Saadet'i duymak
1247 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Taşgetiren - Bugün
Zübeyir Erol

22.08.2009

 

Bu yazıya "Devlet Erbakan'ı anlamamıştı" başlığını koysam, şüphesiz daha dikkat çekici olurdu ama öyle bir başlık kışkırtıcı da olabilirdi.

 

Oysa dediğimde ısrarlıyım, Erbakan Hoca, 1995'te Bingöl'de "Dağlara 'Ne mutlu Türk'üm diyene' yazarsan başkaları da 'Kürt'üm diyene', 'Çerkez'im diyene' yazar. Kardeşlik bağları zayıflar" demişti, ardından, siyasi yasaklarla başlayan süreç yaşanmıştı. Siz kardeşlik diyordunuz ama bölücülükle suçlanıyordunuz.

Refah-Saadet çizgisinin Doğu-Güneydoğu'da hep bir etkinliği oldu. Şu anda AK Parti'nin bölgedeki etkinliği de o damarla yakından ilgilidir.

Refah-Saadet çizgisinin bölgedeki etkinliği, hiç şüphesiz, bölge insanının "İslam" konusundaki duyarlılığından kaynaklanır ve bu duyarlılık, "kardeşlik" temasının ana omurgasını oluşturur.

Bugün de Türkiye, adını koymama takıntısını sürdürerek, o kardeşlik zeminini diri tutmaya çalışıyor.

Bu noktada, konu üzerinde çok uzun zamanlardır fikri birikimi olan Saadet'in çok net görüşleri olması tabiidir.

Geçtiğimiz günlerde "açılım" tartışılırken, Saadet adına Numan Kurtulmuş'un "Operasyonlar durdurulsun" görüşü yansıdı, ben kendi içimden, "Numan Bey, tüm görüşlerinin bu cümle arkasında kalmış olmasından rahatsız olacaktır" dedim.

Nitekim Numan Kurtulmuş, Diyarbakır'da Saadet'in konuya ilişkin görüşlerini bir bütün olarak açıkladı ve ortaya, bana göre herkesin istifade edebileceği gerçekten dikkatle çizilmiş bir çerçeve çıktı.

Ben bu çerçevede ifade edilen, mesela "Türkler ve Kürtler'in asırlardır aynı medeniyetin varisleri olduğu anlayışıyla hareket edilmelidir" cümlesinin, "açılım"da genel bir zihniyet dokusu oluşturabileceğini düşünüyorum.

Şu ifadeler de bu zihniyet dokusunun ürünüdür:

"Bambaşka kavramları olan yeni bir medeniyete ihtiyaç vardır... Temel kavramları insaf, kardeşlik, eşitlik, adalet, hak, hukuk, paylaşma, alın teri, vicdan, merhamet, onur gibi kavramlar olan bambaşka bir medeniyet. Bu olmadıkça ne bölgenin sorunu ne de diğer sorunlar çözülebilir."

Bunun yanında, her paragrafı üzerinde düşünülmesi gereken bu gerçekten kapsamlı zihni faaliyetin, mesela şu uyarılarının da 'açılım'ın tartışılması sırasında dikkate alınması gerektiğini söylemek isterim.

"-Hükümet bu konudaki tavır ve söylemlerine dikkat etmeli, gerginleştirici üsluptan kaçınmalı, sükûnet ve işbirliği içinde süreci yürütmelidir. Bu süreç ne kadar saydam, katılımcı ve demokratik bir şekilde işletilirse sancı ve sorunlar da daha az hissedilecektir."

"-Sorunun çözüm adresi sadece iktidar partisi değildir, bu bir devlet sorunudur ve çözümün sorumlusu da DEVLETTİR. Kimse sorumluluktan kaçma hakkına sahip değildir. Gizli ve kapaklı hiçbir şey kalmamalıdır. Kimse devlet sırrı gibi kavramlar arkasına saklanmamalıdır. Kim neyi, niçin ve nasıl yapacaksa açıkça bunu deklare etmelidir. Çekincesi ve itirazı olanlar da hiç çekinmeden düşüncelerini kamuoyuna ilan edebilmelidir."

-Kamuoyunda genel olarak olumlu karşılanan bu süreçte aşağıdaki hatalara düşülmemelidir:

"- Çözümün dışarıdan dayatıldığı görüntüsü verilmemelidir; "ya çözeriz ya da çözerler" yaklaşımı ile konuşulmamalıdır."

"- İktidar ve muhalefet partileri arasında sorunu çözmeye hiçbir faydası olmayan sert tartışmalardan kaçınılmalıdır. CHP ve MHP'nin daha sürecin başlangıcında AK Parti tarafından sert bir polemiğe itilmesi ve ne yazık ki her iki partinin de bu yanlışa yanlışla karşılık vermesi süreci zorlaştırmaktadır."

"- Milletle hiçbir organik bağı olmayan, daha dün 1 Mart tezkeresinin geçmesini savunan, küresel odaklardan destek alan kesimlerin tezleri baskın hale getirilmemelidir."

"- Net ve somut bir takvim ve eylem planı olmaksızın yüksek tansiyonlu bir siyasal tartışmanın başlatılması, kimin neye, niçin itiraz ettiğinin belli olmamasına neden olmaktadır."

"- Özellikle, bölgede etkili olan geniş, örgütlü ve örgütsüz kesimlerin, manevi önderlerin ve makul halk çoğunluğunun sesini duyuracakları platformlar oluşturmak yerine siyasi ve iktisadi elitlerin oluşturduğu dar kadrolarla çözüm sürecinin yürütülmesi yanlıştır."

