17.08.2009
“Dağlarında kan akmasın memleketimin” diyerek açılım sürecine katkı sağlayacağıma...
30 yıla yaklaşan ve 40 bine yakın insanın ölümüne neden olan savaşın bitirilmesi için, sorunu çözmek şöyle dursun, bir başlangıç yapmanın bile mukaddes olduğunun bilincinde olacağıma...
Eksiği gediği gözlere sokup maraza çıkarmayacağıma...
Milletin duyarlılık alanlarını kaşıyarak bir “Türk sorunu” yaratmaya çalışanların oyunlarını bozmak için gayret göstereceğime...
“Bu işten kim kazançlı çıkar” diye hesaplar yapıp, “Tayyip çözeceğine çözülmesin daha iyi” diye düşünenler gibi davranmayacağıma...
Tayyip Erdoğan'ın ayağının kaymasını beklemek yerine, aldığı büyük riskin hakkını verip takdir edeceğime...
Hiçbir şey yapmayanların değil, eksik gedik de olsa bir şeyler yapmaya çalışanların yanında saf tutacağıma...
Süreci baltalayanların ölümden, kandan ve şiddetten gayri bir seçenek sunmadıklarını hiç aklımdan çıkarmayacağıma...
“On üçüncü çirkin adam” yaftasını boynumda taşımaya her daim hazır olacağıma...
Sırf açılım başarıya ulaşsın diye, AKP'nin son dönemde başka alanlarda takındığı “kibirli” ve “uzlaşmaz” tutumları gündeme getirmeyeceğime...
NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE ANT İÇERİM...
Yorum:
Tanımı yapılmayan sorunun anlatılmayan çözümü
Ahmet Hakan ve birçok kimse Ak Partinin Kürt sorununu çözme hareketine candan destek vermektedir. Birçok gazete ve köşe yazarı çözümsüzlükten yana görünen CHP ve MHP’ye ateş püskürmektedir. Fakat burada insanların anlamadıkları bir şeyin arkasından gitmeye dayanan bir sürü psikolojisi ile hareket ettiğini düşünüyorum.
Ak Parti “Kürt sorunu” terimini kullandı. Ancak kimse Kürt sorunu teriminin tanımını bilmiyor, Ak Parti ise açıklamıyor. Sağlık sorunu var dersiniz ve sağlık sorununu açıklarsınız, kredi sorunu var der ve bunu açıklarsınız, insanlar da sorunun ne olduğunu anlar. Oysa burada çözümü için çalıştıklarını söyledikleri Kürt sorununun tanımı yok. Tanımı olmadığı gibi sorunun çözümünde neler yapılacağının da açıklaması yok.
Ak partiye birçok icraatında karşı olmasına rağmen Ahmet Hakan ve pek çok kimse sevinçle “Ak Partiye destek olalım, Kürt sorununu çözecek” diyor, hatta burada gördüğünüz gibi ant içiyor.
Ak Parti meclisin en büyük partisidir ve tek başına iktidar olmanın avantajı ile istediği kanunu çıkarabilir. Ama burada bir sorun ortaya çıkıyor. Kürt sorunu denen sorun kanunlarda Kürtlere negatif ayrımcılık yapılmasından kaynaklanmıyor ki. Hangi kanun TC vatandaşları arasında ayrımcılık yapıyor, biri bana göstersin. Bu durumda Ak Partinin getireceği çözüm kanun dışı olamayacağına göre pozitif ayrımcılık mı olacak, federasyon mu olacak? Eğer böyle bir şey yaparlarsa farkında olmadan bu ülkenin altına dinamit koyuyorlar demektir.
Sorun kanunlarda değil, kanunların uygulanmasında ve/veya kanun dışı uygulamalarda ise bunu yasama organı değil, yargı organı çözer. Bu durumda da Ak Partiye iş düşmez.
