Kredi kartları ile ilgili önceki yazımın devamında "Sonuç" olarak şöyle bir mukadder soruyla karşı karşıya kaldık:
- Ülkemizde kredi kartların yaygınlaşması acaba ekonomik ve sosyal yapıyı nasıl ve ne seviyede etkilemiştir?
İlk başlarda gayet masum ve yararlı gibi görünen bu kredi kartı kullanımı ile ilgili gelişme, zamanla yerini büyük bir ekonomik ve sosyal toplumsal felakete bırakmıştır.
Faizli kredi kartı kullanımı uygulaması ülkemize dışarıdan geldi. O halde önce oralardaki uygulama şekillerine bakalım: Kredi kartının yurt dışında kullanımı küçük perakendeler şeklinde değil, daha çok orta ölçekli ve yüksek bedelli malların takasında olmaktadır. Perakende malların alımı sırasında ise sabit ücret eklenerek kullanıcı tamamen kredi kartını kullanmaktan uzaklaştırılıyor. Kredi kartı dış ülkelerde ciddî anlamda daha çok takas sistemlerinde güvenlik mekanizması olarak kullanılıyor.
***
Kırk yıl kadar önce, 1968 yılında ülkemizin kredi kartları ile ilk tanışması sonrasında, 1975 yılına kadar bu konuda bir ürkeklik ve durgunluk dönemi yaşandı. 1975 yılından itibaren kredi kartları daha da çeşitlenmeye, gün geçtikçe artan bir ivme ile hayatımızın her alanına girmeye başladı.
1999 yılından itibaren ise, adeta bir yerlerden start emri veya işareti verilmişçesine Türkiye'deki kredi kartı kullanımında bir patlama yaşanmaya başlandı.
Sonunda ne oldu?
Kredi kartları yüksek oranda temel tüketim mallarından başlayarak bütün tüketim kalemlerinde kullanılır oldu.
Kredi kartlarının kullandırılmasını teşvik eden anlayış, gazetelerde yayınlanmış çok önemli bir haberde şöyle ifade ediliyordu:
Simitçiler dükkân açtı, bankalar tezgâh açtı!
Kredi kartı ile ilgili gazetelerde yayınlanan bu haber manşeti, ülkemizdeki kredi kartı gerçeğini veciz bir şekilde yansıtmaktaydı.
***
Kredi kartlarını veren bankalar genel olarak risk değerlendirmesi yapmadan, özellikle gençleri hedef alarak, üretmeden ve kazanmadan tüketen borçlu bir neslin ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Sağlıklı değerlendirmeleri yapması gereken bankalar, maalesef bu görevlerini yerine getirmediler. Tamamen sözde prim esasına dayanarak gelişigüzel yapılan kredi kartı pazarlaması ülkemizi bu konuda içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Yurt dışında banka hesabı açarken zorlanan mudiler, ülkemizde beş dakikada kredi kartı alabilir hâle getirilmiştir.
Kredi kartı kullanımında dünyada ilk dört sıraya yerleşen ülkemiz; -önceki yazımda Merkez Bankası verilerine dayanarak verdiğim rakamlarda da görüleceği üzere,- ödeme güçlüğü bakımından da dünyadaki en üst sıralarda olan ülkeler arasında yer almaktadır.
Limit belirlemede ve kredi kartlarına uygulanacak faizde serbest bırakılan bankalar, ödemesi geciken kartlarda maalesef büyük farkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bankalar kredi kartlarını mudilere vererek tüketim harcamalarından komisyon elde ederken, firmalara vermiş oldukları pos cihazları ile firmalardan da komisyon almaktadır. Hem karttan, hem de pos cihazlarından aylık veya senelik sabit ücret alınması, bankaların kâr oranlarını daima yükseltmiş ve haksız bir zenginleşme sağlamıştır. Bankalar yüksek kart faizlerine başvurarak anaparayı fazlasıyla tahsil ederken, her durumda ve devamlı olarak kâr etme konumlarını korumuşlardır. Bu ekonomik kriz döneminde ülke ekonomisi yerlerde sürünürken, bankaların fahiş kârlar etmesinin ana kaynağı işte burasıdır; faizli kredi kartları!
Bitmedi, devam edeceğim...
Yorum: Yazıdada belirtildiği üzere Bankalar sokaklarda Kredi Kartı dağıtmak için tezgahlar açmışlardır.Ekonomik durumu iyi olmayan vatandaşlar ise denize düşen yılana sarılır misali 4 er 5 er almışlardır.Ekonomık durumu belli olan bu vatandaşlarmı suçludur, yoksa onlara bunu hesapsızca dağıtanlardamıdır onu çözebilmiş değilim...