23.08.2009
Dostluğuyla onur duyduğum eski Dışişleri Müsteşarı, Büyükelçi Özdem Sanberk, 10 Ağustos tarihinde Radikal Gazetesi’nde müthiş bir yazı yayınladı.
Güncel sorunlarımız konusunda yeni perspektifler getiren bu zihin açıcı yazıdan hepimizin yararlanması gerekiyor.
Bu nedenle yazının bazı noktalarına bu köşede yer vermek istiyorum.
***
Özdem Sanberk, dünyadaki etnik haklar, çok kültürlülük ve kültürel çeşitlilik gibi birbirinden ayrı kavramları tartıştıktan sonra Kürt sorununu nasıl çözeceğimiz sorusuna cevap arıyor.
Ona göre sorunun çözümü, etnik hakların tanınması ya da çok kültürlülükten değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerini çağa uygun olarak yorumlamaktan geçmekte.
Bu çözümün ülkede bir toplumsal barış ve toplumsal mutabakat yaratabilmesi için sadece Kürtlerin değil, Türklerin de onayını alması önemli.
Şu sözlere yer veriyor:
“Bugün ülkemizde Kürt açılımı ve demokratik açılım adı altında müzminleşmiş tarihsel sorunlarımıza gayriaskeri çözüm yolları aranıyor. Bu arayış belki çok geç kalmış ama çok olumlu bir çaba. Bulunacak çözüm yollarının hiç şüphesiz Kürtleri tatmin etmesi gerekir. Ama sırf tek bir etnik grubu tatmin edecek bir çözümün ülkede huzurun sağlanmasına yeterli olacağını sanmak gerçekçi olur mu?
“Kendini Kürt saymayan vatandaşlarımızın da bu çözümü kendilerine bir dayatma olarak algılamamaları barış ve huzur için olmazsa olmaz bir koşuldur.”
***
Özdem Sanberk’e göre cumhuriyet zaten değişim ve evrensel ölçülere ulaşma idealinin adı. Dolayısıyla çözüm, kuruluş ilkelerinde saklı. Bir kuralın kötü uygulanmış olmasının, o kuralı ortadan kaldırmayı gerektirmeyeceğini savunuyor ve bu konuya cumhuriyetin kadın-erkek eşitliği idealini örnek gösteriyor. Bugün Türkiye’de kadın-erkek eşitliğine ulaşamamış olmamız kuruluş ilkesinin değil, daha sonraki uygulamaların kusuru olarak görülmeli.
Bu görüşü Kürt sorununa uyguladığımız zaman da çözümün sivil vatandaşlık kavramında yattığı görülmekte.
Sanberk, ne yazık ki tümünü alıntılayamadığım bu çok önemli yazısını şu cümlelerle bitiriyor:
“Cumhuriyet ideali, eskiyi koruma değil, değişim iradesidir. Cumhuriyet ideali, dünyadaki büyük değişim sürecine, kültürel zenginliğimizle ve birlik içinde yetişme iradesini ifade eder. Gerisinde kalınmış olan dünya normlarının yeniden yakalanmasını ima eder. Dünya demokratik norm ve standartları bugün etnik veya mezhep temelli kolektif hakları veya çok kültürlülüğü demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olarak görmüyor. Ama her bireyin etnik ve dini hassasiyetini, başkalarının haklarına saygı çerçevesinde serbestçe ifade özgürlüğüne sahip olabilmesi ve bireyin bu hak ve özgürlüklerinin devlete karşı teminat altına alınması bugün uygar ve gelişmiş çoğulcu demokrasilerin ortak paydası. Kürt açılımının içeriği ne olmalı sorusunun yanıtı etnik haklarda veya Kaf dağının arkasında değil. Yanıt, değişen dünyayı anlamak ve siyasal yapılanmamızı ve uygulamalarımızı bu değişime uyarlamakta yatıyor.”
NOT: Bu önemli yazının tümünü 10 Ağustos tarihli Radikal Gazetesi’nde bulabilirsiniz.
Yorum:
Yeni ve adil bir anayasa yapılmadan ülkenin hiçbir temel sorunun çözülemeyeceği
gerçeğini unutmamalıyız. Bence akpartinin yapması gereken bu anayasanın kurucu meclisi
oluşması için seçim ve siyasi partiler kanunlarını değiştirmesi barajı % 5 e düşürerek bir erken seçime gitmesidir.O zaman her fikrin ve gurubun adil bir şekilde temsil edildiği meclisin yapacağı anayasayla birlikte gerçek çözümler bulunabilir.