Ramazan, sel ve ekonomi
985 Okunma, 0 Yorum
Reşat Nuri Erol - Milli Gazete
Ilker Ardic

Ramazan sadece "oruç ayı" değildir. Ramazan "oruç ayı" olmakla birlikte; aynı zamanda yardım, zekât, fıtır sadakası (fitir), genel sadaka, infak ve Ramazan kumanyası dağıtılan bir aydır ve bu yönüyle "ekonomi ayı"dır. Yaşanan ve yaşanması muhtemel "sel" âfetlerinden sonra, yapılacak yardımların değeri bir kat daha artmıştır. Ramazan ayındayız, oruç günlerinin çoğu gitti azı kaldı... Ramazan vesilesiyle hatırlanıp uygulanması gereken önemli bir mesele var; Ramazan'ın infak, yardım ve sadaka yönü var, yani Ramazan'ın bir de "ekonomik yönü" var. Ramazan ayının başından itibaren başlatılan çok yönlü yardım faaliyetleri, oruç ayının son günlerine yaklaşıldıkça iyice yoğunlaşır ve fıtır sadakası (fitir) ile son bulur. Fıtır sadakasını vermedikçe bayram (Ramazan Bayramı) yapamazsınız... Sel âfetleri yaşanan bu günlerde sadakayı ve yardımı daha çok hatırlayalım, yardımlaşmayı daha çok düşünelim...

Çağımızda hükümran olan "üç ana ekonomik sistem" var; kapitalizm, sosyalizm (komünizm) ve karma ekonomi. Bunların hepsine alternatif bir de "İslâm ekonomisi" var. Ramazan ayı, başta da ifade ettiğim üzere, çok yönlü pek çok yardım, sadaka ve zekâtın dağıtılması sebebiyle, "ekonomi ayı" olma özelliğiyle de temayüz etmekte, bu hayırlı vesilelerle aynı zamanda "İslâm ekonomisi"ni hatırlamamıza vesile olmaktadır.

Kapitalizm insanlığın ekonomik sorunları başta olmak üzere, temel sorunlarını bugüne kadar çözemedi, çözemiyor; bundan sonra da insanlığın sorunlarını çözemeyecek... Komünizm ve sosyalizm zaten kendisi çöktüğü için; kendisi muhtacı himmet bir dede iken, nerde kaldı başkalarına, beşeriyete yani insanlığa himmet ede... Karma ekonomi şimdiye kadar kısmen uygulandığı ülkelerde ve bölgelerde yeterince başarılı olamadığına göre; insanlık için ondan da ümit yok... İslâm ekonomisi bu "zalim ekonomik düzenler" karşısında biricik/tek alternatif gibi duruyor ki; biz işte ona "Adil Ekonomik Düzen" diyoruz.

Ramazan ayı aynı zamanda "ekonomi ayı" olduğuna göre; bu hayırlı vesileyle biraz da "İslâm ekonomisi" üzerinde duralım...

İslâm ekonomisi, dar anlamdaki İslâm din/inanç sahibi Müslümanın ekonomik ahlâkından farklı bir kavramdır. İslâm ekonomisi ile Müslümanların ekonomisi de aynı şey değildir. Ayrıca İslâm ekonomisi son derece dinamik bir yapıdır. Temelde aynı olsa, temel ilkeleri aynı olsa da; bin sene önceki İslâm ekonomisi ile günümüz İslâm ekonomisi de aynı değildir. İslâm ekonomisi, en başta Kur'an, sonra Hazreti Peygamberin uygulamaları temelinde, İslâm bilginlerinin ortak görüşleri üzerinde, bilim rehber alınarak oluşturulan bir "ekonomik yapı"dır. Dar anlamdaki din/inanç ilkeleri ile ahlâk anlamındaki ilkeler, "İslâm ekonomik sistemi"nin ruhsal destek unsurudur. Mesela, "haram" kavramının İslâm inancı/ahlâkı yönünden tanımı başkadır, İslâm ekonomisi yönünden tanımı farklıdır. İslâm dini/inancı/ahlâkı açısından "riba" (faiz anlamında) kötüdür ve âhirette cezası vardır. İslâm ekonomisi açısından ise "riba/faiz" toplumu/insanlığı batırır, kilitler, ilerlemesini engeller, tekele neden olur, gelir dağılımını bozar, zengin-fakir uçurumuna neden olur...

