Etnik kimlik, milli kimliğin parçası olmaya engel
1233 Okunma, 0 Yorum
Fikret Bila - Milliyet
Harun Özdemir

10.08.2009

 

 “Kürt açılımı” arayışı sürecinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Deniz Baykal’ın görüşüp görüşmeyeceği de merak ediliyor. “Kürt açılımı” tartışmasına CHP’nin bakışını saptamak için görüştüğüm Baykal’a, Erdoğan’la görüşme meselesini de sordum.
CHP lideri, bu konunun basına yanlış yansıdığını söyleyerek şu yanıtı verdi:
“Benim, bana niye bakanı göndermek istiyorsunuz diye de bir şikâyetim yok; ben Başbakan’la görüşeyim diye de bir talebim yok. Kendi takdirleridir.”
Baykal, bu tartışmayla fazla ilgili değil. Kendisinin ve partisinin görüşlerini açıklamaya çalışıyor.
CHP, kamuoyuna yansıtılmaya çalışıldığı gibi, konuya gözlerini kapamış, kapılarını kilitlemiş değil. Aksine Baykal, bu konuya en fazla kafa yoranın kendisi ve partisi olduğunu vurguluyor. Ayrıca sırf muhalefet etmek için muhalefet etmediklerini, bu yöndeki eleştirilerin de dayanaksız ve art niyetli olduğunu düşünüyor.
O halde, Baykal’ın ve CHP’nin Kürt sorunu” ve/veya “Kürt açılımı” konusundaki duruşu ve önerileri nedir?

Kırmızı çizgiler
Baykal, bu soruma yanıt vermeden daha önce de yansıttığım iki kırmızı çizgisini tekrarlıyor:
1- Egemenliğin kısmen de olsa devri anlamına gelecek düzenlemeler olmaz,
2- Milli eğitime etnisite sokulmaz.

“Etnik kimliğe özgürlük”
Baykal, bu sınırları koyduktan sonra bakışının temel dayanaklarını şöyle sıralıyor:
1- Etnik kimliğe özgürlük, milli kimliğe saygı: “Bu soruna bakışımızdaki temel dayanaklardan biri şudur: Etnik kimliğe özgürlük sağlanacak, milli kimliğe de saygı duyulacak. Ne demek bu? Gayet açık, bir etnik kimliğe sahip olmak milli kimliğin bir parçası olmaya engel değildir. Etnik kimlik milli kimlikle çelişmez. Onun bir parçası olmayı engellemez.
Somut konuşursak; bir etnik kimliğe sahip olmak Türk milli kimliğinin parçası olmaya engel değildir. O halde etnik kimlik tam anlamıyla özgür olacak, ama milli kimliğe de saygı duyulacak. Bu yaklaşım içinde biz asimilasyonun doğru olmadığını düşünüyoruz. Nitekim bizim 1989 raporumuzun özü de budur. Biz bu rapor nedeniyle DGM’ye verildik ama Türkiye şimdi bizim önerdiğimiz noktaya geldi.”
2- Milli kimlik sahiplenilecek: “İkinci dayanak noktamız milli kimliğin sahiplenilmesidir. Bu sahiplenmenin güçlendirilmesi, pekiştirilmesidir. Herkes etnik kimliğini özgürce yaşar, şerefle taşır ama milli kimliği de sahiplenir. Eğer etnik bir konfederasyon değilse her ülkenin bir milli kimliği vardır.
Bu kimlik Türkiye için Türk milleti milli kimliğidir. Bu kimlik öyle kolay oluşmamıştır. Tarihten süzülüp gelmiş, uğruna büyük mücadeleler verilmiş bir kimliktir.”

