6) YERYÜZÜ | 10) Meclis | 12) İşletme | 13) Birlik | 11) Şûra |
7) Bölüşme | 22) ÇALIŞMA | 23) Kredi | 25) Vergi | 24) PAYLAŞMA |
1) İNSANLIK | 2) Hukuk Düzeni | 3) Askerî Düzen | 4) Genel Hizmet | 5) Kamu Hizmeti |
8) Dayanışma | 19) YAŞAMA | 18) Bütçe | 21) Mevzuat | 20)YASAMA |
9) İNSANLIK | 14) Görev | 15) Yetki | 16) Sorumluluk | 17) Haklar |
Kişi: Adem soyundan gelen herkes.
Aile: Kişilerin doğup büyüdükleri, birlikte yiyip içtikleri en küçük topluluk.
Ocak: Komşu olarak birlikte yaşayan topluluk.
Semt: Komşu olarak birlikte çalışan topluluk.
Bucak: Komşular olarak birlikte hukuk düzenlerini kuran kimseler.
İlçe: Ortak hizmetlerin birlikte görüldüğü topluluk.
İl: İç güvenliğin dayanışma içinde sağlandığı topluluk.
Bölge: İhtisas hizmetlerinin birlikte sağlandığı topluluk.
Ülke: Dış savunmanın dayanışma içinde birlikte yapıldığı topluluk.
Kıta: Araştırmaların birlikte yapıldığı topluluk.
İnsanlık: Gelişmenin birlikte sağlandığı tüm insanlardan oluşan topluluk.
Kuruluş: Ocak, bucak, il, ülke ve insanlığı içeren sözdür.
Çevre: Aile, semt, ilçe, bölge ve kıtayı içeren sözdür.
Topluluk: Birlik ve topluluğu içeren sözdür.
Merkez Ocaklar: Birlik veya çevreleri yöneten ocaklardır.
Çevre Bucakları: Çevrelerde hizmet veren bucaklardır.
Birlik Bucakları: Birlikleri yöneten bucaklardır.
Taşra Bucakları: Çevre ve kuruluş merkezleri dışında kalan bucaklardır.
Kuruluşun Tümü: Taşra ve kuruluşları birlikte içerir.
ADİL DÜZENE GÖRE
İNSANLIK ANAYASASININ
GÖREV KONULARI
İnsanlık Anayasası, insanın ilk yaratılışından neslinin sona ermesine kadar geçmiş ve gelecek tüm insanları, Adem oğullarını içeren varlığın yasasıdır. Bugün yaşayan insanlar üç boyut içinde yaşamaktadırlar, insanlık ise dört boyutlu uzayın varlığıdır. Bu varlık üç boyutlu uzay içinde yaşamaktadır. Yeryüzü ve insanın birleşmesinden insanlık oluşur. İnsanlık anayasası bu birleşmeyi düzenleyen kuralları içerir.
İnsanlık = Yeryüzü x İnsan
Yeryüzü bir bütündür. İnsanlar ayrı varlıklardan oluşmaktadır. Yeryüzünün insanlar tarafından kullanılması için bölüşülmesi gerekmektedir. Aslında tek olan yeryüzünü insanlar kıtalara, bölgelere, ilçelere, semtlere ve meskenlere ayırmışlar, iş yerlerine ayırmışlar ve herkes kendi yerinin sahibi olmuştur. Bu sayede yeryüzünden yararlanma imkanını bulmuşlardır. İnsanlık anayasası bu bölüşmeyi düzenleyen kuralları içerir.
İnsanlık = +(arz parçası*insan)lar = +kişiler
Ayrı ayrı varlık olarak yaratılmış olan insanlar yani kişiler birleşerek birlikler oluştururlar. Ocaklar, bucaklar, iller ve ülkeler kurarlar ve birlikte insanlığı oluştururlar. İnsanlık bir yığın değil, bir teşkilattır. Kişilerin birleşmesinden oluşan teşkilattır. Kişi bedenî varlık ile mal varlığının birleşmesinden oluşur. Anayasa bu birleşmenin kurallarını içerir. Bu birleşme dayanışma ortaklıkları ile gerçekleşir. Dayanışma, birine karşı yapılan fiili hepsine yapılmış kabul edilerek birden karşı koymaları ile oluşur.
