19.09.2009
Rabıta Osmanlıca'ya Arapça'dan geçmiş bir kelime olup sözlük mânâsı bağ yahut bağlantıdır. Başka mânâları da vardır.
Tasavvufta mânâsı müridin hayalen kendini şeyhinin, mürşidinin huzurunda tasavvur etmesidir.
Tasavvufa ve tarikata tamamen karşı olan, mutasavvıfları ve tarikat mensuplarını şirk ve küfürle suçlayan Vehhabîler ve Selefîler rabıtayı da şirk ve küfür olarak kabul etmektedir.
Bendeniz burada lügavî (sözlük) mânâsıyla rabıtadan bahs edeceğim.
Bir Müslümanın, bir müridin çok olgun bir hocası, şeyhi, mürşidi var. Onu çok seviyor, onu çok düşünüyor, ona çok güveni var. Bu kişinin hocası ile arasında mânevî bir rabıta (bağ) bulunmaktadır.
Bu rabıta ona neler kazandırır:
1. Hocası kamil bir imana sahip olduğu için imanı güçlenir.
2. Hocası başta namaz olmak üzere bütün ibadetleri dosdoğru eda ettiği için onunla rabıtası olan da bu konuda ilerler.
3. Hocası çok ahlâklı ve faziletlidir. Onunla mânevî bağları olan kişi de ahlâklı ve faziletli olur.
Bu rabıta sayesinde mürid, talebe, bağlı kişi iyi bir insan olur, iyi bir Müslüman olur.
Kamil hoca ve mürşid Resulullah Efendimizin bu devirdeki vekili, halifesi, varisi makamındadır. Onunla rabıtası olan kişi bu vesile ile Resulullah efendimizle irtibatlanmış olur.
Birkaç somut örnek vereyim:
Bediüzzaman nasıl bir insandır? O, güçlü bir imana sahiptir. İslâm'a, Kur'ân'a, Sünnete, Şeriata çok hizmet etmiştir. İhlâslıdır, zâhiddir, âbiddir, sabırlıdır, âriftir. Ona, onun eserlerine bağlanan kişi de böyle olur.
Şeyh Süleyman Hilmi hazretleri nasıl bir kimsedir? Âlimdir, âriftir, muhlistir, mürşiddir. Ona mânen bağlı olan da, bu irtibat sayesinde büyük faydalar elde eder, derecesi yükselir.
Hâkeza... Abdülhakim Arvasî...Şeyh Esad Erbilî...Muhammed Zahid Kotku... Adanalı Sami Efendi ve benzerleri...
Bunlara mânevî bağlarla bağlanan kişiler iman, ilim, irfan, ahlâk konusunda ilerleme kaydeder.
Gerçek din âlimlerini, gerçek fakihleri sevenler, onlara bağlananlar, onları rehber ve mürşid kabul edenler, onların öğütlerini tutanlar, onların yap dediklerini yapan, yapma dediklerini yapmayanlar çok şey kazanırlar, çok büyük mânevî ticaretler yapmış olurlar.
Bu gibi sevgilerde, bu gibi rabıtalarda ne gibi kötülük olabilir?
Rahman'ın velilerini sevenler ve onlara bağlananlar elbette bu sevgi ve rabıtadan yararlanacaktır.
Doğrusu Vehhabîler ve Selefîler bu konuda çok aşırıya gidiyor, çok olumsuzluklar sergiliyor.
Kişi sevdiği ile beraberdir.
Rahman'ın velilerini sevenler, zamandan, mekandan, cihetten, cisimden münezzeh olan, kemal sıfatlarla muttasıf bulunan Rahman'a mânevî bir kurbiyetle yaklaşmış olurlar.
Peygamberi (Salat ve selâm olsun O'na), Ashab-ı Kiram-ı (Radiyallahu anhüm ecmain), Selef-i Sâlihîni, eimme-i müctehidîni, Ehl-i Beyt-i Mustafa'yı, pîranı, sâdatı sevenler inşaallah ebedî mutluluğa nail olur.
Şeyh Şâmil'i, Abdülkadir Cezairî'yi ve onlara benzer mücahidîn-i kiramı sevenler, bu sevgi ve saygı rabıtası ile çok bereketlere nail olurlar.
Evliyaullahı sevmek insanı ıslah eder, azgınlıktan korur.
Bu sevgiye, bu mânevî bağlılığa, bu rabıtaya şirk ve küfür demek ne korkunç bir saldırı ve iftiradır.
Büyükleri sevenler, onlarla mânevî bağlar kuranlar, rabıta yapanlar bunu Tevhid inancı dairesinde yapmaktadır.
Bu konu elbette tartışılabilir. Lâkin sövmeden saymadan, şirk ve küfürle suçlamadan, tehevvüre kapılmadan... Müslümanca, kardeşce, efendice, sakin ve ciddî bir şekilde...
Rabıta konusunda mü'minlere eza ve hakaret edenler niçin böyle yapıyor? Çünkü onlar Muhammed ibn Abdilvehhab'a bağlı (rabıtalı) kimselerdir. Bu zat ise gılzet sahibidir, haşindir, kabadır, amansızdır, hoyrattır, mutaassıptır, insafsızdır, adaletsizdir.
Fenafillah makamına çıkmış velilere rabıta yapan muvahhid mü'minleri cahiliye devrinin müşriklerine benzetmek ne korkunç bir suçlama ve iftiradır.
Bendeniz şahsen, istilahî-tasavvufî mânâda rabıta yapan bir kimse değilim. Lügavî mânâda bütün rabbanî ulemâya ve velilere bağlıyım.
Rabıta yapan iman kardeşlerime ilişmem. Yeter ki, rabıtalarını kamil mürşidlere, gerçek şeyhlere, evliyaullaha yapsınlar.
Vehhabîler ve Selefîler, kardeşlerinin gözlerindeki saman çöpleriyle uğraşacaklarına kendi gözlerindeki bid'at merteklerine baksalar daha iyi ederler.
Yorum:
Yazarın bu haftaki konusu olan Rabıta olayına ben de Vehhabîler ve Selefîler gibi katılmıyorum ve ben de şirk olarak görüyorum. Çünkü Allah’tan başkasını düşünüp ibadet etmek çok saçma geliyor. Rabıtanın kazandırdıklarını Kuran okuyarak ve Allah’ı düşünerek de yapılabilir. Sahabeler ibadet ederlerken peygamberimizi gözleri önüne getirerek mi Allah’a ibadet etmişler? Rabıtanın yapılmasını ben bununla eş değer olarak görüyorum. Kuran da geçen şu ayeti biz hiç mi sayalım?
وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
Kullarım Beni senden sorarlarsa gerçekten Ben çok yakınım. Bana dua edince duacının duasını kabul ederim; O halde onlar da Benim davetime koşsunlar ve Bana layıkiyle iman etsinler ki, doğru yola gidebilsinler. (Bakara-186)
Bu ayetti okuyunca benim ilk aklıma gelen her sıkıntı da her ibadette Allah’ı düşünmek ve O’ndan yardım dilemek olmasıdır. Rabıta da şeyhine bağlanan büyük faydalar elde eder ve derecesi yükselir diyor. Sanki direk Allah’tan isteyince olmayacakmış gibi. Pekâlâ, bunu Allah’ı düşünerek ve ona yalvararak istediği takdirde zaten olacaktır. Neden bir aracı konuyor anlamıyorum. Evet, şeyhlerinden örnek alabilirler veya anlamadıkları konuyu anlamak için onlarla istişare edebilirler. Fakat ibadet etmeden önce onların yüzünü gözlerinin önüne getirmelerini ben hiç uygun görmüyorum.