İslâm ekonomisinin temeli ilmî ekonomik ilkelere dayanır.

Ekonomi temelde "fayda-zarar ilkesi"ne dayanır. İslâm ekonomisinde "faiz"in zararlı, alışverişteki "kâr"ın faydalı olduğu görüşü temel görüştür. Bununla birlikte faizin ve alışverişin ayrıntılı tanımlarında farklı görüşler vardır. Kapitalizmde kamu mülkiyeti oranı düşüktür, özel mülkiyet hakimiyeti ve tekeli vardır ve sınırı yoktur. Sosyalizm ve devamındaki komünizmde kamu mülkiyeti ağırlığı ve tekeli vardır ve sınırı yoktur.

İslâm'da "özel mülkiyet ve kamu mülkiyeti dengesi" vardır. Bu "denge" zekât/vergi ile düzenlenmiştir. Serbest rekabet ortamında "azalan verimler ekonomik temel kanunu" ve "sermayenin vergilendirilmesi prensipleri" içerisinde, özel mülkiyetin ve devlet mülkiyetinin şişmesi ve diğerlerini ezmesi önlenmiştir.

Devam edeceğim; ama önce sele karşı alınması gereken tedbirler üzerinde duracağım...

 

Yorum: Elinize sağlık

 

Ilker Ardic






Sayı: 15 | Tarih: 20.09.2009
Hayrettin Karaman
İslam'da barış ve din hürriyeti
1550 Okunma
Hilmi Altın
Mehmet Niyazi
Devlet ve adalet
1481 Okunma
Abdurrahman Erol
Mehmet Şevket Eygi
Râbıta
1201 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Er-bakan ve açılım
1169 Okunma
Veysel İpekçi
Cengiz Çandar
Nusaybin'den Nisibis'e...
1105 Okunma
Ekrem Fildişi
Ahmet Taşgetiren
Dilipak açılımı
1103 Okunma
Zübeyir Erol
Mahir Kaynak
Açı­lım ve iç po­li­ti­ka
1091 Okunma
Süleyman Karagülle
Toktamış Ateş
Güçlü ordu, güçlü devlet
1078 Okunma
Osman Eskicioğlu
Ahmet Altan
Devlet Babanın Sonbaharı
1060 Okunma
Özer Ataç
Yılmaz Özdil
Nerde o eski bayramlar...
1059 Okunma
Leyla Okta
Mümtazer Türköne
Başbakan’ın ödeyeceği bedel
1054 Okunma
Arif Ersoy
Nazlı Ilıcak
Menderes'i anıyoruz
1051 Okunma
Fatma Karuç
Ruşen Çakır
Açılım önce Erdoğan’ı açtı
1015 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Hakan
Bir ‘devşirme’den eski dostlara sorular
999 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Can Ataklı
Başbakan rakibine dava açmaz
998 Okunma
Mesut Karaaytu
Fehmi Koru
Bu kadar fanatizm ayıptır
987 Okunma
Ahmet Kirtekin
Reşat Nuri Erol
Ramazan, sel ve ekonomi
985 Okunma
Ilker Ardic
Oktay Ekşi
Sırasıyla
972 Okunma
Vahap Alma
Zülfü Livaneli
Sizin çocuğunuz boğaz kesse onu kurtarır mıydınız?
972 Okunma
Ali Bülent Dilek
Bekir Berat Özipek
Yargı reformuyla ilgili beş yanlış
958 Okunma
Bünyamin Demir
Fikret Bila
Baykal: "Mektup gelsin, değerlendiririz"
934 Okunma
Harun Özdemir


© 2024 - Akevler