İnsanlık = * Kişiler
Birlik demek ortak işletme demektir. Yani, işbölümü içinde yaşama demektir. Değişik kimselere farklı işler yapacaklar, sonunda istenen ürünler meydana gelecek ve bu istenen ürünler ortak üreticileri tarafından bölüşülecektir. Yani ortak üretim ve ürünlerin bölüşülmesi birlikteliğin sorunudur. Ne yapılacak, nasıl yapılacak, kim yapacak ve kimin olacak? İnsanların yaşaması için ne gerekiyorsa o yapılacaktır. Nasıl yapılacak? İmkanların en iyi şekilde değerlendirilmesi ile yapılacaktır. Kim yapacak? Kimin gücü varsa o yapacak. Kimin olacak? Kimin ihtiyacı varsa onun olacaktır. İşte bu dört sorunun cevabını aramak anayasaların görevidir.
Dinî dayanışma, yaşamak için ne yapılacaksa onu bütçe ile ortaya koyacaktır.
İlmî dayanışma, istenenlerin yapılması için imkânları mevzuat ile ortaya koyacaktır.
Meslekî dayanışma, işleri bölüştürüp istenenleri kredi vererek yaptıracaktır.
Siyasî dayanışma ürünleri ihtiyaca göre kamu payını bölüştürerek yapacaktır. Kamu payı yeryüzünün üretimdeki kira payıdır.
Anayasa bu işlerin kurallarını ortaya koyacaktır.
Ocakta ve bucakta halk topluluk kararlarına doğrudan katılırlar ve bunlar ocak meclisi ile bucak meclisini oluştururlar. İl, ülke ve insanlıkta ise ortak işler için halk doğrudan doğruya katılıp meclisleri oluşturamaz, halk temsilcileri seçer ve onlar merkez bucaklarında yerleşirler. Merkez bucaklarının meclisleri il, ülke ve insanlık meclisleridir. Meclisler halkın temsilcisi olarak bütçe yaparlar. Demek ki meclislerin dinî kuruluşlarla yakın ilişkileri vardır.
Temsilciler ilim adamlarından seçilirler, böylece bunlar birleşir ve okullar kurarlar. İşlerin nasıl yapılacağını bunlar tespit ederler, yani mevzuatı bunlar hazırlarlar. Özel hukukta mevzuat her dayanışma ortaklığı için ayrıdır. Kamu hukukunda ise dayanışma sorumluları birleşir, istişare yaparak şûra kararlarını alırlar. Bucaklarda kamu hukuku olarak o uygulanır. Demek ki şûraların da ilmî dayanışma ortaklıkları ile çok yakın ilişkileri vardır.
Üretim faaliyetleri işletmeler halinde yapılır. İşletmeler birliklerin hücreleridir. Bağımsız olarak faaliyet gösterirler. Birlikte alışverişleri vardır. İşler işletmelerde yapılır. Kim yapar sorununu bunlar çözümler. Krediler bunlara verilir. Demek ki bunların da meslekî dayanışma ortaklıkları ile yakın ilişkileri vardır.
Ortaya çıkan ürünler sözleşmeler ve mevzuata dayalı olarak evrak, zimmet ve envanter muhasebelerine dayanılarak bankalarda hesaplanır ve herkesin payına ne düşüyorsa o belirtilir. Herkesin eline pay belgesi verilir. Kişiler pay belgesine göre ambarlarda mallara ve kasalarda paralara sahiptirler, taşınmazlarda hisseleri vardır. Borç ve alacakları bellidir. Bu bölüşmede haksızlığa uğrayanlar hakemlere gidip haksızlıklarını giderirler. Hakemlerin kararlarına karşı silahlı güç kullanılır ki bu da nöbetle oluşturulmuş askeri veya jandarma gücüdür. O halde birliklerin siyasi dayanışma ile yakın ilişkileri vardır.