Bana göre burada asıl ilginç nokta Ak partinin Kürt sorununu çözeceğim demesi değil, insanların ne olduğunu bilmedikleri bir şeyi desteklemesidir. Toplum psikolojisinden anlayanlar aslında bunu bilirler. Bunun için size bir örnek vereceğim. Aşağıda topluma zararı olan bir kimyasal maddenin özelliklerini açıklıyorum, lütfen dikkatle okuyunuz.
Dihidrojen Monoksit:
...Sinsi Katil...
Evlerimize kadar giren bu sinsi ve tehlikeli kimyasala biri "Dur!" demeli.
Dihidrojen monoksit renksiz ve kokusuz bir kimyasal bileşiktir. Oda koşullarında sıvı fazda olup suda çok kolay çözünebilmektedir. Pek çok patlayıcı ve zehirli maddenin yapısında bulunur.
Zehirliliği: LD50 (IPR-Mouse) (g/kg) 190
LD50 (IV-Mouse) (mg/kg) 25
Bir takım maddelerle şiddetli reaksiyon verebilir, zehirli ve yanıcı gaz çıkışına sebep olabilir.
Yakın zamana kadar Dihidrojen monoksit ve onun zararları önemsiz görülüyor ve oluşturduğu zararlar başka şeylere atfediliyordu. İnsanlar yeni yeni Dihidrojen monoksit'in zararları hakkında bilinçlenmeye başlıyor. Pek çok sivil toplum örgütü bu sinsi kimyasalın yasaklanması için kampanyalar başlattı. İnternet üzerinde Dihidrojen monoksit ve zararları konusunda insanları bilinçlendiren 7100 kadar site var. Buna rağmen politikacılar bu tehlikeyi görmezden geliyor.
Her sene binlerce insan Dihidrojen monoksit'in zararlı etkileri nedeniyle ölüyor. Her sene doğaya ve insanlığa milyarlarca dolarlık zarar veren bu kimyasal yasaklanmalı.
Dihidrojen Monoksit'in Yol Açtığı Belli Başlı Tehlikeler:
Çok küçük bir miktarının bile ciğerlere kaçması öldürücü olabilir.
Katı Dihidrojen monoksit ile uzun süre temas halinde bulunmak çok ciddi doku zedelenmelerine sebep olur.
Asit yağmurlarının temel bileşenlerindendir.
Dihidrojen monoksit buharı ciltte yanıklar oluşturur.
Toprak erozyonunda rolü vardır.
Metallerin aşınmasına ve paslanmasına sebep olur.
Kanser gelişimi gösteren tümörlerin biyopsilerinde rastlanmıştır.
Bağımlılık yaptığı bilinir. Bağımlısı için gerekli dozun alınmaması mutlak ölüm nedenidir.
Vücuda alındığında terleme ve mide bulantısına yol açabilir. İnsanda sık tuvalete gitme isteği oluşturur.
Vücuda alınan miktar fazla ise vücuttaki elektrolit dengesini bozarak hayati tehlike oluşturan durumlara yol açabilir.
Bazı kalp hastalıklarına ve hipertansiyona sebep olabilir.
Yüksek dozda Dihidrojen monoksit nedeniyle şu an diyalize bağlı yaşayan pek çok kişi olduğunu unutmamalı.
Sera etkisinde rol oynar.
Aşırı Doz Dihidrojen Monoksit'in Belirtileri:
Aşırı dozda Dihidrojen Monoksit'e maruz kalmış bir insanla herhangi bir zaman da karşılaşmak işten bile değildir. Aşağıdaki semptomları gösteren biriyle karşılaşırsanız derhal acil yardım isteyin.
Aşırı terleme.
Aşırı idrara gitme.
Mide bulantısı.
Şişkinlik hissi.
Kusma.
Dihidrojen Monoksit'in Belli Başlı kullanım Alanları:
Solvent ve soğutucu olarak sanayide.
Nükleer santrallerde.
Styrofoam üretiminde.
Biyolojik ve kimyasal silahların üretiminde.
Bazı kült törenlerde kullanıldığı bilinir.
Tarihte Nazi Almanyası'ndaki toplama kamplarında kullanılmıştır.
