Hülya Avşar'a "kin ve nefret" şoku
Aktris ve şarkıcı Hülya Avşar, Milliyet gazetesine "Demokratik Açılım" konusunda nefis bir mülakat verdi.
Dedi ki:
"Demokratik açılım meselesinden ben çok korkuyorum. Korkuyorum, çünkü bu öyle bir mesele ki, artık dönüşü yok. Bu işe başladıysanız bitirmek zorundasınız. Aksi halde bu yeni doğmuş bebeğin ağzına memeyi verip en güzel anında çekmeye benzer, ki bu çok tehlikeli. Çünkü o zaman ne olur o bebek? Kıyameti koparır, olay çıkarır. Ne zaman ki sen yine o memeyi ağzına verirsin ya da başka bir meme; ancak o zaman susar, başka türlü kurtulamazsın artık. Türkler bu ülkenin bölünmemesini istiyor. Buna da sonsuz hakları var ama yöntem hataları yaptıklarını kabul etmeliler. Ben de sonuna kadar Türküm; ama bu Kürtleri yok saymak, onlara etnik baskı yapmak anlamına gelmemeli. Yıllardan beri Anayasa'yı değiştiriyorlar, bir kez de barış için değiştirsinler."
Murat Zelan'la beraber okuduk, Hülya Avşar'ı takdir ettik.
Hatta Murat, "Chomsky ayarında bir yorum olmuş" dedi.
Gelin görün ki Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı bu yorum nedeniyle Hülya Avşar hakkında soruşturma açtı (Zaten Noam Chomsky'ye de Türkiye'de soruşturma ve dahî dava açılmıştı).
Hülya Avşar ve soruşturma konusu olan mülakatı yapan Devrim Sevimay, "şüpheli" sıfatıyla ifade vermeye çağrılıyor!
Soruşturma sonunda dava açılırsa 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacaklar!
Suçlama: "Halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik…"
Neye uğradığını şaşıran Hülya Avşar, tepkisini Hürriyet gazetesinde şöyle dile getirmiş:
""Ne demişler? Halkı kin, nefret ve düşmanlığa tahrik etmek... Bunu bana yapılmış en büyük hakaret olarak düşünüyorum. Bu durumda nasıl demokrasiden bahsedilebilir?... Bu şekilde bir tepki gösteriliyorsa ne Kürt açılımı yapılabilir, ne demokratik açılım yapılabilir. Demokratik bir ülkede yaşamıyorsun ki açılımı yapalım. Ülkemiz demokratik bir ülkedir diyerek bu röportajı yaptım ve başıma gelene bakın. Bana göre şu bana yapılan Kürt açılımının tamamen kapatılmasıdır. Bu, açılım değil, kapanış oldu."
Sahi, "Demokratik Açılım"ın bile konuşulamadığı demokrasi mi olurmuş?
Hülya Avşar ve Devrim Sevimay'a geçmiş olsun diyorum.
Ama onlardan önce Türkiye'ye geçmiş olsun.
Geçmiş olsun, geçsin gitsin, geçmişte kalsın…
Böyle şeyler "Demokratik Açılım" konusundaki azmimizi kamçılamalı
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?t=23.09.2009&y=HakanAlbayrak
Hep merak etmişimdir ; Maçlarda neden futbolcular hakem kararlarına sonucu değiştirmeyecek olmasına rağmen itiraz ederler?. Şu ana kadar da maçlarda kararını değiştirmiş hakem görmedim. Herhalde bundan sonra da görmem. Peki ama neden bu ısrar ?. işte sorunun cevabı muhatabında saklı. Bir sonraki kararında hakemi baskı altına almak için olsa gerek. Bir sonraki kararında hakem ister istemez fıtratı gereği baskıdan etkilenecek ve hislerini hesaba katarak yorum yapacaktır ?.
Hülya Avşar bunu demiş. Şu bunu söylemiş bu bunu söylemiş…. Vesair. Bunlar hepsi maçın bütünü içinde görülmesi gereken kararlardır. Ben inanıyorum ki ; o savcı da bu maçta güçlü ve sözü geçen bir futbolcudur. Bunlar sahadaki futbolun tuzu bireri ise sorun yoktur….
Erbakan’ın hiç akıl etmediğimiz yönünü yazarak yazıma dahil edeceğim.
1969 yılına kadar muhafazakârlar - kelime yetersiz kalıyor. Bilenler bilir - bir araya geldiğinde polis veya jandarma tarafından basılır. Beş kişi bir araya gelemezdi, Risale okuyamazdı. Velhasıl muhazakarlar için demokratik açılımın şart olduğu yıllardı denilebilir. Baskılar sonucu hiçbirşey yapılamazdı. Herhangi bir şey yapılacaksa gayri hukuki yollarla yapılırdı. Muhafazakârların bir çoğunda devletin “kafir devlet” olduğu imajı doğarcasına kötü bir mefhum olduğu ve mutlaka şer’i leştirilmesi fikri yattığı söylenebilirdi. Peki ama Erbakan neyi değiştirdi ?
İşte Erbakan bu safhada ortaya çıkıp bütün baskı ve yıldırımaları üzerine çekti. Her ne yapılacaksa; vatan toprağı içinde “meşru” ve “milli” çerçevede yapılmalıydı dedi. Ve nihayet tam kırk yıl sonra devleti oluşturanın kendileri olduğunu, yıkıldığında veya anarşiye bulaştıklarında kaybedenin kendileri olduğunu kırk yılı yaşayanlar anlamış oldu. İşte bu yüzdendir ki Erbakan’ın dediği gibi milli görüş şu anda fiilen iktidardadır. Türkiye de Müsiad ve Akson ile iş adamlarını MGV ve Anadolu gençlik derneği ile gençleri , MNP,MSP,RP,FP ve son olarakta saadet partisi ve akabinde gelen Ak parti ile yönetmeyi düşünenleri , Öğ-der ile şuurlu öğretmenlere , IGMG ile Avrupalı Türkiye vatandaşlarına aidiyetlerini Türkiye hissedenlere dejenerasyondan ve parça pinçik olmaktan korunmayı öğreten odur. En önemlisi yapılanları her nerede olursa olsun meşru ve hukuki olarak yapmalarını istemesidir. Devletin milleti var oldukça devlet, Ordunun milletinin ordusu, bizleri birleştiren harcında İslam olduğunu başbakanlığı zamanında vurgulayan da odur.
Bunları bir uç kesimi devletine eskiden gelen husumetler ile düşman edenleri ters düz ettiği. Milli kelimesinin içini yalnızca o doldurduğu, Çevresindekileri sükunet ve itidal ile milletin ve devletin menfaatlerini göz etmeleri hususunda birleştirdiği için yazıyorum.
İşte yıkmak isteyenlerin bazıları seksenlerde olduğu gibi dayak ve zor ile ülkesini sever. Bazıları da liderlerinin basireti ve hikmeti görmesiyle.
Şimdiki açılımda üçüncü bir şık çıkar mı bilmem ama sahayı terk edip hakemi yok saymak hükmen yenik sayılmaktır. Ya ciddi ciddi hakeme itiraz edip bir sonraki hakkınızı meşru yollarla alırsınız. Ya da bir daha asla futbol oynayamazsınız…..
Şimdi oyun sırası Hülya Avşar da değildir. Seyirciye tezahürat yapmak düşer…..