İnsan dediğimiz zaman bir ehliyeti vardır. Yani kabiliyetleri vardır. Bu yaş ve eğitimle elde edilir. İşbölümü yapılırken bu ehliyet göz önüne alınır. Ona göre görev verilir. Ehliyeti ilmî dayanışma verir. Her ehliyetli görevlidir, ehliyetli kimse görevi kendi kendisine verir. Yani işini kendisi seçer. Bir işi yapmayı taahhüt ettikten sonra da artık onu yapmakla yükümlüdür. Ehliyeti ilmî kuruluşlar verdiğine göre, görevi de kendiliğinden ilmî kuruluş vermiş olur. Demek ki görevlendirmenin ilmî dayanışma ile yakın ilişkileri vardır. Görevlendirme yasamada yapılmış olur.
Görevli olma yeterli değildir. Görevi yapabilmek için yetkiye ihtiyaç vardır. Bu da sağlanan mâli imkânlarla gerçekleşir. Kişi harcar, ondan sonra harcadığını alır, ama harcama yapabilmesi için kendisine avans verilir. Bu avans kredidir. Krediyi meslekî dayanışma ortaklıkları dağıttığına göre, demek yetkili kılan burasıdır. Dolayısıyla yetkinin meslekî dayanışma ile yakın ilişkisi vardır
Görevliler görevlerini yerine getirmekle yaşamaları için ücret istihkak ederler. Görevi yerine getiren kişi ücretini alır ve onunla yaşar. Kişi ücret almak için çalışır, topluluk iş yaptırmak için ücret verir. Böylece çıkar paralelliği içinde çalışma ve yaşama devam eder. Ücretin yaşama ile, bütçe ile yakın ilgisi vardır. Öyleyse haklarla ilgili konuların dinî dayanışma ile yakın ilgisi vardır.
Görevlerini yapanlar ücretlerini alırlar, ancak görevlerini ihmal edenlerin, yapmayanların veya yanlış yapanların da sorumlu olmaları gerekir. Bu sorumluluk yargıya karşıdır. Sonra kişiler kendi istekleri ile yargı kararlarına uyarlar. Uymayanlara silahlı müeyyide uygulanır. Demek ki sorumluluğun da siyasî dayanışma ile yakından ilgisi vardır.
İnsanların tercihi hukuk düzenidir. Yani barış düzenidir. Yani İslâm’dır. Ancak Kâinatın genel dengesi çatışma üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla her zaman barış düzeni olmaz. Bazı hallerde bizim elimizde olmayan sebeplerle savaş yapmak zorunda kalırız. Savaşta hukuk düzeni uygulanmaz. Hukuk düzeninde herkes her işi yapmakta serbesttir. Haksızlık yapan hakimlerin huzurunda şeriata yani mevzuata karşı hesap verir. Bu sistem her zaman yürümez. Askeri düzende ise ast üste bağlıdır, o ne derse onu yapar ve ona karşı sorumludur. Bu durum zaruretten doğan durum olduğu için askeri düzen ile hukuk düzenini birbirinden ayırma mekanizması yasama ile, ilimle ilgilidir. Askerlik de ilme dayanır. Aynı zamanda siyasetten ibarettir. O halde askeri düzen ilim ile paylaşma arasında yer alır. Bir taraftan ilmî dayanışmalarla, diğer taraftan siyasî dayanışmalarla ilgisi vardır.
Hukuk düzeni ise ekonomik işletmelerde uygulanır. Yine ilmin verilerine uyma zorunluluğu vardır. Ama kişiler burada serbesttirler, elde ettikleri sonuçlara kendileri katlanırlar. Demek ki hukuk düzeni bir taraftan yasamaya, diğer taraftan çalışmaya dayanmaktadır. Yasama nasıl yapacağını belirler, çalışma çalışanları belirler. Herkes kendi işini kendisi seçer, istediği gibi yapar, sonuçtan kendisi sorumludur. Demek ki hukuk düzeni ilmî dayanışma ile meslekî dayanışma arasında yer alır.
Hukuk düzeninde de iki çeşit iş vardır. Biri daha çok geçmişle ilgilidir. Soruşturma ile sabit olan hususlarda hakemlerin karar vermesidir. Burada da artık kişilerin istekleri sözkonusu değildir. Askeri düzende olduğu gibi yetkililerin verdiği karar uygulanır. Yani savaş olmasa da birçok hallerde yetkili ne derse o yapılmalıdır. Ne var ki, askeri düzende olmayan bir şey vardır. Kamu görevlilerinin verdiği kararlar aynen uygulanır, ama mağdur olanlar hakemlere giderek sonra haklarını isteyebilirler. Oysa askeri düzende hakemlere gidilerek hak istenemez. Belki üstün üstüne şikayet edilebilir. En başta bulunan üstün sorumluluğu yoktur, ona karşı ast dava ikame edemez. Burada halkın isteklerini yerine getirmek sözkonusu olduğu için ?????yaşam ????? aile, ????? kamunun dediği yapılacağı için de siyasi dayanışmalarla yakından ilgisi vardır.
