşta, seferberlikte, isyanlarda, tabii ve sosyal afet hallerinde başkanların kararları ile askeri düzen uygulamasına geçilir ve onların kararı ile bu düzen sona erdirilir. Askeri düzene geçme ve askeri düzenden çıkma bu anayasanın hükümlerine tabidir. Askeri düzenin içindeki fiillerde bu anayasanın hükümleri geçerli değildir.(47-4 Ayetinde harp ağırlıklarını bırakana kadar savaş muamelelerinin tamamlanması istenmektedir. Barış düzenine geçildikten sonra artık askeri düzen uygulamaları geçerli değildir. )

 

IC. KAMU GÖREVİ

 (9-111 Bu ayet müminlerin Allah yolunda savaşarak öldüreceklerini ve öleceklerini söylüyor. Bunun karşılığının ise cennet olduğunu söylüyor. Kuran, Tevrat ve İncilde bu vaadin olduğunu söyleyerek ehli kitabın hepsinin mümin olabileceği belirtiliyor. En temel kamu görevi güvenliktir ve bu ayette bu anlatılmaktadır.)

 

Madde-4a) İşleri halk mevzuata göre serbestçe yapar

(74-38, 52-21, Bu iki ayette herkesin kazandıklarına rehin oldukları söylenmektedir. Bu, herkesin yaptığından sorumlu olduğunun delili olmaktadır. Aynı zamanda kendi yaptığına rehin olduğundan dolayı sorumlu da yetkili de kendisidir.)

 

