Bu kadar fanatizm ayıptır
…
Konu üzerinde 'şimdi' düşünmemi sağlayan Ak Parti'nin kısa süre önce başlattığı 'demokratik açılım' ve 'Ermeni açılımı' girişimleri oldu. Her ikisi de 'muhafazakâr' kimlikli bir partiden çok 'sol' gelenekten gelen bir siyasi partiye yakışırdı bu girişimlerin... Ak Parti hükümeti sağ gösterip sol vurmaya kalkışınca, yani solun savunduğu doğru bir tavrı benimseyince, 'sol' hareket birdenbire 'ofsayta' düşüverdi.
En aşırı futbol fanatiğinden de aşırı bir siyaset fanatizmi var ülkemizde; takımını değiştirmeden de rakip takımların iyi oyununun hakkını teslim edebiliyor bir futbolsever, alkışlamasa da içinden takdir ediyor. Siyaset fanatiği ise bunu yapmadığı gibi, belki fikrini etkiler diye, girişimlerin kendisiyle konuşulmasını bile istemiyor; “Gelelim, görüşelim, siz yine bildiğinizi okuyun” teklifine dahi kulak tıkıyor.
Fanatiğin en aşırısı, rakip takım oyuncularından oluşuyorsa milli takımın başarısını bile istemez; bunların durumu da onlar gibi...
Ayıp yahu!
Yeni Şafak/22.09.09
Yorum: Sağlıklı ve tutarlı bir cevap isteyen bir soru(n): bir sorunla karşılaştığımız zaman neye göre hareket edeceğiz?
Lafa geldiğinde çoğu kişi ilkelerden ve ideallerden, büyük ve ulvi dava’(lar)dan bahseder. Oysa bıçak kemiğe dayanmasa bile iş başa düştüğünde ilk unutulanlar idealler arkasından da ilkeler olur. Duruma göre hareket ederken haliyle gözetilen tek ‘dava’ da ‘idare etmek’ oluverir. Buna karşın gene de kimse ilkelerden konuşmaya başlamaz, böyle bir konuşmayı da herkes kendisine bir hakaret kabul eder. Zira herkes kendince ve ‘kamu’ca maruf ve muteberdir zaten! Halep’e dair hikayeler dinlemek iyi güzel de arşın ortaya çıkınca meydan neden boşalıverir, anlamak zor!