Kamu görevleri yanında genel hizmetler vardır. Bunu da kamu hizmetlileri yapmaktadır. Ancak burada son söz hizmet verenin değil hizmet alanıdır. Hizmetli hizmet vermekten vazgeçer, ama hizmette zorlama yapamaz. Sorumluluk hizmetlide devam eder, çünkü meslekle ilgilidir. Burada halkın yaşaması için gerekli işler yapıldığı için yaşama ile, dinî dayanışma ile, serbestçe iş yapılacağı için de meslekî dayanışma ile, ????????? çalışma ile yakın ilgisi vardır.
Şimdi de bunu bir sekiz yüzlü üzerinde birleştirip bütününü çizelim.
Şimdi de bunu bir matris ile gösterelim.
6) YERYÜZÜ | 10) Meclis | 12) İşletme | 13) Birlik | 11) Şûra |
7) Bölüşme | 22) ÇALIŞMA | 23) Kredi | 25) Vergi | 24) PAYLAŞMA |
1) İNSANLIK | 2)Hukuk Düzeni | 3) Askerî Düzen | 4) Genel Hizmet | 5) Kamu Hizmeti |
8) Dayanışma | 19) YAŞAMA | 18) Bütçe | 21) Mevzuat | 20)YASAMA |
9) İNSANLIK?? | 14) Görev | 15)Yetki | 16) Sorumluluk | 17) Haklar |
- İNSANLIK bütün oluşu gösterir.
- YERYÜZÜ, YAŞAMA, YASAMA, ÇALIŞMA ve PAYLAŞMA kutuplarını gösterir.
- Bölüşme, Dayanışma, Bütçe, Mevzuat, Kredi ve Vergi iç bağları gösterir.
- Meclis, Şûra, İşletme ve Silahlı Birlikler, Görev, Yetki, Hak ve Sorumluluk ile Hukuk Düzeni, Askeri Düzen, Genel Hizmet ve Kamu Hizmeti yan bağlantıları gösterir.
Yanındaki rakamlar madde numaralarını ifade eder.
ADİL DÜZENE GÖRE
İNSANLIK ANAYASASININ
HİZMET KONULARI
Tek başına olsalardı ayrı ayrı yapmaları gereken işlerin, birleşmeleri halinde daha az sayıda yapılabildikleri için, bu işlerin ortaklaşa yapılması Genel Hizmetleri doğurmaktadır. Misal olarak yolu ele alalım. Herkes kendine yol yapmaya kalkışsa bu mümkün bile değildir. O halde yol yapılır, herkes yararlanır. Genel Hizmetler halka ve işletmelere yapılmaktadır. İşletmelerden genel hizmet payları alınmakta, halka ise Genel Hizmet karşılıksız yapılmaktadır. “Adil Düzen”in diğer düzenlerden farkı budur. Böylece içtimai adalet sağlanabilmektedir. Genel Hizmet kayıtla başlamaktadır. Kayıt hem yaşayanlar arasında ortak başvurulacak kaynak olmaktadır, hem de nesilden nesile aktarma imkanını doğurmaktadır.
Genel Hizmetlerin yapıldığı yerler bucaktaki semtlerdir. Kırda köyler, kentte mahallelerdir. Bunların nüfusu 300 ile 1000 arasındadır. Biz ortak kelime olarak “semt” kelimesini kullanıyoruz. Sanayinin gelişmediği ve kırlara alt yapının götürülemediği dönemlere ait olan köy - kent ayrımı artık anayasamızda yer almamaktadır. Mülki teşkilat dışında belde teşkilatı kaldırılmış olacaktır. Kamu ve Genel Hizmetler bucak akademisinde başlamaktadır. Genel Hizmetler bucaklarda yapılmaktadır. Belgeler semtlerde doldurulur. Ama bütün kayıtlar ilçelerde tutulur ve korunur.