Herkes kendisi için kurallar koyar veya seçer,(2-286 Ayetinde kesbedilenlerin lehte, iktisab edilenlerin aleyhte olduğu söylenerek herkesin yaptığından, içtihadından sorumlu olduğu anlatılmaktadır. 3-7 Ayetinde Kuran’daki müteşabih kısımların tevil ile muhkeme dönüşeceği anlatılmakta, bunu da ancak Allah’ın ve ilimde Rasihlerin bildiğini belirtmekte, böylece müçtehidin Kuran’daki karşılığı tanımlanmaktadır. 16-43 Ayetinde “Bilmiyorsan ehli zikre sor” denmekte. Bilindiği zaman sorulması gerekli değildir. Bir de “Ehli zikre uy” demiyor, “sor” diyor. Yani kılı kılına başkasına uyma değil, öğrenip kendi içtihadıyla hareket etmeyi önermektedir. Sorulacak kimsenin de sorulacak kimse olabilmesi için sağ olması gerekmektedir.) bunları her zaman değiştirebilir, ancak kurallar yürürlükte iken onlara uymak zorundadır.(18-27 Ayetinde “Rabbinin kitabında sana vahyoluna uy” denmekte, “size” denmemekte, bir de الَّذِي değil de مَا  kullanılmaktadır. مَا  umumi ismi mevsuldür, herkesin kendi içtihadının olduğunu gösterir. الَّذِي ve إِلَيْكُمْ  olsaydı o zaman tek bir kitap kastedilmiş olurdu. 2-106 Ayetinde ayetin geçersiz kılınmasından veya unutturulmasından bahsediyor. Burada آيَةٍ nekredir yani belirsizdir. Daha sonra bunun yerine daha hayırlısı veya benzerinin geleceği söylenmektedir. Yani آيَةٍ hazfedilmemekte değiştirilmektedir. Buna kıyasen bir kural yürürlükte iken ona uyulur, ancak bu kural yürürlükten kalkabilir ve yerine ya onun gibi ya da daha iyi bir kural konur. Bundan sonra da bu kurala uyulur. ) Uymaz da biri zarar görürse onu tazmin eder.(5-1 Ayetinde akitlere vefa gösterilmesi emredilmektedir. İbadetlerde yerine getirilmeyen ibadet için sonradan yapılan farklı eda şekilleri vardır. Buna kıyasen akdine uymayan kişide zarar doğmuşsa o zararı tazmin eder.) Herkes diğer insanlarla istediği sözleşmeleri yapar veya sona erdirebilir.(5-1 Ayeti serbest akitlerin yapılabileceğini işaretin delaletiyle göstermektedir. 2-256 Ayetinde dinde yani düzende hiçbir zorlamanın olmadığı söylenmektedir. Akdi sona erdirememek zorlamaktır. Kişi akdi istediği zaman sonlandırır ancak bu nedenle karşı taraf zarara uğramışsa tazmin eder.)  Herkes istediği topluluğu kurma, topluluğa girme ve topluluktan çıkma hakkına sahiptir.(4-97 Ayetinde melekler günah işleyenlere sebebini sormakta, onlar da zayıflıklarını gerekçe göstermektedirler. Ancak melekler bu gerekçeyi kabul etmemekte, hicret etmeleri gerektiğini söylemektedir. Böylece topluluk içindeki güçsüz insanların o topluluktan çıkarak başka topluluğa girmeleri farz olmaktadır. Bu nedenle hicret demokrasisinin mekanizmasının kurulması gerektiği bu ayette belirtilmektedir. Eğer hicret muhaceret şeklinde olursa başka topluluğa girmektir, hicret olursa terk etmedir. 59-9 Ayeti yeni topluluk kurmanın başlangıcının nasıl olacağını anlatmaktadır. Önceden bir grubun giderek yerleri ve o yerlerin güvenliğini sağladığını anlatmaktadır. Bu da yeni topluluk kurmanın delilidir.) Ancak bir topluluğa katılmışsa o topluluğun sözleşmelerine ve yetkililerine uymak zorundadır. (23-8 Ayetinde emanet ve ahitlerin yerine getirilmesi delillendirilmektedir. 7-157 Ayetinde ümmi nebi resul olan Muhammed Aleyhisselam’a uyma emredilmekte, onun marufu emrettiği, münkeri nehyettiği, iyi şeyleri helal, kötü şeyleri haram ettiği belirtilmekte, böylece o topluluğun yetkilisi olan nebi resule uyma, unun koyduğu kurallar olan emir, nehiy, helal ve haramlara uyma zorunluluğu getirilmektedir. Böylece kişinin bulunduğu topluluğun yetkililerine ve kurallarına uyması delillendirilmektedir.) Uymaz ve bu nedenle bir zarar doğarsa onu tazmin eder.(5-1 Ayetinde akitlere vefa gösterilmesi emredilmektedir. İbadetlerde yerine getirilmeyen ibadet için sonradan yapılan farklı eda şekilleri vardır. Buna kıyasen akdine uymayan kişi de zarar doğmuşsa o zararı tazmin eder.) Herkes diğerleri ile çıkan anlaşmazlıkları hakemler yoluyla çözmek zorundadır.(8-20 Ayetinde “Allah ve resulüne uyun” denmekte, ayetin devamında ise “Ondan yüz çevirmeyin” derken müfret zamir döndürmekte böylece Allah ve resulü teriminin tek bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. 4-59 Ayetinde aranızda niza olursa onu Allah ve resulüne götürün demektedir. Önceki ayette bunun bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. Nizaların çözüldüğü müessese hakemlik olduğundan dolayı her tür niza Allah ve resulüne yani hakemlere götürülmelidir.) Hakemlerin kararlarına uymayanlar hukuk düzeninin korumasından yararlanamazlar.(4-65 Ayetinde bir olay meydana geldiğinde hakemle çözülmezse imanın gerçekleşmediğini anlatmaktadır. İman da emniyettir. Hukuk düzenini sağlayan da imandır. Bu nedenle hakeme gitmeyenler ve karara uymayanlar hukuk düzeninin emniyetinden faydalanamazlar.)

Kişiler mevzuat içinde hürdürler ve topluluk içinde doğmuş ve doğacak haklarını hukuk düzeni ile korurlar.

 

Madde-4b) Görevliler güdücü değil gözetleyicidirler

(2-104 Ayetinde iman edenlere ‘Bizi güt deme, bizi gözet de.’ diye emredilmiştir. Bu da görevlilerin güdücü değil, gözetleyici olduğunun delilidir.)

 

