02.08.2009
Cinayetin gerçekleştirildiği günlerde bu konuda yaptığım analizi tekrarlamak istiyorum. Çünkü olay yeniden gündeme taşındı ve uygun bir suçlu arayışı başladı. Ülkemizde bu gibi olayların uzun süre çözülemediğini ama zamanı gelince birine ihale edildiğini biliyoruz. Şu anda her olayın sorumlusunun Ergenekon olması ve ne kadar sansasyonel olay varsa onların yapmış olması doğal karşılanıyor. Onların bu işi yapmadığını söylemiyorum. Sadece bir suç işleyeni her olayın sorumlusu saymanın bizim açımızdan bir zaaf olduğunu düşünüyorum.
O günlerde şöyle söylemiştim: Burada iki operasyon var. Birisi öldürme diğeri örtme operasyonudur. DHKPC bu olayda örtme operasyonunda kullanılmıştır ve muhtemelen olayı onlar gerçekleştirmemiştir. Gerekçe olarak şunları söylüyordum: Zanlılar giriş kapısını kullandılar, kimlikleri bilindiği gibi fotoğrafları da vardı. Ancak binayı terk ederken hangi yolu kullandıkları bilinmiyordu. Gizli çıkabilen gizli girebilirdi.
Çok kısa bir sürede şüphelilerin kimliklerinin belirlenmesini ve açıklanmasını şüpheyle karşıladım. Binaya giren birçok kişinin içinden bunların katil olduğunu nasıl anlamışlardı? Anlatılanlar bir araştırmaya dayanmayan, önceden hazırlanmış bir senaryo gibi görünüyordu.
Katilin hedefinde Özdemir Sabancı’nın olduğu anlaşılıyordu. Diğer iki maktul görgü tanığıydı ve bu nedenle ortadan kaldırılmıştı. Kimliklerinin giriş kapısında tespit edildiğini bilen ve kaçış yolları hazırlanmış olan bu kişiler masum insanlara neden kıymıştı? O zaman gerçek katilin kimliğini saklamak isteyen biri olduğunu ve bu nedenle görgü şahitlerini ortadan kaldırdığını düşündüm.
Hedefteki kişi her yerde bulunabilecek bir kişi olmasına, sokakta rahatça hedef olabilmesine rağmen neden Türkiye’nin en iyi korunan binasında ve en önemli katında öldürülmüştü? O günlerde Sabancı Center’ın Türkiye’nin en iyi korunan binası olduğu ve güvenliğinin Amerikalılarca sağlandığı söyleniyordu. Çok kolay gerçekleştirilebilecek bir eylem yerine en zor olanı neden seçilmişti?
Cinayet nedeninin ticari rekabet olduğu söylendi ama buna benzer hiçbir eylem gerçekleşmedi. Yani böyle bir çatışma yoktu.
Bu gözlemlerime dayanarak şöyle bir senaryo hazırladım: Sakıp Sabancı Kürt sorununun barışçı yollardan çözülmesi gerektiğini söylüyor ve ciddi biçimde eleştiriliyor hatta çizmeyi aşmaması yolunda uyarılıyordu. Birileri en güvenli yerde onun kardeşini öldürerek bir mesaj vermişlerdi. Hatta bu mesaj tüm büyük sermayeye verilmişti. Kimin öldürüleceğine karar verirken mesajın herkese yönelik olmasını istemişler ve bu nedenle en güvenli yeri seçmişlerdi. Bu mesaj alındı ve olaydan sonra büyük sermayeden bu konuda hiçbir ses duyulmadı. Siyasete soyunan bir iş adamı da işinin başına döndü.
Bir eylemi çözümlerken sabıkalıları suçlu ilan etmek kolaydır ve kamuoyu tatmin edilmiş olur ama devletin egemenliği zedelenmiş olur. Gerçeği bilmeyi hasmımı suçlu ilan etmeye tercih ederim.
Yazının Özeti:
Sabancı cinayetiyle Kürt sorununu çözmek isteyen Sakıp Sabancı’nın şahsında tüm sermayeye gözdağı verilmiştir.
Yorumun Özeti:
Tekel sermaye ile kendi sistemi içinde mücadele hem başarılı olmaz hem de zordur. Tekel ile mücadele ancak halk ekonomisiyle yapılabilir.
Yorum:
Sabancı cinayeti ABD tekel sermayesi tarafından düzenlenmiştir. Kendi yaptıkları korunma sistemleri aynen kullanılmıştır. Cinayeti işleyenler gizlenmiştir. Burada ders alacağımız hususlar vardır.
a) Kendi kulelerini sattıktan ve bütün Yahudileri haberdar ederek o gün kulelere gelmelerini önledikten sonra kendi uçakları ile yıkmış ve sonra da bunu Müslümanlara atarak Hıristiyan ve Müslümanlar arasında cepheleşme sağlamışlardır. Bu zihniyetin kendi aldığı güvenlik sistemlerini çalıştırarak gereğini yapmayacağını kimse söyleyemez. Gerçek olan şudur ki kendi güvenlik sistemlerimizi kedimiz hazırlamalıyız. Başka kimselerin güvenlik sistemleri içinde olamayız. Mesela batılılardan bir gemi alamayız. Bir uçak alamayız. Beklemediğimiz anda bizi berhava edebilirler. Yakıtı kıvılcımla patlatır ve işin biter. Mahir Bey’in teşhisi dikkatle okunmalıdır.
b) Tekel sermaye kendi tekelini kurmuştur. Orada bir iş yapacaksanız o tekelin izniyle yapabilirsiniz. Sabancı’lara, Koç’lara ihtar vardır. Benden izin almadan Japon’larla sen nasıl anlaşabilirsin. Kürt sorunu da olabilir. Tuz biber olabilir. O halde alacağımız ders şudur. Tekelle çalışma yerine tekelin tekelini kırmakla meşgul olmalıyız. Yoksa beş yüz yılda oluşturulan bir tekeli kendi sitemi içinde bizim yenmemiz mümkün değildir.
c) Alternatif denge oluşturmadığımızda tekelin kurduğu dengeyi de bozarsak hepten anarşi ortaya çıkar. Dolaysıyla haddimizi bilmeliyiz. O bize ne kadar olmamızı istiyorsa o kadar olmalı, onun üstüne çıkmamalıyız. Başkalarının düzeni içinde ona rakip olmak akıl karı değildir. Erbakan’ın yaptığı hata da bu idi. Adil Düzen’i getireceğine mevcut düzende onlarla yarışmaya kalkıştı. Bir otel odasında alınan kararla iniverdi.
d) Peki, Tekelin sömürüsüne nasıl son vereceğiz?
1) Tekelle kendi kurallarıyla yarışmayacağız. Tekelin gücünü de alternatifle kırmayacağız.
2) Tekeli başka bir tekelle değil Halk ekonomisi ile etkisiz hale getireceğiz. Tekelini kıracağız. Kendine dokunmayacağız.
3) Bunları devlet yapamaz. Çünkü devlet yapmaya kalktığı zaman o yönetimi indiriverir. Ordu indirmek zorunda kalır. Halk organize olacaktır. Halk yaygın olduğu için merkezi sistemlerle başarılı olamaz.
4) Halk ekonomisi halkın ayrı ayrı kooperatifleşmesi ile mümkündür. Akevler bunun denemesini yapmaktadır. Varlığını sürdürmektedir.
Sonuç olarak Sabancı Tekel sermaye ile yarışmamalı idi. Halk ekonomisi desteklenmeli idi.
Adil Düzencilerle iş birliği yapmalı idi.