Baykal’ın dört önerisi
Baykal, “etnik kimliğe özgürlüğü, milli kimliğe sahiplenmeyi ve saygıyı” güçlendirecek her türlü adımı desteklemeye hazır. CHP liderinin bu yönde dört somut önerisi var:
1- İkinci sınıf hissettirmeyecek adımlar: “Devlet yönetiminin zihinsel bir değişim geçirmesi gerekiyor. Bu amaçla, kamu hizmet anlayışı ve bu hizmeti veren kamu görevlilerinin yaklaşımı değişmeli. Bu değişimi sağlamak üzere kamu görevlileri hazırlanmalı, eğitilmeli. Bunun anlamı şu: Kamu hizmeti verecek görevliler, insanlara sırf etnik kimlikleri yüzünden ikinci sınıf muamele etmeyecekler.”
2- Eğitim yatırımı yapılmalı: Güneydoğu’da yaşayan gençler için en kaliteli eğitim yatırımları yapılacak. Bilkent’in projesinde olduğu gibi. Erzurum’a lise açtılar. Güneydoğu’daki bütün illere Türkiye’nin en iyi Anadolu liseleri, fen liseleri ve kolejleri açılacak. Orada okuyacak gençler, Türkiye’nin tümü hakkında söz söyleme, karar alma hakları olduğuna inanacak ve bunu görecekler. Türkiye’nin kendilerine emanet edileceğine güven duyacaklar.”
3- Kamu ekonomik işletmeleri: “Bölgeye kamu ekonomik işletmeleri açılmalı. Bunu özel sektör yapmaz, yapamaz. O halde kamu ekonomik işletmeciliği bölgede yaygınlaştırılmalı. Eskiden olduğu gibi Sümerbank, Etibank, Zirai Donatım gibi kurumlar bu bölgede aktif hale getirilmeli, kamu ekonomik girişimciliği canlandırılmalı. Bu yatırımlar kâr hesabıyla değil sosyal fayda-sosyal maliyet esasıyla çalışacak.”
4- GAP hızlanmalı: “GAP yatırımları yavaşlamış, neredeyse durmuş halde. GAP yatırımlarının hızlandırılması şart. GAP’ta 1.8 milyon hektar arazinin sulanması hedefleniyordu, sulanabilen arazi 240 bin hektarda kaldı. Sulama yatırımlarının tarımsal yatırımlar içindeki payı 1996’da yüzde 11.7’ydi, 2008’de yüzde 8.7’ye düştü. DSİ’nin sulama yatırımları içinde GAP’ın payı 2002’de yüzde 21’di, 2007’de yüzde 10 düştü. Esas sorun burada. Bu yatırımların hızlandırılması şart.” 

 

 

Yorum: 

 

SORUN MİLLİ KİMLİKTE Mİ?

 

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti’nin devamı olarak kuruldu. Lozan Antlaşması bunun en büyük kanıtıdır. Fakat bunu ülke içinde kabul etmek istemiyoruz.

 

Bilindiği gibi Lozan Antlaşması okullarımızda okutulan hiçbir dersin ünitesi değildir. 1923’ten 2009’a böyle geldik. Okunması ve öğrenilmesi ayıp sayıldı !

 

Lozan’ı öğrenmek ayıp olunca da devlet-millet; milletin bir kısmının diğer kısmı ile kavgası içinden çıkılmaz hal aldı.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti uluslar arası toplumda ve ülke içinde var olacaksa, Lozansız hangi sorun çözülecek, ona değinen de yok.

 

Gelin şunu itiraf edelim:

 

Bizde hiçbir sorun kalıcı olarak çözülmez; sadece, kavga eden taraflar yorulur, ateşkes diye ilan edilen geçici durumlar ise çözüm olarak takdim edilir. 

 

Şimdi aynı yöntem ve inatla T.C.’nin en büyük siyasal krizi olan PKK sorununu çözmeye çalışıyoruz.

 

25 yıl sorunu paylaşmak istemeyenler, “BÖLÜNÜYORUZ !” diyerek Türkiye’de ikili bir iktidar yarattılar. Yarısını BEYAZ İSLAMSIZ TÜRKÇÜLER, kalanını da BEYAZ İSLAMSIZ KÜRTÇÜLER kontrol etti. Olan millete oldu.

 

Özünde Müslüman olan bu ülkenin binlerce çiçeği açmadan soldu, ailelere düşen ateşler hala dumanı üzerinde tütmekte ve dramları devam etmektedir.

 

Daha neler oldu, neler…

 

Şimdi gündemde çözüm var. Konuşanlara ve yazılanlara bakılırsa devir değişmek üzere… Ama aynı paylaşım savaşı bu kez de çözüm üzerinden yapılmakta.

 

Çözebileceğine inanan kesimler çözümü başkalarıyla paylaşmak istememekte, bunun rantından yararlanmayı düşünmekte; çözümden pay alamayanlar da çözümün aksayan yanlarına yatırım yapmaktalar.

 

AK Parti’nin tavrı birincisine, MHP ve CHP’nin tavrı ise ikincisine daha yatkı görünüyor.   

 

Lozan ister okunsun, isterse okunmasın, çözüm Lozan’da var. Sorun Lozan uygulanmadığı için çıkmıştır. 