Topluluk hukuk düzeni içinde kişilerin serbest davranışları ile yaşar, kişilere müdahale edilmez. (3-19 Ayeti Allah indinde düzenin barış düzeni olduğunu yani hukuk düzeni olduğunu belirtmektedir. 2-256 Ayetinde dinde yani düzende hiçbir zorlamanın olmadığını söylemektedir. 3-19’dan anlaşılan dinin barış olduğudur. Bu ayetle de hukuk düzeninde hiçbir zorlamanın olmadığı görülmektedir. 2-208 Ayeti iman edenlere topluca barışa girmeyi emretmektedir. Bu da barış yani hukuk düzeninin bireysel değil, topluluğun tamamıyla birlikte olacağını göstermektedir.) Zarar verirlerse sonra hakemler tarafından tazminata veya kısasa mahkûm edilirler.(8-20 Ayetinde “Allah ve resulüne uyun” denmekte ayetin devamında ise “Ondan yüz çevirmeyin” derken müfret zamir döndürmekte böylece Allah ve resulü teriminin tek bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. 4-59 Ayetinde “Aranızda niza olursa onu Allah ve resulüne götürün” demektedir. Önceki ayette bunun bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. Nizaların çözüldüğü müessese hakemlik olduğundan dolayı her tür niza Allah ve resulüne yani hakemlere götürülmelidir.)  Hakemlerin adil karar verebilmeleri için gözetleyici görevliler vardır.(5-8 Ayetinde iman edenlere kıstla şehitlik için kayyumlar olmayı emretmektedir. Yani kıstı sağlamada bir müesseseden bahsetmektedir. Bu da şehitlik yani gözetleyicilik müessesesidir. 12-26’da ise şahitlikten bahsetmektedir. Şahitlik gözetleyicilik değildir. Görgü tanıklığı ve bilirkişiliktir. Bu ayetteki bilirkişiliktir. Çünkü şahit olayı görmemiştir. Sadece yorum yapmaktadır, bir karar belirtmediğinden dolayı şehit değil şahittir. 2-282 Ayetinde borçlanmanın yazılması görevini şehitlere vermektedir. Bu da şehitliğin sorumluluk gerektiren bir müessese olduğunun delilidir.) Bunların kayıt ve şahadetleri ile hakemler karar verirler.(5-106 Ayetinde şehitlik için gerekli şartın عَدْلٍ sahibi olunması gerektiği belirtilmektedir. Eğer sizden değilse yemin etmeleri gerektiği yazılmaktadır. Bu da şehitliğin bir görev olduğunu göstermektedir. 4-59’da ise nizaların çözülmesinde hakemlere gidilmesi söylenmektedir. Yani şehitlerin şahadeti yetmemektedir. Sonuçta hakemler şehitlerin şahadetine dayanarak karara varırlar.) Taraflar hakem kararlarına kendi istekleri ile uyarlar.(4-65 Ayetinde hakem kararına gönlüyle uymadan iman etmiş olunmayacağını söyleyerek tarafların hakem kararlarına kendi istekleriyle uymaları gerektiğini delillendirmektedir.) Hakem kararlarına uymayanları görevliler etkisiz hale getirirler.(8-20 Ayetinde “Allah ve resulüne uyun” denmekte ayetin devamında ise “Ondan yüz çevirmeyin” derken müfret zamir döndürmekte böylece Allah ve resulü teriminin tek bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. 5-33 Ayetinde Allah ve Resulüyle harp edip adam öldürenlerin cezası öldürülmek veya asılmak veya elleri ve ayakları çaprazlama kesilmek veya sürgüne gönderilmek şeklinde tarif edilmektedir. Böylece hakem kararına uymayanların etkisiz hale getirilme şekilleri anlatılmaktadır.)

 

Görevliler, halkın işlerine ve kararlarına baştan karışamazlar ve hakem kararı olmadan da bir yaptırımda bulunamazlar.(2-256 Ayetinde dinde yani düzende hiçbir zorlamanın olmadığını söylemektedir. 3-19’dan anlaşılan dinin barış olduğudur. Bu ayetle de hukuk düzeninde hiçbir zorlamanın olmadığı görülmektedir)  Görevlilerin görevleri sırasında aldıkları kararlar hakem kararları ve mevzuat hükmündedir.(4-59 Ayetinde أُولِي الْأَمْرِ  yani görev sahiplerine uyun diyerek görevlilerin yetkileri içindeki kararlarının mevzuat hükmünde olduğunu göstermektedir.) Halk ya bulunduğu yeri terk eder veya itiraz etmeden uyar.(47-20 Ayeti Mekke dönemindeyken savaşmak isteyenlere savaşın yasaklandığının delilidir. 8-74 Ayetinde iman edenlerin hicret ve cihat etmesi وَ harfiyle birlikte söylenmiştir. 4-97 Ayetinde yerde zayıf olanların hiçbir şey yapmaması mazur görülmemekte, hicret etmeleri gerektiği melekler tarafından söylenmektedir. Bu 3 ayete göre halk bulunduğu yerde görevlilerin kararına uyar. Bu karardan dolayı günaha giriyorsa hicret eder ve sonra cihad eder.) Mağdur olanlar sonra hakemlere giderek haklarını alırlar.