Sırbistan, Libya ve Irak'taki hapishanelerde kullanıldığı biliniyor.
Sırp ordusu tarafından etnik temizlik kampanyaları sırasında da kullanılmıştır.
Hayvan araştırma laboratuarlarında.
Tarım ilaçları yapımında ki bu ilaçlarla ilaçlanmış meyve sebzelerden Dihidrojen Monoksit'in yıkamayla uzaklaştırılamaz. Bu çok fecidir.
Bazı elit atletler tarafından performans artırıcı olarak.
Pek çok hazır gıda ürününde.
Çoğu öksürük şurubunda.
Şampuan, tıraş köpüğü vs gibi çoğu banyo ürününde Dihidrojen Monoksit bulunur.
Bu Vahşet Durdurulmalı!
Amerikan hükümeti bu ürünün yasaklanmasını reddetti ve bu zararlı kimyasalın kullanılmasının nedeni olarak "ulusal ekonomiye olan katkısını" ileri sürdü. Oysa deniz kuvvetleri ve diğer birçok askeri kurumda Dihidrojen Monoksit'in kontrol altına alınması ve faydalanılması için yapılan çeşitli deneylere ve aletlere multi-milyarlarca dolar harcanmakta!
Bu Sinsi Katile Dur Demek İçin Hala Çok Geç Değil!
ŞİMDİ HAREKETE GEÇİN bu sinsi katilin rahatlıkla evlerimize, yiyeceklerimize kadar bulaşmasına, her yıl muazzam miktarlarının fabrikalardan arıtılmaksızın nehirlere denizlere akıtılmasına, dünyanın ve insanlığın yok edilmesine kimse göz yumamaz.
Burada açıklanan kimyasal madde bildiğiniz sudur. İfadeler öyle bir şekilde seçilmiştir ki, yalan değildirler, etkileyici bir dille yazılmışlardır. Olayın analizini yapmayan insanı kandırabilmektedir. Yukarıdaki örnekteki gibi binlerce internet sitesi açılmış ve suyun yasaklanması için kampanyalar düzenlemiş ve insanlar sürü psikolojisi içinde bunu desteklemişlerdir. Yüz binlerce insan buradaki ifadelerin çekiciliğine aldanmış, bu sitelere üye olmuş ve suyun yasaklanmasını desteklemişlerdir ve halen desteklemektedirler. Google’a girin ve “danger of dihydrogen monoxide” şeklinde bir arama yapın. Karşınıza bu siteler çıkacaktır. Ciddi ciddi DHMO’nun (Dihidrojen monoksid) yani aslında suyun (!) zararlarını anlattıklarını ve suyun yasaklanması için üyeler topladıklarını göreceksiniz (Ör: www.dhmo.org )
İşte Ak Partinin Kürt açılımı bana göre bu durumun bir benzeridir. Kimse içeriğinin ne olduğunu bilmiyor ve hararetle destekliyor. Desteklemeyenlere de demediklerini bırakmıyorlar. CHP lideri Deniz Baykal çok akıllı bir cümle kullanarak aslında doğru cevabı verdi: “İçeriğini bilmediğim bir şeyi nasıl desteklememi beklersiniz?”
Lütfen siz de önce bu Kürt açılımı neymiş, nasılmış, ne yapılacakmış sorularını sorun, ondan sonra kararınızı verin. Özellikle Kürt kardeşlerimiz bu konuda dikkatli olmalıdırlar. Kendilerinin lehineymiş gibi yapılan bazı uygulamalar onların aleyhine olabilir ve ilk bakışta anlaşılamayabilir. Ne kadar kötü olduğu sonradan fark edilir. “Çoğunluğun yaptığını yapmak, söylediğini söylemek iyidir” zannedenlere Kuran şu ayet ile çok güzel cevap vermektedir:
إِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَخْرُصُونَ
Eğer yerde olan kimselerin çoğunluğuna itaat edersen, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar yalnızca kafadan atarlar (En’am-116)