Topluluk demek başkanları olan kimseler demektir. Başkanlık bir Genel Hizmettir. Başkanın en büyük rolü herhangi bir genel, kamu veya özel hizmetin aksaması halinde derhal müdahale ederek topluluk hayatının sürmesidir. Şimdiye kadar ilkel topluluk hayatı sürüldüğü için bir yerdeki aksama yerel kalıyor ve insanların tümünü rahatsız etmiyordu. Oysa gelişen dünyada bir yerde meydana gelen rahatsızlık tüm topluluğun rahatsızlığı şekline dönüşür. Bu bakımdan gerek bucaklarda, gerek ocaklarda, gerek semtlerde ve gerekse işletmelerde başkanların rolü büyüktür. Başkanlar normal zamanlarda yok gibidirler. Ama aksama olunca hemen müdahale edip geçici de olsa işin seyrine sokulmasını sağlarlar.
Bundan sonra dört ana kayıt vardır. Birincisi, yeryüzünün parselasyonu ile ilgili kayıtları yapmak, onların sicillerini tutmaktır. Böylece onlardan yararlanma imkanları ortaya çıkar. İkincisi, işletmenin sicillerini tutmak yani malların akışını takip etmektir. Üçüncüsü, kişilerin borç ve alacaklarını tespittir. Dördüncüsü ise, kişiye gelen - giden evrakları sıralayıp tutmaktır. Bu kayıtları küçük müteşebbisler tutamadığı için tekeller oluşuyor. Tekeli önlemek için bu kayıtlar Genel Hizmet içinde tutulacaktır.
İnşaata başlamadan önce malzeme tedarik edilir. Taşlar istenildiği şekilde yontulur ve ondan sonra yerlerine konur. Toplulukta kişilerin topluluğu eğitebilmeleri için eğitilmeleri gerekmektedir. Din, ahlaki eğitimi veren kuruluşlardır. Kişilerin iyi şeyler istemelerini sağlar. Hislerini eğitir. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu gösterir. İlim ise doğru ile yanlışı ayırmayı öğretir. Doğru bilgi bize nasıl yapacağımızı öğretmiş olur. Bilmek yeterli değildir. Kişilerin bedenleriyle becerilerini de kazanmaları gerekir. İnsanlara iş yapma melekesini, yani eşya üzerinde çalışma kabiliyetini kazandırmak gerekmektedir. Bunu da ekonomi sağlar. Nihayet insanların bedenlerini eğitmeleri, savaşabilecek hâle getirmeleri gerekir. Bunu da siyasi kuruluşlar yaparlar. Ondokuz ve yirminci asırda sermayenin hakim olması sebebiyle askeri kuruluşlarla siyasi kuruluşlar ayrılmıştır. Adil Düzende ise meclisler vardır ve bunlar halkın seçtiği ilim adamlarından oluşur. Bunların oluşturduğu ilmî şûra da vardır. İlmî dayanışma sorumlularından oluşur. Meclisin ve ilmî şûranın görevi yasama görevidir. İcra ise siyasi parti başkanları tarafından oluşur. Onun seçimi farklıdır. İlmî şûranın seçtiği başkanlar çevrelere yöneticiler atarlar. Bunlar aynı zamanda siyasi parti başkanı adaylarıdır. Kendi çevresinin dışındaki nöbetli kadın ve erkeklerin en az yirmide birini alanın yöneticiliği kesinleşir ve siyasi partinin başkanı olur. Kendisine oy verenler nöbetlerini onun yanında tutarlar. Burası aynı zamanda siyasi eğitim yeridir. Yani askerlik hizmetlerini burada yaparlar. Bunlar dayanışma ortaklıkları başkanlarıdır.
Ahlâkî eğitimini dinî, ilmî eğitimini ilmî, iş eğitimini meslekî ve silahlı eğitimi siyasî dayanışma sorumluları yaparlar. Nöbet kamu hizmetidir. Eğitim ise genel hizmettir. Bunlar teminatlı ehliyet de verirler. Hissî hak ve hürriyetlerini dinî, fikrî hak ve hürriyetlerini ilmî, fiilî hak ve hürriyetlerini meslekî ve sosyal hak ve hürriyetlerini siyasî dayanışma ortaklıkları korurlar. Bunlar aynı zamanda ilmî, dinî, meslekî ve siyasî şûraların üyeleridir. Adil Düzende topluluk meclisin içinden halk tarafından oluşturulan dayanışma ortaklık sorumlularına dayanır.