 

(4-14 Ayetinde “Kim Allah ve resulüne isyan ederse”  denmekte ve bunun için مَنْ şart ismi kullanılmaktadır. Burada مَنْ umumu ifade eder. Bu nedenle herkesi kapsamaktadır. Ayetin devamında onun hududuna teaddi etmekten bahsetmekte, böylece “Allah ve Resulü” teriminin tek bir müessese olduğuna işaret etmektedir.  5-33 Ayetinde Allah ve resulüyle harbeden kimseler derken الَّذِينَ  has ism-i mevsulü kullanılmıştır. Sonra bunların cezası anlatılmıştır. Bu da hakem kararlarının toplulukların da üstünde olduğunu gösterir.) Görevlilere müdahale, işlerine müdahaledir. Görevli yetkisini aşarak birisini mağdur etmeye kalkarsa bu kimsenin kendini savunma hakkı vardır. (2-194 Ayetinde haramların karşılıklı olduğu söylenmekte. “Kim sınırı aşarsa siz de ona sınırı aştığının misliyle cevap verin” denmektedir. Bu nedenle yetkili de olsa yetki sınırlarını aşarak mağdur etmeye kalkarsa görevlilik ayrıcalığını kaybeder.)

 

Genel hizmetlerin bir kısmını da nöbetli birlikler yapar ve bunlara genel hizmetleri karşılığı kamu bütçesinden pay da verilebilir.(30-31,33 Bu ayetlerde münib olan gruptan bahsetmektedir. Münib olma nöbetli olma demektir. Yönelme, dönme kelimesinden gelmiştir. Nöbetlilik kamu hizmetidir. 9-29 Ayetinde kendilerine kitap verilenlerden bir grupla cizye verilene kadar kıtal edilmesi emredilmektedir. Bu kimseler askerliği yapmayıp bedel ödeyen kimselerdir. Buna kıyasen bir kamu hizmeti yapılmayıp başkasına yaptırılıyorsa yaptıranlar bedelini öderler.) Bu husus mevzuatça belirlenir.(9-29 Ayetinde verilecek cizye harfi tarifle getirilmiştir. Bu nedenle belirli olması gerekir. Bunu da topluluğun günün şartları içinde belirlemesi mevzuatla olur.) Genel hizmetlerden nöbetli birlikler de yararlanabilirler. Ek harcama gerektirmiyorsa bir şey istenmez.(9-60 Ayetinde sadakadan bahsetmektedir. Sadakayla zekâtın farkı şudur: zekât toplanan vergi iken sadaka yalnızca vergi değildir, devletin yani bucağın gider bütçesidir. Kaynağı zekat ve diğer gelirlerdir. Kurallı dişil çoğul getirilerek de buna işaret edilmiştir. Sadakanın dağıtıldığı yerlerden biri olarak da الْعَامِلِينَ عَلَيْهَا  şeklinde bir ifadeyle sadaka üzerinde çalışanlar kast edilmiştir. Burada kurallı eril çoğul getirilerek bunun bir kurum olduğu gösterilmektedir. Bu kurum da kamu görevlileri ve genel hizmetlilerdir. Sonuçta bunlar kendi yaptıkları hizmetlerden de yararlanmaktadırlar.)

 

 

 


ADİL DÜZEN'E GÖRE İNSANLIK ANAYASASI-K
1-İÇİNDEKİLER
2360 Okunma
2-TAKDİM
2637 Okunma
3-ANAYASA'YA BAŞLARKEN
2075 Okunma
4-KAMU GÖREVLERİ
2461 Okunma
5-GENEL HİZMET
2329 Okunma
6-İNSANLIK
2015 Okunma
7-BÖLÜŞME
2060 Okunma
8-DAYANIŞMA
2000 Okunma
9-İNSAN
1736 Okunma
10-YERYÜZÜ
1901 Okunma
11-ŞÛRALAR
2006 Okunma
12-İŞLETMELER
1868 Okunma
13-BİRLİK
1827 Okunma
14-GÖREV
1825 Okunma
15-YETKİ
1801 Okunma
16-SORUMLULUK
1861 Okunma
17-HAKLAR
1947 Okunma
18-BÜTÇE
1720 Okunma
19-YAŞAMA
1804 Okunma
20-MEVZUAT
1855 Okunma
21-ÇALIŞMA
2286 Okunma
22-PAYLAŞMA
1881 Okunma
23-VERGİ
1819 Okunma
24-ANAYASA GENEL KURALLAR
2108 Okunma
25-KAMİL SAYILAR KURALI
3075 Okunma
26-ŞURALAR KURALI
1996 Okunma
27-SENETLER KURALI
2372 Okunma

© 2024 - Akevler