 

Gerçek şu ki;

 

Osmanlı Devleti, din temelli milletler-cemaatler topluluğuna dayanıyordu. Türkiye Cumhuriyeti de bu modelle kuruldu.

 

Milli Mücadeleye Papa Eftim Cemaati ve maddi ve diplomatik olarak Yahudi Cemaati destek vermesine rağmen, Lozan’da bunlar dikkate alınmadı.

 

Papa Eftim Cemaati olan Anadolulu Rumlar Mübadele ile Yunanistan’a gönderildi.

 

Yahudiler de “Vatandaş Türkçe Konuş!” gibi kampanyalarla Türkiye’yi terke zorlandı.

 

Türkiye’ye Müslüman olmayan hiçbir topluluk “vatandaş” olarak alınmadı. Yurt dışından alınanların tamamı Müslümandır. Boşnaklar ve Pomaklar Türkçe bilmeseler de sadece Müslüman oldukları için Türkiye’ye yerleşmelerine ve vatandaş olmalarına izin verildi.

 

Kimlik Lozan’da Türk (Müslüman) – Gayrimüslim şeklinde tanımlanmıştır. “Türk”ün ırk, yani Türkmen anlamında kullanılmadığını Lozan’a imza atan 12 devlet de biliyor, aramızda yaşayan gayrimüslimler de, Balkanlar’dan gelen Türkmen olmayan ve Türkçe bilmeyen Boşnaklar ve Pomaklar da.

 

Şimdi biz Kürt Sorunu veya Açılımı dediğimiz bu tartışmadan neyi anlayacağız?

 

Neyi çözeceğiz?

 

Bize kim yardımcı olacak?

 

Tanrı aşkına, aklı başında bir kişi de mi çıkmayacak?

 

Ayıp da olsa, Lozan’ın bu yalın gerçeği gündeme gelmeyecek mi?

 

Müslüman olmayı suç veya ayıp sananlar, ırk çekişmeleri arasında gözyaşı silmeyi mi düşünüyorlar?  

 

Çözüm arayanlar neyin peşindeler?

 

Bence siz gidin, çözümü Allahınızdan bulun !

 

 

Harun Özdemir






Sayı: 11 | Tarih: 23.08.2009
Hayrettin Karaman
Zekât kimlere verilir, Zekâtın sarf yerleri
3687 Okunma
Hilmi Altın
Mahir Kaynak
Sabancı cinayeti
1650 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Kur’an Vakfı Kurulsun
1620 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Ahmet Hakan
Açılım andı
1564 Okunma
2 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Oktay Ekşi
Herkes mecbur mu?
1563 Okunma
Vahap Alma
Hakan Albayrak
Muhatap almak veya almamak
1479 Okunma
Veysel İpekçi
Ahmet Altan
Toz Duman
1413 Okunma
Özer Ataç
Ruşen Çakır
Devlete rağmen devletin bekası
1400 Okunma
Tayibet Erzen
Cengiz Çandar
Diyarbakır’da biber gazı, “Kürt Açılımı”na biberli
1396 Okunma
Ekrem Fildişi
Reşat Nuri Erol
Kredi kartı ve bankalar
1378 Okunma
Ilker Ardic
Ahmet Taşgetiren
Saadet'i duymak
1340 Okunma
Zübeyir Erol
Fehmi Koru
İlk gününde Ramazan
1314 Okunma
Ahmet Kirtekin
Murat Bardakçı
İnsanın evliyası olur da atın evliyası olmaz mı?
1303 Okunma
Recep Yıldırım
Zülfü Livaneli
Çözüm için aklı sesi
1292 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mümtazer Türköne
Hilmi Özkök’ün Erdemi
1288 Okunma
Arif Ersoy
Nazlı Ilıcak
Halının altına süpürdüklerimiz
1286 Okunma
Fatma Karuç
Mehmet Altan
PKK “neden” mi, “sonuç” mu?
1276 Okunma
Mehmet Hikmetumut
Yılmaz Özdil
Al sana açılım
1250 Okunma
Leyla Okta
Abdullah Büyük
Merhaba ey onbir ayımızın sultanı
1244 Okunma
Sedat Aksakal
Fikret Bila
Etnik kimlik, milli kimliğin parçası olmaya engel
1233 Okunma
Harun Özdemir
Toktamış Ateş
Kürt Açılımı (2)
1222 Okunma
Osman Eskicioğlu


© 2024 - Akevler