Osmanlı hükümdarı Genç Osman, çok sevdiği atı ölünce mezarının üzerine bir taş diktirmişti. Eskilere göre hayvanlar hem Allah ile insanlar arasındaki ilişkiyi sağlayan bir kurban, hem de ahlâkî ve manevî hisselerin çıkartıldığı ders mahiyetindeki hikâyelerin kahramanlarıydı. Taş, belki de bu inançtan kaynaklanan bir düşünceyle dikilmişti
DERDİNE devâ arayan hastalar, evlenmek isteyen genç kızlar, kayıp eşyasını bulmak isteyenler türbe türbe dolaşırlar da aynı şeyi atlar yapamazlar mı?
Eski kayıtlar, bu işin İstanbullu atlar için mümkün olduğunu, atların asırlar boyunca "Sisli Kır" isminde bir "at evliyasına" ziyarete götürüldüklerini ve hayvanların dertlerine devâ bulunduğunu yazıyor...
"Sisli Kır", tarihlere "Genç Osman" diye geçen İkinci Osman'ın sevgili atıydı. Sisli Kır ile beraber büyüyen genç padişah, can yoldaşının günün birinde dünyasını değiştirmesi üzerine sanki kendisinin bir parçası gitmiş gibi hüzünlenmiş ve ismini sonsuza kadar yaşatmak istermişti. Üsküdar'daki Kavak Sarayı'nın avlusuna defnedilmesini ve başına da kitabeli bir taş dikilmesini buyurdu. Emir yerine getirildi, böylece tarihin hem ilk, hem de son "at evliyası" yaratılmış oldu ve Sisli Kır'ın mezarı zamanla, sahipleri tarafından şifa bulmaları umuduyla getirilen hasta atlarla doldu.
Derken, bunu başka at kabirleri takip etti. Karacaahmed Mezarlığı'nda, günün birinde "atlara mahsus" bir bölüm açıldı. Kabristanın, hayalî bir altıgenin köşelerine yerleştirilmiş altı adet mermer sütunun üzerinde yükselen bir de kubbesi vardı Sisli Kır'ın ve hemcinslerinin mezarlarının yerinde bugün yeller esiyor ve anlatımları sadece eski kitapların sararmış sayfalarında duruyor ama, Sisli Kır'ın mezartaşı hâlâ duruyor: Taş, İstanbul'daki İslâm Eserleri Müzesi'nde muhafaza altında.
Bir görüşe göre, "Sisli Kır" sözü, aslında "Süslü Kız"... Genç Osman, atının ölümünün verdiği acının tesiriyle, cenaze emrine Osmanlıca'da "vav" harfiyle yazılan "süslü" kelimesini "vav"ı unutarak "sis"li diye yazmış; "kız"daki "z"nin noktasını koymayınca da "kız" sözü "kır" olmuş ve otaya "Sisli Kır" diye merhum bir at çıkmış.
Bizi, berber dükkânlarıyla yeniçeriler tanıştırdı
YENİÇERİ Ocağı'nın İkinci Mahmud tarafından 1826'da ortadan kaldırılması, toplum hayatında birçok değişiklikler yarattı.
Yeniçerilerin destekçileri olan hammallar ve kayıkçılar da takibata uğrayıp sürülünce, yerlerini Ermeniler aldı.
Yeniçerilerin toplanma mekânları olan kahvehanelerin kapanması yüzünden de o zamana kadar kahvelerde faaliyet gösteren berberler dışarıda çalışamaz hâle geldiler, dükkânlara taşındılar ve Türkiye böylelikle berber dükkânlarıyla tanışmış oldu.
HATTIN ÜSTADLARI
Sultan Üçüncü Ahmed (1703 -1730)
DEVLET işlerinin yanısıra sanat ile de meşgul olan Üçüncü Ahmed, Türk Hat Sanatı'nın çok önemli bir ismidir.
Sarayda, ünlü hattat Hafız Osman Efendi'den sülüs, celi sülüs; Veliyyüd-din Efendi'den de nesta'lik yazı dersle ri aldı, bilhassa celi sülüs üzerinde durdu ve çok güzel eserler verdi.
Topkapı Sarayı'nda yaptırdığı kütüphanesinde 3652 numarada kayıtlı kendisinin elinden çıkma 14 sayfalık bir celi sülüs "murakka" yani "albüm", hükümdarın hat kudretini her yönüyle gösterir. Padişah bu murakkaı yazdıktan sonra devrin meşhur hattatlarını topladı ve yazılarını onların incelemesine sundu. Zamanın şairlerinden Vehbi ve Nedim de bu toplantı üzerine birer şiir yazdılar.
Üçüncü Ahmed'in, saraydan başka camilerde de levhaları vardır. Kitabelerinden biri Ayasofya Camii'nin arkasında, biri de Üsküdar'da deniz kenarında kendisi tarafından
yaptırılan çeşmelerin üzerinde bulunmaktadır.
İFTAR SOFRAMIZ
MALZEME
¦ Kuru fasulye
¦ Sovan
¦ Tereyağı
¦ Maydanoz
¦ Karabiber
¦ Tuz
¦ Kimyon
¦ Pul biber
¦ Yufka
KURU fasulye, piyaz yapılacakmış gibi haşlanır. Sovan çok küçük parçalar halinde kesilip tereyağında öldürülür. İçine bol maydanoz, karabiber ve tuz ilâve edilir. Tavadan çıkartmaya yakın bol kimyon serpilir, iyice karıştırılır. Derken, içerisine önceden haşlanmış fasulye ilâve edilir, bu defa acı pul biber konur, yeniden karıştırılır. İnce açılmış yufkadan tepsinin zeminine üç kat yufkaya bir kat fasulye döşemek suretiyle üzerine kadar döşenir. Üzeri yeniden yufkayla kapatılır, sıvılaştırılmış tereyağı tavuk teleğiyle sürülür ve altlı-üstlü ısıtılmış fırına konur. Her on dakikada bir üzerinde bıçakla delik açmak ve çevirmek lezzeti arttırır.