Dini eğitimde uyarı hizmetleri de vardır. Uyarı da halka yanlış yaptığını hatırlatmadır. Bir de günü gelmiş vecibeleri hatırlatmadır. Toplantıya dâvet benzeri hizmetlerdir. İlmî dayanışmaya bağlı bir de araştırma vardır. Üretilen mallar meslekî dayanışmanın denetiminde ambar ve siyasi dayanışmanın korumasında kasa vardır.
Canlılarda bir düzenin kurulması yeterli değildir. Onun devamlı korunması gerekmektedir. Türkiye’nin haritasını yaptığımızı farz edelim, bu yeterli değildir. Arazide değişme olunca onu devamlı olarak haritaya işlememiz gerekir. Bunun gibi, bir makineyi yapıp çalıştırmamız yeterli değildir. O bozulduğu zaman onu tamir etmeliyiz veya yenilemeliyiz. Doğup büyümemiz yeterli değildir, sağlığımızı korumalıyız. Nihayet bir düzenimiz varolacak, malımız, mülkümüz varolacak, ama onun düşmanları ve yağmacıları da olacaktır. Onları korumamız, güvenliğini sağlamamız gerekmektedir. Böylece dört çeşit koruma hizmetimiz ortaya çıkıyor: Planlama, Bakım, Sağlık ve Güvenlik. Bunların ortak karakteri, değişme olmadıkça bunlara olan ihtiyacımız yok gibidir. Ancak insan evrimleşen varlıktır. Her an bunlarda beraberlik vardır.
Planlama bilgiye dayanacağı için, ilmî eğitim ile demirbaş kayıtları arasında yer alır. O da bir tür demirbaştır. Bakım meslekî faaliyeti içerdiği için meslekî dayanışma ile demirbaş kaydı arasında yer alır. Sağlık ahlâkî eğitime dayandığı için demirbaş kaydı ile ahlâkî eğitim arasında yer alır. Güvenlik ise silaha dayandığı için demirbaş kayıtları ile askerî eğitim arasında yer alır.
Vücudumuza bir iğne batsa bütün bedenimiz rahatsız olur. Bu bir vücut olmanın gereğidir. Birlikte yaşadığımız dünyada neler olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Bunu iki şekilde sağlarız. Biri, sanat eserleri ile geçici araçlar kullanarak yaparız. Bir sanatın bize verdiğini belleğimizde tutarak sonra onu hatırlayıp ondan aynı zevki almayız. Birisi bize iğne batırsa acısını duyarız. Tedavi olunca acı geçer. Sonra onu hatırlayarak o acıyı duymayız. Susuz olduğumuz zaman su içtiğimizde tatmin oluruz. Ama bir daha susadığımızda onu hatırlayarak susuzluğumuzu gideremeyiz. Oysa bir şeyi öğrendiğimizde her zaman onu hatırladığımızda aynı şeklide ondan yararlanabiliriz. Hisler dinin konusudur. Fikirlerin yayılması basın işidir. Bu da ilmî eğitim ile evrak kaydı arasında yer alacaktır. Biz bir de ikili ilişkiler kurarız, birbirimize mal veya haber göndeririz. Bunlardan birini ulaşım yapacaktır, diğerini ise haberleşme yapacaktır. Ulaşım mesleki eğitim işidir. Haberleşme ise güvenlik işidir. Buna göre evrak kaydı il ?? yerlerini alacaklardır.
Hizmetlerin esası hukuk düzenini sağlamadır. Bunun için önce sözleşmelerin yapılması gerekmektedir. Sözleşmeler bilgiye dayanır. Ne var ki, sözleşmelerin uygulanır olması gerekir. Sözleşme bir tür maşeri karardır. O halde ilmî eğitim ile meslekî arasında yer almalıdır.
Sözleşmelere göre işler yapılır. Bunların sözleşmelere uygun olup olmadığı tespit, yani kontrol tarafından tespit edilir. Böylece üretim piyasaya girer, topluluğun olmuş olur. Bunun da denetimi elinde tutan ahlâkî eğitim ile meslekî eğitim arasında yer alması gerekir.
