Adalet! Adalet Sarayları! Anayasa! Ve hatalar…
Bir taraftan “günlük ilmî çalışmalarımı” yaparken… Diğer taraftan yine “günlük olarak yazacağım köşemdeki yazılarla ilgili olarak” günlük okumalarımı da ihmal etmiyorum…
Sonuç olarak ne kadar da çok yazılması gereken konular var…
Sonunda, kendimce sizlerle paylaşmam, yorumlamam ve değerlendirmem gereken bir-iki konuyu seçiyor ve sizlerle paylaşıyorum…
Mesela, bir tarafta “TRT Kur’an’ı Güzel Okuma Yarışması” ki; “Hayat kitabı Kur’an hayata nasıl uygulanacak?” başlıklı yazımda şimdilik yazılması gerekenleri yazdım ama - bir-iki yazı ile daha devam etmeyi düşünüyorum; belki yazarım…
Diğer tarafta “Katar krizi…” ki; son iki yazımda bu krizin bence çok farklı yönlerine değindim ama gelişmeleri takip ediyorum, belki yeni yazılarla devam edebilirim…
Kanaatimce bunlardan da daha önemli bir gelişme “Adalet” meselesi…
Adında “Adalet” kelimesi olan ve “Adil Düzen”i de en azından Merhum Erbakan Hocamızdan yüzlerce defa duymuş(!) olan bir gelenekten gelen bir parti 15 yıldır tek başına iktidarda ama ana muhalefet “Adalet!” diye günlerdir yollarda!!!
“Adalet Sarayları” yapmakla öğünenler maalesef adaleti tesis edemiyorlar… “Adalet ve …” isimlerini kullanmakla sorunlar çözümlenemiyor… “Anayasa… Anayasa…” diyenler “Anayasa çalışmalarımıza” kör ve sağır; hem de yarım yüzyıllık “Adil Düzen ve İnsanlık Anayasası” çalışmalarımıza kör-sağır-dilsiz!!! Son hacimli kitabımız “İnsanlık Anayasası Kavramı” ile yeni çalışmalarımızı bir kere daha hatırlatsam ne fayda!!! Neyse; bugünlük de bu katar “hatırlatma” yeterli olsun. NOKTA!
***
Evet, bundan önceki yazımda, haftalık “KUR’AN VE İLİM” çalışmalarımızın semeresi olarak günlük aktüalitenin karanlık dehlizlerinden uzaklaşarak, Kur’an’ın aydınlatıcı nuruna sığınmış ve “Rabbimizin vaadi (Adil Düzen) yerine gelecektir” demiştik…
Kur’an Ayı Ramazan hürmetine yine Kur’an çalışmalarımıza sığınalım ve geçen yazıdan kaldığımız yerden devam edelim; Cenabı Allah’ın tesirini halk etmesi dualarımızla…
‘Kendiniz aşiretler yani ocaklar oluşturacak, günde beş defa buluşacak ve “Adil Düzen”i öğrenip uygulayacaksınız. “Adil Düzen”e katılmayan kimselerle ise ilişkiniz dostane olacaktır, onlar saldırmadıkça siz de saldırmayacaksınız. Onlara cephe almayacak, onlarla dalaşmayacaksınız; ne var ki, yanlış yaptıklarında hiçbir zaman taviz vermeyeceksiniz...’ (s.11)
***
‘Namazlarınızı kılın ve onlara da söyleyin ve deyin ki; hatalarınız vardır.
Onların yaptıkları hatalar dört noktada toplanmaktadır:
1- Allah’tan başkasına hamd etmeleri... Her nimetin sahibi Allah olduğu halde, herkes bir tanrı edinmiş, yapılanları onlara mâl edip durmadan onlara tav’an veya kerhen hamd etmektedir. Lenin, Stalin, Hitler, Mussolini, Mustafa Kemal, Bediüzzaman, Gülen, Erdoğan vs; insanlar bunlara hamd etmektedirler. Tarikatlar şeyhlerini, partiler liderlerini tanrılaştırmakta, bu iyilikleri onlar yaptı demektedirler. Allah bizim onlara söylememizi emrediyor, yanlış yapıyorsunuz dememizi istiyor: Bilesiniz ki hayırlar Allah’tandır, şerler de sizin yaptıklarınızın karşılığı olarak yine Allah’tandır. Zalimler de (bu günahlarınızdan dolayı) Allah’ın izni ile size zulmetmektedirler. Biz sizden işte bu hususta ayrılıyoruz.
Günde en az 20 defe “Elhamdülillahi…/ Hamd Allah’adır” yani yapılan bütün iyilikler, bütün nimetler kâinatın Rabbi Allah’ındır ve Allah onun karşılığını kişilere değil topluluğa vermiştir diyoruz. Yukarıda sayılan isimleri veya başka birisini tanrılaştırmak şirktir ve Allah bizim o hususta yani insanları putlaştırmada asla onlarla beraber olmamamızı emretmektedir...’ (s.12)
(Birinci maddeden aktaracaklarım bu kadar; diğer maddeler gelecek yazıda inşallah…)