"- Bu konuda itirazı olanların sürece dâhil edilmesinin yöntemleri aranmalıdır."

"- Başbakan ve hükümet üyeleri tavır ve eylemlerinde konunun hassasiyetine binaen sükûnet, istişare, açıklık ve sabırla hareket etmelidir."

"Demokratik açılım" için "Bu bir devlet projesidir" deniliyor.

Dilerim devlet, bir anlamda "Paradigma restorasyonu"nu gerektiren bir zihni açılıma müsait hale gelsin.

O zaman belki, sistem tarafından yerden yere vurulan Refah çizgisine de bir özür borcumuz var, denilir.

Şu "devlet projesi"ni yürüten parti, bağrında, yine devletin yargı erkinin astığı, "Laiklik karşıtı eylemlerin odağı" yaftasını taşıyor.

Garip dünyanın garip işleri bunlar...

 

Yorum:

 

Erbakan birçok konuda olduğu gibi sonradan anlaşılmaktadır. Ancak burada "Ne mutlu Türküm 'diyene' " ifadesinde, Ne mutlu Türk 'olana' değil Türküm 'diyene' denmektedir. Burada Türküm demek etnik bir yaklaşım değil aksine Taşgetiren'in de vurguladığı ve Atatürk'ün mübadele döneminde Türkiye'ye göç edenleri kabul ederken koştuğu Müslüman olma şartı ile ilgilidir. Yani yazarın da sözünü ettiği İslam vurgusu bu tanımın içinde aslında vardır. Türklük tanımı doğru yapılır ve sunulursa (Müslüman olan ve vatandaşlık bağıyla bağlı olan) faydalı olacağı kanaatindeyim. Çünkü bu bir misyondur ve bu yüzden balkanlarda yeni Müslüman olanlara Türk oldu derler.

 

Numan Kurtulmuş'un dikkate alınması gereken paragrafına gelince "Bambaşka kavramları olan medeniyete ihtiyaç vardır..." ifadesi çok doğrudur. Bunun planı kendilerinde vardır. O da Adil Düzen'dir. Fakat kendisi de konjonktür gereği AK Parti'den daha cesur davranamayarak yuvarlak sözler söylemeyi devam ettirmekte, çözüm adına Adil Düzen'i ağzına alamamakta ve somut bir proje ortaya koyamamaktadır. Bu vaziyette sonuç almak mümkün değildir.

 

"Çözümün dışarıdan dayatıldığı görüntüsü verilmemeli" ifadesi, zaten çözümün dışarıda hazırlanıp dayatıldığı bununla birlikte yapılan göstermelik görüşmelerden dışarıda hazırlanmış sonucun çıkacağı anlaşılmaktadır. Aksi takdirde böyle bir korku yaşanmazdı. O halde MHP'nin ve CHP'nin görüşme talebini reddetmesi sakın bu sebeple olmasın! Dışarıdan gönderilen ve sonucu belli olan sürece güya kendileriyle görüşülerek ulaşılacak.

 

Çözüme ulaşmak için siyasi partilerle görüşmekten ziyade ilim adamı heyeti oluşturmak suretiyle ulaşmak daha makul gibi geliyor. Çünkü halk ve örgütler çözüm üretemez. İnsanlar çözüm üretir. Heyetin nasıl oluşacağı ve çözümü ortaya koyacağı kısmı 523.Seminer yorum bölümünde mevcuttur.   

 

Zübeyir Erol






Sayı: 11 | Tarih: 23.08.2009
Hayrettin Karaman
Zekât kimlere verilir, Zekâtın sarf yerleri
3543 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Sabancı cinayeti
1554 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Kur’an Vakfı Kurulsun
1523 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Herkes mecbur mu?
1470 Okunma
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Açılım andı
1466 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Hakan Albayrak
Muhatap almak veya almamak
1380 Okunma
Veysel İpekçi
Ahmet Altan
Toz Duman
1322 Okunma
Özer Ataç
Ruşen Çakır
Devlete rağmen devletin bekası
1307 Okunma
Tayibet Erzen
Cengiz Çandar
Diyarbakır’da biber gazı, “Kürt Açılımı”na biberli
1297 Okunma
Ekrem Fildişi
Reşat Nuri Erol
Kredi kartı ve bankalar
1287 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Taşgetiren
Saadet'i duymak
1247 Okunma
Zübeyir Erol
Fehmi Koru
İlk gününde Ramazan
1218 Okunma
Ahmet Kirtekin
Murat Bardakçı
İnsanın evliyası olur da atın evliyası olmaz mı?
1213 Okunma
Recep Yıldırım
Zülfü Livaneli
Çözüm için aklı sesi
1200 Okunma
Ali Bülent Dilek
Nazlı Ilıcak
Halının altına süpürdüklerimiz
1199 Okunma
Fatma Karuç
Mümtazer Türköne
Hilmi Özkök’ün Erdemi
1194 Okunma
Arif Ersoy
Mehmet Altan
PKK “neden” mi, “sonuç” mu?
1186 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Yılmaz Özdil
Al sana açılım
1159 Okunma
Leyla Okta
Abdullah Büyük
Merhaba ey onbir ayımızın sultanı
1151 Okunma
Sedat Aksakal
Fikret Bila
Etnik kimlik, milli kimliğin parçası olmaya engel
1139 Okunma
Harun Özdemir
Toktamış Ateş
Kürt Açılımı (2)
1130 Okunma
Osman Eskicioğlu