Öbür taraftan paylaşma sözkonusudur. Sözleşmelere ve muhasebeye göre paylaşma yapılmıştır. Ne var ki, bu paylaşmadan herkes tatmin olmamıştır. Hatalar yapılmıştır. Kasten haksızlık yapılmıştır. Bunun için soruşturmaya ihtiyaç vardır. Soruşturma ahlâkî eğitime dayanır. İcra edecek olan askerî eğitim ??? arasında yer alacaktır. Sonunda karar mahkemelerce verilecektir. Hakemlik bilgiye dayanmaktadır. İcra edecek ise silahlı güçtür. Dolayısıyla askerî eğitim ile ilmî eğitim arasında yer alır. Böylece sanat ve sağlık hizmetlerinden başlayan istekler, ahlâkî eğitimden geçerek oluşur, ilmî eğitimde kararlaştırılır ve sonunda hakem kararları ile devresini tamamlar.
Şimdi de bunu bir sekiz yüzlü üzerinde birleştirip bütününü çizelim.
Şimdi de bunu bir matris ile gösterelim.
6) DEMİRBAŞ | 10) Plânlama | 12) Bakım | 13) Sağlık | 11) Güvenlik |
7) Envanter | 22) MESLEKÎ EĞİTİM | 23) Ambar | 25) Kasa | 24) ASKERÎ EĞİTİM |
1) BAŞKAN | 2) Tescil | 3) Tespit | 4) Tahkik | 5) Tahkim |
8) Zimmet | 19) İLMÎ EĞİTİM | 18) Uyarı | 21) Araştırma | 20) İLMÎ EĞİTİM |
9) EVRAK | 14) Basın | 15) Ulaşım | 16) Sağlık | 17) Güvenlik |
DDDDikkkat!!!! “İLMİ EĞİTİMDEN” BİRİ “DİNİ” olacak....
- BAŞKAN bütün oluşu gösterir.
- DEMİRBAŞ, EVRAK, İLMÎ EĞİTİM, AHLÂKÎ EĞİTİM ve ASKERÎ EĞİTİM kutupları gösterir.
- Envanter, Zimmet, Uyarı, Araştırma, Ambar ve Kasa iç bağları gösterir.
- Plan, Bakım, Sağlık ve Güvenlik; Basın, ulaştırma, Yayın ve Haberleşme ile; Tescil, Tespit, Tahkik ve Tahkim yan bağlantıları gösterir.
Yanındaki rakamlar madde numaralarını ifade eder.
| | EKONOMİK | SİYASÎ | DİNÎ | İLMÎ |
ÖZ ÜRETİM | Kollektif Mülkiyet | Toplayıcılık (Kişi Üretimi) | Ocak Yönetimi | İbadet Dini | Görenek |
| | Avcılık (Ortak Üretim) | Bucak Yönetimi | Akıl Dini | Tedris |
| Kişi Mülkiyeti | Çobanlık (Taşınır Mülkiyet) | İl Yönetimi | Hukuk Dini | |
| | Çiftçilik (Taşınmaz Mülkiyet) | Ülke Yönetimi | Sosyal Din | Tartışma |
DEĞİŞTİRME | Malları Değiştirme | Pazar Mübadelesi | İmparator luklar | Lâik Din | |
| (Yerel Mübadele) | Tüccar Mübadelesi | Krallıklar | İnsanlık | Deneme |
| Emekleri Değiştirme | İşçilik (Tekel Üretim) | Diktatörler | Ateizm | |
| | Ortaklık (Halk Üretimi) | Halk Yönetimi | İlmî Din | Karşılaş- tırma |
06) YERYÜZÜ 10) Meclis 12 İşletme 13) Birlik 11) Şûra
07) Bölüşme 22) ÇALIŞMA 23) Kredi 25) Vergi 24) PAYLAŞMA
01) İNSANLIK 02) Hukuk Düz 03) Askerî Düz 04) Genel Hiz. 05) Kamu Hiz.
08) Dayanışma 19) YAŞAMA 18) Bütçe 21) Mevzuat 20) YASAMA
09) İNSANLIK 14) Görev 15) Yetki 16) Sorumluluk 17) Haklar